Çaralan: CHP Kürt halkıyla araya mesafe koyuyor

Kılıçdaroğlu'nun, "Ülkücü kardeşlerimin başımın üzerinde yeri var" sözlerini değerlendiren İhsan Çaralan: “Ülkücü”, MHP’ye oy veren bir emekçi ya da halktan herhangi vatandaşlar değil, MHP’yi var eden ideolojik-siyasi yapılanmanın “militan gücü”dür. İçlerinde elbette emekçi olanlar,  ülkücülüğü iyi bir şey, vatanseverlik olarak görenler de vardır. Hatta çoğunluk böyledir de diyebiliriz. Ama “ülkücülük” ve “ülkücüleri” belirleyen asıl şey bunlar değildir.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun salı günü partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin açıklamalarını eleştirirken söylediği, "Ülkücü kardeşlerime tek bir sözüm yok. Onların başımın üzerinde yeri var" sözleri dikkat çekmişti. Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarını bugünkü yazısında değerlendiren Evrensel gazetesi yazarı İhsan Çaralan, "Kılıçdaroğlu MHP’yi eleştirirken İyi Parti ile CHP iş birliğine sıcak bakmayan “ülkücü damara”  mesaj vermek isterken; ele aldığı tarz nedeniyle en başta CHP’ye oy veren, MHP ya da İyi Parti'de egemen olan ırkçı milliyetçiliğe karşı olan önemli bir toplumsal kesimle de partisinin arasını açmış oluyor" şeklinde değerlendirdi.

Çaralan'ın "CHP ülkücü bir çizgiye geldi de biz mi bilmiyoruz?" başlıklı yazısından bir bölüm şöyle:

Geçtiğimiz salı günü yapılan grup toplantılarında kimi ilginç açıklamalara da tanık olduk. Bahçeli kürsüden, “Biz de gericiyiz!” diyerek itirafta bulundu. Akşener ise haftalardır halkı “ittifak yapıyoruz” diye oyaladıkları CHP ile yapılanın “İttifak değil bir seçim iş birliği” hatta “hiçbir şey” olabileceğini söyleyerek, partisindeki “ülkücü damar”ın tansiyonunu tuttuğunu gösterdi.

KILIÇDAROĞLU’DAN ÜLKÜCÜLÜĞE ÖVGÜ

Kılıçdaroğlu ise, MHP’deki ülkücülere mesaj vermekte bir adım daha atarak, CHP’ye oy veren kesimleri şaşırtacak bir açıklama daha yaptı.

Bahçeli’nin, “Cumhur İttifakı” öncesinde, “Her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Cumhurbaşkanı olabilir ancak Recep Tayyip Erdoğan olamaz” demeye varan eleştirileri ile bugün Erdoğan’ın “can simidi” olma durumunu karşılaştıran Kılıçdaroğlu, “Biz birilerinin önünde diz çöküp yalvarmayız, o nedenle ülkücü kardeşlerime tek bir sözüm yok. Onların başımın üzerinde yeri var. Ama partisine sahip çıkmayanları kendi sözüyle vurmak zorundayım. Ülkücü kardeşlerimin vatan bayrak sevgisi bizde de aynen vardır...”dedi ve vatan-bayrak sevgisini ülkücülerle aynı çizgiye çekti.

Ülkücülere şikayet edilen MHP’nin Genel Başkanı! MHP’ye sahip çıkması istenenler de ülkücüler! Ki, o ülkücülere Kılıçdaroğlu, “ülkücü kardeşlerim” demekle de kalmıyor, onlarla “Aynı vatan ve bayrak sevgisine sahip olduklarını” da söylüyor.

ÜLKÜCÜLÜK NEDİR, KİM ORGANİZE EDİYOR?

Evet, bir partinin yönetimi ile tabanındakiler ya da o partiye oy veren emekçiler aynı değildir. Bu yüzden de bir siyasi partinin (Hele de emekten, demokrasiden yana bir parti olduğunu iddia ediyorsa) MHP’ye oy veren işçileri, emekçileri uyaran çağrılar yapması elbette gereklidir. Bu çağrının; emekçilere, destek verdikleri partinin tutarsızlıkları teşhiri de içermesi, o partinin emekçileri birbirine düşüren yönlerini göstermesi yönünde eleştiriler yöneltmesi, emekçilerin gerçek taleplerini ise kendi partisinin savunduğunu söylemesi elbette olağandır, hatta kaçınılmazdır.

Ama çağrı, şoven milliyetçi partinin ırkçı-milliyetçi ideolojisi üstünden yetiştirilen ülkücülere, kendisine sosyal demokrat diyen (emekten ve demokrasiden yana) olduğunu iddia eden partinin lideri tarafından yapılıyorsa, “Ülkücü kardeşlerimin vatan bayrak sevgisi bizde de aynen vardır. Biz vatan sevgisine sahibiz” deniyorsa, bu açıkça ırkçı milliyetçiliğe çanak tutan, şovenizmle uzlaşmaya kapı açan bir çağrı olur. Dolayısıyla bu çağrıyı yapan, aynı zamanda CHP’nin ülkücülüğe açık bir parti haline geldiğini de iddia etmiş olmaktadır.

Çünkü ülkücülük; sosyal-sınıfsal bir toplumsal kategori değil, milliyetçiliği Turancı-ırkçı milliyetçiliğin “9 Işık” anlayışı etrafında, “Bozkurt Efsanesi”yle cilalayıp, İslamcılıkla da harmanlayarak oluşturulmuş, son yarım yüzyıl içinde de MHP tarafından temsil edilen siyasetin militan gücü olarak eğitilerek örgütlenen bir ideolojik-siyasi yapılanmadır. Bu yüzden de ülkücülere “Ülkücü kardeşlerim” demek, “Ülkücülerle aynı bayrak ve vatan sevgisine sahibim” demek “Ben ülkücü saflardayım” demekle eş anlamlıdır.

AMAÇ ÜLKÜCÜ OLMAYAN ÜLKÜCÜLERİ KAZANMAKSA

Yani “ülkücü”, MHP’ye oy veren bir emekçi ya da halktan herhangi vatandaşlar değil, MHP’yi var eden ideolojik-siyasi yapılanmanın “militan gücü”dür. İçlerinde elbette emekçi olanlar,  ülkücülüğü iyi bir şey, vatanseverlik olarak görenler de vardır. Hatta çoğunluk böyledir de diyebiliriz. Ama “ülkücülük” ve “ülkücüleri” belirleyen asıl şey bunlar değildir.

Ülkücülüğe bir biçimde bulaşmış ya da öylesine kendisini ülkücü olarak gören emekçileri kazanmanın yolu; sosyal demokrat partinin başkanının yaptığı gibi “Biz de ülkücüyüz” demek anlamına gelen ülkücülük övgüsü değildir. Tersine onlara ülkücülüğün ne olduğunu, işçi ve emek davasına, gerçek vatanseverliğe, demokrasiye ne kadar yabancı, hatta düşman bir ideolojik-siyasi tutum olduğunu göstermektir.

Kılıçdaroğlu MHP’yi eleştirirken İyi Parti ile CHP iş birliğine sıcak bakmayan “ülkücü damara”  mesaj vermek isterken; ele aldığı tarz nedeniyle en başta CHP’ye oy veren, MHP ya da İyi Parti'de egemen olan ırkçı milliyetçiliğe karşı olan önemli bir toplumsal kesimle de partisinin arasını açmış oluyor. Elbette onun bu tarzı, Kürt halkıyla da araya mesafe koyma anlamına geliyor.