Erdem Gül: Dört tarafımız deniz ama denize girecek yer yok
CHP adayı Erdem Gül, İstanbul'un 'Prens Adaları' olarak da anılan ilçesinde sorunları anlatırken "Dört bir tarafı deniz olan bir yerde denize girme imkanları sıfır" diyor. Gül 'taşıma seçmen'e rağmen kazanacağına inanıyor.
Cumhuriyet Gazetesinin Ankara Bürosu Haber Müdürüyken “MİT TIR'ları” haberi ile tutuklanıp hapis yatan Erdem Gül İstanbul Adalar’dan CHP Belediye başkan adayı oldu. Erdem Gül’ün adaylığı hem kendisini tanıyanlar hemde Adalar açısından bir sürpriz oldu. Gazetecilikten politikaya atılan Erdem Gül ile İstanbul’u, Adalar’ı ve sorunlarını konuştuk.
Yıllarca gazetecilik yaptıktan sonra masanın bu tarafında geçmek nasıl bir duygu? Hiç aklınızda politikaya atılmak var mıydı?
Ben doğrudan siyasi bir macerayı hiç düşünmedim ama gazetecilik bir insan meselesi. Bir insanın ne yaptığını biz gazeteci olarak anlatıyoruz zaten. Ama gazetecilikte geldiğimiz durum belli. Türkiye’de en tehlikeli meslek haline geldi. Şu anda bir medya var ama bu medya artık benim açımdan bir iktidar bülteni haline gelmiş durumda. Halkın haber alma hakkını savunan ve bunu yayınlarında yansıtan çok az yer kaldı. Ben de gazetecilik yaparken insanla fazla içli dışlı yaşayan bir süreç yaşadım. Gelinen noktada ben muhalefetin düşünce özgürlüğü ekseninde en geniş kesimlerinin birlikteliğini savunuyordum. CHP’de bunu savunuyor. Dolayısıyla siyasetin içine girmem yerel yönetimler için adaylığım bu noktada gerçekleşti.
Şimdide en geniş anlamda demokrasiyi savunmak, özgürlükleri savunmak bakımından medyanında tıkandığı bir ortamda siyasi yolculuk anlamını taşıyor. Gazetecilikte ne yaptım ise siyasette de aynı şeyleri yapmak istiyorum.
İki aydır sahada çalışıyorsunuz. Hem genel anlamda hemde Adalar özelinde size sorun olarak yansıyan neler oldu?
En büyük gözlemim şu. Türkiye’nin üzerinde bir kutuplaştırma, ötekileştirme süreçlerinden geçiyoruz. Bunu yoğun olarak yaşıyoruz. Temposu yüksek ve aşırı dozda Türkiye kutuplaştırılmaya çalışılıyor. Ama aşağıda tabanda böyle bir mahallelerin bölünmüşlüğü yok. Halk daha barışık ve bir arada yaşıyor. Farklı farklı partilere oy verenleri de söylüyorum. En çok talep edilen biraz daha dertleşme ortamının, konuşma ortamının, eleştiri ortamının, tartışma ortamının ve kendini ifade edebilme ortamının sağlanması. Böyle bir iklim isteniyor. Yani tepenin aksine, halktaki durum bu. En çok istenen siyasetin halktan kopuk olmaması, halkın konuşmasına halkın kendini ifade edilmesine destek verilmesi. Genel olarak, yani adalar özelinde değil ama, genel talep olarak ben bunu görüyorum.
Adalarda genel olarak şöyle bir görüntü vardır. Yazın korkunç bir kalabalık olur ama kışın adada yaşayan çok az bir nüfus vardır. Bugün hafta içi olmasına rağmen bir kalabalık var. Hafta sonu dahada kalabalık olur. Bunun yarattığı sorunlarda var. Adalara ulaşımla ilgili ciddi sorunlar var.Bunlara ilişkin neler yapacaksınız?
Şöyle bir durum var. Adalar İstanbul’un ilçeleri arasında en nadide olanı aslında. Burası bir açık hava müzesi aslında. Her şeyiyle farklı ama, geçen süreçte Adalar iktidar tarafından adeta kaderine terk edilmiş durumda. Zaten Türkiye’nin de içine kapatılmak istendiği bir süreçten geçiyoruz. Adeta dünyadan iktidar tarafından bağı kesilmek isteniyor. Oysa biz adaları bütün dünyaya tanıtabiliriz. Geçen süreç içinde Adalar merkezi hükümet tarafından çok geri bıraktırılmış. Burası çok kültürlü birçok farklı kimliğin bir arada yaşadığı, hemde hiçbir çatışma olmaksızın yaşadığı örnek bir yer. Türkiye’nin çatışmacı ortamına bir örnek olarak da önermemiz mümkün. Bu kimliği ile adalar bir model olurken aynı zamanda, terk edildiği için ulaşım sorunu var. Vapur saatleri azaltılmış, çok sıkışık küçük motorlara mahkum edilmiş. Dünyaya tanıtımına ilişkin hiçbir faaliyet yapılmamış. Adeta kendi içinde günlük yaşamını sürdüren sıradan bir ilçe haline dönüştürülmüş. En büyük sorunlar bunlar. Bunun yanında bizim, buranın kültür sanat düzeyinin yükseltilmesi gibi bir sorunumuz var. Ben bunu hep anlatıyorum. Dört bir tarafı deniz olan bir yerde denize girme imkanları sıfır. Ada dediğiniz zaman aynı zamanda bir tatil bölgesidir ve insanlar yaz boyunca denize girmek isteyeceklerdir. Sizin söylediğiniz kış yaz farkı önemli. Adanın geliri belli, kışın beş altı bin kişi yaşıyorsa yazın gelen misafirler ile birlikte bu sayı on katına yirmi katına çıkıyor. Kıştaki geliriniz ile bunu karşılamak zorundasınız. Altyapı aslında buna uygun değil.
Bir de adaya gelenler genellikle günü birlik geliyor değil mi?
Tabi. Buraya büyük gelir bırakan bir misafir türü değil. Biz hep şunu söylüyoruz. Evet buraya gelenler esnafımız açısından önemli, ama gelenlerin kalite düzeyini arttırmamız gerekiyor. Misafirleri arttırmamız gerekiyor ki buraya belli bir gelir, imkan sağlasın. Gençler ve kadınlar arasında işsizlerimiz var. Hep zenginlerden oluşan bir yer değil.
Bir de böyle bir imaj vardır değil mi?
Yok asla böyle değil. Ben tek tek evleri ziyaret ediyorum. Gençleri, çocukları görüyorum,kadınları yaşlıları görüyorum.Tüm Türkiye’de olduğu gibi burada da bir yoksulluk sorunu var.Bizim bu yoksulluğa da bir el atmamız gerekiyor. Belediye sadece zabıta sorunları ile ilgilenen bir kurum değildir. Halkın geçim sorunu ile de ilgilenmek durumunda. Ekonomik ve hayata katılma sorunları ile de ilgilenmek zorunda. Biz burada emek büroları oluşturarak adalarımızda yoksulluğu ortadan kaldırmak için faaliyetler yapacağız.
Adalarda taşıma seçmen iddiaları vardı. Adalar dışından burada oturmayan çok sayıda seçmen taşındığı iddiasında bulunmuştu CHP örgütü. Adaların çok yüksek bir seçmeni yok. Dolayısıyla taşıma seçmen iddiası önemli. Bu konuda neler yapıldı?
Adalar’da 12 bin seçmen var.Buranın seçmen sayısı düşük olduğu için, üç yüzlü beş yüzlü seçmen sayıları ile buranın sonucu değiştirilebiliyor. CHP örgütü gerekli itirazları yaptı. Ancak tahmin ediyorum yine de beş yüzün üzerinde bir seçmen kaldı. Ben adadaki seçmenlerimizin bilinç düzeyinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Onlarda AK Parti’nin İstanbul’u nasıl bir betona çevirdiğinin farkındalar. Adalara da böyle bir şeyin olmasına izin vermeyeceklerdir. Ben taşıma seçmene rağmen kazanacağımızı düşünüyorum.
Adalıların hayvanlar ve çevre konusunda bir duyarlılığı mevcut. Daha önce Faytonlar meselesi tartışılmıştı. Bu sorun devam ediyor mu?
Fayton meselesini Büyükşehir ve iktidarda biraz kaşıyor. Onların tamamen kaldırma gibi bir girişimi vardı. Ama bunun adalar için sembolik bir değeri var. Buradan geçinen insanlar var. Tabi ki koşulların mutlaka iyileştirilmesi gerekir. Hayvanlara asla eziyet edilmediği bir ada istiyoruz. Hiçbir canlıya eziyeti kabul edemeyiz. Bu sorunu hem onlarla hem ada halkıyla konuşarak çözmemiz gerekiyor.