Akşener: Darbe üzerinden dövüş Erdoğan’a yaramayacak
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, siyasi liderlerin bir araya geleceği “Memleket Masası” teklifinin kaçırılmış bir fırsat olduğunu söyledi. Teklifinin ardından çok sert tepkiler aldığının altını çizen Akşener, “Darbe üzerinden dövüş, seçmenini darbe üzerinden konsolide etmeye çalışmak Sayın Erdoğan’a yaramıyor yaramayacak” dedi. Siyasetteki üslubu da eleştiren Akşener, "Hiç bu dönemki kadar cinsiyetimin özne yapıldığı bir çirkinlikle karşılaşmadım" diye konuştu.
ANKARA - İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Halk TV’de yayınlanan "Liderler ile Bayram Sohbetleri" programında gazeteci Özlem Gürses’in sorularını yanıtladı. AK Parti iktidarı sürecinde yaşananlardan, 15 Temmuz darbe girişimine, “Memleket Masası” teklifinin siyasette yansımalarından, parlamenter sistemin yeniden inşasına kadar birçok konuda açıklamalarda bulundu.
Akşener’in gündeme dair açıklamalarından satır başları şöyle:
TÜRKİYE İÇİN ÇIKIŞ NOKTASI BAYRAM SOFRASI: Partimizin kurulmasıyla birlikte Türkiye'ye yönelik bir bayram sofrası projem vardı. Çocukluğumuzda bütün ailenin bir araya geldiği bayram sofralarını Türkiye için bir çıkış noktası olarak görüyorum. O zamanlar başı açığı kapalısı, Rizelisi, Mardinlisi aynı sofra etrafında bir araya gelirdik. Kadınlar yemeği hazırlar, herkes o yemeklere eşit mesafeden ulaşabilirdi. Rahmetli dayımın hep güzel kolonya kokusunu hatırlardım. Buradaki temel mesele saygı duymaktır. Bugün baktığımızda çok ciddi bir siyasi kutuplaşmanın içindeyiz. Bunun ne kadarı toplumsal hayatta, sokakta bayram sofrasında yaşanıyor bilemiyorum. Şimdi hayal ediyorum; kulağı küpeli gençlerle, mora kırmızıya boyalı saçlarda yeğenler o sofralarda bir araya gelsek.
LAİKLİĞİN OLMADIĞI DEMOKRASİYİ GÖTÜREMEZSİNİZ: Benim çocukluğumda ve genç kızlığımda dindarın da daha sekülerin de milli bayram diye kabul edilen o bayramlara karşı derin bir saygısı vardı. Benim babamın babası Rumeli'nin önemli müderrislerinden biriydi. Şimdi herkesin kendi işini yaptığı bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Bizim laiklik ilkesi yıllardır din adamları ve siyasetçiler tarafından tartışılır. Laiklik esasında bir hukuk kavramı olmasına rağmen hukukçu tartışmaz. Ankara Barosu ile Diyanet İşleri Başkanı arasındaki polemikte gördük ki bu kavramın Türkiye’de içi boşaltıldı. Bugünün siyasetine baktığımızda kavramlar eskiden de içi boşaltılırdı ama zarif, estetik bir şekilde yapılırdı. Şimdi çok çirkin bir istismar dili oluştu. Böyle bir sistemde konfor alanını belli siyasetçilerin bırakmadığını gördük.
MEMLEKET MASASI TEKLİFİMİZE ÇOK SERT TEPKİLER ALDIK: Devletimizi yönetenler diyor ki; “Londra'dan bize saldırı var. Ekonomimizi göçertmek istiyorlar” buna yönelik nasıl bir tedbir alınması gerekir? Ben de Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli, Sayın Kılıçdaroğlu na memleket masası kurma teklifinde bulundum. Hiç beklemediğim bir tepkiyle karşılaştım. Sayın Bahçeli'nin tutumu, Sayın Erdoğan’ın yani AK Parti Genel Başkanı adına Sayın Ömer Çelik'in açıklamalarını izledim ve gördüm ki aslında bu konfordan memnun arkadaşlar. Yani hem birlik beraberlik denilip hem de o birlik beraberliği gösterecek fotoğrafı oluşturmaktan nasıl imtina ettiklerini ve nasıl çekindiklerini çok çirkin sözlerle gördüm.
MEMLEKET MASASI KAÇIRILMIŞ BİR FIRSAT: Memleket masası meselesi anlaşılmış olabilse; o elin uzatılması Sayın Erdoğan'ı AK Parti Genel Başkanlığı’ndan hepimizin Cumhurbaşkanı olmaya taşıyacak bir adımdı. Derinleştiren ihtilaf sahalarını, bir de darbe üzerinden dövüş, darbe üzerinden konuş, seçmenini darbe üzerinden konsolide etmeye çalış ve ama bu kimsenin işine yaramıyor. Sayın Erdoğan'a da yaramıyor yaramayacak. O masa bir bayram sofrası olabilirdi. Memleket masasını kaçırılmış bir fırsat olarak görüyorum.
HOŞGÖRÜ KAVRAMINI REDDEDİYORUM, BİRBİRİMİZE SAYGI DUYMAK ZORUNDAYIZ: 12 yıldır sürekli hoşgörüden bahsediliyor. Ben de 10 yıldır hoşgörü kavramını reddediyorum. Hoşgörü çok buyurgan, kibirli bir kavram. Ben kimim ki sizin inançlarınıza, sizin hayat tarzınıza, sizin tercihlerinize hoşgörü göstereceğim. Ya da karşımdaki kişi kim ki benim tercihlerime hoşgörü gösterecek? Biz birbirimize saygı duymak zorundayız. Hayat tarzımıza saygı duymak zorundayız. Bakın saygı zorunlu bir şey. Dolayısıyla bu dilin değişmesi gerekiyor.
ÜLKENİN 15 TEMMUZ NOKTASINA GELMESİNDE SİYASİLERİN KATKISI SORGULANMALI: 15 Temmuz gecesi bu millet bu devleti hem köprüden hem de sokaktan topladı. O devletin o hale düşmesine sebep olan tüm siyasilerin ülkenin bu noktaya gelişinde ne katkı verdiğini sorgulamamız gereken bir noktadayız. Benim babam 60 ihtilaline kadar Paşacıydı. 60 ihtilalinden sonra Türkeşçi oldu. Hep Türk milliyetçiliği hassasiyeti olan bir aileydi. Ben öğretmen olacağıma karar verdim. Yatılı okul sınavına gireceğim. Babam "Tamam dedi, abim "Ben Kilis’e gideceğim" dedi. Ben abimi ikna ettim, ilk sınavı kazandım, sonra mülakata abimle birlikte gittik. Evliliğimde de kendi tercihimi yaptım. Abim, eşimi çok sevmişti. Benim için akraba dışında evlenen ilk kız çocuğu derler. Biraz zor evlendik, eşim o zamanlar solcuydu, abim MHP il başkanıydı. Eşimin babası o dönem CHP’de delegeydi. Fakat çok büyük fedakârlık yaptığımı söyleyebilirim. Tuncerler CHP’yi daha geride bulurlardı. Biz konuştuk, evlendik. Konuştuğunuzda orta yolu bulursunuz.
EMİNE ERDOĞAN, HAYRUNNİSA GÜL CUMHURİYETİN ESERİ: Müştereklerin üzerinden yürüdüğünüz zaman farklılıklar zenginlik haline döner. Çocuklarımızı hür bağımsız yetiştirdik. Demokrasi, müştereklerin artırılması farklılıkların enerjiye çevrilmesi aslında. Bir köyde doğacaksınız, 3 sınıf birlikte okuyacaksınız, öyle bir sınavdan geçeceksiniz ki üniversiteden mezun olup akademisyen olacaksınız. Bu imkânı bana veren bu Cumhuriyet. Bu sistemin içinde Sayın Emine Erdoğan’ın da Sayın Hayrunnisa Gül’ün de, Sayın Selvi Kılıçdaroğlu da bu Cumhuriyet projesinin eseri.
BABAM ÇOK ENTELEKTÜEL BİRİYDİ: Biz siyasi bir aileydik. Babam ilginç bir insandı. Annem inanılmaz disiplinli sert bir kadındı. Biz misafirliğe giderdik, katiyen sofraya oturmayacaksın diye tembih ederdi. Eğer yemeğe davetliyseniz, yemek yediyseniz bulaşığı siz yıkayacaksınız. Babam çok entelektüel biriydi. Ben Türk klasikleri babamın sesinden dinledim. Ben evleneceğimi söylediğimde babam çok şaşırmıştı, benden beklemiyordu. Benim imzamı babam bulmuştu ama öğretmen olmama rağmen berbat bir el yazım vardı.
SİYASETE GİRMEKTEN HİÇ PİŞMAN OLMADIM: Siyasetçi olmaktan hiç pişman olmadım. Siyaset dediğiniz şey aracısız hizmet alanı, bana ülkemi tanıttı. Ülkemi sadece Marmara ve Ege’den ibaret sanıyordum. Şimdi bütün ilçeleri en az 2 kere gördüm, bir sürü yerde dostluklar kurdum. Seçmenle kurduğunuz dostluk bağı sizi partilileriniz karşısında onore eder. Kadın olmak aslında siyasetin başlangıcında bir avantajdı. Siyasete 37 yaşında başladım. Hiç bu dönemki kadar cinsiyetimin özne yapıldığı bir çirkinlikle karşılaşmadım. Şimdi cinsiyetimin özne yapıldığı, ailemin devreye sokulduğu bir şeyle karşılaşıyorum. O dönem eylemlerim, söylemlerim üzerinden eleştirildim ama hiç cinsiyetimin özne yapıldığı, ailemin devreye konduğunu hiç görmedim.
BANA EN AĞIR GELEN 16 NİSAN 2017 REFERANDUMUDUR: Benim hayatımın bana en ağır gelen gecesi 16 Nisan 2017'deki referandum sonucudur. Çünkü bugünün böyle olacağını öngörmüştüm. Bakın ben 28 Şubat’ı yaşadım. 7 Haziran seçimlerinde 2015'te namusum şerefim üzerinden çok çirkin pis bir iftira ile karşılaştım. Bunlar beni çok üzdü gerçekten çok üzüldüm ama bu başka bir şey. 16 Nisan 2017 referandum sonuçlarını bir kara gün olarak tanımlama nedenim sizler için ve bugün gelinen nokta. Burada keşke ben haksız çıksaydım; haklı çıktım.
İSTANBUL’UN KAZANILACAĞINA ÇOK İNANMIŞTIM: İstanbul’un kazanacağına muhtemelen benim kadar inanan olmamıştır. Bağcılar benim seçim bölgemdi. 31 Mart’ta CHP’liler, AKP’liler, hiç HDP’ye oy vermemiş Kürtler oy vermedi. İstanbul’da insanlar hoyratlıktan, korkutulmaktan, parmakla gösterilmekten bıktı. Biz çalıştık ama ben Erdoğan’ın yerinde olsam ne yaptık da İstanbul’da kaybettik diye bakardım.
HÂLÂ BENİ ARAYAN AKP’LİLER VAR: Biz düşman değiliz. Siyaseti biz sevgi ve saygı üzerinden kurmalıyız. Çok ağır sözler gelince kafayı da çevirmezsiniz. Rasyonel bir bakış açısı gerekir. “O bana bunu dedi” “Ben sana şunu dedim” üzerinden siyaset yapamayız. Ama çok ağır çirkin sözler söyleyip de kafayı da çevir oda insanlıkla insan olmakla ilgili problem yaratır. Onun için temel rasyonel soğukkanlı bir bakış açısı ile ve öznenin Türk milletinin olduğu, insanlarımızın olduğu bir bakış açısı siyaset yapılır.
PARLAMENTER SİSTEMİ GETİRECEĞİZ DİYENLER OY ALACAK: Halk TV’ye Tele 1’e, FOX TV’ye ceza verdiniz de ne oldu? Ülke TV’ye, bana 7/24 iftira atanlara ceza verebilir misiniz? Bunlar vatandaşın vicdanına dokunuyor. Sayın Erdoğan’ın yapması gereken hepimizin Cumhurbaşkanı olması. Ya güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilecektir ya da bu sistemle gidildiğinde parlamenter sistemi getireceğiz diyenler oy alacak ve sistemi değiştirecek.