Ayhan Bilgen: Trol yapsa 'işi' diyeceğiz de yapan milletvekili
HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen'den İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan'a tepki: Bunu herhangi bir trol yapsa dersiniz ki, “profesyonel olarak bu işten geçinenler var, bunu yapıyorlar”...
DUVAR - HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında sosyal medyada İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özdağ ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Tuncay Özkan tarafından paylaşılınca gündem olan 'TBMM'de hangi partinin hangi konuda nasıl davrandığı' gösterdiği iddia edilen listeye isim vermeden tepki gösterdi.
İki siyasetçinin "AKP-MHP-HDP'nin Meclis'te ortak hareket ettiği" yönündeki mesajlarla yaptıkları paylaşımları değerlendiren Bilgen, "Bunu herhangi bir trol yapsa dersiniz ki “profesyonel olarak bu işten geçinenler var, bunu yapıyorlar”. Ama partilerinde önemli konumda olan isimler, milletvekilleri siyasi partilerin performansıyla ilgili bu kadar gerçeklikten uzak bilgiler paylaşıyorsa siyasetçilerin önce kendi tarzıyla, kendi performanslarıyla yüzleşmeleri gerekiyor" dedi.
Bilgen'in açıklamalarından satır başları şöyle:
İKTİDARI ELEŞTİRECEK ONCA ŞEY VARKEN: Biz ilke olarak muhalefet partilerinin birbirleri üzerinden polemik yapmasını siyaseten şık görmüyoruz. Ülkede iktidarın uygulamalarıyla ilgili eleştirilecek, konuşulacak birçok şey varken muhalefet partilerinin sadece birbirleriyle polemik yapmasını, muhalefetin bir alternatif inşa etmesi bakımından, siyasetçiye güven açısından ciddi bir sorun olarak görüyoruz. Ama dün akşamdan beri sosyal medyada paylaşılan bir liste var. Bu liste üzerinden hangi partinin Meclis’te hangi gündemde nasıl davrandığına dair, baştan sona yalan ve uydurma beyanlar paylaşılıyor. Bunu herhangi bir trol yapsa dersiniz ki, “profesyonel olarak bu işten geçinenler var, bunu yapıyorlar”. Ama partilerinde önemli konumda olan isimler, milletvekilleri siyasi partilerin performansıyla ilgili bu kadar gerçeklikten uzak bilgiler paylaşıyorsa siyasetçilerin önce kendi tarzıyla, kendi performanslarıyla yüzleşmeleri gerekiyor.
HDP ŞAMAR OĞLANI DEĞİL: Kendi paylaştıkları ifadeleriyle, “Gazi Meclis’te görüşülen ve kabul edilmeyen konular” diye bir liste. Meclis’te ne görüşülür; kanun teklifleri, araştırma önergeleri görüşülür, denetim faaliyetleri vardır. Bunun bile ayrımını yapmamışlar. Hangi parti hangi önerge üzerinde ne konuşmuş; böyle bir veri de yok. Sadece adeta şans oyunu gibi, skor tahmini yapar gibi şunu görüyorsunuz; İyi Parti bütün önergelere “evet” demiş, CHP bütün önergelere “evet” demiş, iktidar ve MHP ile ilgili yaklaşım gündem değil. HDP de kimsenin şamar oğlanı değil. HDP’nin hanelerinin tamamına “çekimser” ifadesi yazılmış. Sadece zahmet edip tutanaklarına baksalar bu paylaştıkları şeyin hiçbir ciddiyeti olmadığını görürler. Bazı İyi Partililer için işler iyi gitmiyor olabilir ya da bazı milletvekilleri adaylık hesapları yapıyor olabilir. Ama bunu başka zeminlerde yapsınlar. Bunu parti içinde çözsünler. HDP üzerinden bir tartışma yürüterek, kendilerine alan açmayı, koltuk kapmayı, pozisyonlarını korumayı hesap ediyorlarsa bu hesap yanlış bir hesap. HDP’nin ne kadar ağır bedeller ödediğini herkes görüyor. Seçilmiş milletvekilleri cezaevinde. Seçilmiş yöneticiler, belediye başkanları her gün tutuklanıyorlar. Kendileri Meclis'e bile gelmeden yalan yanlış evraklar paylaşacaklar, HDP’yi de etkin ve ciddi muhalefet yapmamakla itham edecekler!
RESMEN SAHTE EVRAK İTTİFAKI: Birileri ittifaktan sahte evrak ittifakını anlıyorsa bizim söyleyecek sözümüz yok. Bu resmen sahte evrak ittifakı. Muhalefetten beklenen bu değildi. Muhalefet ciddi, etkili, umut oluşturacak bir siyaset yapma becerisi gösterseydi 16 yıllık iktidar bu kadar keyfi davranmazdı. Burada 19 tane önergeyle ilgili hangi partinin ne oy verdiğine dair, hiçbir gerçekliği olmayan şeyler paylaşılmış. Oysa bu Meclis’te sadece 2 haftada 18-19 önerge görüşülür. 3 gün çalışsa 1 haftada en az 9 önerge görüşülür. Biz son iki haftanın çizelgesini paylaşacağız. Bakalım, göreceğiz kim hangi önergeye nasıl yaklaşmış. Bizim açımızdan önergeyi kimin verdiği değil önergenin ne dediği, kimin yararına olduğu önemlidir. Siyaseti sadece partiler arası polemik zeminine indirirseniz bütün ülke kaybeder. Bu konuda siyasi partileri grup yönetimlerini milletvekilleri kamuoyuyla bir şey paylaştıklarında daha ciddi davranmaya davet etmelerini bekliyoruz. Biz bu konuyu yarın da Genel Kurul’da gündeme getireceğiz. Açık bir biçimde soracağız. Bunu sosyal medyada paylaşan ve sonra silen milletvekilleri de zahmet edip Genel Kurul’a gelirse bir açıklama yaparlar. Türkiye’de siyaset can yakıcı sorunlarla karşı karşıya. Böyle basit polemiklerle siyaset meşgul olmazsa daha can yakıcı, sahici sorunlarla ilgili etkin siyaset yapmayı, topluma karşı görevimizi yerine getirmeyi başarırız.
AÇLIK GREVİNE SESSİZ KALMAK AYIP: Bir milletvekilimiz, Leyla Güven 26 gündür cezaevinde açlık grevi yapıyor. Kendisi için bir şey istemiyor. Milletvekili seçildiği anda tahliye edilmemiş olması, Meclis çalışmalarına katılamıyor olması değil onun gündemi. Onun gündemi bu ülkede barışın, huzurun gerçekleşmesi. Buna dikkat çekmek için tecride karşı bir eylem içinde. Bu bir çığlıktır, feryattır. Elbette onun bu fedakarlığının sorumluluğunu bizim paylaşmamız, bizim üzerimize düşeni ne kadar yapabildiğimize dair irade ortaya koymamız gerekir. Eğer bu Meclis’in seçilmiş bir milletvekili parlamentoya gelmiş olması gerekirken bu haktan mahrum bırakılıyor ve parti yönetimleri sessizliği tercih ediyorlarsa bu, siyaset için büyük bir ayıptır. Geçtiğimiz dönem 24. Dönem Kars Milletvekilimiz Mülkiye Birtane sağlık koşullarına rağmen tutuklandı. MYK üyemiz Mahfuz Güleryüz tutuklandı. İzmir’den Kars’a kadar HDP’nin payına gene haksız gözaltı ve tutuklamalar düştü. Her şeye rağmen biz bu ülkenin en can yakıcı sorunlarında doğru bildiğimizi savunmaya devam edeceğiz.
FRANSA DOĞRU OKUNMALI: Asgari ücretler, maaşlarla ve akaryakıt fiyatlarıyla ilgili küçük bir karşılaştırma yaptığınızda Fransız halkının isyan ettiği, kabul etmediği gelirler ve akaryakıt ücretleri arasındaki yaman çelişkinin tam 10 kat daha kötü olduğu koşullarda yaşıyoruz Türkiye’de. Herkes Fransa’da yaşananları doğru okumalı, bu süreçten ders çıkarmalı. Bıçak kemiğe dayandığında insanların ekmeği için neyi göze alacağını iş bu noktaya gelmeden görmeli ve gereğini yerine getirmelidir. Toplumlar bir kere patladı mı onu ne sendikalar ne partilerin sağduyu çağrıları durdurabilir. Dünyanın her yerinde bu küresel politikaların sadece dar grupları koruyan ve insanlığın büyük bir kesimine yoksulluğu, açlığı reva gören bu sisteme karşı tepkiler daha da büyüyecek. Dolayısıyla önümüzdeki bütçe görüşmeleri sadece rakamlardan ibaret olmayacak. Bu ülkede de ülke ekonomisinin ne kadar birilerine peşkeş çekilip ne kadar toplum lehine planlandığını hep birlikte tartışacağız.
BAKANIN SİYASİ SORUMLULUĞU VAR: ("İçişleri Bakanı Soylu, Ağrı’da kayyum atanan belediyelerle ilgili “filmi başa sarmayın, onlar belediyeleri Kandil’e bağlamak istediler” dedi. Nasıl değerlendirirsiniz?" sorusu üzerine): Biraz önce muhalefet partileri içindeki kimi siyasetçiler için söylediklerim iktidar partisi için de geçerli. Seçim dönemindeyiz adaylık yarışı, taht kavgaları, veliaht planlamaları var. Kendi işiyle ilgili hesap vermesi gerekenler, HDP üzerinden siyaset yapmayı tercih ediyorlar. Bu ülkede güvenlikle ilgili ciddi krizler yaşanıyor, uyuşturucu kullanımından başka kriminal vakalara kadar birçok alanda İçişleri Bakanı’nın doğrudan siyasi sorumluluğu da var. Seçilmişlik, demokratlığın olmazsa olmazı ise kayyumlarla yönetme alışkanlığının bir anlam ifade etmesi gerekir. Ama görünen o ki kayyumlarla yönetmeyi normal görüyorlar. Bir de üstüne üstlük “biz kayyumlarla daha iyi yönettik, siz bu yönetme pratiğine sahip çıkın.” Ağrı halkı da, kayyum atanan diğer şehirlerdeki insanlar da kendi iradelerine sahip çıkmayı demokrasiye sahip çıkmanın olmazsa olmazı olarak görüyorlar. Belki de bedelini ödedikleri, hak ettikleri en büyük kazanım olarak görüyorlar.
12'DEN 40'A ÇIKTIĞINDA KİM YÖNETİYORDU: Rakamlar hem üretici fiyat endeksinde hem tüketici fiyat endeksinde; birinde 40’a yakın diğerinde 20’nin üzerinde. Bir puan, yarım puan aşağı inince bayram yapmak ülke ekonomisinden habersiz olmaktır. 40’tan 38 buçuğa indiğinde bunu zafer olarak takdim ederseniz dönüp sorarlar; 12’den 40’a çıktığında bu ülkeyi kim yönetiyordu? Bunun tek sorumlusu soğan mı yoksa dış güçler mi, yoksa bu ekonomik politikalarda 16 yıldır ısrar edenler mi?