Sezai Temelli: 31 Mart’ta 24 Haziran’ın 2. turunu yapacağız
HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, bazı illerde aday çıkarmama kararının siyaset zemini genişletme açısından bir seçenek yaratma meselesi olduğunu belirterek, “Aslında bir anlamda referandum, bir anlamda 24 Haziran sonrasında ihmal ettiğimiz o ikinci tur adımını atmaya hazırlanıyoruz” dedi. Yeni kurulan rejimin iktisadi ve siyasi olarak sürdürülebilir olmadığını söyleyen Temelli’ye göre bu rejimin 2021’den öte ömrü yok.
ANKARA - HDP, 31 Mart yerel seçim çalışmaları kapsamında aday belirleme sürecinin sonuna geldi. Doğu illerindeki adaylarını büyük ölçüde tamamlayan partide batı illeriyle ilgili son kararlar da bu hafta verilecek. İstanbul, İzmir ve Adana’da aday çıkarmama kararı veren HDP Ankara, Mersin, Antalya, Hatay ve Şanlıurfa ile ilgili çalışmalarını sürdürüyor. Bu illerle ilgili kararın 1-2 gün içinde verilmesi beklenirken HDP Eş Başkanı Sezai Temelli, “Ankara'nın çalışması daha uzayacak görünüyor. Çünkü Ankara çok daha karmaşık ilişkiler barındırıyor” dedi.
Aday çıkarmama kararını “belediyelerin el değiştirme meselesi değil bir seçenek yaratma meselesi” olarak gördüklerini söyleyen Temelli, “Eğer biz bunu yaratmasaydık, İstanbul, İzmir, Adana gibi büyük kentlerde, seçmenleri hareketlendirmek, demokrasi mücadelesine katmak, hak talepli bir mücadelenin içine çekmek çok olanaklı olmayacaktı. Kamuoyu araştırmalarına göre, bizim bu stratejimiz ortaya çıkana kadar çok büyük kararsız, küskün seçmen kitlesi vardı. Bugün özellikle saydığım illerde bir irade ortaya koyacaklarını söylediler” dedi.
31 Mart seçimlerini bir referandum, 24 Haziran sonrasında 2. tur olarak değerlendiren Temelli, sonrasında erken seçim olasılığına dikkat çekti. Yeni rejimi “uydurma bir rejim” olarak nitelendiren ve çok geniş bir siyasi, iktisadi krizle karşı karşıya kalındığını belirten Temelli, “2021 gibi bir erken seçime gidilme olasılığı var. 2019-2020 çok çalkantılı geçebilir. Bu ülkede rejim her krizle birlikte sorgulanacaktır. Ama 2021’den daha öteye ömrü olacak bir rejim değildir. Bir değişim dönüşüm potansiyelini toplum kendi içinde barındırıyor” dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Temelli, Meclis’te aralarında Gazete Duvar’ın da bulunduğu bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı. Temelli’nin değerlendirmeleri özetle şöyle oldu:
BAKAN SOYLU’NUN 'YÜRÜTÜRSEM ADAM DEĞİLİM' SÖZLERİ: Cinsiyetçi bir yaklaşım. Zaten aklı da öyle bakan bir bakan. Erkek egemen aklı ile cinsiyetçi, kadınlara yönelik şiddet dilini bir kez daha üretmiş oluyor. Hiç ona girmiyoruz. Ama insani değerlerle ilgili konuşabiliriz. İnsani değerlerden ne kadar yoksun olduğu her geçen gün biraz daha ortaya çıkıyor.
LEYLA GÜVEN YASALARIN UYGULANMASINI İSTİYOR: Leyla Güven’in talebi mevcut yasaların uygulanması, hukukun gereğinin yapılmasıdır. Öcalan’ın avukatları 787 kez başvurdu, 8 senedir görüşemiyor. Mehmet Öcalan sadece iki kez görüşebildi. Leyla Güven’le birlikte açlık grevindekilerin sayısı 315'e ulaştı. Gerçek anlamda bir çözüm talep ediyor, ailelerin, avukatların düzenli görüşü isteniyor. Neden ayak direndiğini anlamak mümkün değil. Eskiden koster bozuluyordu, hava muhalefeti deniliyordu ama artık yalanlar da tükendi. Şu anda hiçbir açıklama yapılmıyor.
AÇLIK GREVİNİN SONLANMASI TECRİDİN SONLANMASINA BAĞLI: Mehmet Öcalan'ın görüşmesiyle ilgili Asrın Hukuk bürosu açıklama yaptı. Çok kısa sürmüş görüşme. Sağlığının iyi olduğunu ama bir şey söyleyemeyeceğini dile getirmiş. Bir muhataplığın bu görüşmeyle ortaya çıkamayacağını dile getirmiş. Açlık grevleri için kendi iradeleri demiş. Açlık grevinin sonlanması tecridin sonlanmasına bağlı. Vicdanen, ahlaken açlık grevinin sonlanmasını istiyorsak, tecride, bu hukuksuzluğa karşı söz söylememiz gerek. Bu tecridi uygulayan iktidara karşı söz söylememiz gerek. Bu hukuksuzluğa, yasadışılığa son verin.
BİRKAÇ İLDE DAHA ADAY ÇIKARMAMA İHTİMALİ YÜKSELİYOR: Yerel seçimlerde birkaç ilde daha aday çıkarmama ihtimali yükseliyor. Üstlendiğimiz sorumluluk, bir ittifak ya da belediye başkanlığı kotarma meselesi değil, AKP-MHP bloğunu geriletmek, demokrasi güçlerinin siyaset zemininde buluşmasını sağlamak. Daha önce 7 kent listesi çıkmıştı, 3 kent açıklandı. Mersin, Antalya, Hatay, Şanlıurfa'da çalışmalar sürüyor. İller içinde en çok sorulan Ankara. Ankara'nın çalışması daha uzayacak görünüyor. Çünkü Ankara çok daha karmaşık ilişkiler barındırıyor.
HDP’Yİ AYRIŞTIRARAK DEMOKRASİ KÜLTÜRÜ TAHRİP EDİLİYOR: (CHP ile gizli görüşme iddiaları) Kimseyle görüşmedik, görüşmek de istemediler. Yerel teşkilatlar birbiriyle görüşüyor. Yerellerde daha gelişmiş bir demokrasi kültürü var. Ama Ankara'da, merkezde, ayrıştırıcı, ötekileştirici nefret söyleminin hakim olduğu bir siyaset var. Bunu tasvip etmiyoruz. Diyalog Türkiye siyaseti açısından önemli. Bugün HDP'yi ayrıştırıp, düşmanlaştırıp siyasi rant beklediğinizde aslında demokrasi kültürünü tahrip ediyorsunuz. Bu dile, bu yaklaşıma karşıyız. Toplumun bir arada siyaset yapma kültürü geliştikçe ancak demokrasi gelişebilir.
ADAY ÇIKARMAYARAK BİR SEÇENEK YARATTIK: Batıda aday çıkarmama meselesi sadece belediyelerin el değiştirme meselesi değil bir seçenek yaratma meselesidir. Oy hesaplarına sıkışmış, seçmen olma vasfının ötesinde bir vatandaş olma ve hak mücadelesi verme kimliğine bürünmekten imtina eden, siyaset yapamaz hale gelmiş geniş kitlelere siyaset yapma zemininin yaratılması gerektiğine inanıyoruz. Dolayısıyla burada seçenek yaratıyoruz. Eğer biz bunu yaratmasaydık, İstanbul, İzmir, Adana gibi büyük kentlerde, seçmenleri hareketlendirmek, demokrasi mücadelesine katmak, hak talepli bir mücadelenin içine çekmek çok olanaklı olmayacaktı. Kamuoyu araştırmalarına göre, bizim bu stratejimiz ortaya çıkana kadar çok büyük kararsız, küskün seçmen kitlesi vardı. Bugün özellikle saydığım illerde bir irade ortaya koyacaklarını söylediler.
REFERANDUM, 24 HAZİRAN SONRASINDA 2. TUR YAPIYORUZ: Aslında bir yerde referandum yapıyoruz, bir anlamda ikinci tur yapıyoruz. Her il, ilçe ölçeğinde yerel, tam da 24 Haziran sonrasında ihmal ettiğimiz o ikinci tur adımını atmaya hazırlanıyor. Tabii burada özellikle AKP-MHP bloğunun karşısına çıkacak adaylar, bu demokrasi zeminin baskısıyla hem söylemleri hem projeleriyle siyaset yapma estetikleriyle demokrasiyi güçlendireceklerdir. Biz bu anlamıyla bir inisiyatif aldık, cesaretli adım attık. Aday çıkarmadığımız yerlerde de belediye meclisleri var. Her yerelin de bir parlamentosu var, oralarda aday çıkarıyoruz, oralarda temsil edileceğiz. 1 Nisan'da biz inanıyoruz ki AKP-MHP savaş bloğunu geriletirsek Türkiye'nin demokrasi konusunda önü açılacaktır. Biz bu tecridi kırabilirsek, Türkiye'nin barış konusunda önü açılabilecektir. Bizim attığımız adım, bir parti lehine ittifak zemininde atılmış bir adım değil. Bütün mağdur olanların siyaset yapabilecekleri bir zemin yaratmak. Yerel demokraside atılacak güçlü bir adım nihai amaç olarak bu rejime karşı çoğulcu laik demokratik bir cumhuriyet seçeneğini yaratmaktır.
OY MÜHENDİSLİĞİ YAPILIYOR: Seçim güvenliği konusunda muhalefet partilerinin geçen seçimdekine benzer çalışması sürüyor. Kürdistan'da oy mühendisliği var. İşin içinde YSK, vali, kaymakam var. Kaymakam muhtarları toplayıp yardım almak istiyorsanız, “AKP’ye oy getirin” demiş. Garnizonlar çalışıyor, 142 belgesi uygulaması var. Bu hileler artık açık açık yapılıyor. 40 binden fazla tespit yapıp bunların durmasını sağladık ama fazlası var. Geneli etkilemeyecektir ama belli küçük yerlerde belediyelerin kaybedilmesi, muhtarlıkların kaybedilmesi söz konusu olabilir. Çünkü 10 bin tane güvenlik görevlisini bir günlüğüne bir yere görevlendiriyorsunuz. Bütün bunlara rağmen biz maksimum verim alacak şekilde çalışmaları sürdürüyoruz.
TEK DERTLERİ HDP’NİN KAZANMASINI ENGELLEMEK: Cumhur İttifakı bütün iktidarını karşıtlık üzerinden örüyor. Buna da “beka meselesi” diyor. Bu beka meselesini Kürt düşmanlığı ile biçimlendiriyorlar. Sürekli “devletin bekası” diyerek bir düşmanlığı yeniden üreterek savaş politikalarının da gerekçesi haline getiriyorlar. Son kamuoyu yoklamalarına bakıldığında seçim güvenliğinin korunduğu bir ortamda kazanmaları çok mümkün değil. Seçim sürecini ve seçim bölgelerini terörize etmeye çalışıyorlar. HDP’yi düşmanlaştırarak, HDP’ye saldırarak siyaset üretiyorlar. Bu ayrıştırıcı, düşmanlaştırıcı söylem üzerinden beklentileri kayyım atadıkları il ve ilçeleri kazanmak. Bunun olanağı olmadığını biliyorlar. Devletin bekasına sıkıştırdıkları düşmanlık söylemi üzerinden kitleleri terörize etmek, sandıktan uzaklaştırmak, garnizon oyları ya da güvenlik güçlerinin oylarıyla yapay suni başarılar elde etmek ve sadece 2 partili ittifak değil başka ittifakları da oluşturmak çabası içine giriyorlar. Tek dertleri HDP’nin kazanmasını engellemek. Fakat bunda başarılı olamayacaklar. Bunu uzun zamandır yapıyorlar. Onlar bunu yaptıkça bizim oylarımız artıyor. Daha da güçleniyoruz. Ama biz bu dilin siyasetten bir an önce çekilmesini istiyoruz. Bizim oylarımız artacak diye bu ülkenin böyle bir siyaset ortamına sürüklenmesini istemiyoruz.
ADAY BULAMADILAR, KAYYIMLARI ADAY YAPTILAR: (Cumhurbaşkanının kayyım atarız sözleri) Yanlış hatırlamıyorsam Cumhurbaşkanı bunu 1 kez söyledi, bir daha da ağzına almadı. Söylediği dönem bölgede halk toplantıları yapıyorduk. Oradaki güçlü halk toplantıları gereken cevabı verdi. Bırakın kayyım atamayı belediye başkan adayı bulamadılar, kayyımları belediye başkan adayı yaptılar. Hiçbir şey atayacak halleri yok. Acze düşmüş bir siyasetle karşı karşıyayız.
2021’DE ERKEN SEÇİME GİTME OLASILIĞI VAR: Devletin bekası dedikleri rejimin bekası. İktidar kendi bekası ile devletin bekasını özdeşletirmeye çalışıyor. Bir devlet-parti modeli ile yaklaşıyor. Tekçi anlayış dediğimiz bu. Normalleşmenin en önemli göstergesi hukuk devleti olmaktır. Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı, insan hakları, basın özgürlüğü ancak hukuk devleti adı altında konuşabileceğimiz şeyler. Hukuk devleti çerçevesinde atılacak bir normalleşme adımı rejimi sorgulatır. Çünkü bu rejim uydurma bir rejimdir. Sürdürülemediği için bu krizi yaşıyoruz. Toplumsal geniş bir siyasi, iktisadi krizle karşı karşıyayız. Bir çöküntü hali var ve rejim kendini ayakta tutmak için neredeyse bütün toplumu şiddet girdabına sürüklüyor. Baskıcı, otoriter rejim inşası ile karşı karşıyayız. Hukuk devleti adına atılacak adımlar bu anlamı ile bir tartışma başlatır. 2021 gibi bir erken seçime gidilme olasılığı var. 2019-2020 çok çalkantılı geçebilir. Bu ülkede rejim her krizle birlikte sorgulanacaktır. Ama 2021’den daha öteye ömrü olacak bir rejim değildir. Bir değişim dönüşüm potansiyelini toplum kendi içinde barındırıyor. Demokratik, siyaset zemini yaratmak bu açıdan kıymetli. Bunun yollarını bulmamız lazım. En fazla iki yıl içinde bir değişim dönüşüm toplumun önüne gelecektir. Çünkü hem iktisadi olarak hem siyasi olarak sürdürülebilir bir sistem değildir.
TÜM SORUNLARIN KAVŞAĞINDA KÜRT MESELESİ VAR: (Türkiye’nin baş gündemi tecrit mi?) Sorunları bir hiyerarşiyle ele almak uygun değil. En önemli sorun işsizlik, biz işsizliği çözelim diğer sorunlara sonra sıra gelsin diyemezsiniz. Bir arada çözmek zorundasınız. Sorunlar hiyerarşisi yaratamazsınız. Ama Türkiye’de bütün sorunların kavşağında ne duruyor? Kürt meselesinde siz bir çözüm üretemiyorsanız, diğer sorunlarda üretmiş olduğunuz çözümler kalıcı, yeterli ya da beklentileri karşılayacak çözümler olmadı, olmayacak. Türkiye’nin en temel, her şeyi kucaklayan sorunu demokrasi sorunudur. İşte biz radikal demokrasi yaklaşımımızda tüm sorunları bütünlüklü ele almayı, bütünlüklü bir çözüm önermeyi önümüze koyduk. Tabii ki kavşağında Kürt meselesi var. Çünkü Kürt meselesine kör kalarak onu görmezden gelerek bütünlüklü bir politika önermeniz mümkün değil.
MEMLEKETİN EN TEMEL MESELESİ AFFEDERSİNİZ PATLICAN: (Açlık grevleriyle ilgili) Adalet Bakanlığı ile ya da herhangi bir yerle görüşme yapmadık ama sürekli çağrı yapıyoruz. Sabahtan akşama kadar kıyamet kopuyor memlekette, işte memleketin en temel meselesi, çok affedersiniz patlıcan. Halbuki turfanda patlıcan her zaman pahalı olur, hele kış mevsiminde çok daha pahalı olur. Tarım sektörünün sorunlarının çözümü bu tanzimler mi acaba? Ama gündemi buraya koyarak aslında Türkiye’nin devasa sorunları görünmez kılınıyor. Türkiye’nin bütünlükçü sorunlarını çözmek istiyorsanız Kürt meselesine bakmak zorundasınız. İmralı tecridi bu açıdan çok kritiktir. Bunu yegane gündem yapmıyoruz ama bu hususun ele alınmamasının önemli bir eksiklik olacağını hep dile getirdik. Son 3,5-4 yıl, 5 Nisan 2015’ten bugüne kadar geçen süre Türkiye tarihi açından en uzun süren istikrarsızlık dönemidir. Hem siyaseten hem iktisadi olarak. Şimdi bu anlamıyla ele alıp değerlendirdiğiniz de Leyla Güven’in 100 güne üç gün kalmış eylemi çok önemlidir. Diyor ki, bütün bu gidişatı bir yerde artık durdurun, bunu durdurabilirsiniz. Önümüzdeki 2 yıl ciddi anlamda küresel bir kriz dalgası da geliyor ve böyle bir süreçte ister istemez Türkiye çok daha büyük açmazlara sürüklenebilir. Bizi krize sürükleyen dinamikleri kırabiliriz, tersine çevirebiliriz. Burada yapabileceğimiz birkaç tane önemli adım var. İşte bir tanesi tecridin sonlanması, ikincisi savaş politikalarından bir an önce vazgeçilmesi, savaş bütçelerinde tasarrufa gidilmesi, israf içeren projelerin durdurulması, bu betonlaşmaya giden kaynakların değiştirilmesi, Kürtlerle hem sosyal anlamda hem siyasal anlamda hızla bir barışın adımının atılması. Bu iktidar bunları yapabilme yetilerini yitirdi.
AÇLIK GREVİ, KAYYIMLARA KARŞI MÜCADELE BİRBİRİNİ GÜÇLENDİRİYOR: Seçimleri bir belediye hesabına sıkıştırmayıp, bir mücadele hattında ele aldığımız için, açlık grevi mücadelesi ile bu seçim süreçlerinde kayyımlara karşı yapılan mücadeleyi birlikte götürebilme becerisini gösterebiliyoruz ve bu süreç birbirini güçlendiriyor. Yapılan saha çalışmaları, anket çalışmaları yani bizim yaptırdıklarımız değil, bize rağmen yapılanlarda bile HDP yükseliş trendini koruyor.