Karamollaoğlu: Erdoğan'la verimli bir görüşme gerçekleştirdik
SAADET lideri Temel Karamollaoğlu Türkiye'nin büyük badirelerle karşı karşıya olduğu günlerde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la yaptıkları görüşmenin çok verimli ve faydalı geçtiğini söyledi. 2 saat süren Karamollaoğlu ve Erdoğan görüşmesinde gündemi ağırlıklı olarak Suriye'nin oluşturduğu öğrenilmişti.
DUVAR - Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu geçen hafta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la yaptıkları görüşmenin 'verimli ve faydalı geçtiğini' söyledi. Türkiye'nin çok büyük badirelerle karşı karşıya olduğunu belirten SAADET lideri, diğer partilerin liderleri ile de görüşmeye devam edeceklerini belirtti.
Karamollaoğlu'nun bugün düzenlediği basın toplantısında ağırlıklı olarak Suriye'nin görüşüldüğü belirtilen görüşmeye ve gündemin diğer konularına yaptığı açıklamalardan başlıklar şöyle:
BÜYÜK BADİRELERLE KARŞI KARŞIYAYIZ: Geçtiğimiz hafta Sn. Cumhurbaşkanı’na bir ziyaret gerçekleştirmiş olduk. Öncelikle Sn. Cumhurbaşkanı’na verimli ve faydalı bir görüşme gerçekleştirdiğimize inandığımı belirtmek isterim. Ülkemizle alakalı endişelerimizi aktardık kendileri de bizleri bu konularda dinledi. Hepimizin bildiği üzere bugün Türkiye’miz çok büyük badireler ile karşı karşıya bulunmaktadır. Bunun yanı sıra dünyadaki gerginlikler de giderek artıyor. Bunların çözümü için önümüzde tek bir yol vardır o da; diyalog ve müzakeredir. Önümüzdeki günlerde diğer parti liderlerini de ziyaret edeceğiz. Derdimizi anlatacağız, ortak çözüm arayışlarında bulunacağız. Bu ülke hepimizi, farklı açılardan yaklaşsak da ülkede konuşarak çözemeyeceğimiz hiçbir sıkıntımız problemimizin olmadığına inanıyoruz.
EN ÖNEMLİ KONU SURİYE: Bugün ülkemiz çok büyük problemlerle karşı karşıyadır. Dış politikada en önemli konumuz Suriye meselesidir. Tekrar tekrar dile getirdik. ABD ile bu bölgede huzuru sağlayacak bir mutabakat ortaya koymak mümkün değildir. ABD ile huzur ve barış bir masada konuşulacak meseleler değildir. Amerika bugün Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmektedir. Bu oyunu hepimiz görmek mecburiyetindeyiz. Bugün Amerika’nın bölge ile alakalı tek bir amacı vardır o da Suriye’nin bölünmesi, Büyük Ortadoğu Projesi’nin gerçekleştirilmesidir. Bu dediklerimiz birilerine afakî gelebilir fakat ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice; “22 İslam ülkesinin sınırını değiştireceğiz” demişti. Geldiğimiz noktada tarihe bir göz atarak bazı tarihi kararların nasıl alındığına ve ne zaman alındığına dikkat çekmek istiyoruz yoksa bu mesele anlaşılamıyor. Büyük Ortadoğu Projesi’nin adı Büyük İsrail Projesidir. BOP’u ortaya koyan ABD’dir ama ABD’de esas gücü elinde bulunduran Pentagon’dur. Bu harita gündeme düştüğünden bu yana 25 yıl oldu. Herkes bunu benimsedi BOP… Ama kimse bunun nereden çıktığını düşünmüyor. 1897 Siyonist Kongresini hatırlamazsak, Balfour Deklarasyonunu hatırlamazsak, 1948 İsrail Devleti’nin kurulmasına BM’nin nasıl karar verdiğini hatırlamazsak, biz bu meselelerin ne olduğunu anlayamayız. İnadına birileri bu tarihleri ve kararları anlamak istemiyorlar. 1948’den bu yana şartlar öyle değişti ki Berlin Duvarı’nın yıkılması ile yeni bir dünya ortaya çıktı. ABD kendisini dünyanın efendisi ilan etti, lakin ABD’nin pervasızlığı 11 Eylül hadiselerinden sonra meydana geldi. Bu tarihten sonra ABD Haçlı Seferine başladı şuan bunun devamı ile karşı karşıyayız. Çok açık bir şekilde söylemek istiyorum; domuzdan post Amerika’dan dost olmaz…
BEKRİ MUSTAFA MİSALİ PUTİN: Suriye’de 9 yıldır devam eden bir savaş var bu sebeple barışı sağlamak için çok ciddi adımlar atılmasına ihtiyaç var. Bu sebeple Çankaya Zirvesi’nin çok önemli bir adım olarak görüyoruz. Bu zirvede alınan kararların arkasında olduğumuzu belirtmek istiyorum. Eğer ABD bu kararlara burnunu sokmaya devam ederse bu neticeleri almanın kolay olacağını zannetmiyorum. Alınan kararların içerisinde önemli gördüklerimizi vurgulamak istiyorum;
-Suriye’nin egemenliği, bağımsızlığı, birliği ve toprak bütünlüğü karara bağlanmış
-Golan Tepeleri ile alakalı İsrail ve ABD’nin tavrının hukuksuz olduğu…
-Terörle mücadele kisvesi altında her türlü girişimi de reddediyoruz…
-Suriye’nin inşasında uluslararası destek kararını da olumlu buluyoruz.
Burada şunu da belirtmek istiyorum Bekri Mustafa misali Putin zirvede ayeti kerime okudu ne diyor ayette; “Allah’ın sözlerini hatırlayınız, siz düşmansınız ama Allah sizin gönüllerinizi barıştırdı ve sizi dost yaptı.” Bu ayetin Putin tarafından okunması da manidardır… Müslümanlığımızı bize hatırlatıyor, bir araya gelmelisiniz diyor.
EKONOMİ CAN ÇEKİŞİYOR: Dış politikanın yanında her hafta dile getirmek mecburiyetinde kaldığımız bir başka konumuz ise ekonomidir. Bakınız bu hafta da rakamlarla konuşacağız. TUİK işsizlik rakamlarını açıkladı, rakamlar hem düşündürücü hem de can sıkıcı, ülkemizin ekonomik olarak içine girdiği çıkmazın en net göstergesi. 2019 yılı Haziran döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 938 bin kişi artarak 4 milyon 253 bin kişi oldu. Geçen yıla göre işsiz sayısında yüzde 29 artış gerçekleşti. AK Parti iktidara geldiğinde 267 bin olan üniversite mezunu işsiz sayısı bugün 1 milyonu buldu. Burada dikkat çekmek istediğimiz bir husus daha var. Basını takip ettiğimiz zaman iyimser bir hava pompalanmaya çalışılıyor. Bu güzel bir şey insanlar önümüzdeki yılların daha güzel olacağı kanaatine sahip olurlarsa huzur gelir. Amma siz rakamları çarpıtarak böyle bir huzuru getirmeye çalışırsanız orada güven ortamı kaybolur. Neden bunları söylüyoruz çünkü İŞ KUR’da kayıtlı olan işsiz sayısı 4 milyon 418 bin, fakat TÜİK’de bu rakamlar daha düşük. Bilinmeli ki işsizlik rakamları ile oynayarak, işsizlik problemi çözülmez.
BORÇLANMA GENEL MÜDÜRLÜĞÜ: Geldiğimiz noktada başka bir manzara ile karşı karşıya kaldık. Bu deniz bitti, duvara tosladık dediğimiz manzarasının fotoğrafı… Borçlanma Genel Müdürlüğü kuruldu, gözümüz aydın! Artık plansız programsız borçlanmayacağız, borçlar tek elde toplanacak. Çok açık bir şekilde söylemek istiyorum bu müdürlük modern bir Duyun-ı Umumi’ye İdaresidir. Neydi Duyun-ı Umumi’ye? Osmanlı borç almış borcu ödemek için yine borç almış o borcu ödeyememiş bunun akabinde bu kurum kurulmuş. Resmi Gazete’de ilan edilen bu kurum 110 tane de personel istihdam edecekmiş. Bu karar gösteriyor ki borçlanma temel bir ekonomi politikası haline geldi. İktidarda bulunan arkadaşların tarihe olan ilgi ve merakını hepimiz biliyoruz. Fakat ne hikmetse tarihin başarılarını değil de hep yanlış kararlarını örnek aldıklarını görüyoruz. Ne diyor merhum şairimiz Mehmet Akif; geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? "Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar, hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
MERCEDES SATIN ALINMASINA KARŞIYIZ: Tekrar ifade ediyor ve inanıyoruz ki; içinde bulunduğumuz ekonomik krizden ancak üreterek ve israfı önleyerek çıkabiliriz. Borçlanarak, vergilerle bu ekonomi düzelmez. İsrafa alışan aile de, şirkette batmaya mahkûmdur aynı devletler gibi. Siz sırf itibar kazanmak için güç yetiremeyeceğiniz kıyafetler giyerseniz paçayı kurtaramazsınız, bir de yolsuzluğa bulaşırsınız ben bu parayı nereden bulacağım diye. Bunun son örneği Cumhurbaşkanlığı için sipariş verildiği iddia edilen makam araçlarıdır. Mercedes marka 4 araç için, 80 milyon lira gibi bir meblağ ödeneceği iddia edilmektedir. Milletimiz işsizlikten bunalmışken, evine götüreceği sebzenin meyvenin hesabını yaparken bu arabaların alınması israftır. 80 Milyon belki çok büyük bir para değil fakat bu bir zihniyeti bir anlayışı gösteriyor. Bu mantıkla gidersiniz Türkiye’nin problemlerini çözemezsiniz. Bu milletin parasına yazıktır günahtır. Fakat milletimizin bu zor gününde 4 arabaya 80 milyon lira para vermek akıl karı bir iş değildir.
BÜTÜN ANNELERİN ACISI ACIMIZDIR: Geçtiğimiz hafta değindik bu hafta yine değinmek istiyorum. Çocuklarını kaybetmiş nerede olduklarını bilmeyen anneler var. Bunlardan bir kısmı Diyarbakır’da HDP binasının önünde dağa kaçırılan çocuklarının iadesini istiyor. Hakikaten bu annelerin acısını hissetmemek elde değil. Evladını kaybetmiş, nerede olduğunu bilmiyor… Fakat iş sadece burada bitmiyor ki, Cumartesi anneleri, derdine derman arayan başka anneler ve aileler de var ne yazık ki. Biz bunların hepsini muhatap almaya mecburuz. Bu sebeple, Diyarbakır annelerinin, Harp Okulu öğrencilerinin annelerinin, Cumartesi Anneleri'nin, Yasin Börü’nün annesinin, Berkin Elvan’ın annesinin, Rabia Naz’ın annesinin, Oğuz Arda Sel’in annesinin acısını paylaştığımızı ifade etmek istiyorum. Çok açık bir şekilde söylemek istiyorum ki; dünya görüşleri, inançları, hayata bakış açıları ne olursa olsun bütün annelerin evlat acısı bizim de acımızdır. Onların mücadelesi bizim de mücadelemizdir. Fakat burada şu hususu da dile getirmek istiyorum. Kimse annelerin acısı üzerinden siyasi rant devşirmeye kalkışmasın. Evlat acısı çeken annelerin yüreğine bir de istismar acısı ekmesin.