Sancar: Barolar demir kafesi reddetmek için yürüyor
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, korku duvarını aşmak için yürüdüklerini, baroların da bunu yaptığını söyledi. Sancar, "Barolar da kendilerine dayatılan demir kafesi reddetmek için yürüyor” dedi.
DUVAR - HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin 'Darbeye karşı demokrasi yürüyüşü' ve baro başkanlarının 'Savunma yürüyüşü'nü değerlendirdi. Sancar "Yürüyüşümüz devam edecek" dedi.
İrade gasbının bir darbe fiili olduğunu vurgulayan Sancar, “Bütün darbecilerin ilk yaptığı iş halkın iradesine el koymak, o iradeyi yok saymaktır. O iradenin yerine kendi emirlerini ve kendi demirlerini geçirmektir. O nedenle bu yürüyüşe 'Darbeye karşı demokrasi yürüyüşü' adını verdik. Bu yürüyüş nefes alamayan bütün toplum kesimleri içindi" dedi. Sancar şöyle devam etti:
‘HALKIMIZLA SESİMİZLE BULUŞTUK’
“Biz halkımızla sesimizle buluşuruz, bakışlarıyla buluşuruz, yürekte buluşuruz. İşte bu yürüyüşte tüm bu engellemelere rağmen engelleyemedikleri şey buydu. Biz haklımız ile yüreklerde dolu dolu buluştuk. Geçtiğimiz her yerde pencerelerden el sallayan, gülümsemeler yollayan inşalarımız ile buluştuk. Bu yürüyüşü en çok gençler için yaptık desem abartı olmaz. Çünkü gelecek en çok gençlerin meselesidir.
'KAYNAKLAR SAVAŞA AYRILMASIN DİYE YÜRÜDÜK'
Biz demokratik ve özgür bir gelecek için yürüdüğümüzü söylediğimizde esas bugünün gençlerine, yarını özgür bir şekilde verebilmek inancımızı dile getirmiştik. O istediğimizi hedefimizi dile getirmiştik. Toplumun kaynaklarını savaşa ve yandaşa değil gençlere ayrılması için yürüdük. Savaşa yapılan her yatırım, gençlerin geleceğine konan ipotektir, atılan her bomba, alınan her silah, gençlerin geleceğinde çalınmaktadır.
'İKTİDAR KORKUYOR'
Bu engellemelerin iktidarın bizi engellemek için yaptıklarının gösterdiği temel bir husus var. O da korku. İktidar korkuyor. İktidar itirazdan korkuyor, hak arayışından korkuyor. İtiraz eden herkesi hain hak arayan herkesi terörist ilan ediyor. Korkunun bundan acık ifadesi olabilir mi? Bir ülkenin yüzde 60-70 nasıl oluyor da terörist olarak damgalanabiliyor. Bu halktan korkunun açık itirafıdır. Benim çok sevdiğim bir film var. Ardı 'Korku ruhları kemirir.' Bir Alman filmi. İktidarın durumunu ve korkan herkesin ruh halini bundan daha iyi yansıtan bir söz zor bulunur. Ama eğer bizler korkarsak bizim de ruhlarımızı kemirir, ruhsuz ve iradesiz bırakır. O nedenle korku duvarlarına karşı bu yürüyüşümüz devam edecek.
'BAROLAR DEMİR KAFESİ REDDEDİYOR'
İşte baroların yaptığı da budur. Barolar da kendilerine dayatılan demir kafesi reddetmek için yürüyor. Bu iktidar darbecidir dediğimizde bazıları bunu çok abartılı buluyorlar. Bu iktidarın niyeti darbeciliktir. Eğer bir iktidar çeşitli toplum kesimlerini iradesini yok etmek istiyorsa bu iktidar darbecidir. İşte barolara karşı hazırlanan düzenlemeler tam da iktidarın bu darbeci anlayışının yansımasıdır. Hoş iktidar sözcüleri bunu zaten saklamıyorlar. Kendilerine itiraz eden herkesi susturmak istediklerini açık açık söylüyorlar. Onlar bu kadar açık söylüyorsa bizlerin de en az o kadar cesur olması gerekiyor. Herkesin, iradesine göz dikilen, haysiyeti hedef alınan, herkesin açıkça bu cesareti göstermesi gerekiyor. İşte barolar da bu cesareti gösterdi. Haysiyet mücadelesindeki yerlerini sağlam bir şekilde aldılar.
'YARGI SOPA HALİNE GETİRİLDİ'
Şimdi Türkiye’de yargının iki ayağı zaten gitmiş durumda. Yani hakimler ve savcılar iktidarın kontrolü altında. Yargı iktidarın muhalefeti tasfiye etmek için kullandığı bir sopaya dönüşmüş durumda. Geriye tek ayak kalmış. Savunma. Savunma bu mücadeleyi yürütürken, yargının diğer iki ayağındaki insanların da haysiyeti için mücadele ediyor. Çünkü bu kadar ezilmiş, bu kadar kontrol altına almış bir yargıda görev almak herkes için sorgulanması gereken bir haysiyet meselesidir.
GAZETECİLERİN DURUŞMASI
Yarın gazetecilerin duruşmaları var, uyduruk iddianamelerle, sadece iktidarı rahatsız ettikleri için gözaltına alındılar, tutuklandılar. Cezaevlerinde binlerce siyasetçi var, çoğu bizim arkadaşımız, onlarca yüzlerce aydın var, gazeteci akademisyen var. Bu örnekleri çoğaltabiliriz ama bir tanesi o kadar çarpıcı ki, diğerlerini uzun uzun açıklamaya gerek bırakmıyor. O da sevgili Selahattin Demirtaş'ın dosyasıdır. Bugüne kadar yargı eliyle sahneye konulan oyunlar, akla ziyan verecek kadar komik absürt ve tehlikeli. Göz göre göre herkesin gözü önünde hiç sakınmadan büyük bir pervasızlıkla yargı mekanizmasını kullanarak, Selahattin Demirtaş’ı içeride siyasi rehine olarak tutmaya devam ediyorlar.
'ERDAL EREN’İ İDAM EDEN MAHKEMELER MEŞRU MU?'
İktidar ortakları 27 Mayıs kararlarını yok sayan bir kanun teklifini hazırlayıp Meclise sundular. Çok iyi yaptılar. Evet darbecilerin kurduğu mahkemelerde yapılan yargılamalar geçersizdir. O nedenle 27 Mayıs’tan sonra kurulan Yüksek Adalet Divanı’nın kararları ile idam edilen Menderes, Polatkan ve Zorlu’nun idamları bu ülkenin tarihindeki en kara sayfalardandır. Ancak inandırıcı olabilmeniz için bütün darbecilerin kurduğu mahkemelerde yapılan yargılamaları geçersiz saymalısınız. Darbeler arasında ayrım yaparsanız darbeciler kadar kötü bir şey yapmış olursunuz. 12 Mart da 12 Eylül de darbeydi. O mahkemelerin verdiği kararlarla idam edilen Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in ölümleri bir sorun bir yara değil midir? 18 yaşından küçük olduğu halde idam edilen sevgili Erdal Eren’i hatırlatmak yetmez mi? Erdal Eren’i idam sehpasına götüren o mahkemeler meşru mu? Adalet isteğinde ayrımcılık en büyük adaletsizliktir.
'HERKES BULUNDUĞU YERDEN İTİRAZ ETSİN'
Biz de toplumun bu şekilde yaralanan bütün kesimlerine çağrımızı yineliyoruz. Gelin hep birlikte karşı çıkalım, gelin gerçek adalet için yürüyelim. Seslerimiz mutlaka buluşacaktır. Tek bir kişi bile kopkoyu karanlıkta haykırdığında o ses mutlaka duyulur. Biz inandıklarımız için yürüyoruz, biz değerlerimiz için yürüyoruz. Bu yürüyüşümüz de devam edecek. Herkes bulunduğu yerden itiraz etsin yeter. Bu itirazı yapabilecekleri bin çeşit yol vardır. Onurlu insanlar için itaat dışında, teslimiyet dışında çok farklı çok renkli yollar vardır. Umut inançtan gelir, umutsuzluk teslimiyeti getirir. (MA)