Haydar Baş'ın başı neden belada?
İşadamı... Prof. Dr... Tarikat lideri... Ekonomist... Parti Genel Başkanı... İlahiyatçı... Yazar... Haydar Baş, yıllardır bunca unvanla kamuoyu önündeki bir isimdi. Peki ne oldu da şimdi malvarlığına el kondu? İşte Baş'ın portresi ve bu karara gelinen yolda yaşananlar...
DUVAR - Bağımsız Türkiye Partisi Genel Başkanı Haydar Baş hakkında Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca açılan bir davada on yıla kadar hapis cezası istenmesi ve yurtdışı yasağı ile birlikte mallarına da tedbir konulması, 'cemaatlere yönelik operasyonlar devam mı ediyor' sorusunu gündeme getirdi. Bilindiği gibi Baş, bir siyasi partinin genel başkanı olsa da aynı zamanda Türkiye’nin önemli cemaatlerinden Kadirilerin 'icmal kolu'nun temsilcisi olarak biliniyor. Üstelik Haydar Baş AK Parti iktidarının başından beri 'muhalif' konumda yer alan ve bir cemaat lideri olmasına rağmen 'ulusalcı' çizgide yürüyen bir dini siyasi akımın temsilcisi olarak biliniyor.
KADİRİ TARİKATINDAN ATATÜRKÇÜLÜĞE...
Kadiri tarikatının en önemli temsilcisi olarak Haydar Baş ve takipçileri İslamcı bütün dini cemaatler ile ortak bazı özelliklere sahip. Öncelikle çeşitli eğitim kurumları, basın yayın organları, güçlü bir lider etrafında toplanma ve cemaati finanse eden çeşitli şirketler… Bu yanıyla bütün cemaat liderleri gibi aynı zamanda bir 'CEO' özelliği taşıyor. Fakat Haydar Baş kadar farklı özelliği bir araya toplayan cemaat lideri herhalde az bulunur. Haydar Baş, cemaatin başına geçtiği yıllardan başlayarak sık sık çeşitli davalar ve iddialar ile kamuoyunun gündemindeydi. Kadınlarla ilişkileri, örneğin Adnan Oktar gibi 'aleni' olmasa da bir çok iddianın hedefi oldu. Ya da mağdur olduğunu söyleyen müritlerin onun hakkındaki iddiaları zaman zaman mahkemelere yansıdı. Bazen 'Ehli-Beyt sevgisini' ön plana çıkararak Alevilere göz kırptı. Bir anda Kuvva-i Milliye sevdalısı olup bir nevi 'Doğu Perinçek’in İslamî versiyonu' gibi paneller düzenledi. Son seçimlere kadar AK Parti ve Erdoğan muhalifliğini hiç bırakmadı. Ancak son 24 Haziran’da seçimlerinde bu konudaki tavrını değiştirdi.
İŞADAMI, PROF. DR., TARİKAT LİDERİ, EKONOMİST, PARTİ GENEL BAŞKANI...
Haydar Baş kendi resmi biyografisinde 1947'de Trabzon'da doğduğunu ve 1970 yılında Kayseri Erciyes Üniversitesi Yüksek İslam Enstitüsü’nden mezun olduğunu yazıyor. Ancak biyografinin bu bölümünden sonra akademik kariyerinin ve yaptığı işlerin hangi tarihler arasında gerçekleştiği yer almıyor. Onun yerine genel ifadelerle 'lisansüstü ve doktorasını Bakü Devlet Üniversitesi’nde yaptığı' ve 'profesörlük' ünvanını da aynı üniversiteden aldığı yer alıyor. Fakat yine Bağımsız Türkiye Partisi’nin resmi internet sitesindeki bu biyografide Baş’ın aynı üniversitenin Doğu Dilleri Edebiyatlarını Araştırma Fakültesi Arap Dili ve Edebiyatı bölümünde görevini sürdürdüğü de yer alıyor. Biyografide Türkiye’deki bir partinin genel başkanının nasıl hâlâ Bakü’de öğretim görevlisi olarak bulunabildiğine ilişkin bir açıklama ise bulunmuyor! Yine bu biyografiye göre Haydar Baş, "Baş Şirketler Grubu"nun, "BAŞ Çelik Fabrikaları"nın, "Baş Ticaret ve A.Ş."nin ve "Baş Isı Sanayii"nin kurucusu. Ayrıca yalnızca bir sanayici değil, iletişimden, insan haklarına uluslararası alanda bir çok ödülün de sahibi ve elliye yakın kitabın yazarı.
KADİRİ TARİKATININ BAŞINA GEÇTİ
Bunlar onun hakkında partisinin internet sitesindeki resmi bilgiler. Fakat bu bilgilerin yanı sıra Haydar Baş hakkında Türkiye’deki çeşitli mahkemelerde açılan davalara konu olmuş, TBMM’de soru önergelerinde yer alan çeşitli iddialar da var. Öyle ki bir dönem internette, “Haydar Baş mağdurları” adı altında farklı siteler bile kuruldu.
Her ne kadar Haydar Baş’ın Kadiri Tarikatı’nın en önemli kollarından birinin temsilcisi ve cemaat lideri olduğu bilinse de kendisi bu konuda hiçbir açıklama yapmadı. Hatta hakkında “tarikat lideri” tanımlaması yapıldığında, “siyasi parti lideri” olduğunu, cemaatler ile alakası bulunmadığını savundu. Ancak kendisi hakkındaki bütün kaynaklarda Kadiri Şeyhi Hayri Baba’nın 1979 yılında vefat etmesinden sonra Kadiri Tarikatı’nda şeyhliğini ilan eden en önemli kişi olduğu yer alıyor. Üstelik bu konuda son derece agresif davrandığı “Hayri Baba”nın cenazesini Trabzon Akçaabat’a getirterek evinin yakınlarında bir yere defnettirdiği aktarılıyor.
ERBAKAN YANINDAN UZAKLAŞTIRDI
Türkiye’nin geleneksel cemaatlerinin liderleri genel olarak çok göz önünde olmak istemezler. Politik alanda geri planda kalarak, kendilerine bağlı cemaate mensup kişilerin siyasi partilerde yer almasını sağlayıp bir güç oluşturmayı hedeflerler. Ancak Haydar Baş, Kadiri tarikatında etkin olmaya başladığı yıllardan itibaren politik sahnede ön plana geçmeye çalıştı. İlk siyaset denemesi 1970’lerin sonunda Erbakan’ın Milli Selamet Partisi’nde yaşandı. Fakat MSP’ye girişi ile çıkışı çok hızlı oldu. Erbakan Hoca bu hırslı cemaat liderini hızla partiden uzaklaştırdı. Belki bu yüzden Refah Partisi ve sonrasında AK Parti ile yıldızı hiç barışmadı. 1994 seçimlerinde Doğru Yol Partisi'ni destekledi.
Bütün dini tarikatlere karşı çeşitli yaptırımların olduğu 28 Şubat sürecinde ise Haydar Baş ve sahibi olduğu kurumlara karşı ciddi bir yaptırım gerçekleşmediğinin altını çizmek gerekiyor. Bu konuda sadece 2002 yılında Erzurum Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) tarafından bir soruşturma açıldı. Erzurum DGM, Haydar Baş’ın “Allah Rızası A.Ş.” adlı bir şirketinin olduğunu ve bu şirketin ürettiği çeşitli metal mutfak eşyalarının satıldığı iddiası ile "Allah’ın çıkar amaçlı kullanılması ve irticai faaliyete teşvik" suçlaması ile soruşturma başlatmıştı. Ancak bu soruşturmalardan bir sonuç çıkmadı.
'ATATÜRKÇÜ' CEMAAT LİDERİ
Fakat AK Parti’nin iktidara gelmesinden sonra Haydar Baş söylemlerinde 'Atatürkçülüğü' ön plana çıkarmaya başladı. Baş, 25 Eylül 2001 yılında Bağımsız Türkiye Partisi adıyla bir siyasi parti kurdu. Bir ay önce ise Tayyip Erdoğan ve arkadaşları AK Parti’yi kurmuşlardı. Baş bu tarihten itibaren ulusalcı bir çizgi izledi. Adeta Doğu Perinçek’in İşçi Partisi’nin İslamcı versiyonu gibiydi. Baş, “Milli Ekonomi” modeli adını verdiği bir modelin uygulanması halinde 'Türkiye’nin kurtulacağını' iddia ediyordu. Bu noktada özgüveninin yüksek olduğunu da ekleyelim... Öyle ki bir konuşmasında Rusya’nın kendi ekonomi modelini izlediği için kurtulduğunu ve Putin’in 'iyi bir öğrencisi' olduğunu iddia ediyordu. Ona göre Putin 2006 yılından itibaren bu modeli kısmen, 2013 yılından itibaren de tamamen uygulayarak dünya lideri olmuştu.
Her seçim döneminde bu milli ekonomi modeline dayanan büyük vaatlerde bulunuyordu. 'Her Türk vatandaşına beş yüz lira maaş' gibi, 'vaatlerinin' kaynağını soranlara ise “para basarak” bu kaynağı yaratacağını iddia ediyordu. Ona göre Türkiye’nin büyük vergi gelirleri ve yeraltı zenginliklerini göstererek para basılır ve bu maaşlar ödenirdi. Elbette bunun yapılmasını engelleyenler Türkiye’nin gelişmesini engelleyen 'dış güçler'di.
PARTİSİNDE ESKİ ASKERLER YER ALDI
Adalet ve Kalkınma Partisi ilk seçimleri kazandığı 2002 yılından itibaren ordu ile karşı karşıya kaldı. Milli Güvenlik Kurulu toplantılarında “irtica” eleştirileri ile karşılaşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, askerlerin bu konudaki baskıları karşısında 2006 yılındaki bir güvenlik zirvesi toplantısında, “Kendisi apaçık bir tarikat şeyhi olan, sakallı bir kişinin başkanlığını yaptığı bir partiye karşı bir uygulama yapıldı mı” sorusunu yöneltmişti. Burada kast edilen edilen, askerlerin 'açık desteğine' sahip Haydar Baş ve Bağımsız Türkiye Partisi’ydi.
'İş Aş Haydar Baş' sloganı ile tanınan parti bünyesinde bir çok emekli askeri barındırıyordu. Bunlar arasında emekli albay Hüseyin Mümtaz Beyazıtoğlu ve bugünlerde 'terör uzmanı' olarak televizyon kanallarında çokça görünen Abdullah Ağar da vardı. Baş’ın bu dönemde açılan Ergenekon soruşturmalarında da ismi geçti. Ancak kendisi hakkında bir dava açılmadı.
MİLLİYETÇİ GÖSTERİLERİ KIŞKIRTTI
Milliyetçi/ulusalcı çizgideki Haydar Baş’ın özellikle memleketi Trabzon’da meydana gelen bazı olaylarda ismi gündeme geldi. Şehirde Tutuklu Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TAYAD) üyesi bir grubun cezaevleri ile ilgili bildiri dağıtmasının ardından toplanan yüzlerce kişi tarafından linç edilmek istenmesi de Baş’ın taraftarlarının etkili olduğu o dönemde gündeme geldi. Bu olayların ardından gazeteci Ali Bayramoğlu 12 Nisan 2005 tarihinde Yeni Şafak’taki köşesinde şunları yazmıştı: “Örneğin ‘TAYAD'lıların dağıttığı bildiri öncesi Trabzon'daki yerel Kasırga televizyonunun üç kez alt yazı geçerek bayrak yakıldığını, PKK bayrağı açıldığını kamuoyuna duyurmasını’ nasıl açıklıyor Trabzon Valisi? Daha olaylar başlamadan önce Trabzon'un kimi çevre ilçelerinden gelen, bayrağı kim yaktı telefonlarını nasıl izah ediyor?
Trabzonlular bilir... Kasırga TV daha önceden Kadırga TV adını taşırdı. Kadırga TV, MGK'nın bir dönem devşirdiğini açıkladığı, özellikle Trabzon bölgesinde yapılan her toplantıda, benim de birkaç kez şahit olduğum üzere provokasyon yapmayı adet haline getirmiş, bir dini cemaatin, Haydar Baş'ın televizyonuydu.”
PROFESÖRLÜK DE TARTIŞMA KONUSU OLDU
Haydar Baş, 'Prof.' unvanını bütün panellerinde ve yazdığı yazılarda kullanıyordu. Ancak bu konudaki iddialar nedeniyle de sık sık başı ağrıdı. 2005 yılında CHP Hatay Milletvekili Gökhan Durgun BTP Genel Başkanı Baş’ın 'Prof.' unvanını para karşılığı Azerbaycan’dan aldığı şeklindeki bu iddiaları bir soru önergesi ile İçişleri Bakanlığı’na sordu. Dönemin Bakanı Abdülkadir Aksu imzası ile yapılan açıklamada Haydar Baş’ın akademik kariyer yapmadan bu unvanı kullandığının tespit edildiği ifade edilerek, “YÖK Başkanlığınca adı geçenin Prof. Dr. unvanını hak etmeden kullandığı, ancak memur olmaması nedeniyle hakkında herhangi bir yasal işlemin yapılamayacağı şeklinde görüş belirtilmiştir” deniyordu. Bakanlık yazısında Haydar Baş’ın Yüksek Öğrenim Kurumu’nun bu konuda belgeleri istemesi üzerine Azerbaycan’daki akademik kariyeri konusunda denklik belgelerini ibraz etmeyeceğini söylediği de yer aldı. Bu araştırma ile Baş’ın kullandığı 'Prof. Dr.' unvanının geçersiz olduğu ortaya çıktı.
'SAYISI BELİRSİZ EŞİ VE ÇOCUĞU VAR' İDDİASI
CHP milletvekili Gökhan Durgun, o dönem medyada sık sık yer almaya başlayan Baş’ın eski müritlerinin bir iddiasını daha meclis gündemine taşıdı. Durgun'un cevaplanması isteğiyle meclise verdiği soru önergesinde şu sorular yer aldı: “Haydar Baş’ın basına yansıyan nikâhsız olarak yaşadığı kadından 17 çocuk sahibi olduğu ve bu çocukların resmi nikâhlı eşi üzerine kaydettirdiği bilgileri doğru mudur? Bu çocukların doğum tarihleri bir insanın biyolojik doğurma sürelerine uygun mudur? Uygun değilse bu kişi hakkında bir işlem yapılmış mıdır?”
Adalet Bakanlığı cevap yazısında nüfus bilgilerinin gizli olduğu bu konuda yasal olarak cevap verilemeyeceğini açıklasa da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2005-34892 sayılı hazırlık dosyası ile “dinî nikah yaptırmak ve başkasından olan çocukları resmi eşinden olmuş gibi nüfusa tescil ettirmek suçlarından soruşturma yapıldığını bildirdi.
HÜKÜMETE YÖNELİK ELEŞTİRİLERİNİ DURDURDU
Bilindiği kadarı ile Haydar Baş bu suçlamalardan bir şekilde kurtulmayı başardı. Siyasi olarak AK Parti'ye yönelttiği eleştirileri ise özellikle 16 Nisan anayasa oylamasından sonra giderek azalttı. Bu oylamada BTP Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Terzi taraftarlarını “Evet” ya da “Hayır” konusunda serbest bıraktıklarını söyledi. Bu açıklama BTP ve cemaatin lideri Haydar Baş’ın şimdiye kadarki çizgisini bilenler için şaşırtıcıydı: “Genel Başkanımız Prof. Dr. Haydar Baş Bey, bizzat bana dediler ki: Ben parti tabanına, Cumhurbaşkanımıza karşı hayır dedirtmem, böyle bir kampanya yürütmem. Onları serbest bırakıyorum. Kimsenin iradesine karışmıyorum. Millet kararını kendi iradesiyle versin.”
Anayasa oylamasının ardından 24 Haziran 2018 seçimlerinde BTP bir açıklama yaparak 'seçimlere katılmayacaklarını' açıkladı.
ŞİKAYETÇİ ERASLAN BİTKİSEL ÜRÜNLER SATAN ÜNLÜ BİR DOKTOR
2 gün önce malvarlığına el konulan ve hakkında hapis cezası istenen Kadirî tarikatı lideri Haydar Baş’ın suçlanmasına yol açan söz konusu davanın aslında uzun bir geçmişi var. Mustafa Eraslan özellikle uydudan yayın yapan kanallarda reklamı yapılan, basurdan cinsel yetersizliğe hatta kanser hastalığına kadar birçok rahatsızlığa iyi geldiğini iddia eden bitkisel ürünler satan bir firmanın sahibi. Eraslan kendi adı ile bir çok ürünün pazarlamasını yapıyor.
2014 yılında Mustafa Eraslan’ın eşi Meral Eraslan, BTP Genel Başkanı Haydar Baş’ın eşine ticari işinden dolayı çok sayıda senedi zorla imzalattırdığını bu nedenle bir çok gayri menkullerine el konulduğunu iddia ederek savcılığa başvurdu. Ardından ifadesi alınan Dr. Mustafa Eraslan bu suçlamaları doğrulayarak, "Haydar Baş’ın yönlendirdiği kişiler tarafından bacaklarının kırıldığını" ve "kızı üzerinden tehdit edildiğini" söyledi. 2016 yılında bu suçlamalardan dolayı Haydar Baş, avukatı Lütfullah Önder ve 11 kişi hakkında “nitelikli yağma” ve “açığa atılan imzanın kötüye kullanılması” suçlarından dava açıldı. Haydar Baş, Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan davada Eraslan’a 20 milyon dolar borç verdiğini ve ödeme yapılmaması üzerine sorun yaşadıklarını söyledi.
Ancak Baş ile Mustafa Eraslan arasındaki ilişkinin sadece bir ticari ilişki olmadığı da biliniyor. Eraslan daha önce Bağımsız Türkiye Partisi’nin bir çok paneline katılmış ve “Türkiye’yi kurtaracak sihirli değnek Haydar Baş’dır” şeklinde konuşmalar yapmıştı. Savcılık daha ayrıntıları medyaya da yansıyan mütaalasında tarafların cemaat ilişkisi içinde olduklarını, Eraslan’ın Baş’ı bir cemaat lideri olarak gördüğünü belirtti.
Haydar Baş’a açılan bu dava daha önce Furkan Vakfı başkanı Alpaslan Kuytul’a ve Adnan Hoca cemaatine yapılan operasyonlardan farklılık gösteriyor. Bu davada mağdur olduğunu söyleyen kamuoyunda da tanınan eski bir cemaat mensubu var. Ancak dört yıldır süren bir davanın hızlanması ve on yıla varan hapis cezalarının istenmesi cemaat operasyonlarının devam ettiği algısını oluşturdu.