‘Terzi Fikri’nin oğlu Naci Sönmez: HDP bölünmemenin garantisidir
HDP’nin 4. Olağan Kongresi sonrası belirlenen yeni MYK’da Ekoloji Komisyonu'ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Naci Sönmez oldu. Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nde uzun yıllardır sözcülük yapan Sönmez, HDP’de görev almasının gerekçelerini anlattı. Ekoloji alanında HDP’nin gelecekte atacağı adımları anlatan Sönmez HDP Eş Başkanlarının ittifak açıklamalarını da hatırlattı, “Türkiye’de gerçekten demokrasi isteyenler yeni bir siyasal iradeyi yaratmalılar” dedi.
ANKARA - HDP, 4. Olağan Büyük Kongresi’nin ardından, partinin eş genel başkanlarla birlikte 31 kişiden oluşan yeni Merkez Yürütme Kurulu’nu belirleyerek, görev dağılımını yaptı. Yeni yönetimde Türkiye siyasal hayatında önemli bir yerel yönetim deneyimi olarak hafızalara kazınan Fatsa’da Belediye Başkanlığı yapmış “Terzi Fikri” lakaplı Fikri Sönmez’in oğlu Naci Sönmez, HDP Ekoloji Komisyonu'ndan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcılığı görevini üstlendi.
Uzun yıllar Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin eş sözcülüğünü yapan Naci Sönmez HDP’nin ekoloji alanında atacağı adımları anlattı. Türkiye’de demokrasiyi talep edenlerin yeni bir siyasal iradeyi yaratması gerektiğini söyledi. Sönmez, “Korkak ve titrek siyaset olmaz. Çünkü karşınızdakiler hiç korkak ve titrek değiller. Bir hedefleri var ve göstere göstere inşa ediyorlar” dedi.
‘HDP YENİ DÖNEMDE DEMOKRASİNİN İNŞASI GÖREVİNİ ÜSTLENECEK’
Ekoloji alanında yeni dönemde HDP’nin atacağı adımlardan geçmişte kaleme aldığı makalelerdeki ifadelerini içeren sorularımıza Naci Sönmez’in yanıtları şu şekilde oldu:
HDP’nin yeni yönetimi toplumun farklı kesimlerini temsil eden isimlerden oluştu. HDP’de yeni dönemde nasıl bir değişim ve dönüşüm göreceğiz?
HDP’nin bileşenli bir yapısı var. Farklıların bir arada siyaset yapmasına iyi örnek. HDP hem 31 Mart seçim sonuçlarının hem de 23 Haziran seçim sonuçlarının politik düzlemini iyi değerlendirdi. Türkiye toplumunun kendisinden beklentisini tespit ederek, yeni dönemde Türkiye’nin demokratikleşmesi, adaletin, eşitliğin, hakkın ve hukukun tesis edilmesi noktasında Türkiye halklarının beklentisine yanıt verecek bir siyasi kararlılık gösterdi. Kongre de buna işaret etti. Kongreye kitlelerin katılımı da bu politikaya bir destekti. HDP bunu dizayn edeceği bir sürece giriyor. Önümüzdeki dönem Türkiye’de HDP’siz bir demokrasinin tesis edilemeyeceği, HDP kitlesinin yok sayılması halinde Türkiye’nin büyük bir karanlığa sürüklenebileceğine ilişkin güçlü bir tespit var. HDP yeni dönemde bir anlamda demokrasinin inşası görevini de üstlenecek. Kimi arkadaşlarımız ifadelerinde “iktidarı hedeflemeliyiz” diyor. Esas olarak Türkiye’de yeni bir sistem inşa edilecek. Çünkü eskisi çözülüyor. Sistemin tartışıldığı ve gerilimlerin yaşandığı bir dönemde HDP sadece muhalefete oynayan değil Türkiye’nin inşa sürecine de katkı sunmaya hazırlanıyor.
‘HAYAL ETTİĞİMİZ DÜNYAYI İNŞA EDEREK YÜRÜMEK GEREKİYOR’
Yeşil Sol ve Gelecek Partisi’nin sitesinde yayınlanan “Toplumsal İhtiyaçlara Yanıt üretecek Bir Muhalefet Hareketi İçin Birkaç Başlık!” adlı kaleme aldığınız bir makalede, “Etkisiz kılınmış olan parlamentoya sıkışmayacak, yeni bir siyasete, yol haritasına ihtiyaç var” ifadelerini kullanmıştınız. Bu yeni yol nasıl inşa edilecek?
Türkiye’de sol hareketin sıkıştığı iki alan oldu. Ya parlamenter sistem ya da parlamentoyu ihmal ederek sokak merkezli bir mücadele. Bu ikisi de Türkiye soluna başarıyı getiremedi. Esas olan tüm politik enstrümanları birlikte kullanmak. Parlamentonun cezbedici yanına kapılmadan sokaktan beslenen ve her gün gelecekte hayal ettiğimiz dünyayı inşa ederek yürümek gerekiyor. HDP de bu konuda kendi yaşam alanlarında kısmen başarılı olmuş bir parti. Ama bildiğimiz saldırı, terörize edilmesi sonucunda kazanımları değil yaşadıkları konuşulur oldu. Belediyeler, yerellikler, kadın hareketi, bölgedeki ekolojik mücadele, merkezi bürokratik yönetim anlayışı yerine daha çok yerinden katılımcı bir mücadele geliştirmeyi esas edindi. Bunun referans kaynağı esasında Fatsa’dır. Fatsa’da 9 aylık bir süreçte o gün yerel yönetimi kazanmış olan sol güçler Fikri Sönmez’in belediye başkanlığında bir halkın kendi kendini nasıl yönetebileceğini, esas olanın halkın kendi kendini yönetmesinin olduğunu gösteren bir deneyimdi. Orada bir yol göstericilik mevcut. Bunu daha sonra HDP ve Kürt siyasal mücadelesinin dinamikleri içerisinde görmek mümkün. Biz de geçmiş deneyimlerimizle bu harekete birçok şey katmaya adayız.
‘BEKLENTİYE YANIT VERMEZSENİZ ÇUVALLARSINIZ’
Aynı makalede, “Bugün ihtiyacımız olan 90’lı yılların SHP benzeri bir siyasi oluşumu ya da hareketidir. Öncelikle HDP’nin bu politik yola girmesi amaçlanmalıdır” ifadeleriniz var. Şimdi sorumluluk aldığınız partide bu sözleriniz doğrultusunda ne yapılmalı?
HDP bir sosyalist parti değil. Sosyalizm iddiasıyla kurulmuş bir parti değil. Tüzüğü ve programı buna işaret etmez. O yazıyı yazdığımda tıpatıp SHP gibi değil, o ihtiyacı bu günlerde karşılayacak bir örgütsel formata ihtiyacımız var demiştim. Biz sosyalistler HDP’ye bir sosyalizm mücadelesi atfediyoruz sürekli. Ulusal mücadeleden gelen Kürt hareketi de daha çok ulusal taleplerini arttırıyor. Bu HDP için tehlikeli bir şeydir. Esas olan bugün Türkiye’nin ihtiyacıdır. Türkiye halklarının bizden beklediğidir. Siz beklentiye yanıt veremezseniz çuvallarsınız. Bugün beklenti şudur. Bu kapitalist yok edici sistem karşısında, otoriter sistem karşısında, tek adam rejimi olarak karşımıza çıkan yönetim anlayışı karşısında demokrasiyi kazanabilecek ve sadece demokratlığı kendimizden menkul bir şey görmeyen, toplumun farklı bireylerinin de demokrat olabileceğini bilen, tüm bu insanların vicdanını kazanan ve onlarla birlikte inşa eden bir mücadele gerekiyor. SHP benzetmesini bunun için yaptım.
‘CHP SOSYAL DEMOKRAT PARTİ OLAMIYOR’
Bugün CHP ne yazık ki beklentiye yanıt verebilecek bir sosyal demokrat parti olamıyor. Kimi zaman olumlu şeyler yaptığını görüyoruz ama eksiklik içeriyor. O ifade CHP’lilere de bir mesajdı. CHP’liler de SHP gibi bir parti olabilmeli demiştim. Bugün yeni seçilen eş başkanımız Mithat Sancar’ın konuşmalarında büyük demokrasi ittifakı olarak görülen ya da eş başkanımız Pervin Buldan’ın şeffaf ittifak dediği şeyin arka planı böyle beslenmeli. Bugün Türkiye’de gerçekten demokrasi isteyenler yeni bir siyasal iradeyi yaratmalılar.
‘KORKAK VE TİTREK SİYASET OLMAZ’
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan bundan sonra yapılacak ittifakların daha şeffaf olması gerektiğini söylemişti. Bu sözden de hareketle CHP nasıl bir konum almalı?
Korkak ve titrek siyaset olmaz. Çünkü karşınızdakiler hiç korkak ve titrek değiller. Bir hedefleri var ve göstere göstere inşa ediyorlar. Tutuklaya tutuklaya, sokakta eylemleri yasaklaya yasaklaya bunu yapıyorlar. Bunun karşısında titrek ve korkak siyaset, karşı tarafın bu yaptığı işleri cesaretle yapmasına neden oluyor. Aksine bunun karşısında Türkiye’de kimseyi terörize edemeyecekleri, terörist ilan edemeyecekleri bir meşruiyet içerisinde davranmak gerekir. Bunun da yolu nedir? Evet Türkiye’de bir Kürt meselesi vardır, özgürlük eşitlik ve adalet meselesi vardır. Bundan kim muzdaripse herkesle birlikte siyaset yapmalıdır. Sadece karşı tarafı geriletmek yetmez. Gerilettiğinizde yerine ne geleceği belirsiz kalamaz. Belirsiz kaldığı zaman gideni aratacak bir rejimle karşılaşacaksak o da ayrı bir tehlikedir. O yüzden HDP şu an şunu tartışıyor. Gelene nasıl müdahil olacağım. Eğer bizim dışımızda müdahale etmeyi düşünen güçlerle birlikte nasıl tartışacağız? Herkes kendi rolünü nasıl oynayacak? Cümleler şimdi kuruluyor ama bunun içi tam dolmuş değil. HDP bunu önümüzdeki dönemde dolduracak ve “inşa sürecine katılmak istiyoruz” diyor. Türkiye’de 6 milyon oy alan ki yarın ben 8-10 milyon da oy alabileceğini düşünüyorum. Bu oyu veren iradenin geriletme sürecine katıldığı gibi inşa sürecine de müdahil olması lazım.
‘CHP’Yİ VE KİTLESİNİ KORKUTUYORLAR’
Sürekli CHP’yi ve kitlesini şu sopayla korkutuyorlar. “HDP’yle bir arada olursanız PKK’yla bir arada olursunuz demektir.” Böyle bir şey yok. Türkiye’de eğer PKK silahları bırakacaksa Türkiye’de silahlar susacak, onların tabiriyle analar ağlamayacaksa, gençlerimiz orada burada ölmeyecekse bunun bir şeyi var. HDP bu anlamda siyasette korunması gereken bir partidir. HDP demokratik bir siyasete, şiddetsiz bir siyasete vurgu yapan bir partidir. HDP’nin varlığı aynı zamanda bölünmemenin, birlikte yaşamanın garantisidir. Ben bunun için HDP’deyim ve bunun için sorumluluk aldım. Eğer HDP olmasa, korkak milliyetçilerin sürekli bölünme fobisiyle toplumu hegemonya altına alan milliyetçilerin beklediği şey, korktuğu şey daha çabuk olur. Ülke daha çabuk bölünür. İnsanlar demokratik olarak siyasete katılamayınca diğer kanallar açık kalıyor. Diğer kanalları kapatmamız gerekiyor. Yani Türkiye’de şiddeti sonlandıracak ve barışçıl, demokratik bir siyasetin başarısı için HDP gibi bir partinin rol alması ve bunun kabullenilmesi gerekiyor. Bunu kimler kabullenecek? Ali Babacan’ın mesaj gönderdiği, Davutoğlu’nun temsilci gönderdiği kongre yaşadık. Türkiye’de herkes biliyor ki HDP’ye sırtını dönerek iktidar geriletilemez ve yerine başka bir şey konulamaz. Bunun herkes farkındaysa titrek olmadan korkak olmadan HDP’yle birlikte siyaset yapmayı, bu iradeyi göstermeyi başarmalıdır.
‘FATSA AŞILMASI GEREKEN BİR DÖNEM’
Türkiye’de belediyecilik dendiğinde ilk akla gelen isimler arasında Terzi Fikri olarak anılan babanız Fikri Sönmez yer alıyor. Fatsa Türkiye siyasi tarihinde önemli bir yerel deneyimi olarak referans gösteriliyor. Elinde çok sayıda belediye olan HDP bu deneyimi nasıl değerlendiriyor? Terzi Fikri’nin deneyimleri HDP’ye nasıl yansıyacak?
HDP’nin belediyelerinde Fikri Sönmez referansı bugüne kadar var. Ama uygulama süreçlerinde Türkiye’nin o ağır siyasal gündemi belediyeciliğin istenen noktada uygulanmasına engel oldu. Normal dönemde çok daha fazlası yapılabilirdi. Fatsa’dan feyz alınarak çok daha başarılı işler yapılabilirdi. Fatsa aşılması gereken bir dönemdir. Yerinde sayılarak sürekli ona öykünerek değerlendirilecek bir dönem değildir. Aşıldığı zaman Fatsa’nın kıymeti anlaşılır. Önümüzdeki dönem buna çok olanak sunmuyor. Türkiye daha başka kutuplaşmayı, gerilimleri yaşıyor. Yüksek siyasetin gündemi bir belediyecilik yaptırmıyor. Kayyım, sürekli gözaltılar, belediye çalışanları baskı altında. Halkın kendi kendini yönetebileceği bir deneyin açığa çıkmasına engel olacak epeyce bir baskı ortamı var. Türkiye’nin demokratikleşmeye başlamasıyla buralarda başarılı olunabilir. Ben o yüzden yerelden çok iradenin belirleyici olmayacağını, yukarıdan aşağıya oluşacak bir ittifakın ve demokrasiyi inşa sürecinin kazanılmış yerel yönetimlerde de başarılı hikayelerin yazılmasına, yeni yeni Fatsaların ortaya çıkacağını düşünüyorum.
‘ÇEVRE SİYASAL BİR MEVZUDUR’
Yakın dönemde toplumun çevreyle ilgili meselelerde daha fazla tepki gösterdiğini görüyoruz. HDP yeni dönemde özellikle çevreyle ilgili itirazlarda nasıl bir konum belirleyecek?
HDP bastığı zemin itibariyle sadece bir demokratik mücadele tarif etmiyor. Ekolojik ve demokratik bir toplumun inşası olarak bir söz koyuyor. Çevre diye ifade edilen iş siyasal bir mevzudur. Kapitalizmin zayıf halkasıdır. Çünkü neoliberal politikaların hedef alanı sadece insan değil, insanın tehdit edildiği bir siyasal programla devam ettiriliyor. Doğa bir talan halinde, bütün enerji kaynaklarımız bir anlamda kapitalizmin yeni sömürü politikalarının hedefinde. Bu açıdan bakınca antikapitalist bir mücadele de beraberinde geliyor. Sadece bir çevre mücadelesi değil aynı zamanda kapitalizmin yok ediciliğine karşı siyasi mücadelenin öznesi. Ben o yüzden ekolojik mücadele diye tarif ediyoruz. Dünyada bütün mücadeleler hep insan merkezlidir. Artık doğanın da hakları olduğunu kabul edeceğiz. Doğanın sömürüsüyle emeğin sömürüsünü birlikte kavrayan ve buna karşı da birlikte bir mücadeleyi sürdürmeyi esas alacağız. HDP artık esas olarak ekolojik bir siyaseti merkezine almak zorundadır. Eğer böyle yapamazsak demokrasiyi kazanmayı beceremeyiz, başaramayız. Çünkü demokrasiyi kazanmak sadece insanların hakkını elde etmek değil aynı zamanda yaşamın kazanılmasıyla başarılacak bir şey. HDP bu yeni dönemde ekolojik alanda da taşıyıcı özne olacak.
‘EKOLOJİ ALANINDAN SORUMLU OLMAM TESADÜF DEĞİL’
Sizin göreve gelmenizle yeni dönemde özellikle ekoloji alanında daha çok ses yükselten bir HDP mi göreceğiz? Bu evet ise nasıl olacak?
Geçmişte Yeşiller ve Sol Gelecek Parti’nin sözcülüğünü yaptım. Dünyada yeşil hareket yükselirken Türkiye’de orta doğuda yaşamamızdan kaynaklı yeşil hareket beklenen gelişmeyi gösteremedi. Ben HDP’nin açtığı kanalda, toplumsal mücadele alanında ekolojik mücadelenin bizim açımızdan değerli olduğunu ve büyütülebileceğine inanıyorum. O yüzden HDP sadece Kürt meselesiyle iştigal eden sadece Türkiye’deki demokrasi meselesinin bilindiği meseleleriyle iştigal eden bir parti değil. Aynı zamanda yaşamın savunulmasında da önemli bir öncülük edineceğini düşünüyorum. Biz de bütün katkımızı birikimimizi, hem Avrupa düzeyindeki ilişkilerimizi hem Türkiye’de yarattığımız değerleri HDP’de değerlendirmeyi düşünüyoruz. HDP de buna açık bir parti. Benim ekoloji alanından sorumlu olmam tesadüf değil bilinçli bir tercih.