Davutoğlu döneminde ihraç edilen Ünsal: İhraç parti içindekilere yönelik bir tehdit

AK Parti’nin kesin ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk ettiği eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun genel başkan olduğu dönemde, kurucusu olduğu partiden ihraç edilen Fatma Bostan Ünsal, “Kararı AK Parti içindekilere yönelik bir tehdit gibi yorumluyorum” dedi. Ünsal’a göre yeni partilerin güçsüz gözükmemeleri durumunda yüzde 5-6 hiç sürpriz olmaz.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - Geçmişte AK Parti Genel Başkanlığı ve Başbakanlık görevlerini yürüten Ahmet Davutoğlu ile birlikte dört siyasetçi için ihraç düğmesine basıldı. ‘Barış Bildirisi’ni imzalamasının ardından Davutoğlu’nun döneminde disiplin kuruluna sevk edilip kurucusu olduğu partiden ihraç edilen Fatma Bostan Ünsal, OHAL döneminde yayımlanan KHK ile de Muş Alparslan Üniversitesi’ndeki görevinden uzaklaştırıldı.

Yeni parti çalışmalarına başladığı konuşulan Davutoğlu’nun kendi ihraç sürecindeki rolüne dair konuşan Ünsal, “Bu Davutoğlu’nun kendi hamlesi değildi. Cumhurbaşkanı net bir şekilde barış bildirisini imzalayan akademisyenleri hedef alınca bütün diğer kurumlar ve kişiler gibi harekete geçmiştir diye düşünüyorum” dedi. Ünsal, yakın dönemde AK Parti içerisinde yaşanan ihraçlara ilişkin ise, “Bir eski genel başkanın, tüm Türkiye’nin sorumluluğunu üstlenmiş bir başbakanın ihraç edilmesi sorgulamaya neden olur. İhraç, AK Parti’yi zayıflatan bir hamle. İhraç kararını AK Parti içindekilere yönelik bir tehdit gibi de yorumluyorum. 'Davutoğlu ile beraber olursanız ilişkiniz kalmaz' mesajı verilerek Davutoğlu’nun etrafındaki kişilerinin gözünü korkutma olabilir” yorumu yaptı.

Yeni parti çalışmaları dahilinde kendisine bir davet gelmediğini söyleyen Fatma Bostan Ünsal’ın kurucusu olduğu partiden ihracı, yakın dönemdeki ihraçlar ve AK Parti’den kopanların kurması beklenen partilere ilişkin sorularımıza yanıtları şu şekilde oldu:

‘İHRAÇ EDİLMEK TÜRKİYE’DEKİ PROBLEMLERİN YANINDA LÜKS KAÇIYOR’

Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun arasında bulunduğu dört siyasetçi AK Parti’den ihraç ediliyor. Bu isimler sizin ihraç edildiğiniz dönem AK Parti içerisinde üst kademelerde görev alıyordu. Bugünden baktığınızda sizin ihracınıza karşı herhangi bir adım atmayan bu siyasetçilerin ihraç edilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?

İhraç edilmeniz, bir partiden çıkarılmanız Türkiye’deki genel problemlerin yanında lüks kaçıyor. Bir parti suç işlemese bile birisiyle çalışmak istemeyebilir. Baktığınızda, 2015 yılında koalisyon kurmak isteyen bir başbakan vardı. Sadece koalisyon değil, etik yasası gibi daha şeffaf ve siyaseti yolsuzluktan koruyacak yasal düzenlemeler yapmak istiyordu. Gönül isterdi ki iddiasını daha güçlü bir şekilde ileri sürsün. Kamuoyunu, basını, insanları da yanına alarak bu konuları tartışılabilir kılsın. Ben 2010 yılında istişare toplantısında başörtülü aday gösterilmesi gerektiğini söylemiştim. Basına yansıyınca tartışıldı ama başörtüsüne karşı olan bir kamuoyu kalmamıştı artık ve neden olmasın deniyordu. Partinin en üst kademesindekiler görüşünü belli ettiği zaman çevresindekiler de seçmene kadar bu görüşte olduğunu söyleyebiliyor. Biraz daha diretmiş olsaydı bu AK Parti seçmenini bir anlamda değiştirebilirdi. Daha farklı olurdu.

AK Parti içerisinde birçok konuda farklı dönemlerde itirazlarınızı kamuoyuyla paylaştınız. Eleştiri getirenlerin ihraç olduğu bir parti mi var karşımızda?

Ben birçok konuda itirazlarımı dillendirmiştim. Başörtülü aday olmalı diyerek itiraz etmiştim ama ihraç olmamıştım. Gezi ile ilgili de hem yazı yazmıştım hem deklarasyon vardı onu imzalamıştım. Barış Akademisyenleri imzasına kadar böyle oldu. Belki farklı görünüyorsunuz ama resmi bir tavır takınılmamıştı benim özelimde.

‘İHRAÇ AK PARTİ’Yİ ZAYIFLAYAN BİR HAMLE’

Ahmet Davutoğlu ve eski AK Partili Milletvekillerinin eleştirilerin ardından ihraç talebiyle disiplin kuruluna sevk edilmesi ne anlama geliyor?

Bir eski genel başkanın, tüm Türkiye’nin sorumluluğunu üstlenmiş bir başbakanın ihraç edilmesi sorgulamaya neden olur. İhraç, AK Parti’yi zayıflatan bir hamle. İhraç kararını AK Parti içindekilere yönelik bir tehdit gibi de yorumluyorum. “Davutoğlu ile beraber olunduğunda ilişkiniz kalmaz” mesajı verilerek Davutoğlu’nun etrafındaki kişilerinin gözünü korkutma şeklinde olabilir.

‘CUMHURBAŞKANI HEDEF ALINCA HAREKETE GEÇMİŞTİR’

Ahmet Davutoğlu’nun Başbakanlık yaptığı dönemde disiplin kuruluna sevk edildiniz ve ardından ihraç edildiniz. Bugünden o döneme bakınca yalnız kaldığınızı hissediyor musunuz?

O dönemde adım adım partinin genel politikalarından uzaklaşıyordum. Memleketin diğer meselelerini düşününce partiden atılmak hiç önemli değildi. O zaman şunu fark etmiştim; bu Davutoğlu’nun kendi hamlesi değildi. Cumhurbaşkanı net bir şekilde barış bildirisini imzalayan akademisyenlerini hedef alınca bütün diğer kurumlar ve kişiler gibi harekete geçmiştir, diye düşünüyorum. İnsanlar kendi görev alanlarındaki konularda görüşlerini dile getirmiyorlar. Bu çok tehlikeli, herkes kendi görevinin hakkını vermeli. Bundan Türkiye çok kaybetti. Daha alt alanlarda da böyle. Herkes kısalmış durumda ve yukarıdan bir işaret bekleyerek buna göre hareket ediyor.

‘NASIL BURAYA GELDİĞİNİ DÜŞÜNMESİ GEREKİYOR’

AK Parti içerisinden isimlerin yeni parti kurma hazırlıklarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Allah yardımcısı olsun. Nasıl buraya geldiğini düşünmesi gerekiyor. Bu noktaya gelme sebebi şeffaf ve katılımcı bir kurum kuramamış olmamız. Selçuk Özdağ açıklamalarında tek adam sultasına ve dalkavukluğa karşı çıktıklarını söylüyor. Yeni bir tek adam yine bu noktaya getirebilir. Ortak aklın bulunacağı bir ortam yaratılmalıdır. Davutoğlu’ndan kendisinin bir başbakan olarak ihraç edilmesini öncüllememesini, ‘AK Parti’deki herhangi birisinin itirazları neden ihraca yol açıyor’ diyerek, oradaki konumdan beslenmektense herkesin eleştirme özgürlüğüne vurgu yapmasını beklerim. Eleştirilerin dikkati alınmaması üzerine bir söylem kurarsa bir şeyler olabilir. Nefes de getirir Türkiye’ye.

AK Parti içerisinden çıkan isimlerin kuracağı parti ya da partilere destek ne düzeyde olur? AK Parti’den hem yönetici bazında hem de seçmen bazında büyük bir kopuş bekliyor musunuz?

Destek olunacağını düşünüyorum. Özellikle AK Partili siyasetçiler bunu görüyorlar. Görmemeleri de mümkün değil. Çünkü AK Parti’de olmak öngöremez olmak demek. Bugün İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanısınız öteki gün bir hiçsiniz. Bu kadar güvensiz bir ortamı hiç kimse istemez. Seçmen bazında bu insanlardan yönelme olacaktır.

Siyasetçi bazında ise parti içerisinde sıkıntıların olduğunu biliyorum. Ama bir yandan şu da var: Saadet Partisi hep vardı ama AK Partili siyasetçiler açısından bir yönelme olmadı. Güçsüz görüldüğü için bir yönelme olmadı. AK Parti çok güçlü olduğu için içeride eleştirenler bile başka bir mecra arayamıyor. İstemeyerek de olsa orada kalıyor. Şu anda yeni partilerin güçsüz gözükmemeleri durumunda AK Parti içerisindeki siyasetçilerin buraya kayışını destekleyecektir. Yüzde beş ve yüzde altı yeni partiler için hiç de sürpriz değil. Bu rakamlar siyasetçilerin buraya kayışlarını rahatlatacaktır diye düşünüyorum.

‘SEÇİLMİŞİ GÖREVDEN ALMAK GELENEKSEL SAĞIN KODLARIYLA OYNAMAK DEMEK’

AK Parti içerisinden ortaya çıkması muhtemel siyasi partiler güçlü bir muhalefet oluşturabilirler mi?

Kayyımlar gibi bir meselede hem Ali Babacan, Abdullah Gül hem de Davutoğlu ekibinin açık bir şekilde karşı çıktığını gördük. Ben muhalefet edebileceklerini düşünüyorum. Bu da muhalefet için muhalefet olmamalı. Anlamlı, demokrasiyi ve özgürlükleri açacak şekilde bir muhalefet olacağını düşünüyorum. Hem bunu manifestoda hem de kayyımlarla ilgili çıkışlarla anlıyorum. Seçilmişi görevden almak geleneksel sağın kodlarıyla oynamak demek. Buna da itiraz ediyorlarmış ve demek ki şimdi zamanı gelmiş. Özellikle ekonomik konularda çok şikayetçi bir siyasetçi grubunun olduğunu biliyorum ve bu konuda eleştiri yapacaklardır. Muhalefet edecek böyle bir zemin olmazsa bu yine AK Parti’ye ve Türkiye’ye kaybettirir.

‘AK PARTİ’NİN ÖZELEŞTİRİ YAPMASI LAZIM’

AK Parti’nin kurulması muhtemel partilere ilişkin tutumu sizce nasıl olacak?

Gönlümüzden geçen demokratikleşmeye başlaması. Ama o kadar çok şey oldu ki. Bundan sonra ciddi bir özeleştiri yapması, bir tasfiye sürecine girmesi lazım. Bu noktaya gelmişken dönmek zor ama birçok konuda sorumluluk kabul edilmiyor. Suriye’de uçağın düşürülmesi de dahil 180 derece zıt kararlar alabildiler. Yeni bir hayat söylemi üzerinden milat koyup hiçbir sorumluluk üstlenilmeden devam edilebiliyor. Ben buna karşıyım. Özeleştiri ve siyasi sorumluluk nedeniyle cezaysa cezasının da verilmesi gerekiyor. Hatayı alt düzeydekiler ödüyor ama üst düzeydekiler ödemiyor. Bu dediklerim de çok idealist bir şey. Siyasi sorumluluğun hissedilmesi gerektiğini düşünüyorum. Hiçbir şey geç ve imkânsız değil.

Yakın dönemde herhangi bir siyasi partide görev alacak mısınız? Herhangi bir davet aldınız mı?

Kimse benimle irtibat kurmuş değil. Şu anda bağımsızım ve bağımsız olmak da çok güzelmiş. Belirlediğim usullerle çalışabilirim ama bana gelen herhangi bir teklif yok.