HDP Eş Başkanı Sezai Temelli'den Erdoğan'a: Seyredilmek istiyorsan bir aşçı ile çık!
HDP Eş Başkanı Sezai Temelli Manisa'da Erdoğan'ı eleştirdi: Televizyonların hepsini almışlar, yüzde 95-96’sını almışlar. Günde dört defa televizyona çıkıyor. Geçen gün ölçüm yaptırmış. 51’inci sırada çıkmış katıldığı programda. Seyredilmek istiyor musun? O zaman yanına bir aşçı al çık çünkü en çok yemek programları izleniyor.
DUVAR - HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin seçim çalışmaları kapsamında Manisa'da düzenlenen mitingde konuştu. Temelli, "Televizyonların hepsini almışlar, yüzde 95-96’sını almışlar. Günde dört defa televizyona çıkıyor. Hep aynı şeyi anlatıyor. Hepsi yalan, kimse seyretmiyor, neden seyredelim? O yüzden de diyoruz ki hakikatin sesini yükseltmek için meydanlarda buluşalım; HDP’de buluşalım. Bu televizyonlardan hakikati duymak artık mümkün değil. Geçen gün ölçüm yaptırmış. 51’inci sırada çıkmış katıldığı programda. Biz iyi insanlarız. Ona buradan bir iyilik yapalım. Seyredilmek istiyor musun? O zaman yanına bir aşçı al çık çünkü en çok yemek programları izleniyor" diye konuştu.
Temelli, konuşmasından satırbaşları şu şekilde:
YAN YANAYIZ: Bu ülkede, Türkiye’nin her yerinde tüm alanlarda yan yanayız, bir aradayız. Bizi birbirimizden ayırmaya çalışanlar, ayrımcılık yapanlar, bize düşmanlık edenler işte görsünler, Manisa’dayız! Türk’üyle, Kürt’üyle 72 millet bir aradayız. Kalkmış diyor ki Kürtlere: Bu ülkeden defolun gidin. 20 milyon Kürt’e defol diyen zihniyete inat, işte buradayız. Hiçbir yere gitmiyoruz; 31 Mart'ta sandığa gidiyoruz. Sonra ne mi olacak? Siz iktidardan gideceksiniz! Sen bizi göstereceğine küçük ortağının 5 yıl önce sana ne diyordu, onu göster! İşte bunu bildikleri için, bundan korktukları için, iktidarlarını kaybetme korkusuyla her gün HDP’ye saldırıyorlar. Yok "HDP terörist", "HDP’nin oyları haram". Bir de arkalarına sinevizyon almışlar, sabah akşam bizi gösteriyorlar. Sen bizi göstereceğine 5 yıl önce dediklerini göster. Sen bizi göstereceğine küçük ortağının 5 yıl önce sana ne diyordu, onu göster. Belki yüzünüz kızarır.
IRKÇILIK İNSANLIK SUÇUDUR: Biz kazandık, bunların telaşı bunların korkusu bu yüzden. Sabah akşam saldırmalarının sebebi bu yüzden. Bu nefret dilini, bu düşmanlaştıran, bu ötekileştiren dili kabul etmiyoruz. Nerede böyle bir dil varsa bunun karşısındayız. Nerede böyle bir siyaset varsa bunun karşısındayız. Bu üslubu kabul etmiyoruz. Dünyanın hiçbir yerinde kabul etmiyoruz; nerede ırkçılık varsa karşısına dikiliyoruz. Irkçılık insanlık suçudur. Dünyanın her yerinde halkları birbirine düşüren bu ırkçı zihniyeti kınıyoruz. Yeni Zelanda’da da kınıyoruz. Orada yaşamını yitirenlere Allah'tan rahmet diliyoruz. Irkçılık böyle bir şey işte. O yüzden 3-5 oy için ırkçılığı diline alan, toplumu kutuplaştıran kim varsa onlara burdan sesleniyoruz: Size bir tek oyumuz yok, zerre oyumuz yok! Tüm oylarımız barışa, demokrasiye, bir arada yaşama. İşte bu kararlılıkla hareket edeceğiz. Eğer yan yana gelmezsek, bu topraklarda yaşayanlar yan yana gelmezse, bu ırkçılar bu düşmanlıkla halklara kötülük etmeye devam edecekler. Tıpkı dün olduğu gibi, Halepçe’de olduğu gibi, binlerce Kürt'ü katledenleri unutmayacağız. Yüzleşeceğiz, bu katliamların hesabını sormaya devam edeceğiz.
ARTIK YETER DİYORUZ: Bu coğrafya katliamlar coğrafyası. Bu coğrafya binlerce katliama maruz kaldı. Artık yeter diyoruz. Katliamdan, ırkçılıktan, nefretten beslenen iktidarlara siyaseten yeter diyoruz. Artık HDP var, halkların birlikteliği var bir aradalığı var. Buradayız, toplumsal barışı var etmek için, barış için adalet için buradayız. İşte Leyla Güven’in direnişi adalet ve barış içindir. Cezaevlerindeki yoldaşlarımızın direnişi adalet içindir, barış içindir. Çünkü eğer bu ülkede tecride son vermezseniz adaletsizlik, hukuksuzluk her yeri kaplar.
TÜRKİYE TECRİT ALTINDA: 4 yıldır devam eden mutlak tecrit sonucunda artık Türkiye tecrit altında. Bu otoriter rejimin baskısı altında. Ne hukuk, ne adalet, ne barış kaldı. O yüzden de barış ve adalet için bu tecrit son bulsun. Sayın Öcalan ailesi ve avukatlarıyla düzenli olarak görüşmeli. Bu yasalarda var. Bu meşru ve hukuki bir talep. Bu talebi dile getirenlerin sesine kulak verme zamanı.
ADALET BAKANINA ÇAĞRI: Adalet Bakanına bir kez daha çağrı yapıyorum. Geçenlerde diyor ki “ben Kürt ninnileriyle büyüdüm”. İyi olmuş ama sen şimdi Adalet Bakanı'sın. Sen şimdi adaletin gereğini yapmak zorundasın. Çıkıp bize masal anlatma! Adalet Bakanı olarak sorumluluğunun gereğini yerine getir; bir an önce tecridi sonlandır.
Adalet için, hukuk için, tüm Türkiye halkları bugün açlık grevinde olan binlerce insanın sesine ses katmalı. Bu mücadeleyi yükseltmeli. Hiçbir arkadaşımızı, yoldaşımızı kaybetmek istemiyoruz. Yoldaşlarımız, Leyla yaşasın istiyoruz. Leyla ki ye? Leyla jin e, Leyla jiyan e, Leyla azadî ye.
TÜRKİYELİYİM: Merak ediyorsa söyleyeyim: ez Kurd ım, Türkiyeliyim. İnsanları ayrıştırıyor, benden söz ederken "Kürt bile değil" diyor. Sözde bana hakaret edecek, o sırada tüm Kürtleri ikinci sınıf vatandaş yapıyor; "bile” diyor. Bir dönem de "af edersin Ermeni" demişti. Bu zihniyet böyle. Biz bu ülkede Türk'üyle, Kürt'üyle, Ermeni’siyle, Süryani’siyle eşit yurttaşlarız. Aramızda ayrı gayrı yok. Aramıza ayrı gayrı sokanlara da oyumuz yok. Herkes yoluna! Merak ediyorsa söyleyeyim. Ez Kurd im. Ben Kürdüm, Türkiyeliyim.
AYRIMCILIĞA SON VERECEĞİZ: Hep birlikte bu ayrımcılığa son vereceğiz. Diyorlar ki bu ülkenin beka sorun var. Sizin beka sorununuz var mı? Bugüne kadar on binlerce insanla mitingler, toplantılar yaptık. Bir kişi de demedi ki "benim beka sorunum var, ben bundan muzdaribim". Ama herkese sorduk, "sizin işsizlik sorununuz var mı? Yoksulluk sorununuz var mı? Geçim sıkıntınız var mı? Evet var, her yer böyle.
Şimdi TÜİK açıklıyor ya, işsizlik oranı 13.5 olmuş. Her yıl 1 milyon işsiz yaratıyorlar. İstihdam sorununu çözemedikleri gibi, sadece işsiz yaratmakla kalmıyorlar, çalışanları da yoksullaştırmaya devam ediyorlar. Asgari ücret 2020 lira. Dört kişilik çekirdek aile olsa hesap edin; ailede iki kişi çalışsa 4040. Dört kişilik ailenin yoksulluk sınırı 6600 lira. "Benim evime ayda 6600 lira giriyor" diyen var mı? Yok tabii, nasıl girsin! Asgari ücretle iş bile bulamıyor insanlar.
Bu ülkede patates soğan da terörist oldu. Bir de şunu öğrendik kışın patlıcan yemezsek bu beka sorunu çözülecek. Durum budur. Bu ülkenin sorunlarını çözmeden uzak olanlar, acze düşenler, siyaset yapamaz hale gelmiş olanlar halkın sofrasındaki patates soğanla uğraşıyorlar. Çiftçiler terörist oluyor, Kürtler terörist... Ama halkın hiçbir sorunu çözülmüyor.
Diyorlar ki kişi başına gelir 9 bin dolar. Diyelim ki evde 5 kişi var. Beş kere 9: 45. Evine senede 45 bin dolar giren bir Allah’ın kulu var mı? Yok, mümkün değil. Kişi başına borç 6 bin dolar. Memleketi borca sürükledi, herkes borçlu. Borcu olmayan var mı? Çiftçi, esnaf, herkes borçlu. Ama o hala diyor ki biz en hızlı büyüyen ekonomilerdeniz.
Ülke küçülüyor, işsizlik artıyor, geçim sıkıntısı artıyor. Bunlar büyüyoruz diyor. Büyüyen ne biliyor musunuz? Sizin yalanlarınız! Artık insanlar yalana doydu. Bu kadar yalana muhtaç bir iktidar daha görülmemiştir.
AŞÇI ALIP ÇIK: Televizyonların hepsini almışlar, yüzde 95-96’sını almışlar. Günde dört defa televizyona çıkıyor. Hep aynı şeyi anlatıyor. Hepsi yalan, kimse seyretmiyor, neden seyredelim? O yüzden de diyoruz ki hakikatin sesini yükseltmek için meydanlarda buluşalım; HDP’de buluşalım. Bu televizyonlardan hakikati duymak artık mümkün değil. Geçen gün ölçüm yaptırmış. 51’inci sırada çıkmış katıldığı programda. Biz iyi insanlarız. Ona buradan bir iyilik yapalım. Seyredilmek istiyor musun? O zaman yanına bir aşçı al çık çünkü en çok yemek programları izleniyor.
Bütün gazeteleri ele geçirmişler. Tek manşet atıyorlar. Tek bildikleri şey HDP düşmanlığı. Bunlar halkı aldatarak, kendi seçmenini aldatarak yol alacaklarını sanıyorlar. Bu işe o kadar kendilerini kaptırmışlar ki artık kendilerini de aldatıyorlar. Almış milleti Şırnak’a götürmüş. Şırnaklılara diyor ki “doğalgaz getirdik, iyi ısınıyor musunuz?” Mitingdekiler de, sözde Şırnaklılar, “iyi ısınıyoruz” diyorlar. Şırnak’ta doğalgaz yok ama Şırnak mitinginde Şırnaklı da yok. O ısınanlar kim bilir nereden gelmiş! Onlara doğalgaz gitmiş, çok güzel. O giden hizmetin boruları Şırnak’tan geçmiş ama Şırnaklılara doğalgaz verilmemiş. İşte zihniyet.
Bütçenin yarısı bu israf yatırımlarına gidiyor. Gidiyor oraya tren yapıyor, yol yapıyor, şuraya hastane yapıyor ama bu hizmetler halka ulaşmıyor. Osmangazi köprüsü yapmış, köprüden geçenler bir veriyor geçmeyenler iki veriyor. Bütçenin yarısı bu israf yatırımlarına gidiyor. Avrasya Geçidi keza öyle. 3. Havaliman'ını yaptı, açamıyor. Çünkü yazlık sinema gibi havaalanı; ancak yazın çalışır, kışın mümkün değil!
BÜTÜN BÜTÇEYİ BETONA GÖMDÜLER: Bu zihniyetle şehir hastaneleri yaptılar. Bütün bütçeyi betona gömdüler; hasta garantisi veriyorlar. İnsanlara, halkına, müşteri gözüyle bakan bir zihniyetle karşı karşıyayız. O yüzden de diyoruz ki biz halkız. Üreten biziz yöneten de biz olacağız. Bütçe hakkımıza sahip çıkacağız. Çünkü o bütçeyi biz var ediyoruz; emeğimizle, vergimizle biz var ediyoruz. O bütçe bizimse, o bütçe bizim için hizmet üretmeli müteahhitler için değil. Müteahhitler zengin olsun diye o bütçe kaynakları çarçur edilemez.
O bütçe bize sağlık, eğitim, kültür harcaması olarak dönmeli ama o bütçeden en büyük pay silahlanmaya gidiyor. Buna itiraz edince de diyorlar ki “bir mermi kaç para biliyor musun?” Ben merminin fiyatını bilmek istemiyorum; ben barış istiyorum, biz barış istiyoruz. Ekmek istiyoruz, aş istiyoruz. Ne işimiz var bizim mermiyle! Silahla, savaşla akıllarını bozmuşlar. Hakkımızı istiyoruz, alacağız. O bütçeleri biz yöneteceğiz. Önce yerellerde iktidara geleceğiz. Bir araya geleceğiz. Sorunlarımızı tespit edeceğiz ve birlikte çözüm üreteceğiz.
İşte Fatsa’dan beri, Amed’den, Van’dan beri hayata geçirdiğimiz belediyecilik anlayışımızı şimdi yerel demokrasi anlayışımızla çok daha iyi bir yere taşıyacağız. Geçmişin deneyimiyle bugünün umudunu buluşturacağız. Yerel demokrasiyi birlikte inşa edeceğiz. Çiftçinin de, esnafın da sorunlarını birlikte çözeceğiz. Hem de eşit temsiliyetle çözeceğiz; kentlerimiz kadınların ve emekçilerin kentleri olacak.
Bunu yapmak için birkaç tane iş kaldı önümüzde. Şimdi onları yapma zamanı. Önce kayyım atanmış bütün kentlerden kayyımları süpürüp atacağız, bugün burada olan ama oyunu vermek için Muş’a, Kars’a, Bingöl’e gidecek olanlar hemen biletlerini ayırsınlar. İlçe ve İl teşkilatlarımıza gelsinler. Çünkü sadece kayyımları atmakla kalmayacağız, Muş’u, Bingöl’ü, Kars’ı da alacağız.
KAYYIMLARI SÜPÜRECEĞİZ: Kayyım olan illere gidecek arkadaşlarımız yanına süpürgesini de alsın. Çünkü orada süpürge kalmamış. Herkes süpürgesini hazır etmiş. Tüm bu kayyımları süpürüp atacağız. Kırıntıları bile kalmayacak. Bu utançtan bu ülkeyi kurtaracağız. Bu tekçi anlayıştan, halkı yok sayan anlayıştan bu ülkeyi hep birlikte kurtaracağız. O yüzden süpürüyoruz bunları, süpürgeler hazır olsun!
Manisa’yı da alacağız. Umudunuzu asla yalnız bırakmayın. Umudunuzla yürüyün, HDP ile yürüyün. Nerede olursak olalım iktidara gelebilmek için her yerde mücadelemizi yükseltelim.
31 Mart'a kadar 7 gün 24 saat çalışacağız. Herkese ulaşacağız. HDP’yi, hakikati, Leyla Güven’i, mücadelemizi anlatacağız ve 31 Mart’ta sandıklardan demokrasi, barış, özgürlük, HDP çıkacak. Manisa Ya Me Ye diyeceğiz. Unutmayın HDP umudun partisidir. HDP yürüdükçe barışın ve umudun yolu açılır.