HDP İstanbul, İzmir ve Adana'da aday çıkarmıyor!
HDP, İstanbul, İzmir ve Adana'da aday çıkarmayacağını açıkladı. Diğer büyükşehirler için karar daha sonra verilecek.
ANKARA - HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, “HDP olarak demokrasi adına hak ve özgürlükler adına demokrasi, barış mücadelesinin güçlenmesi için kimi yerlerde fedakârlıklar yapma kararı aldık. Bu fedakarlığı şu, bu parti için değil Türkiye’deki demokrasi mücadelesi için yapıyoruz. Önümüzdeki günlerde açıklayacağız” dedi.
Belediye ve il meclislerine HDP logosu ve adaylarıyla gireceklerini anlatan Oluç, 3 büyükşehirde belediye başkanlığı için aday çıkarmama kararı aldıklarını söyledi. Oluç, bu illeri İstanbul, Adana ve İzmir olarak sıraladı, “Bu 3 şehirde HDP kendi logosu ile belediye başkan adayı göstermeeycek. Demokrasi güçlerinin işaret ettiği adaylara oy verilmesi için çalışmaları sürdüreceğiz. Diğer illeri çalışmalar tamamlanınca açıklayacağız” dedi.
HDP Sözcüsü Saruhan Oluç'un açıklamalarından satır başları şöyle:
MYK'MIZ UZUN BİR DEĞERLENDİRME YAPTI: Değerli basın emekçileri, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Dün epey yoğun toplantı yaptık; önce Parti Meclisi ardından MYK toplantılarımız yapıldı. Hem şimdiye kadar adaylıkların açıklandığı yerlerdeki seçim çalışmaları değerlendirildi, hem de adaylarımızın ilan edilmemiş olduğu yerlerdeki çalışmalar değerlendirildi. Genel kararlar alındı ve MYK, bu kararların detaylandırılması ve uygulanması konusunda yetkilendirildi. Ardından MYK'mız uzun bir toplantı yaptı ve bu kararların detaylandırılması konusunda bir takım sonuçlara vardı. Şimdi bunları sizlerle paylaşacağım bunları paylaşmadan önce, bir iki konuya değinmek istiyorum.
İTİRAZLARIMIZ REDDEDİLDİ: Mesele seçim ihlalleri ve hileleri meselesidir. Bugün sunmak üzere YSK’ya kapsamlı bir itiraz dilekçemiz hazırlandı. 11 il ve 35 ilçede Genel Merkezimizin inisiyatifi ile 37 bin civarında seçmenle ilgili itirazda bulunmuştuk ve bu 37 bin seçmenle ilgili ilçe seçim kurullarının araştırma yapmasını talep etmiştik. Usulsüzlükler tespit etmiştik. Ayrıca Genel Merkezimizin bu itirazları dışında, yerellerde de ilçe örgütlerimiz itirazlarını yaptılar. Bu itirazları yaparken, bir mekanda 50 ve üzerindeki kişinin, ki 1000'e ulaşan veriler de var, usulsüz kaydının yapıldığı yerlerin araştırılmasını talep etmiştik. Bu itirazlarımızın yaklaşık yüzde 95'i ilçe seçim kurulları tarafından reddedildi.
KÜÇÜK MERKEZLERDE KÜÇÜK OYLARLA SEÇİM KAZANILABİLİR: Şunu özellikle vurgulamak istiyoruz Türkiye’de artık seçim güvenliği sadece verilen oyların tasnifi ve sayımı ile ilgili olmaktan çıkmıştır. Evet bu önemlidir, sandık başında seçim güvenliğinin sağlanması, verilmiş oyların doğru sayılması ve kayıtlarının doğru alınması seçim güvenliğinin çok önemli bir kısmıdır. Ama maalesef Türkiye’de seçim güvenliği dediğimizde, sandıklardaki oy sayımı ve tasnifi ile ilgili konuşmuyoruz artık. Seçimlerin öncesinde kimlerin oy kullanabileceğine ve nerede oy kullanabileceklerine dair yapılmış olan bütün düzenlemelerin de seçim güvenliği çerçevesinde değerlendirilmesi gerekiyor. Yaşananlar bize bunu gösterdi. Özellikle yerel seçimlerde, küçük ilçeler ve illerde az sayıda oyla dengeleri değiştirmek mümkündür. Küçük oyların belirleyiciliği herkes için aşikardır. Küçük oylarla seçimler kaybedilebilir ya da kazanılabilir. Bu konuyu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Biz bugün YSK'ya yapacağımız başvuru ile birlikte ilçe seçim kurullarınca verilen ret cevaplarını bir kez daha gündeme getireceğiz. Neden bu konu önemli ve bu usulsüzlüklerin ve ihlallerin birinci dereceden muhatabı kimlerdir? Biliyorsunuz, 16 Nisan’da yapılan referandumla o zamana kadar Türkiye’deki tüm seçimlerde var olan bir uygulama değiştirildi. İçişleri, Adalet ve Ulaştırma bakanları seçim dönemlerinde tarafsız olmaları gerektiği için değiştirilirlerdi. Ama referandum sonucunda bu durum ortadan kalktı. Aslında seçim güvenliği ile ilgili sorumlu olan, seçim güvenliğini sağlamakla ilgili olan İçişleri Bakanlığı bir partinin militanı gibi davranan bir kişi tarafından yönetilmektedir.
BAKAN SEÇİM GÜVENLİĞİNİ TEHLİKEYE ATIYOR: Bu bakanlık aslında seçim güvenliğini tehdit eden, seçim güvenliğinin yerine getirilmemesini sağlayan bir bakanlık haline dönüşmüştür. Bu konudaki en önemli aktörlerden biri İçişleri Bakanlığıdır. Yapılan açıklamalara baktığımızda, nüfus müdürlüklerine, ilçe seçim kurullarına yönelik baskı oluşturan açıklamalara baktığımızda, bunu çok net olarak görüyoruz. İçişleri Bakanlığı partimizi hedef almaktadır. Partimizi hedef alarak küçük yerleşim birimlerinde kamu imkanlarını partimiz aleyhine kullanan bir bakanlık olarak karşımızda durmaktadır. Bu çok net ve açık bir durumdur. Yaptığımız bütün itirazlarda buna dair veriler de elimizde mevcuttur. Örnek olarak iki, üç itiraza dair bilgi vermek istiyorum. 11 il ve 35 ilçeyi kapsayan itirazlar yaptık. Bunlardan biri Iğdır'da. Iğdır polis evinde 38 oda var. 374 seçmen kaydedilmiş. Şimdi bakın bir misafirhaneye seçmen kaydedilmesi usüle uygun değildir. Bir vekil bile seçmen kaydedilmek istediğinde, orada yaşadığına dair belge göstermek zorundadır. Ama Iğdır’daki polis evine hiçbir belge, bilgi göstermeden 374 seçmenin kaydı yapılmıştır. İlçe Seçim Kurulu gidip orayı görmemiştir bile. Yerinde tespit yapmamıştır. Iğdır’daki örnekte gördüğümüz gibi usülsüz davranılmıştır. Bir başka örnek Erciş'tir. Kapısı zincirli ve mühürlü bir binanın bir dairesine 76 seçmen kaydı yapılmış. Buna dair başvurumuz da Erciş’teki seçim kurulu tarafından kontrol bile edilmemiştir, reddedilmiştir. O kadar ki, yazdıkları ret dilekçesinde 4 Ocak 2019’da askıya çıkan listelere kayıtları 10 Ocak’ta yaptıklarını bile söylemişler.
YSK İTİRAZLARI KABUL ETMELİ: Yüksekova’da bir örnek var. Bir adreste 1108 kişi tespit edilmiş. İlçe seçim kurulu Yüksekova’da da görevini yapmamış. İtirazlarımızı reddetmiş, yerinde tespit yapmamıştır. Tüm bu örneklerle YSK'ya bugün başvuracağız. Bu başvuruyu dikkate almalarını talep ediyoruz. Aksi takdirde görevini yapmayan il ve ilçe seçim kurumları da, YSK da seçimlerin adil yapılması konusunda üzerine düşeni yapmamış olacaktır. YSK bu itirazların yapılacağı en yüksek mercidir ve itirazlarımızı oraya yapıyoruz. Eğer ciddiyetle bu itirazlar değerlendirilmezse, YSK bu seçime şaibe düşüren en üst organ olarak tarihe yazılacak. Bu konuda son derece hassas davranıyoruz. Siirt örneğini en barizlerinden biri olarak geçtiğimiz günlerde açıkladık. 6 binin üzerinde seçmenin kaydı silinmiştir. İtiraz yaptık, itirazlarımız sonucunda işler iyice yavaşlatıldı. Bu seçmenler nüfus müdürlüğünde sıraya girdiler. Çok ağır işletilen bir süreç sonrasında sadece bir kısmı başvurularını yapabildi. Sorun çözülmedi. Çok bariz bir örnek olduğu için Siirt örneğini ifade ediyorum. Biz demiyoruz ki, görev yerinde olan kolluk güçleri oy kullanmasın. Bu onların yurttaşlık hakkıdır. Biz kimsenin oy kullanma hakkına itiraz eden bir siyasi parti değiliz. Ama öyle durumlar yaratılmaktadır ki, örneğin 24 Haziran'da Tunceli Hozat’ta seçmen sayısı 11’dir. O sandıkta seçmen sayısı 85 kişi olmuştur.
KOLLUK GÜÇLERİ ÖRGÜTLENEREK TAŞINIYOR: Hozat’taki sadece bir sandık. Böyle yüzlerce sandık var. 24 Haziran seçimlerinde de kolluk güçleri blok ve toplu oy kullandı ve bunlar bilerek, örgütlenerek taşındılar oraya, görevleri gereği değil. Aynı şey bu seçimlerde de karşımızdadır. Bir çok yerde kolluk güçleri taşınmıştır ve 31 Mart’ta kolluk güçlerine oy kullanacaktır. Bunların hepsi adil ve eşit seçimleri ihlal eden müdahalelerdir. Bu anlayışın en tepesinde AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan vardır. Geçen Erdoğan, "HDP'den aldık belediyeleri ve kayyuma teslim ettik" dedi. Evet HDP’den aldılar. 96 belediyemize el koydular, halkın iradesini gasp ettiler, kayyumlara teslim ettiler. Fakat aradan geçen sürede şu ortaya çıktı. Kayyumlar büyük yolsuzluklar yaptı. Kayyumlar halkın değerlerine, kültürüne, anadiline büyük saldırılarda bulundu. Tarihsel ve kültürel değerlerin isimlerini değiştirdiler Ahmedê Xani ve Orhan Doğan gibi. Kürtçe tabelaları indirdiler. Ana dile yönelik çok ağır bir saldırı gerçekleştirdiler. Halkın gönlünü fethetmek yerine halkın itirazını, tepkisini topladılar. 24 Haziran seçim sonuçları gösterdi ki, kayyum atanan yerlerdeki seçimlerde HDP yeniden bu belediyeleri kazanacak kadar oy almaktadır.
MUHALEFETLE GÖRÜŞECEĞİZ: İşte bunu gördükleri için bu hilelere, bu seçmen kaydırmalarına ve seçmen silme işlemlerine başvurdular. Seçim güvenliğini daha 31 Mart gününe gelmeden önce ortadan kaldırıyorlar. Bu faaliyeti İçişleri Bakanlığı eliyle sürdürüyorlar. Seçim güvenliği son derece ağır bir tehdit altında. Bu konuda bütün muhalefet partileriyle üst düzeyde görüşmeler yapacağız. Meclis'te olan muhalefet partilerini ikaz ediyoruz ve kendilerine bu belge ve bilgileri aktaracağız. Kendi partilerinden olan sandık kurulu üyelerinin ve müşahitlerin hassas davranmasını isteyeceğiz. Hiç olmazsa seçim öncesinde ortadan kaldırılan seçim güvenliğinin 31 Mart günü bir kez daha ortadan kaldırılmaması için taleplerimizi belgelerle ileteceğiz. Yani mesele dediğim gibi kolluk güçlerinin oy kullanmasına yönelik değildir. Bizim itirazımız oraya taşınan, aslında orada görev yapmadığı halde taşınan kolluk güçlerinin oy kullandırılmasına yöneliktir. Bunun önemli bir konu olduğunu düşünüyoruz.
ÜLKENİN DEĞİL İKİ PARTİNİN BEKA SORUNU: Elbette bu seçimi kendi iktidarlarının bekası olarak değerlendiren bir anlayışla karşı karşıyayız. Yoksa Türkiye'de beka sorunu yok. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir beka sorunuyla karşı karşıya değildir. Beka sorunuyla karşı karşıya olan tek yer vardır, o da AKP ve AKP-MHP ittifakıdır. İki partinin beka sorunu asla bu toplumun ve ülkenin beka sorunu olarak değerlendirilemez. Bunu vurgulamak istiyoruz. İkinci konu ise şudur. Biliyorsunuz daha evvelki çeşitli açıklamalarımızda seçim taktiğimizi çok detaylı olarak anlattık. Seçim taktiğimizi iki ayaklı olarak ele aldık. Bu alandaki taktiğimiz kayyum atanan yerler ve kayyum atanmasa da 24 Haziran seçim sonuçlarına göre kazanacağınızı gördüğümüz Kürt il ve ilçelerinde bu seçimleri başarıyla tamamlamak ve daha önceki belediyelerimize daha fazlasını ekleyerek başarılı bir sonuca ulaşmaktır. Bu konuda yaptığımız çalışmaları büyük ölçüde tamamladık. Hem bir taraftan Kürdistani partiler ile yaptığımız ittifak sonucunda oradaki insanların, Kürt halkının büyük bir kesiminin ittifakını sağlamış olduk, hem de yaptığımız aday belirleme çalışmalarıyla, halkın adaylarını seçmesi ve belirlemesi çalışmalarıyla ortaya çıkan adaylarımızın önemli bir kısmını açıkladık ve çalışmalarımızı başlattık. Bu konuda önemli bir sonuç ve başarıya imza atmayı hedefliyoruz. Batıda ise seçim taktiğimizi AKP-MHP’nin egemenlik alanını daraltacak, Türkiye’deki demokrasi güçlerinin mevzi kazanmasını sağlayacak bir yönde olduğunu açıklamıştık. Bu konuda çok çeşitli görüşmeler yaptık. Bize gelen, bizi ziyaret eden çok sayıda STK, sendika, meslek birliği, aydın, yazar, kanaat önderleriyle görüşmeler yaptık.
FEDAKARLIĞI DEMOKRASİ ADINA YAPIYORUZ: Bu görüşmelerde hem bizim seçim taktiğimizi anlattık hem de onların önerilerini dinledik ve bu doğrultuda değerlendirmeler yaptık. Dünkü PM ve MYK toplantımızda da yaptığımız bu değerlendirmeler sonucunda HDP olarak demokrasi adına, demokratik hak ve özgürlükler adına, Türkiye’de demokrasi adalet özgürlük ve barış mücadelesinin güçlenmesi için kimi yerlerde fedakarlık yapmak konusunda bir karar aldık. Evet, bir fedakarlık yapıyoruz, ama bu fedakarlığı şu veya bu parti lehine yapmıyoruz. Bunu Türkiye’deki demokrasi mücadelesi adına yapıyoruz. Bunun altını özellikle çizmek istiyorum. Bu fedakarlığın hangi düzeyde olacağını tartıştık. Büyükşehir, il, ilçeler düzeyinde hangi adımlar atılabilir, bunları konuştuk ve bazı kararlara vardık. Bu vardığımız kararları da peyderpey açıklayacağız. Önümüzdeki günlerde aldığımız kararın gereğini yerine getirdikçe açıklayacağız. Birinci önceliğimiz demokrasi, insan hak ve özgürlükleri, adalet mücadelesi açısından meseleye bakmamızdır.
DEMOKRASİ GÜÇLERİ DESTEKLEMELİ: İkinci önemli konu ise temsil meselesidir. İlk kez uzun yıllar sonra, batıya göçmüş olan ve 20-30-40 yıldır batıda yaşayan Kürdistan coğrafyasının çeşitli illerinden gelmiş insanlarımızın HDP ile, kendi partileri ise temsil imkanı ortaya çıkmıştır. Türkiye’deki demokrasi güçlerinin, bizim bileşenlerimizin, ortak kurumlarımızın ve ittifak güçlerimizin doğrudan HDP aracılığıyla yerellerde temsil edilme imkanı ortaya çıkmıştır. Bu hem bir imkan hem de bir ihtiyaçtır. Bunu da değerlendirdik ve bunun çok önemli bir konu olduğunu hep birlikte tespit ettik. Bazı istisnalar olabilir bazı il ve ilçelerde. Bu istisnaların neler olduğunu da açıklayacağız. Büyük şehirlerde belediye meclisleri, diğer şehirlerde de il meclisleri ve belediye meclisleri için HDP logosuyla, HDP adaylarıyla seçimlere gireceğiz ve en yüksek temsil oranına batı metropollerinde ulaşmak için en büyük çabayı sarf edeceğiz. Dolayısıyla bizim demokrasi, özgürlük, adalet, hukuk açısından fedakarlık yaptığımız her yerde belediye meclislerinde ve il meclislerinde HDP’yi destekleme yönünde bir çağrımız olacak. Yani bizim fedakarlık yapmamızın karşılığında, demokrasi güçlerinin de destek olmasını, dayanışma göstermelerini, siyasi olarak ve temsil anlamında bizim elimizi güçlendirmelerini elbette talep edeceğiz.
ÜÇ BÜYÜKŞEHİRE ADAY GÖSTERMEYECEĞİZ: Bugün 3 büyük şehrin ismini vereceğim. Bu 3 büyük şehirde herhangi bir aday göstermeme kararı aldık. Bugün açıklayacağımız 3 büyük şehir İstanbul, Adana ve İzmir’dir. Bu 3 büyük şehirde HDP kendi logosu ve ismiyle Büyük Şehir Belediye Başkanlığına bir aday göstermeyecektir. Demokrasi güçlerinin, sendikaların, STK’ların, meslek birliklerinin, demokrasi ve haklar için mücadele edenlerin işaret ettiği adaylara oy verilmesi için çalışmalarımız olacak. Onun dışındaki yerler açısından ise çalışmalarımız tamamlanınca, oradaki adaylarımızla birlikte alacağımız diğer kararları da sizlerle paylaşacağız.
DERSİM'DE GÜÇ BİRLİĞİ OLUŞTU: 31 Ocak günü Dersim’de bir açıklamamız olacak. Orada Dersim Devrimci Demokratik Güç Birliği oluşturulmuştur ve onlarla bir ortak açıklama yapacağız. Hem Dersim adayımızı hem de Dersim’in ilçelerindeki adaylarımızı açıklayacağız. Bu seçimlerin önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Bu herhangi bir seçim değildir. AKP-MHP ittifakı bu seçimi bir beka meselesi olarak tarif etmektedir. Biraz evvel de söylediğim gibi, biz bu seçimi ne devlet ne de toplum açısından bir beka seçimi olarak görmüyoruz, ama iktidar için bir beka seçimidir. Dolayısıyla iktidarı geriletmek için atılacak her adım meşru ve demokratiktir. Kendileri bundan rahatsız oluyorlar. AKP Genel Başkanı, bizim tutumumuzdan duyduğu rahatsızlığı ifade etti. Muhalefetin seçimlerden güçlü çıkma çabası demokrasi gereğidir. Türkiye’deki koalisyon bir şer ve savaş koalisyonudur. Hem Türkiye’nin içinde hem de dışında her türlü savaşı, çatışmayı, baskıyı, zulmü, hukuksuzluğu uygulayan bir koalisyondur. Dolayısıyla, tabii ki bu ittifak karşısında her türlü çaba ve girişim meşru ve demokratiktir. Bu konudaki tutumumuzu sürdürme konusunda kararlıyız.
İSTİSNALAR OLABİLİR: ("3 büyük şehirdeki ilçelerle ilgili açıklamanız olacak mı? Mesela Esenyurt’ta ciddi HDP seçmeni var. Buradaki tutum ne olacak? Ayrıca aday göstermediğiniz yerlerde CHP adaylarını destekleyecek misiniz?" sorusu üzerine) Sadece İstanbul değil diğer illerin ilçeleriyle ilgili de çalışmalarımız sürüyor. Adaylarımızı çeşitli ilçelerde açıklayacağız. Kimi ilçelerde örgütlülüğümüz ve gücümüz açısından aday göstermemiz gerekli görülmeyebilir. Nerelerde aday göstermeyeceğimizi açıklayacağız. Yani Karadeniz, İç Anadolu, Ege’de böyle şeyler olabilir. Bunları açıklayacağız. Ama bazı istisna konuları da olabilir 3 büyük şehirde. Onları da sizlerle paylaşacağız. Şu anda o çalışmalarımız devam ediyor. Bugün itibariyle yapacağımız açıklama budur. İstanbul, İzmir ve Adana’da HDP adayları olmayacaktır. Bu konuda karar alınmıştır.
ANTEP VE URFA İÇİN KARAR ALMADIK: ("Medyada Antep ve Urfa’da aday göstermeyeceğinize dair haberler yansıdı. Doğru mu bu bilgi?" sorusu üzerine) Bu bilgi şu anda bizim yaptığımız çalışmalar doğrultusunda doğru değildir. Her iki yerde çalışmalarımız devam ediyor. Onu da önümüzdeki günlerde paylaşacağız. Neticelendiğinde, o konuda da paylaşımımız olacak. Ama oralarda aday göstermeme gibi bir karar alınmamıştır. Antep ve Urfa bizim çok yüksek oy aldığımız iki büyük kenttir ve iddiamızın olduğu yerlerdir. Güçlü oylarımızla belediye meclislerinde de temsil edileceğimiz yerlerdir. O yüzden çalışmalarımız sürüyor.
DETAYLI İTİRAZ EDECEĞİZ: ("37 bin seçmen ile ilgili itirazda bulunacağınızı açıkladınız. Bu 37 bin seçmen bölgede bahsettiğiniz şişirilmiş seçmenler midir. Bunun içinde kaydı silinmiş seçmen de var mıdır?" sorusu üzerine) Bunlar kaydırılmış seçmenler değildir. Kaydı silinenler ayrı bir bahis. Kaydı silinmiş olanlar en fazla Siirt'te. O kayıtların gerçekleşmesi için adımlar atıldı, ama kısmen halledildi. Çünkü uzatmadılar başvuru süresini. Nüfus müdürlüğü başvuruyu kabul etmedi. Ama 37 bin seçmen için Genel Merkez düzeyinde başvuruda bulunduk, itirazlarımızı yaptık. Bunların tamamı seçmen kaydırma ile ilgilidir. Bunların bir kısmı hayalidir, bir kısmı ise o gün oraya götürülecek olan kollukla ilgilidir. İtirazımızı detaylı bir şekilde YSK’ya bildireceğiz.
MERSİN VE ANKARA'DA GÜÇLÜYÜZ: ("7 ilden bahsediliyor basına yansıyan haberlerde. Ankara ve Mersin'in adı geçiyor mesela. Bununla ilgili son durum ne? CHP'yi destekleyecek misiniz?" sorusu üzerine): Ankara ve Mersin de çalışmalarımızın sürdüğü yerlerdir. Mersin’de özellikle çok güçlü bir oy potansiyelimiz vardır. Mersin’de iki milletvekili çıkardık. Ankara’da bir milletvekili çıkardık. Ankara da güçlü olduğumuz bir yerdir. Her iki yer için de çalışmalar sürüyor. Önümüzdeki günlerde tutumumuzu açıklayacağız. Tamamlanmamış olduğu için açıklama yapmıyoruz. Evet, haberler çıkıyor ama henüz kararlaştırdığımız iller arasında bu iki il yoktur. (DUVAR)