Ahmet Taşgetiren ve Abdurrahman Dilipak'tan iktidara 'seçim' uyarısı!
Ahmet Taşgetiren ve Abdurrahman Dilipak bugün yayınlanan yazılarında İstanbul seçimine yönelik AK Partinin itirazlarını değerlendirdi. Her iki isim de seçimin yenilenmesi durumunda seçimin kazanılacağından düşünülmesini eleştirdi.
DUVAR - AK Parti'nin İstanbul seçimine itirazlarına Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren ve Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak'tan eleştiriler geldi. Seçimin yenilenmesi konusunda, "Peki acaba gerçekten Ak Parti için banko bir seçim midir yenilenecek olan?" diye soran Taşgetiren, "Sanıyorum burada dikkat edilmesi gereken ilk mesele, seçim yenilemenin seçmende “haklılık” duygusu uyandırması, diğer ifadeyle seçmenin YSK’nın kararı iktidar zoruyla almadığına inanmasıdır. Böyle bir iklim var mı kamuoyunda? Medyanın bir kesimi “organize murdarlık” yönünde kamuoyu oluşturmak için çaba sarf ediyor. Ancak bu kampanyanın toplumdaki karşılığı tartışmalı. Bir kesim böyle bir şaibe algısını satın alma eğiliminde, bir kesim ise bunların YSK’ya baskı amacı taşıdığını düşünüyor. YSK’ya baskı algısının her durumda Ak Parti aleyhine olacağı çok net" yorumunu yaptı.
Dilipak ise, "Seçmen kütükleri ilan edildi. Bunlar laf olsun diye ilan edilmiyor herhalde. Parti teşkilatlarının tek tek bu listeleri incelemeleri gerekmiyor mu? Peki, niye görevinizi yapmadınız? Görevini yapmayan parti teşkilatı yöneticileri hakkında işlem yapacak mısınız? Bakın bunu AK Parti, CHP, MHP, herkes için söylüyorum" dediği yazısında, "Merak ediyorum, seçim yenilenir ve sonuç değişmez ve hatta açık ara bir fark ortaya çıkarsa ne olacak. Bakın parti ayrımı yapmadan söylüyorum, seçmeni küstürdünüz. Ve en az 45 gün daha seçim kavgası. Hatta yeniden itirazlar söz konusu olursa bir 20 gün daha sayım tartışması. Bir yılın dörtte üçünü bir seçim için heba edeceksiniz. Böyle demokrasi, Milli İradenin tecellisinin işlemi, seçim olmaz" yorumunu yaptı.
Muhafazakar kanadın iki isminin yazılarından ilgili kısımlar şöyle:
Seçim yenilendiğinde AK Parti mi kazanır? / Ahmet Taşgetiren
Önce şunu ifade etmeli ki, yenilenecek bir seçimde Ak Parti’nin kaybı, şu andaki seçimde karşı karşıya kalınan kayıptan çok daha travmatik olacaktır. Çünkü “şaibe – murdarlık” ihtimali tartışmalı bir seçimin, iktidardaki ve sistem bünyesinde gücünün zirvesinde olan bir partinin inisiyatifi ve YSK’nın kararı ile bir ölçüde “zoraki” gidilen bir seçimde karşılaşılacak yenilgi olacaktır bu. Onun için de “yenilgi” ihtimalinin bütünüyle göz ardı edildiği bir değerlendirme yapılmış olmalıdır.
Peki acaba gerçekten Ak Parti için banko bir seçim midir yenilenecek olan?
Sanıyorum burada dikkat edilmesi gereken ilk mesele, seçim yenilemenin seçmende “haklılık” duygusu uyandırması, diğer ifadeyle seçmenin YSK’nın kararı iktidar zoruyla almadığına inanmasıdır. Böyle bir iklim var mı kamuoyunda? Medyanın bir kesimi “organize murdarlık” yönünde kamuoyu oluşturmak için çaba sarf ediyor. Ancak bu kampanyanın toplumdaki karşılığı tartışmalı. Bir kesim böyle bir şaibe algısını satın alma eğiliminde, bir kesim ise bunların YSK’ya baskı amacı taşıdığını düşünüyor. YSK’ya baskı algısının her durumda Ak Parti aleyhine olacağı çok net.
Şu andaki seçim aşağı yukarı başa baş bir sonuç getirdi. Bir yanda Ak Parti – MHP ittifakı, diğer yanda CHP-İyi Parti ittifakı. Ama her ittifakın, diyelim Saadet’le, HDP ile iltisakları seçimi etkiliyor. Bu seçimde Saadet kendi adayıyla yer aldı, Ak Parti sözcüleri Saadet seçmeni üzerinde çalıştı, ama bunun etkileri Ak Parti’nin beklediği gibi olmadı, hatta bir kısım seçmenin Ak Parti yerine (CHP’ye eli gitmediği için) Saadet’i tercih ettiği biliniyor. Yeni seçimde Saadet seçmeni acaba “İstanbul’u almak – almamak bir beka meselesidir” söylemine itibar eder mi? Muhtemelen Ak Parti’de böyle bir beklenti bulunuyor.
Bu seçimde Ak Parti’nin liderliğe ulaşan boyutta, “Bu seçim ders verecek seçim değildir” temasını işlediği biliniyor. “Kulak çekecekseniz bile şimdi çekmeyin, biz sıkıntıyı anladık, kendimizi düzelteceğiz” yollu bir söylem Cumhurbaşkanı’ndan İçişleri Bakanı’na her seviyede dile getirildi. Bu ifadenin hitap ettiği insanların, normalde Ak Parti’ye oy veren insanlar olduğu açıktır. Seçim yenilendiği takdirde adeta seçimden çıkıp seçime girilen bir süreç söz konusu olacak. “Ders verme”eğilimi ile sandığa giderken elini tutan seçmenin psikolojisini iyileştirmek için ne yapıldığı sorusu, önümüzdeki günlerin sorusu olacak.
Bir önemli gerçek şu: Referandumda İstanbul “Hayır” dedi. Demek ikili farklılaşmanın olduğu durumda, Ak Parti karşıtı böyle bir durum var. Referandumdan bu yana geçen sürede, bu farklılaşma hem keskinleşmiş hem de, Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine ilişkin rezervler artmış bulunuyor. Cumhurbaşkanı’nın seçimde bir parti lehine kampanya yürütmesi Ak Parti zemininde heyecan uyandırsa bile, diğer parti mensuplarında çok tepki görüyor, aradaki insanlarda da yadırganıyor.
* * *
Bir de “İmamoğlu vakıası”nın geldiği nokta var. Ekrem İmamoğlu, 31 Mart’a giderken, ilçeden yola çıkmış bir kişiydi. Hani “İstanbul senin neyine?” dense – ki deniyordu- karşılığı vardı. Ama seçim süreci, şöyle ifade edeyim, “Kendi üzerinde çalışmış, bu işe hazırlanmış” bir adamı buluşturdu İstanbul ile. Herkesin bu noktada İmamoğlu ile “1994 Erdoğan”ı arasında bağlantılar kurması yanlış değil. “Adam yanlış yapmıyor herhangi bir CHP’li gibi” sözü dolaşıyorsa orda, burda, şurda….. “Bu adam yarın başkanlığa da aday olur” gibi sözler dolaşıyorsa…. Ne denir? “Rakibi küçümsemeyeceksin!” İmamoğlu’nun CHP’yi aştığı bir vakıa. Zaten CHP’nin bütün çabası CHP’yi aşmak… İmamoğlu yeni seçime Binali Yıldırım gibi CV’si dopdolu bir rakiple başa baş yarışmış, hatta bir tık öne geçmiş bir kişi olarak girecek.
Bir mesele de İstanbul seçiminde MHP’nin Ak Partili adaya destek için yeterli motivasyonunun olup olmayacağı. “Konsolidasyon” şimdi daha zor gibi görünüyor.
Her ne ise, Ak Parti için ok yaydan çıktı. YSK her şeyin odağında. (YAZININ TAMAMI)
Yaşlı adam rahatsız / Abdurrahman Dilipak
Eğri oturup doğru konuşalım. Bana seçmen kaydırması yapılmayan bir seçim söyleyebilir misiniz! Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bu işte başı çeker. Hepsi, muhtarlık seviyesinde, belediye seviyesinde her zaman bu işi yaptılar. Bugün geçmişe göre, nüfus kayıtlarının MERNİS’e kaydı ile en aza indi. Yoksa İstanbul’dan her seçim zamanı nerede ise her mahalleden günübirlik turlar düzenlenirdi ya hu!
Bakın seçmen nakli bugün, geriye dönük sorgulanabiliyor. Bunu kim yaptı. Kim nereden nereye kaydırıldı, bu işlemi yapan memur, muhtar, ya da adres gösterilen mekân, hepsi belli. Ve bu işler daha seçimden aylar önce, yılbaşında yapılmış. Bunların kimlikleri belli olduğuna göre, siyasi eğilimleri de belli. Hatta yılbaşında bunun farkına varılmış. Peki, niye düzeltmediniz. Sorumlularını yargının huzuruna çıkartmadınız.
Seçmen kütükleri ilan edildi. Bunlar laf olsun diye ilan edilmiyor herhalde. Parti teşkilatlarının tek tek bu listeleri incelemeleri gerekmiyor mu? Peki, niye görevinizi yapmadınız? Görevini yapmayan parti teşkilatı yöneticileri hakkında işlem yapacak mısınız? Bakın bunu AK Parti, CHP, MHP, herkes için söylüyorum.
Adil bir seçim istiyorsanız, benim adamım, senin adamın demeden adil şahitler olup, gereğini yapacaksınız. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” demeyeceksiniz. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacaksınız.
Bu seçimden, özellikle İstanbul ve Ankara’da, eğer bu milli irade gasıpları hakkında bir darbe girişimi gibi sonuçta yüzlerce görevden alma ve hakkında adli işlem yapılan sanık görmeyeceksek, ben bu tartışmalar ülkeye zaman kaybettirmek için yapıldı diyeceğim.
Hem bu tezgâhı kuranlar, hem de hak ve hukuk arayışı bahanesi ile ortalığı birbirine katanlar, aynı yanlışın işbirlikçileridir diyeceğim.
Ayıptır, yazıktır, günahtır, milletin zekâsı ile alay etmeyin. Bir de ne olur Allah rızası için “Bizim de bu hatamız, ihmalimiz, eksiğimiz oldu” deyin.
Sandık kurulunda sayımdaki hata, sandık sayım kaydındaki hata o kayıt tutulurken sizin adamız neredeydi, ne yapıyordu. Hadi atladı, cahillik etti. O imzalı tutanak size geldi. Niye o an incelemediniz. Baktınız yanlış var, hemen o gün o hata düzeltilir. Gitti, icmal listesinde, sandık sonuçları toplanırken, hata, kaydırma yapıldı. Sonuç aynı ama CHP’nin oyu Vatan Partisine, AK Parti’nin oyu CHP’ye, bağımsızın oyu AK Parti’ye yazılmış.
Taksir de olabilir. Taammüd de. Bunu yapan belli. Hatayı tespit de mümkün. Hadi buyurun, evet hak yerini bulsun da haksızlığı yapanları ortaya çıkartın ve hesap sorun. Bakın siz bir şey yaparken ve söylerken, sizin ne söylediğiniz kadar, muhataplarınızın ne anladıklarını da hesaba katmanız gerek. İnsanlar bu karmaşık hesaplar hakkında köy kahvehanesinde, ya da kendi aralarında neler konuşuyorlar biliyor musunuz?
Ya hu Karadenizli ve doğulu, siyasi partilerin arka bahçesi hükmündeki derneklerde oturan ve yıllardır bu işi yapan insanlar sizin bu tartışmalarınız hakkında ne düşünüyor, ne konuşuyor biliyor musunuz? Trajikomik bir durum var ortada. Bindiğiniz gemiyi batırıyorsunuz. Kazananı olmayacak bir kavgaya tutuştunuz. Geçmiş itibarı ile “Tencere dibin kara, seninki benden kara”. Kimse temiz değil bu anlamda. Bakın bu konuda CHP gibi örgütlü partiler daha profesyonelce hareket ederler. Onlarda devrimci bir akıl da var ya, cahil cesareti ile “ben yaptım oldu” havasındalar.
Sahi yılbaşında bu işin farkına varılmış. Nüfus müdürlüğünde bu işi yapan, belediyeden personellerle işbirliği içindeki bu kişiler hakkında adli soruşturma sürüyor. Bu iş sadece bu “günah keçisi” seçilen 3-5 kişinin üzerine yıkılarak geçiştirilemez. Bana kalırsa asıl sorun bundan sonrası ile ilgili.
Bakın oy kullanamayacaklara oy kullandırılması, ölülere oy kullandırılması, mükerrer oy, sandıkta hile her zaman mümkün. Bunların bir kısmını tespit de edemezsiniz. Bu işte hata payı vardır. Ama bir kısmını tespit etmek ve düzeltmek mümkün. Bunların sayısal ağırlığı sonucu değiştirmeyecekse konu bir şekilde YSK tarafından hükme bağlanabilir. Bakın her iki tarafın da bütün iddiaları gerçek olsa, ama bu sonucu, bu sürecin bu şekilde bir netice doğurmasını meşrulaştırmaz.
Bana kalırsa bu süreçte ne partiler, ne medya, ne sosyal medya, yargısal bir görev icra eden YSK’nın hukuki misyonuna saygı gösterdi. Siyasi bir ayıbın yanında, hukuki bir ayıp da söz konusu.
Merak ediyorum, seçim yenilenir ve sonuç değişmez ve hatta açık ara bir fark ortaya çıkarsa ne olacak. Bakın parti ayrımı yapmadan söylüyorum, seçmeni küstürdünüz. Ve en az 45 gün daha seçim kavgası. Hatta yeniden itirazlar söz konusu olursa bir 20 gün daha sayım tartışması. Bir yılın dörtte üçünü bir seçim için heba edeceksiniz. Böyle demokrasi, Milli İradenin tecellisinin işlemi, seçim olmaz. (YAZININ TAMAMI)