Davutoğlu: Tehlike yoksa, Cumhurbaşkanı neden kendisini Huber Köşkü’ne kapattı
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, darbe söylentileriyle ilgili, “Eğer bu konuda ciddiyseniz, epey bir süredir uğramadığınız Ankara’ya gelin, kurumları ve mekanizmaları çalıştırın. AVM’leri açacağınıza Meclis’i açın” çağrısı yaptı. "AVM’leri kapalı tutmayı gerektirecek bir tehlike yoksa, Cumhurbaşkanı neden kendisini Huber Köşkü’ne kapatmaya devam ediyor" diyen Davutoğlu, ekonomiyle ilgili açıklamaları da eleştirdi, “Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın ismini “liyakatsizlik ve ciddiyetsizlik bakanlığı” ile değiştirsek hiç kimse garipsemeyecektir” dedi.
ANKARA – Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, korona virüsü salgınına karşı alınan tedbirler ve normalleşme adımları, ekonomideki gelişmeler ile darbe tehdidi iddiaları ile açıklama yaptı. Davutoğlu’nın sosyal medya hesaplarının yaptığı açıklamadan öne çıkan başlıklar şöyle oldu:
AVM’LERİN AÇILMASINDA TEHLİKE YOKSA NEDEN TBMM, CAMİLER KAPALI: Normalleşme için vakit erkendir. Tıpkı kof çıkan ekonomik tedbir paketinin içerisine konut kredisi koyan çapsızlık ve suistimal gibi şimdi de birileri AVM’ler üzerinden ateşle oynuyor. Eğer salgın riski yoksa dün neden sokağa çıkma yasağı vardı? Eğer salgın riski varsa bugün neden AVM’leri açıyorsunuz? AVM’lerin açılmasında bir mahzur yoksa TBMM neden kapalı, Camilerimiz neden kapalı? AVM’leri kapalı tutmayı gerektirecek bir tehlike yoksa, Cumhurbaşkanı neden kendisini Huber Köşkü’ne kapatmaya devam ediyor? Neden Ankara’ya, Külliye’ye gelip Bakanlar Kurulunu orada toplamıyor? Ligleri biraz daha erteleseniz hatta hiç başlatmasanız Türkiye ne kaybeder?
MEKTEPLER YOKKEN DE MAARİFİ YÖNETEMİYORLAR: "Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel idare ederdim” lafının zannedilenin aksine doğru olmadığını görmüş olduk. Okulların hepsi kapalı ama iktidar yine de maarifi, milli eğitimi yönetmeyi beceremiyor. Bu iktidar için gençler önemli değildir. Bunun en büyük kanıtı, hiçbir hesap kitap yapmadan YKS tarihini önce Temmuz’a ertelemesidir. YÖK bürokrasisi tamamen iflas etmiştir. YÖK, 2,5 milyon öğrenciyi ve ailelerini ilgilendiren üniversite giriş sınavının tarihini değiştirirken muhtemelen 2,5 dakika dahi düşünmemiştir.
LİYAKATSIZLIK VE CİDDİYETSİZLİK BAKANLIĞI: Hayaller İstanbul’u uluslararası finans merkezi haline getirmekti, maalesef bu iktidarın elinde İstanbul’u boş verin neredeyse Türkiye uluslararası finans sisteminin dışına çıkmak üzere. Bu sorunun iki kelimeden oluşan çok basit bir cevabı var: Liyakatsizlik ve ciddiyetsizlik. Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın ismini “liyakatsizlik ve ciddiyetsizlik bakanlığı” ile değiştirsek hiç kimse garipsemeyecektir. Zira bu ekonomi yönetimi Türkiye Cumhuriyeti devletinin ekonomi kurumlarının tamamının itibarını sıfırlamıştır. Doların 7.25’i görmesi ve 7 TL’nin üzerinde seyretmesi normalde liyakati ve ciddiyeti olan bir ekonomi yönetiminin istifa etmesini gerektirirdi.
IMF İLE GÖRÜŞME HAİNLİK, FED SWAP KUYRUĞU DÜNYA LİDERLİĞİ Mİ?: Ortağı ve üyesi olduğumuz IMF ile asla görüşmüyoruz diyorsunuz. Türkiye tarihinin en ağır IMF programını uygulamış ortağınızla birlikte nezaket görüşmesi yapanları bile vatan hainliği ile suçluyorsunuz. Ama IMF'den yürümeyle 10 dk uzaklıktaki ABD Merkez Bankası ile görüşüyorsunuz. IMF ile görüşme yapınca vatan haini, Amerikan Merkez Bankası’nın kapısında swap kuyruğuna girince yerli ve milli mi olunuyor? Türkiye’ye komplo kuran dış mihraklar siz onlarla görüşünce Türkiye dostu mu oluyor? Başkaları onlarla konuştuğunda ajan oluyor da siz görüştüğünüzde dünya lideri mi oluyorsunuz?
DARBE SOSYAL MEDYA KAMPANYA MALZEMESİ OLAMAZ: Sayın Erdoğan ve iktidar artık şunu anlamalıdır. Darbe bir sosyal medya kampanyası malzemesi olamaz. Darbe tartışması bir iktidar kampanyası malzemesi olamaz. Bu bir oyun değildir. Sizler sosyal medya fenomeni değilsiniz, trol değilsiniz, olmamalısınız. Eğer darbe iddialarınız ciddiyse, toplumun karşısına geçin ve bu iddianızın kaynağının ne olduğunu açıklayın. Kimler darbe yapıyor? Kimlerle bu darbeyi yapıyorlar? Hangi kurumlarla bunu yapıyorlar? Eğer bu konuda ciddiyseniz, epey bir süredir uğramadığınız Ankara’ya gelin kurumları ve mekanizmaları çalıştırın. Eğer bu iddianızda samimiyseniz, AVM’leri açacağınıza Meclis’i açın ve Meclis 15 Temmuz’da oynadığı tarihi rolü yeniden oynasın. Eğer böyle bir tehdit varsa, buyurun iktidarı ve muhalefetiyle Yenikapı ruhunu yeniden diriltelim ve bu tehditle hep beraber mücadele edelim. Bunları yapmak yerine, eğer sosyal medya ordularınızı devreye sokuyorsanız, milletin sahici gündemini bastırmaya çalışıyorsanız, her eleştiriyi susturmaya çalışıyorsanız, bu yaptığınız siyasal bir ucuzluk, ahlaki bir sorumsuzluktur.
DARBEYE DE DARBE SÖYLENTİSİNDEN OTORİTERLEŞMEYE DE KARŞIYIZ: Gelecek Partisi olarak bütün bu darbe tartışmaları bağlamındaki net tavrımızı bir kez daha açıklıyorum: Herhangi bir darbe teşebbüsünde yerimiz seçilmiş makamların ve kurumların yanıdır; Cumhurbaşkanlığı makamının, TBMM’nin yanıdır. Şimdi de karamsarlığa sevk edilmeye çalışılan halkımıza söz veriyoruz. Nereden ve hangi mihraktan gelirse gelsin her türlü darbe girişiminin karşısında dimdik duracağız. Ancak darbe söylentileri üzerinde zaten son derece kırılgan hale gelmiş demokrasimizi daha da zayıflatarak otoriterleşme eğilimine yönelen de kim olursa olsun karşı çıkacağız.
DARBE İHTİMALİ VARSA ERDOĞAN ANKARA’YA GİDİP DİZGİNLERİ ELE ALMALI: Bir kez daha uyarıyorum. Herhangi bir darbe teşebbüsünde gerekli adımları atma yetkisine ve sorumluluğuna sahip kurumlar ve kişiler görev başındayken böylesi spekülasyonlar üzerinden sosyal gerginliklere sebebiyet vermek ateşle oynamaktır. Son dönemde yaygınlaşan komşuyu komşudan soğutan ve tedirgin eden videolarla yapılan manipülasyonlar hem ağır bir tahrik hem de hukuk devleti kuralları içinde cezalandırılması gereken bir suçtur. Burada en büyük sorumluluk Sayın Cumhurbaşkanı’na düşmektedir. Gerçekten binde bir bile olsa darbe ihtimali ya da istihbaratı varsa Ankara’ya giderek dizginleri eline almalıdır. Böyle bir ihtimal söz konusu değilse, çıkıp “herkes huzur içinde olsun, ülkemizde bir darbe ihtimali yoktur, herkes işine gücüne baksın” demeli ve halka güven vermelidir.