Akşener: Seçime yönelik altyapı hazırlanıyor
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ayasofya, İstanbul Sözleşmesi ve sosyal medya düzenlemesini seçime yönelik altyapı hazırlığı olarak değerlendirdi. “Erdoğan’ın patronu oydur, oy almaktır” diyen Akşener, Ayasofya’nın da seçim kozu olduğunu ama Erdoğan’ın hayal kırıklığına uğradığını söyledi. Sosyal medya düzenlemesini eleştiren Akşener, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile 1946 Türkiye’sine dönüldüğünü söyledi, “Türkiye 46’ya ruhen dönebilir ama bunu sürdüremez” dedi. Akşener’e göre istifa eden Türk Tarih Kurumu Başkanı Ahmet Yaramış’ın 15 Temmuz’la ilgili sözleri de saray onaylı bir kamuoyu testiydi.
ANKARA - İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Ankara’daki basın yayın kuruluşlarının kadın temsilci ve haber müdürleri ile zoom üzerinden sohbet toplantısı yaptı. Korumasının Covid-19 testi pozitif çıktığı için bir süredir evde karantinada bulunan Akşener, Ayasofya’nın ibadethaneye çevrilmesinden İstanbul Sözleşmesi tartışmalarına, sosyal medya düzenlemesinden Kanal İstanbul projesine gündemdeki konularla ilgili soruları yanıtladı.
Ayasofya’nın kendi yaş kuşağı, sağ siyaset için her zaman önemli olduğunu ama bugünün öncelikleri farklı olduğu için Erdoğan’ın hayal kırıklığına uğradığını söyleyen Akşener, “Erdoğan’ın patronu oydur, oy almaktır. Büyük konfor alanı kutuplaştırarak yürümek! Ayasofya konusunda bilgi fikir sahibi olan en genç biziz. Yeni nesilde böyle bir durum söz konusu değil. Bazı şeyler yapılsa da kutuplaştırmaya etkisi yok. Öncelikler özellikle ekonomideki kırılma nedeniyle değişti” dedi.
Sosyal medya düzenlemesine dönük parti olarak direnecekleri mesajını veren Akşener, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile 1946 Türkiye’sine dönüldüğünü söyledi, “Türkiye 46’ya ruhen dönebilir ama bunu sürdüremez. Meclis’ten kanunlar geçer, iktidar değişir o kanunlar bir günde ilga olur ortadan kaldırılır” dedi.
Ayasofya, sosyal medya düzenlemesi ve İstanbul Sözleşmesi tartışmalarını seçime yönelik altyapı hazırlığı olarak okuyan Akşener, Kanal İstanbul projesinin de bir ihanet projesi olduğunu tekrarladı, “Bu konuda üzerime ne düşerse yapacağız. Çocuklarımız, torunlarımız buna niye mani olmadınız diye terlikleri çıkarır bizi evlerimize kadar kovalarlar” dedi. Akşener’e göre istifa eden Türk Tarih Kurumu Başkanı Ahmet Yaramış’ın 15 Temmuz’la ilgili sözleri de saray onaylı bir kamuoyu testiydi.
Akşener’in gündeme dair değerlendirmeleri özetle şöyleydi:
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ: SEÇMEN KONSOLİDASYONU
AK Parti İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi tartışırken bir kadın cinayeti daha yaşandı, Pınar Gültekin katledildi. Sözleşmeyle ilgili bu tartışmaya dair değerlendirmeniz nedir?
Sözleşmenin ilk imzacısı Türkiye ve iktidar partisi. Sayın Erdoğan'ın kızı da dernek yönetim kurulu başkan yardımcılığı göreviyle bu yapının içinde. Ne oldu da değişti! Gözlemim şu: Sayın Erdoğan'ın bugüne kadar uyguladığı kutuplaştırma siyaseti, özellikle 31 Mart seçimlerinden sonra çöktü. Erdoğan'ın seçilmesi için gerekli bazı adımlar atması gerekiyor. Tabii alışkanlıklar terkedilemez, kutuplaştırma üzerinden giden bir oy alma stratejisi var. Bir de çelik çekirdek diyebileceğimiz yüzde 10 civarında Erdoğan için aktif çalışma içinde olmadığı iddia edilen seçmen kitlesi var. Bu seçmenin de konsolide edilmesi amaçlı olduğunu düşünüyorum.
Genel başkan şapkamla konuşmuyorum. Biz kadınların İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmaması için yaptığımız yapacağımız çalışmalar ve bunu kamuoyuna mal etme konusunda son derece akılcı bir tavır belirlememiz gerekiyor. İstanbul Sözleşmesi’nin yanında olduğumuzu İYİ Parti olarak çok net olarak ortaya koyduk. Bir grup konuşmamın tamamını kadın ve kadın sorularına, şiddet ve ayrımcılığa uğrayan kadınlara ve İstanbul Sözleşmesi ve uygulanmasına ayırdık.
KADINLARIN PROTESTOSUNA ŞİDDET KABUL EDİLEMEZ
Pınar Gültekin’in öldürülmesini protesto etmek için eylem yapan kadınlara İzmir’de polis şiddeti uygulandı. Bu müdahaleyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bunların kabul edilmesi mümkün değil. İçişleri Bakanlığı yapmış biri olarak söylüyorum. Benim dönemimde laiklik üzerine yürüyüşler yapılırdı. Talimatımız bir Allah’ın kulunun burnunun kanamaması üzerineydi. Silah, sopa, taş kullanmama gibi kurallara uyan kadınlara böyle bir şiddet kullanılması kabul edilemez. Öncelikle bu işin başında olan siyasetçilerin bu konuda net tavır koyması gerekiyor.
ERDOĞAN’IN PATRONU OYDUR, OY ALMAKTIR
Ayasofya tartışmaları için “Erdoğan'ın gençlik ideallerini gerçekleştirme noktasına geldiği” yorumları yapıldı. Sizin yorumunuz nedir?
Doğrudur. Ayasofya, özellikle sağın her renginin içinde kendini tanımladığı, bizim yaş grubunun önemli gördüğü, kızıl elma gibi gördüğü bir alandır. Mitingler yapılırdı. Bir imparatorluk bakiyesi olmanın getirdiği başarıya özlem psikolojisinin sonucu olarak Ayasofya şekillenmişti herkesin kafasında. Sağ siyaset için her zaman önemli olmuştur. Erdoğan için de seçim kazanmaya dönük bir koz. Ama Ayasofya’nın cami haline çevrilmesiyle birlikte ortaya çıkan resmi gördüğümüzde Erdoğan’ın bu konuda hayal kırıklığına uğramış olduğunu düşünüyorum. Çünkü Ayasofya’ya siyasi aidiyeti olan yaş grubu, en genci bizim yaş grubu. Ben 56 doğumluyum. Gençlerin çok daha farklı sorunlarla boğuştuğu dönemde Ayasofya’nın kutuplaştırma aracı olarak ortaya çıkmasının mümkün olmadığını Erdoğan gördü. O gün insanların hurra oraya gitmesi beklenirdi, olmadı. Şimdi biliyoruz ki cuma günü Türkiye genelinde teşkilatlar üzerinden kalabalık toplama gayreti olacak. Gençlerin en büyük sorunu iş bulmak. Türkiye’de öncelikler değişti. Erdoğan gençlik hayalini gerçekleştirmek isteyebilir ama Erdoğan’ın patronu oydur, oy almaktır. Büyük konfor alanı kutuplaştırarak yürümek! Z kuşağı çok konuşuluyor, bu gençlerin öncelikleri içinde yok. Ayasofya konusunda bilgi fikir sahibi olan en genç biziz. Yeni nesilde böyle bir durum söz konusu değil. Dünyada da, Hıristiyan aleminde de “vay be ne oldu bu Ayasofya durumu” olmadı. Bazı şeyler yapılsa da kutuplaştırmaya etkisi yok. Öncelikler özellikle ekonomideki kırılma nedeniyle değişti.
Korumanızın Covid-19 testi pozitif çıktı, bir süredir karantinadasınız. Bu arada Ayasofya açılışına davet edildiniz, katılacak mısınız?
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş tarafından arandım ve davet edildim. Teşekkür ettim ve içinde bulunduğum durumu söyledim. Doktorların kararına göre bildireceğim. Yarın akşamüstü belli olur. Anladığım kadarıyla bu karantinaya benimle çalışan herkesin uyması gerekiyor, öyle bir durumda katılmam mümkün olmayabilir. Ama henüz bu durum bize bildirilmedi. Parti adına Grup Başkanı Orhan Çakırlar, Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu’nu görevlendireceğiz, cumayı kılacaklar.
SOSYAL MEDYA TEKLİFİNE DİRENECEĞİZ
Sosyal medya düzenlemesi ile ilgili teklif Meclis’e sunuldu. Parti olarak tutumunuz ne olacak?
Grup Başkanvekili arkadaşlarımıza değişebilir denilmiş. Bugün sanıyorum görüşülecek, itiraz ve öneriler konuşulacak. Bunlar dikkate alınacak mı onları göreceğiz. Meclis’e indirildiğinde sayısal olarak geçirme ihtimalleri yüksek ama Meclis’te bu konuyla ilgili kamuoyu oluşturabilmek için İYİ Partili milletvekilleri sonuna kadar içtüzüğün verdiği bütün hükümlere göre direnecekler. Bugün geçebilir ama hayatın akışını değiştirmek çok zor. Biliyorum ki bütün AK Partili gençlerin yaşadığı yer, sosyal medya, internet üzerinden bilgiye erişim. Şimdi biz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle 1946 Türkiye’sine döndük. Sayın Erdoğan hem Cumhurbaşkanı hem de parti genel başkanı. Türkiye 46’ya ruhen dönebilir ama bunu sürdüremez. Bu hayatın ve tarihin akışı ile zıtlaşmak anlamına gelir. Meclis’ten kanunlar geçer, iktidar değişir o kanunlar bir günde ilga olur ortadan kaldırılır. Ama bu mücadelenin çok net kamuoyu oluşturacak şekilde yapılacağını paylaşmalıyım.
SEÇİME YÖNELİK ALTYAPI HAZIRLANIYOR
2023 yılına kadar seçim yok deniliyor ama Ayasofya gibi gelişmeler üzerinden erken seçim tartışmaları da var. Sizin için seçim tarihi nedir?
Ayasofya, İstanbul Sözleşmesi, sosyal medya meselesi gibi konular, Erdoğan’ın açılışlara katılıyor olmasına baktığımızda, seçime yönelik altyapının hazırlandığını okuyorum. Ekonomiyi de işin içine koyduğumuz zaman, ekonomistlerle yaptığımız toplantılarda tsunamiye benzer bir dalganın geleceği söyleniyor. Bir de ABD’deki seçimleri düşünmemiz gerekiyor. Çünkü bizim dış politikamız şahsi ilişkiler üzerinden yürüyen bir politika, Dostum Trump, dostum Putin. ... Joe Biden gelirse nasıl işleyecek bu şahsi iletişim? Dolayısıyla ben bunları seçim olabilir diye okuyorum, bilgi değil, öngörü ve yorum olarak kabul edebilirsiniz.
TORUNLARIMIZ BİZİ TERLİKLE KOVALAR
Kanal İstanbul ile ilgili İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu’na destek vereceğinizi söylediniz, ne yapacaksınız?
Ekrem İmamoğlu çok net, anlaşılabilir bilim insanlarının görüşlerine, akla dayanan bir sunum yaptı. Sadece bana değil, tüm genel başkanlara bu sunumu yapmış durumda. Orada görünen şey şu, İstanbul’a ihanettir. Bildiğimizden daha vahim bilgi sahibi olduk. Bir kamuoyu yaratılmalı. Asıl tarihi miras, evet Ayasofya Fatih Sultan Mehmet’in emaneti, ama İstanbul’un bütünü de Fatih Sultan Mehmet’in emanetidir. Ecdadın mezarında döneceği işler yapmanın doğru olmayacağını biliyoruz. Bu konuda üzerime ne düşerse yapacağımızı söyledim. Kararlıyız bu konuda. Gerçekten çocuklarımız, torunlarımız buna niye mani olmadınız diye terlikleri çıkarır bizi evlerimize kadar kovalarlar.
MHP, Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’u kesin ihraç istemiyle disipline sevk etti. Bu konuda neler söylersiniz?
Partilerin içişlerine karışmamaya özen gösteriyorum. Esasında bu Cumhur İttifakı ile Millet İttifakı arasındaki farkı gösteren somut örnek. Millet İttifakı rasyonaliteye, akla dayanan, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi değerler üzerinden bir araya gelmiş bir model. Ama Cumhur ittifakı ise liderler tarafından -mezara kadar- çok duygusal biçimde oluşturulmuş bir ittifak modeli. Yani tekleşmiş, et-tırnak haline dönmüş bir ittifak modeli. Dolayısıyla bu tanım eşliğinde Cumhur İttifakı genel başkanları bu ittifakın mezara kadar kısmında, ama, ancakı katiyyen söyletmezler.
TTK BAŞKANININ SÖZLERİ BİR KAMUOYU TESTİYDİ
- TTK Başkanı Ahmet Yaramış 15 Temmuz’la ilgili sözlerinin ardından istifa etti. Nasıl değerlendirirsiniz?
İstifayı çok iyi bir eylem olarak değerlendirdim. Bu kadar uzamaması gerekiyordu ama benim bildiğim bir şey var. Erdoğan’ın yani sarayın oluşturduğu yeni bürokrasi anlayışı üzerinden bu arkadaşın bu sözleri kendi inisiyatifi ile söylediğini düşünmüyorum. Yani izin almadan söyleyeceğini düşünmüyorum. Muhtemelen bu kişi üzerinden bir test yapılmıştır. Bu yapılan bir kamuoyu testi. Toplum bütün olarak karşı çıkınca da olan bu arkadaşa oldu ama iyi oldu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ittifakın genişletilmesi yönünde beyanları var. Gelecek ve DEVA’nın da yer alabileceği ifade ediliyor. Kılıçdaroğlu bir görüşme yapmadıklarını söyledi ama sizin görüşünüz nedir? Özellikle belli kesimlerde AK Parti’nin günahlarına suç ortağı olmuş siyasi çizgilerle AK Parti’ye karşı ittifak oluşumunu nasıl değerlendirirsiniz?
Kılıçdaroğlu’nun söylediği doğru, herhangi bir şey konuşmadık. İki partinin kurulmasının da demokrasi açısından çok önemli olduğunu ve siyasette yer almasının hem rekabeti hem seçenekleri artıracağını söyleyegeldik. Bu arkadaşlarımızla oturup bir şey konuşmadığımız için koşa koşa bir araya gelecekleri algısı doğru değil, siyasi nezaketsizlik. Sayın Babacan, Davutoğlu ile herhangi bir konuşma yapılmadı. Dolayısıyla onların da kurumsal yapılarını, onları beğenen insanları incitmeme adına da mümkün olduğunca beraber kuralım, kurmayalım gibi cümleleri siyasi nezaketsizlik görüyorum.
ERDOĞAN’A GÖZ KIRPTIĞIM YORUMLARINDAN İNCİNDİM
Ben bir memleket masası çağrısı yaptım. Benim şaşırdığım şey, muhalefeti destekler gibi görünen bir takım kanaat önderi diye kendini tanımlamış, geçmişte de Erdoğan’ı alkışlayan kesimlerde “Akşener, Erdoğan’a göz kırptı” yaklaşımı… Erdoğan’a göz kırpmak için değil Türkiye’ye nefes aldırmak, eşit rekabeti, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, adaleti tesis edebilmek için İYİ Parti genel başkanı olarak ben bir yol yürüyorum. Habire sopa yiyoruz. Böyle bir ortamda Erdoğan’a göz kırptığım yorumlarından incindiğimi paylaşmak istiyorum çünkü benim göz kırpmaya ihtiyacım yok. Bedeller ödenerek iş yapılıyor. Bu tür çemkirmelerden incindiğimi paylaşmak istiyorum. Bir tarafta Başbakan Yardımcılığı, 3 dönem garanti milletvekilliği bir alan var, bir tarafta da evi bile basılmak durumunda olan başka bir yolculuk var, evim basıldı benim. Doğrusu “Buna niye tahammül ediyorsunuz, bu yolculuğa neden çıktığınız” sorusunu duymak isterim, işte nefes aldırmak duygusu.