Erdoğan Diyarbakır’da yeni bir şey söylemedi
AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyarbakır’da önceki mitinglerinden fazla bir kalabalığa hitap etti. Ancak yeni bir şey söylemedi. En çok bu nedenle İstasyon Meydanı’ndaki insanlar coşkusuz beklediler konuşmasını ve daha o konuşurken alanı boşaltmaya başladılar.
DİYARBAKIR - AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstasyon Meydanı’ndaki mitingine Koşuyolu Parkı’ndan geçerek, yürüyerek gittim. Bahar kendini iyice hissettirmeye başlamış, insanlar kendini parka atmıştı adeta. O kadar kalabalıktı ki park, mitinge kimse gitmemiş olabilir diye düşündüm.
Ama öyle değildi. AK Parti’nin son 8 yıldır Diyarbakır’da düzenlediği bütün mitinglere katıldım. En kalabalık miting 9 Mart’ta düzenlediği miting oldu. Şu var ki, HDP’nin Diyarbakır’da düzenlediği mitinglere hatta Cumhurbaşkanlığı seçimi için Diyarbakır’a gelen Muharrem İnce’nin mitingine yaklaşamayan bir kalabalık vardı İstasyon Meydanı’nda. Ama yine de son yıllardaki en kalabalık miting olduğunu söyleyebilirim. Biri hariç, miting katılımcıları arasında konuştuklarımın tümü Diyarbakır’ın ilçelerinden gelmişlerdi. Kayyımlar ve AK Parti’nin ilçe teşkilatları iyi mi çalışmıştı, bilinmez. Ama bana daha çok belediye başkan adaylarının bütün yakınlarını, aşiretlerinden en azından bir kısmını İstasyon Meydanı’na getirmiş gibi geldi.
Miting alanındaki insanların yaş ortalaması yüksekti konuşmalardan çok kendi aralarında muhabbet ederek Erdoğan’ın alana gelmesini beklediler. Girişte dağıtılan AK Parti ve Türkiye bayrakları da daha çok ön sıraları kapmış olanların elindeydi. Müziğe ve konuşmalara alkışlar da o taraftan geliyordu.
MHP’LİLER VE AK PARTİLİLER
Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP’li birkaç genç, büyük bir Türkiye bayrağını yüksekte tutmaya çalışıyorlardı. Sayıları az olmasa daha çok ses çıkaracak gibi görünüyorlardı. Seçim için MHP’den neden Diyarbakır’da aday gösterilmedi sorusunu, biraz buruk bir edayla, “Büyüklerimiz bilir” diye yanıtlıyorlar.
Ankara’da AK parti ile MHP arasında bir ittifak kurulmuş olabilir ama bu Diyarbakır’da kendini pek hissettirmedi. Miting alanında da bu ittifakın bir yansıması yoktu. Birkaç MHP’li genç, AK Partililerin arasında, yukarıda tutmaya çalıştıkları bayrağın altında bekleştiler. Bozkurt işareti yaparak hatıra fotoğrafı çektiler. Kısa bir süre sonra, daha Erdoğan konuşmasına henüz başlamışken, alandan ayrıldılar.
DIŞARIDAN GELENLER
Ergani’den, Bismil’den, Eğil’den, Çermik’ten gelen insanlarla konuşma fırsatı buldum. Birazdan Erdoğan konuşmaya başlayacak kayyımların ne kadar iyi çalıştığını anlatacaktı. Diyarbakır’da kayyımların nasıl çalıştığını kendi mahallemden biliyorum, kaldırım yenileyeceklerdi ama 6 aydır bir türlü bitiremediler. Bütün kışı çamur içinde geçirdik bütün mahalleli.
Bismil’in bir köyünden gelen bir AK Partili, “Bismil’de kazanamayacağız” dedi. “Ama” diyerek devam etti: “İş bulan HDP’liler sus pus oldular ama sandığa gidince ne yapacaklar, 31 Mart’ta göreceğiz. İş bulamayan AK Partililer ise kızgın. Yani oyu artabilir de AK Parti’nin düşebilir de.”
Kendisi de uzun zamandır işsiz ve çalışmak için başvurduğu hiçbir kurumdan henüz olumlu bir yanıt alamamış. “Kayyım çalışıyor” diyor, “Park yaptı, yol yaptı ama tabi insanların en çok işe ihtiyacı var. Bir de bizim insanlarımızın derdi park yapmakla bitmiyor. AK Parti’den başka şeyler de bekliyorlar.”
“Bu başka şeyler nedir?” Bununla ilgili lafı geveleyerek konuşmak istemediğini belli ediyor.
Kulp’tan gelen üç genç kadın, kayyımın çalışmalarından söz ediyorlar. Kayyımlardan kimi şikayetleri hatırlatınca, “Yolları kaç defa yaptı bozdu, bunu niye yaptığını anlayamadık” diyor birisi. Arada, “Eskiden belediyeye gelen paralar başka yere gidiyordu” diyorlar. Ama paranın nereye gittiğin anlatmıyorlar. Az sonra Erdoğan paranın nereye gittiğini söyleyecek, gençler bu sözleri 3 yıldır ondan dinliyor zaten. Epey sohbet ediyoruz gençlerle, ama neden AK Partili olduklarını öğrenmek mümkün olmuyor. Erdoğan’ı sevdiklerini söylemekle yetiniyorlar sadece. Ekonomik durumu işsizlik sorunuyla tarif ediyorlar, Kulp’ta da çok sayıda işsiz genç varmış çünkü. Kürt meselesi pek akıllarına gelmiyor.
Yan tarafta başka bir kadın var. Babası hayatını kaybedince kendisine bağlanan 600 lira ile geçiniyor ve hayatından çok memnun. “Çok isterim Diyarbakır’da kazanalım ama çok zor” diyor. “Buranın insanları biraz farklı” diyerek mesafeli konuşuyor. Nedeni İzmir’de büyümüş olmasıymış. Ailece AK Parti’den başka bir partiye oy vermediklerini söylüyor. İzmir’de yaşarken CHP’ye, burada da HDP’ye direniyor. Buradan umudu kesmiş ama “Bizim için İstanbul ve Ankara önemli. Oraları alacağız” diyerek teselli ediyor kendisini.
Mitingden ayrılırken üstünde Erdoğan yazan atkılar, Osmanlı fesleri gibi malzemeler satan seyyar satıcıyla karşılaştım. İki arkadaş İstanbul’dan buraya gelmişler. Her mitingi takip edip, partiye göre malzemeler satıyorlarmış. “Keşke Elazığ’daki mitinge gitseydik” diyorlar. Çünkü neredeyse hiç satış yapamamışlar. Abdullah Öcalan’ın mektubunun okunduğu 2013 yılındaki Newroz’u unutamamışlar. “O zaman öyle bir sattık ki, aklın durur” diyorlar. Ama bu sefer elleri boş dönecekler.
ERDOĞAN’IN SÖYLEDİKLERİ SÖYLEMEDİKLERİ
Erdoğan konuşurken arka tarafta ilgisiz bekleşen insanlar alandan ayrılmaya başlıyorlar. Akşam oluyor ve insanlar ilçelerine dönecekler, muhtemelen bu nedenle alan boşalmaya başlıyor hızla.
Erdoğan’ın söylediklerini ajanslar geçtiler, televizyonlar canlı yayınladı mitingi. Aslında yeni bir şey söylemedi. 2015 Kasım seçiminden önce tutturduğu üslupla başta HDP’ye sonra diğer partilere yüklendi. Vaatlerini sıraladı, kayyımların başarısından söz etti ve Diyarbakırlılardan oy istedi.
“Yallah Kürdistan’a” söylemini yumuşatarak Diyarbakır’da da tekrarladı. “Biz Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te bunları inlerine gömdük mü? Kandil’de de gömeceğiz.” diyerek hâlâ kasım seçimlerindeki yerinde durduğunu gösterdi. Bu söylemin Diyarbakır’da heyecan ve sempati yaratmayacağını en iyi kendisi biliyor. Ama muhtemelen umudunu kestiği şehre değil, kendisini televizyondan dinleyenlere sesleniyordu zaten.
Bir gece önce HDP Diyarbakır il binası kapıları kırılarak polis tarafından basılmış, kar maskeli polisler il binasındaki milletvekillerine tekme atmış, açlık grevindeki HDP’liler tartaklanarak gözaltına almıştı. Hakkari Milletvekili DTK Eş Başkanı Leyla Güven’in cezaevinde başlattığı ve evinde sürdürdüğü açlık grevi ise 122’inci günündeydi. Cezaevlerinde açlık grevine katılanların sayısı artıyordu. Erdoğan, bunlardan hiç söz etmedi. Meclis’e milletvekili göndermiş, 6 milyon insanın oy verdiği bir siyasi partiye saldırı olmamış gibi sessizlikle geçiştirdi.
Erdoğan’ın “Cudi’de, Gabar’da, Tendürek’te bunları inlerine gömdük mü? Kandil’de de gömeceğiz” dediği insanların bir kısmı Diyarbakırlıların çocuklarıydı. Bu, böyle değilmiş ve Diyarbakır’da çocuklarını özleyen kimse yokmuş gibi konuştu.
OHAL’le birlikte sadece Diyarbakır’da binlerce insan yıllarca emek verdikleri kurumlardan ihraç edilip işsiz bırakılmıştı. Onların hayatlarını nasıl idame ettiğine, çocuklarını hangi koşullarda okula gönderdiğine de hiç değinmedi.
Erdoğan, bir partinin genel başkanı olarak bunlardan söz etmeyebilirdi elbette. Ama o aynı zamanda bir Cumhurbaşkanıydı ve normal koşullarda başka türlü davranması beklenirdi ve örneğin “Kimse bir milletvekiline tekme atamaz” ya da “Yaklaşık 4 aydır açlık grevinde bir milletvekili var, derhal talepleriyle ilgileneceğiz” diyebilirdi. Ama demedi. Diğer taraftan, mitinge katılanlar dahil, Diyarbakırlılar da Erdoğan’dan bu konularda insanın yüreğine su serpecek bir konuşma yapması beklemiyorlardı zaten.
Çünkü ömrü boyunca AK Parti’ye oy verdiğini söyleyen kadın gibi, Erdoğan da Diyarbakır’dan umudunu kesmiş, İstanbul ve Ankara’daki oylarını korumak telaşına düşmüştü ve bu şehirlerdeki seçmene konuştu.