Erdoğan: Ayasofya'nın kültürel miras vasfını koruyacağız
Cami statüsüne dönüştürülen Ayasofya'nın kültürel miras niteliğinin korunacağını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Hiç kimse merak etmesin Ayasofya'yı yeniden vakfiyesine uygun hale getirirken kültürel miras vasfını da ecdadın yaptığı gibi koruyacağız" dedi.
DUVAR - Kabine toplantısının ardından konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ayasofya'nın statüsünün cami olarak değiştirilmesiyle ilgili tartışmaları değerlendirdi. "Ayasofya tartışmasını kültürel değer parantezine hapsetmeye çalışanların Osmanlı'nın Balkanlar ve Doğu Avrupa'daki mirası yok edilirken tek sözleri duyulmamıştır" diyen Erdoğan, "Demek ki bunların maksadı Türk ve İslam düşmanlığına kılıf bulmaktır" ifadelerini kullandı.
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki çatışmalara da değinen Erdoğan, "Dost ve kardeş Azerbaycan'a karşı Ermenistan tarafından yapılan saldırıları şiddetle kınadığımızı belirtmek istiyorum. Kendi toprakları içindeki sağlık, altyapı ve geniş bir alana yayılan çok sayıda sorununu çözemeyen bir ülkenin böyle bir saldırganlık içine girmesi her şeyden önce kendi halkına saygısızlıktır. Ailelerinin geçimlerini sağlamak için ülkemizde çalışmakta olan on binlerce Ermeni'nin de devletlerinin bu tutarsız davranışlarından rahatsız olduklarına inanıyorum" diye konuştu.
Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklama yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, toplantıda korona virüsü (Covid-19) salgınıyla ilgili gelişmeleri ele aldıklarını aktardı.
Tedbirlere uyulması çağrısı yapan Erdoğan, "Geldiğimiz noktada baş harflerinden ilhamla tamam diye ifade ettiğimiz temizlik, maske ve mesafe ilkelerine uymanın ötesinde alınabilecek bir tedbir yoktur. Vaka ve ölüm sayılarının yeniden aşağı yönlü bir eğilime girmiş olması sevindiricidir. Biraz daha gayret ve fedakarlıkla bu sayıları sıfıra yaklaştırmalıyız" dedi.
Ekonomi alanında destek paketleri çıkardıklarını söyleyen Erdoğan, "Halen süren kimi kısıtlamaları bu çerçevede bir müddet daha ödememiz gereken bedeller olarak görmeliyiz. Salgının seyrine bunları da en kısa sürede yeniden değerlendireceğiz" diye konuştu.
"Suriye'de, Kuzey Irak'ta ve Libya'da kendimizin ve dostlarımızın güvenliği için ortaya koyduğumuz iradenin salgın döneminde kesintisiz şekilde sürmesini sağladık" diyen Erdoğan, "Dünyada ve bölgede dengelerin değişmesini sağlayacak derecede netice aldığımız bu faaliyetlerimizi hedeflerimize ulaşana kadar sürdüreceğiz. Herkesi Türkiye'nin hak, hukuk, adalet ve meşruiyet temelinde uzattığı barış ve işbirliği şeklinde uzattığı eline destek vermeye davet ediyorum" ifadelerini kullandı.
Ayasofya'nın müze statüsünden cami statüsüne dönüştürülmesine de değinen Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
KİLİSEDEN DEĞİL MÜZEDEN CAMİYE ÇEVRİLDİ: Müzeden camiye döndürülerek vakfiyesindeki amaca uygun şekilde hizmet vermeye başlayacak olması hepimizi sevindirmiştir. Burada bir kez daha Ayasofya'nın kiliseden değil müzeden camiye dönüştürüldüğünün altını çizmek istiyorum. Bu kutsal mabedi 1453 yılında harap bir halde teslim alıp, camiye dönüştüren Fatih Sultan Mehmet Han ve ardından gelen padişahlardır. Yapılan tadilatlarla Ayasofya geliştirilmiş, büyütülmüş, güzelleştirilmiştir.
FETİHTEN UTANMAK HİÇ KİMSENİN HİSSİYATI OLAMAZ: Bir ana kubbe olarak teslim alınan Ayasofya külliye, minare, şadırvan, imaret, hamam, sıbyan mektebi, sebil, türbe, muvakkithane, hünkar mahfili ve nice eklemeleriyle tam anlamıyla bize ait bir eser haline dönüştürülmüştür. Tam 5 asırdır süren bu sahiplenişi yok sayarak burayı fetihten önceki haliyle tasavvur etmekte ısrar etmenin ardında gaflet yoksa başka şeyler aramak gerekir. Gerçi daha yakın tarihte yaşanan sokak eylemlerinde 'zulüm 1453'de başladı' diye yazıldığını da unutmadık. İstanbul'un fethinden utanmak sadece kendini Türk ve Müslüman olarak görenlerin değil bu topraklarda yaşayan hiç kimsenin hissiyatı olamaz. Fethin sorgulanışının bir adım gerisi Söğüt, onun bir adım gerisi Malazgirt ve İznik'tir.
SEMBOLLERİMİZİ YIPRATARAK KENDİLERİNE YOL ARIYORLAR: Bu milletin tarihine, kültürüne doğrudan saldırmaya cesareti olmayanlar sembollerimizi yıpratarak çalışanlar sinsice kendilerine yol bulmaya çalışıyorlar. Hamdolsun bugüne kadar aradıkları yolların hepsi de milletimizin irfanına çarpıp yerle yeksan oldu. Ayasofya tartışmasını kültürel değer parantezine hapsetmeye çalışanların Osmanlı'nın Balkanlar ve Doğu Avrupa'da bıraktığı göz alıcı mirasın hoyratça yok edilişleri karşısında ettikleri tek söz duyulmamıştır. Bu kesimlerin Endülüs'ten Kırım'a kadar medeniyetimizin zirvesini teşkil eden eserlerin yıkılışları ya da yağmalanışına herhangi bir serzenişi vaki değildir. Demek ki bunların maksadı kültürel mirası savunmak değil kalplerini ve zihinlerini sarmış olan Türk ve İslam düşmanlığına kılıf bulmaktır.
MABETLERE DÜŞMANLIĞIMIZ YOK: Hiç kimse merak etmesin Ayasofya'yı yeniden vakfiyesine uygun hale getirirken kültürel miras vasfını da ecdadın yaptığı gibi koruyacağız. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hangi inançtan olursa olsun tüm vatandaşlarının ibadethane ihtiyaçlarını karşılama konusunda tüm ülkelerden daha ileri bir seviyededir. Ülkemizin genelinde 435 kilise var. Bunların bir kısmını devletimizin cebinden ihya ettik, restore ettik. En son Süryanilere ait Bakırköy'deki bir arsanın bizzat temelini ben gittim attım. Öbür tarafta Balat'ta yine aynı şekilde "Demir Kilise" diye anılan ve Ortodoks kilisesinin de açılışını, Bulgaristan Başbakanı ve çeşitli dinlere mensup, patrik, papazla birlikte bizzat açılışını yaptım. Bizim asla farklı dinin mensuplarına, mabetlerine karşı düşmanlığımız, hasımlığımız yok.
BİR YANLIŞI DÜZELTİYORUZ, OLAY BU KADAR BASİT: Coğrafyamızdaki bin yıllık varlığımızı, İstanbul'daki 600'e yaklaşan hakimiyetimizi bırakmak niyetinde değiliz. Ayasofya başta olmak üzere milletimizin varlığı, birliği, özgürlüğü ve hakları ile ilgili konularda kararımızı kendimiz veririz. Ayasofya'yı yanlış bir kararla olsa müzeye biz çevirmiştik, yine biz camiye döndürüyoruz, sorumluluğumuzu yerine getirmenin huzuru içindeyiz. 1934'de kimler müzeye çevirdi? Şimdi de biz aslına rücu ettiriyoruz. Bir yanlışı biz düzeltiyoruz. Olay bu kadar basit.
SIRF TÜRKİYE DESTEKLİYOR DİYE MEŞRU HÜKÜMETİ YIPRATMAYA ÇALIŞIYORLAR: Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bize yönelik tarihi husumetleri ne derece sabırla karşılarsak karşılayalım, sürekli çifte standarda maruz kalmaktan kurtulamadık. Avrupa Birliği (AB) tam üyelik sürecimiz bunun en bariz örneklerinden biridir. Salgın sonrası yaşanan normalleşme sürecinde yine benzer tavırlarla karşı karşıyayız. Türkiye'yi dışarıda bırakanların ilmi kurallarla değil zihinlerindeki saplantılarla hareket ettikleri ortadadır. Ülkemizin müdahil olduğu her konuda benzer yaklaşımlar görüyoruz. Suriye'de, Libya'da, diğer pek çok yerde bunu görüyoruz. Ülkemiz üzeriden Suriye'deki milyonlarca mazlum ve mağdur yardım ulaştırılmasıyla ilgili programlar sırf halkın Türkiye'ye muhabbetini kırmak için engellenmiştir. Libya'da BM tarafından muhatap kabul edilen meşru hükümet sırf Türkiye destekliyor diye yıpratılmaya çalışılmaktadır.
MİLLET, 15 TEMMUZ'DA EN BÜYÜK İMTİHANLARDAN BİRİNİ VERDİ: Yarın 15 Temmuz darbe girişiminin 4'üncü yıl dönümüdür. FETÖ terör örgütü mensuplarına kahramanca karşı koyarken şehit edilen 251 vatandaşımıza bir kez Allah'tan rahmet, gazilerimize sağlık ve afiyet diliyorum. Milletimiz 15 Temmuz'da tarihinin en büyük imtihanlardan biri hamdolsun alnının akıyla vermeyi başarmıştır. Türkiye'de devletin sahibinin de istiklalimizin ve istikbalimizin teminatının da milletimiz olduğunu 15 Temmuz'da bir kez daha gördük.
TANKLARIN ARASINDAN GEÇEN BİR ANA MUHALEFET LİDERİ VARDI: Tankların koruması altında, o gece belediye başkanının evine giden bir ana muhalefet başkanı vardı. Orada kahvesini yudumlarken Atatürk Havalimanı'nda neler oluyor, neler bitiyor onu izleyen bir ana muhalefet başkanı vardı. Kendisine sorulduğunda "Bu tankların arasından nasıl gittiniz?" deyince "Haberim olsaydı ben de gelirdim" diye cevaplayacak kadar maalesef seviye kaybı olan bir ana muhalefet lideri.
ERMENİSTAN'IN SALDIRILARINI KINIYORUZ: Bildiğiniz gibi Ermenistan ve Azerbaycan arasında devam eden bir sıkıntı var. Ve bu sıkıntıyla ilgili de birkaç kelam etmeden sözlerimi bitiremeyeceğim. O da şu: Ecdadın asırlar boyunca yerine getirdiği bu görevi, Kafkaslar'da neyse yine yerine getirmeye devam edeceğiz. Dost ve kardeş Azerbaycan'a karşı Ermenistan tarafından yapılan saldırıları şiddetle kınadığımızı belirtmek istiyorum. Vatanını savunan Azerbaycanlı kardeşlerimizden şehit olanlara Allah'tan rahmet, yaralananlara şifalar diliyorum.
SALDIRILARIN ÇATIŞMAYA DÖNÜŞMESİNDEN ENDİŞELİYİZ: Yukarı Karabağ'ın işgalinden beri, bu bölgede süren gerginliğin Ermenistan'ın pervasız ve sistematik saldırıları sebebiyle çatışmaya dönüşmesinden dolayı endişeliyiz. Üstelik bu son saldırı, Yukarı Karabağ hattında değil doğrudan iki devlet arasındaki sınırlarda ve ağır silahlarla yapılmıştır. Bu durum olayın herhangi bir sınır ihlali ve çatışması değil, doğrudan Azerbaycan'a yönelik bir taarruz olduğunu göstermektedir. Hiç şüphesiz bu saldırı Ermenistan'ın çapını aşan bir hadisedir. Amaç provokatif bir yaklaşımlar Yukarı Karabağ sorunun çözümüyle ilgili süreci tıkamak hem de bölgede yeni çatışma alanları ortaya çıkarmaktır.
ÜLKEMİZDE ÇALIŞAN ERMENİLERİN DE RAHATSIZ OLDUĞUNA İNANIYORUM: Türkiye kadim dostluk bağları ve kardeşlik ilişkilerini bulunduğu Azerbaycan'ın hakkında, hukukuna, topraklarına yönelik her türlü saldırı karşısında yer almakta asla tereddüt göstermeyecektir. Bölgemizdeki ve dünyadaki tüm ilişkilerimizi bu doğrultuda seferber etmek boynumuzun borcudur. Kendi toprakları içindeki siyasi, ekonomik, koronavirüs salgınından kaynaklanan sağlık, altyapı ve geniş bir alana yayılan çok sayıda sorununu çözemeyen bir ülkenin böyle bir saldırganlık içine girmesi her şeyden önce kendi halkına saygısızlıktır. Ailelerinin geçimlerini sağlamak için ülkemizde çalışmakta olan on binlerce Ermeni'nin de devletlerinin bu tutarsız davranışlarından rahatsız olduklarına inanıyorum. Tüm imkanlarımızla dost ve kardeş Azerbaycan'ın yanında olmaya devam edeceğiz. (HABER MERKEZİ)