Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin: Elimden gelse çok katlı binaları yıkardım
Şişli Belediye Başkanı Muammer Keskin’in önüne koyduğu ilk hedeflerden biri kaldırımları işgalden kurtarıp yayalara teslim etmek. En büyük şikayeti ise çok katlı binalar. Elinden gelse o binaları ortadan kaldıracağını söylüyor.
DUVAR - İstanbul’da yapılan yerel seçimlerde gözlerin en çok üzerinde olduğu ilçelerden birisi Şişli olmuştu. Uzun dönem Şişli’de belediye başkanlığı yapan Mustafa Sarıgül’ün CHP’nin karşısına aday olarak çıkması dikkatleri ilçeye yönelten nedenlerden biriydi. Bir diğer neden ise seçime sayılı günler kala temizlik işçilerinin iş bırakması ile sokakları kaplayan çöp dağları oldu. Ana akım medyada iktidara yakın olanlar bu fırsatı kaçırmadı ve SHP dönemine atıfta bulunarak günlerce CHP aleyhine yayın yaptı. Haberlerin yer aldığı gazeteler Şişli’de ücretsiz dağıtıldı. Ancak Şişli halkı yine de tercihini CHP adayı Muammer Keskin’den yana kullandı. Hatta Keskin, büyük bir farkla seçimi kazanarak önemli bir başarıya imza attı.
31 Mart seçimi sonrası mazbatayı alan Muammer Keskin’in ilk işlerinden biri eski belediye başkanı Mustafa Sarıgül tarafından kendi vakfına bağışlanan belediye mülklerini geri almak oldu. Yerel seçimlerde yeni yönetimlerin göreve gelmesinin ilk yıldönümüne yaklaşırken Keskin ile vaadlerini ve hedeflerini konuştuk.
Şişli, İstanbul’un önde gelen ilçelerinden biri, aynı zamanda zengin ve yoksulların bir arada yaşadığı bir ilçe, Siz Hayri İnönü'den nasıl bir Şişli devraldınız?
Şişli Belediyesi 1954 yılında kurulmuş bir belediye, söylediğiniz gibi çelişkileri de içinde barındıran bir belediye. Yani 25 mahallemiz var, merkez mahallelerimiz olarak adlandırılan mahalleler gibi, Anadolu’dan gelmiş, yoksul insanların da yaşadığı, imar ile ilgili sıkıntıların yaşandığı mahallelerimiz var. Konut yönünden de çağdaş imkanlara sahip olmayan mekanlarda barınan insanlarımızın olduğu bir ilçe. Başka bir özelliği bütün İstanbul’un geçiş noktasında, gündüz nüfusu ile gece nüfusu arasında çok ciddi bir sirkülasyon var, aşağı yukarı 274 bin normal gece nüfusumuz var, gündüz nüfusu 3 milyon ile 4 milyon arasında değişiyor.
Bu kadar büyük fark neden kaynaklanıyor?
Şişli özellikle işyerleri, turistik tesisler ve hastanelerin yoğunlaştığı bir ilçe oldu, olmuş daha doğrusu. Yerel yönetimlerin yanlış politikalarından kaynaklanan yapılaşma da söz konusu. Örneğin İstanbul’un en çok, çok katlı binalarının olduğu ilçe. Rezidansları ile AVM’leri ile. İşin kötü tarafı bunlar bir plan dahilinde yapılmadığı için de büyük bir çoğunluğu, yani yaşam olan yerler dahil olmak üzere bu binaların çok sayıda yer boş.
Biz böyle bir ilçeyi devraldık, gece nüfusu ile gündüz nüfusu arasındaki fark nedeniyle de bazı hizmetlerin aksadığını gördük. Zaten geriye giden bir kültür sanat, giderek çoraklaştı. Biz yurttaşlarla karşı karşıya geldiğimizde kendi seçim manifestomuzu anlatırken, onlara belediye sadece çöpünüzü alan, suyunuzun aktığına, elektiriğin yandığına bakan bir kurum olmayacak. Onlar zaten rutin görevleri belediyenin, ama asıl Şişli’de hafızalarda yer eden, kültür ve sanat etkinliklerinin, söyleşilerin, sanatın her dalının var olduğu bir ilçe olması. Geldiğimizde ilk gözlemlediğimiz bu alan çok geriye gitmiş. Öncelikle çalışma arkadaşlarımız ile beraber bunun yeniden nasıl yapılandırırız üzerine çalışmaya başladık. Kültür sanatı ve görsel bir takım etkinliklerimizi toplumla buluşturduk. Bunun ilkini 29 Ekim’de hem bu ülkenin kurucu iradesi olan hem bize bu ülkeyi emanet eden Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’i ilan etmesi ile birlikte epeydir yapılmayan, dört günlük, sokağa da taşan, sadece merkezde bir yerde değil, 25 mahallemizin 25’inde de dokunacak etkinlikle yaptık. Dört akşam da yine Maçka Demokrasi Parkı’nda vatandaşlarımızı sanatçılarımız ile buluşturarak ortak bir duygu yaratmaya çalıştık.
En son yine yılbaşında, bir haftaya yaydığımız, yine toplumla kucaklaşacak, buraya gelen yurttaşlarımıza Şişli’nin çağdaş bir kent olduğunu, bu kentte ister alışverişe gelsinler ister burada çalışsınlar isterlerse burada ikamet etsinler ya da yabancı bir konuğumuz gelsin, en azından Şişli bu konseptte de önemli bir ilçe olduğunu yeniden vurgulamaya çalıştık. Son derece de olumlu tepkiler aldık.
Geçtiğimiz günlerde Nişantaşı’nda iş yerlerinin kaldırımlardaki masa sandalyelerini kaldırdınız, hatta Hıncal Uluç’un eleştirdiği belediye başkanları arasında yer aldınız…
Biz göreve geldiğimizde yine ekonomik nedenlerden kaynaklı, caddeler, sokaklar işgal altındaydı. Başıbozukluk, yani aslında bir anlamda burada kanunsuzluk kanun gibi olmuş. Yani yönetilemez bir ilçe konumuna gelmiş. Biz öncelikle tarafların tümünü mağdur etmeyecek ve ortak bir payda yaratacak, strateji ile, öncelikle bir bildiri ile “kaldırımlar hepimizin” diye bir bildiri yayınladık. Bunu önce mektuplarla anlattık, sonra gittik kendimiz anlattık, toplantılar yaptık. Aslında çok mutlulukla ifade edeceğim, işletme sahiplerinin yüzde 90’ı ‘haklısınız’ diyerek onayladılar ve katkı sundular, ufak tefek serzenişler oldu. Abdi İpekçi Caddesi’nde yılbaşı etkinliğinin tamamlanmasını bekledik. O caddeyi yeniden İstanbul’un gözbebeği haline getireceğiz.
Uygulamayı bir tek kişi eleştirdi, o da Hıncal Uluç oldu. Ben de dünyayı gezen biriyim, asla dünyanın hiçbir yerinde, ne Paris’te ne Londra’da ne Berlin’de böyle çarpık bir yapılaşma görmedim. Ayrıca hakikatten önemli bir meydanımız var da biz bu meydanı kullanmamışız. Rahmetli Abdi İpekçi’nin adını alan bir caddede gecekondulaşmış işletmeler hoş değil. Birkaç yazar arkadaşımız yine olumsuz şeyler yazdılar ama bunlar ertesi gün Nişantaşı’nı gezdikten sonra özür dileyerek yeniden yazdılar. Hıncal Bey’i vatandaşların takdirine bırakıyorum. Bunu Şişli’nin tüm mahallelerine uygulayacağız. Bu hafta sıra Kurtuluş’ta. Kurtuluş Caddesi ve Rumeli Caddesi’nde de uygulama yapacağız. Ergenekon ve Baruthane caddelerinde kaldırım ve yol işgallerini birlikte kaldıracağız. Sorunu yüzde yüz çözebiliriz demiyorum, çünkü bu bir eğitim süreci de aynı zamanda. Biz öyle devletin gücünü kullanarak yapmayı düşünmüyoruz önce uyararak, eğiterek ve bu süreci doğru anlatarak yürüteceğiz. Onların da haklı nedenleri var çünkü başıbozukluk kural haline gelmiş bu kuralı değiştirdiğinde itirazlar olacaktır ama birilerinin başlaması lazım. Biz burada başarılı olunca İstanbul’un tüm ilçelerini etkileyecektir. Birkaç sokağı kapatabiliriz, ki bazı sokaklarımız kapalı, oralarda kaldırımı kullansınlar ama orada da caddeyi kullanmayacaklar. Herkesi mutlu edecek bir tablo yaratmaya çalışıyoruz.
Neden kaldırımlardan başladınız?
Biz insanlara rahatlıkla kaldırımlarda rahatlıkla yürüyebileceklerini vaad etmiştik. Neden Nişantaşı dendiğinde diğer mahallelerden başlasak kimsenin haberi olmayacaktı. Suya bir taş attık bu dalga dalga bütün ilçeye yayılacak. Gerçekten şu an kaldırımlar, caddeler yürünecek konumda değil. Sadece işgalden ötürü değil, aynı zamanda kötü imalattan ötürü, aynı zamanda yap-bozdan ötürü. Çalışma arkadaşlarım ile birlikte eğer çok çok kötü bir durum olmazsa, bunları değiştireceğiz. Asla benden sonra gelenlerin de değiştirme şansı olmayacak. Yani bugün Avrupa’ya gittiğimizde Hıncal Bey’in bahsettiği kafelerin olduğu caddeler 5 yüz yıllık, 6 yüz yıllık. Bugün Avrupa’nın hangi kentine giderseniz gidin kaldırımların parke taşları, genişliğini fark edersiniz. Bir ülkenin çağdaşlığı kaldırımlarının yüksekliğinden anlaşılır. Biz kaldırımlarımıza dubaları koyuyoruz, dubaları kırıp vatandaş park etmeye çalışıyor. Bunu önlemediğiniz sürece orada kaldırımın üstünde iki kafenizin olması bir şey ifade etmez.
Daha önce bir televizyon programında Şişli’nin gelir kaynaklarının çok olmasına rağmen borç içinde olduğunu söylemiştiniz, şimdi durum ne?
Burayı kimden teslim aldığım ile değil nasıl yönetildiği ile ilgileniyorum. Nereden geldiği önemli değil, benimle aynı şeyleri düşünüyor olabilir. Örnek veriyorum, iki tane çocuğum var, ikisinin huyları birbirinden farklı. Şişli gerçekten de İstanbul’un gelir anlamında ikinci ilçesi, nüfusu az ama geliri yüksek. Bence Türkiye’nin bütün ilçeleri arasında birinci olacak durumda. Ama gelir konusunu masaya yatırdık, yeniden yapılandırıyoruz, çok sayıda gelirimizi alamıyoruz.
Geçmiş dönemde tahsis edilen belediye mallarını geri aldık, hukuki süreç devam ediyor. Yani Hayri bey değil de ondan önceki belediye başkanımız kendi vakfı üzerine geçirmiş dokuz tane mülkümüzü, bunların hepsini geri aldık ama hukuken beklenmesi gereken bir süreç var. Dolayısıyla bizim oradaki temel sıkıntımız vatandaşın parası ile alınmış mal ve mülkümüze kendimiz sahip değiliz. Ciddi de bir borç bırakıldı 2 milyar civarında borcumuz var ama ben şikayet makamında değilim. Bunların hepsinin arkadaşlarım ile birlikte üstesinden geleceğiz. Yapılacak çok iş var, gelirimizi düzgün şekilde takip edip toplarsak bu sıkıntıları çok kısa bir sürede atlatmamız mümkün. Yurttaşlarıma sözüm var bu borcu en kısa sürede bitirip hizmet yapacak alanlar açmaya çalışacağım. Gelirler doğru toparlanırsa da bunu yapmamız çok mümkün.
İşçiler tam da seçim öncesi ödenmeyen ücretleri nedeniyle Şişli’de iş bırakmıştı, medyada da çokça işlendi bu konu. Sorun çözüldü mü?
Siyaset öyle mecrasından çıkmış ki Türkiye’de, yani insanlar kendi artıları ile yarışmıyor başkasına nasıl zarar veririm diye uğraşıyorlar. O gün de hem Büyükşehir Belediye Başkan adayımız Ekrem İmamoğlu hem de Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanımız Yılmaz Büyükerşen’in katılımı ile bir toplantı düzenlemiştik. Şişli’de bana desteğe geldiler. O gün bilinçli bir şekilde içeriden ve dışarıdan, uzağı göremeyen siyaset figürleri burada ‘Şişli Belediyesi para ödemiyor’ diyerek işçileri sokağa döktüler, allahtan iki gün içerisinde doğru yolu bulduk hep beraber, şu anda da işçilere bir borcumuz kalmadı. Tabii ki sadece personele olan değil, piyasaya ve kamuya olan borçlarımız da var, onları kısa vadede halletme şansına sahip değiliz. Ama gelirleri arttırarak bu alanı yeniden yapılandırmayı düşünüyoruz.
Başlangıçta farklı gelir gruplarını bir arada barındıran bir ilçe olduğundan bahsetmiştik Şişli’nin. Çalışmalarınız daha çok hangi kesim tarafından olumlu karşılanıyor?
Gezdiğimiz bütün mahallelerde veya burada kabul ettiğim vatandaşlarla konuşuyoruz. Mesela görece yoksul olan mahallelerimizde kentsel dönüşümü başlatıyoruz. İl başlatacağımız mahalle Mahmut Şevket Paşa ile İzzet Paşa ve Kuştepe. Burada gerçekten vatandaşlarımızın hem tapu hem diğer sorunları var. Bunu belediye bürokratları ve siyasi arkadaşlarım ile bir altyapı oluşturduk, önümüzdeki günlerde orada hem bürolar açacağız, hem bir altyapı oluşturmaya çalışacağız. Burada yaptığımız yıkım, ya da yıkım biraz kötü ifade olarak geliyor insana ama 20 yıldır işgal altındaydı buralar. geldiğimizde Nişantaşı’nda kaldırımları işgal edenler kimse kaldıramaz diyordu, kaldırdık. Mesela Tavukçu Fethi sokağında 27 yıldır, Gülay Atığ zamanında başlamış, Mustafa Bey ve Hayri Bey zamanında devam etmiş ve doğru dürüst bir ecri misil de ödemeyen üç işyerinin restoran haline getirdiği bir alanı yıktık ve park haline getirdik.
Sizin bir çılgın projeniz var mı?
Yapabilsem çılgın proje olarak adlandırır mıyım bilmiyorum ama bu çok katlı binaların tamamını yıkardım. Mesela, Paşa Mahallesi ve Cumhuriyet mahallesinin sınırlarında kalan çok sayıda çok katlı bina var. Buralar eskiden yeşilliklerle doluydu, marul tarlaları vardı. Şimdi buralarda en az 10 tane rezidans var, geçerken de üzülüyorum, bakarken de üzülüyorum. Ben Merkez mahallesinde oturuyorum her sabah onlarla uyanıyorum, güneşimizi kestiler, rüzgarımızı kestiler, hava kirliliğine yol açtılar. Rant uğruna çok sayıda yaşanacak alanı yok ettiler. Deprem toplanma alanlarını yok ettiler. Dolayısıyla buna yurttaşlarımız karar versin, elimde sihirli bir değnek olsa ne yaparsın derseniz gerçekten o binaları eski yeşil alanlara çevirmek isterdim.
Dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde çok katlı binalar yapılır. Bir plan dahilinde yapılırsa burada yapılan imar artışlarından belediye de yararlanır. Diyelim ki üç tane blok yapıldı bir bloğu belediyeye verse bunu sosyal konut olarak yapsak şu anda bir çok sorunu aşmanın yolu açılmış olurdu. Bu tür imar artışları sayesinde New York belediyesinin bu şekilde onlarca konutu var. Londra’da da var başka ülkelerde de var. Bu imkanı birileri kendi için kullanıyor, birileri başkası için kullanıyor birileri de peşkeş çekiyor.
Bugün Galatasaray’ın boşalttığı stadın yerine beş tane büyük blok yapıldı. Hatırlarsanız bunların inşaatı sırasında da işçiler ölmüştü. Bir bloğun tamamı boş, diğer iki blok ise muhtelif sayıda dolmuş. Bir diğerinde ise firma zarar etmiş, borcunu ödeyememiş, İş Bankası’na borcuna karşılık 276 tane daire vermiş. Şimdi bakın bankaları da batırıyorsunuz, güzelim o yeşil alanı katlediyorsunuz, yaptığınız binaları satamıyorsunuz, hala rant, rant rant diyorsunuz bunu anlamak zor. Hele deprem kuşağında olan bir bölgede…