Figen Yüksekdağ: Davutoğlu bize 'PYD ile ÖSO ittifak yapsın' dedi
HDP'nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ savunmasında Kobani olaylarına ilişkin değerlendirmelerde de bulundu. Yüksekdağ, "Kobane ile çözüm süreci bitirilmeye çalışıldı" dedi.
DUVAR - HDP önceki dönem Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın tutuklu yargılandığı davanın 7’nci duruşması Ankara 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Sincan Cezaevi Kampüsü’nde yapılan duruşmayı HDP Milletvekilleri ile Avrupa Parlamentosu’ndan bir heyet izledi.
Yüksekdağ, fezlekeler hakkında konuşacağını belirterek, öncelikle siyasi sürece dair değerlendirmelerde bulundu. Yüksekdağ, “Bizler siyasi saiklerle yargılanan ve yargı tehdidi ile karşı karşıya olan insanlar olarak her duruşmada siyasi tutumlarla karşı karşıya kalıyoruz” dedi.
Yüksekdağ, 6-8 Ekim 2014'de yaşanan Kobane eylemlerine ilişkin yaptığı savunmada, "İktidar, PYD'ye, Özgür Suriye Ordusu ile birlikte hareket edin diye teklifte bulundu. Kobane süreci ile çözüm süreci bitmişti. IŞİD ile ittifak halinde Şam rejimi düşürmek adına yapılan bir plandır bu süreç. Bunu net söylüyorum; çünkü dönemin Başbakanı Davutoğlu bunu bizzat söylemiştir bize.." dedi.
Yüksedağ'ın savunmasından öne çıkan kısımlar şu şekilde;
YARGI PAZARLIK KONUSU HALİNE GELDİ: Yargı kurumunun bağımsız bir karar verme inisiyatifine sahip olmadığını söylemiştik. 2 yıl geçmeden bu işgal bir ilhaka dönüşmüş durumda. Güvenilirliği tartışmalı seçim sonuçlarıyla yasama, yürütme ve yargı tek merkezin insafına bırakıldı. Geride bıraktığımız aylar boyunca bu rejimin sonuçlarını idrak etmeye başladık. Artık siyasette açık pazarlıkların konusu haline geldi yargı. Öncesinde daha dolaylı yollardan hareket ediyordu ancak bugün bu vesayet öyle bir hale gelmiştir ki, al-ver konusu haline dönmüştür. Rezalet o kadar üstün ki, siyasi iktidar bunu gizleme gereği bile duymuyor. Yargıyı baskı altına almayı bir övünç meselesi sayıyor” ifadelerini kullandı.
UÇURUM GİTTİKÇE DERİNLEŞİYOR: Geride bıraktığımız birkaç aylık süre içerisinde onlarca insan dolar zengini oldu. Milyonlarca dolarlık vurgun yaptılar. Bakın sağınıza solunuza bundan konuşan var mı? Herhangi bir hukukçunun bunu soruşturmasına olasılık var mı? Birileri bu ülkede multimilyoner olurken birileri ekmek fiyatının 2,5 TL’ye çıkmış olmasının çilesini çekiyor. Havalimanında ‘bir lokma ekmeği bize zehir etmeyin’ dedikleri için ‘emeğimizin karşılığını almak istiyoruz’ dedikleri için işçiler vahşice saldırıya uğradı. Yargı o insanların yanında durmadı. Aksine iktidar emriyle o insanları tutukladı. İşte ‘adalet krizi’ dediğim şey budur. Uçurum gittikçe derinleşiyor. Siyasi iktidar Türkiye toplumunun milliyetçi, dindar duygularını kullanarak Türkiye’deki en ağır sorunları geri plana atma, yokmuş gibi illüzyon yapma yöntemi dışında yöntem bilmiyor. Biz bu koşullarda sağlıklı bir yargılama bekleyemeyiz.
BERBEROĞLU’NUN TAHLİYESİ: İki tane tutuklu vekil vardı. Birisi Enis Berberoğlu, birisi Leyla Güven. Bizim hakkımızdaki davalar bir hukuk davası değil, biz rehineyiz. Siyasi iktidar baştan beri bize rehine muamelesi yaptı. Enis Berberoğlu bu rehinelerden birisidir. Pazarlıklar oldu, görüşmeler oldu, Berberoğlu tahliye edildi. Ama evlere şenlik bir karar. Meclis isterse Enis Berberoğlu’nu tekrar tutuklayabilir. Yani her şey bir kişinin iki dudağı arasında. Bizim dokunulmazlığımızın kaldırılması sürecinde de böyle olmuştu. Bu sistem kalıcı hale getirildi. Yargı kurumu bunun içinden nasıl çıkacak. Hitler faşizminin bile bir hukuk mekanizması vardı ama böyle bir çelişkinin olduğu yerde nasıl bir sistemden söz edilebilir. Berberoğlu bırakıldı ama Leyla Güven hala tutuklu, neden? Çünkü o HDP’li. Berberoğlu’nun tutuklanması münferit bir hadiseydi, dokunulmazlıkların kaldırılması HDP’ye yönelikti. Ama görüldü ki şişede durduğu gibi durmuyor. Bu memlekette bir şey içtihat olabilir mi, ondan da şüpheliyim. Hiçbir tutarlılık yok ki. Bir yasayı birisine uyguluyorsun, birisine uygulamıyorsun. Birilerini siyasi pazarlıklarla tahliye ediyorsun, birilerinin dosyası bomboş olmasına rağmen yıllarca hapis tutuyorsun.
DTK ÇÖZÜM SÜRECİNİN İŞLEMESİ İÇİN KURULMUŞTUR: Değerlendirmeleri ardından tutuklanmasına gerekçe yapılan birinci fezlekeye dair Yüksekdağ, şu savunmayı yaptı: “Dava dosyasında bulunan birinci fezlekenin konusu Demokratik Toplum Kongresi’dir (DTK). Bizlere örgüt üyeliği ve yöneticiliği iddiasının dayandırıldığı fezlekedir. Nedir bu DTK faaliyetleri? Binlerce insan bu nedenle yargılanıyor? Öncelikle şunu belirteyim; DTK yargılamaları oldukça yenidir. DTK 11 yıllık bir sivil toplum kuruluşudur ancak yargılama geçmişimiz 2 yıllık bir sürece dayanır. DTK ile ilgili açılan bütün davaların siyasi saikler taşıdığını tespit etmeliyiz. DTK’nin bu suçlamaları hak edecek bir faaliyeti var mıdır? DTK bir bölgesel demokratik kitle örgütüdür, Kürt sorununda çözüm sürecinin zeminini oluşturmak amacıyla kurulmuştur. Kuruluş tarihi 2007’dir. Bu yıl hatırlarsınız çözüm sürecinin daha sesli tartışıldığı bir dönemdi. Oslo süreci, İmralı ile görüşmeler bunlardan birisidir. Devlet ile Öcalan arasındaki görüşmeler daha sistematik başlatılmıştır. 2011’den sonra da faaliyetlerini çok açık bir konseptle sürdürmüştür. 2 yıl önce DTK faaliyeti yürütmek suçuyla insanlar gözaltına alınıyor ama daha öncesinde DTK ile ilgili hiçbir suçlama söz konusu değil. Kürt sorununun çözümü başlığında muhatap olarak görülmektedir bu kurum. Çok organik bir yapılanma değildir, neredeyse bir suç örgütü ile yer alıyor fezlekede. Ben acı acı güldüm. Bir dernek düşünün; üyeleri vardır, denetleme kurulu vardır, demokratik bir hiyerarşisi vardır. Ama DTK yan yana dizilmiş bileşenlerin yapılanmasıdır. DTK yapısı, içerisindeki demokratik, sivil karaktere vurgu yapmak için kendisini eşitlikçi, yatay bir biçimde ifade etmiştir. Daimi meclis vardır, bu da kendisini kısa sürelerde yeniler. Bileşenlerinin her biri kendi içinde bağımsızdır.
TERÖR ÖRGÜTÜ OLMASI İÇİN DAYANAK YOK: DTK faaliyetleri içinde olmak gibi bir suç isnadı olamaz. DTK bir suç örgütü uzantısı değildir, bir suç örgütü uzantısı olduğunu iddia eden iddia makamı gerekçelerle açıklamak zorundadır. Bir terör örgütü uzantısı olduğunu iddia edebilmesi için dayanakları olması gerekiyor, böyle bir dayanak söz konusu değildir. Eğer bu iddiada ısrar edilecekse DTK faaliyetleri bütün boyutları ile incelenmek zorundadır. DTK faaliyetlerine sadece ben katılmadım bu ülkenin bakanları, başbakanları ve çözüm sürecinde DTK eşbaşkanlarının resmi olarak temsil edilmesini sağlayan iktidar temsilcileri bu soruşturmanın kapsamına alınmalıdır. Satır aralarına saklanmış gerçeklerin üzerinin açılması ve soruşturmanın genişletilmesi gerekir. Çözüm süreci boyunca DTK Eşbaşkanı doğrudan Cumhurbaşkanı’na bağlı faaliyet yürüten Kamu Güvenliği Müsteşarı ile bakanlarla görüşme yaptı. Bunların her birisi göz önünde bulundurulmalı. Neye göre birilerini DTK faaliyeti ile yargılıyorsunuz cevap verilmesi lazım.