Prof. Ayşe Buğra: Herkes susuyor, sadece TÜSİAD değil, sanat kültür kuruluşları da
Prof. Dr. Ayşe Buğra, eşi Osman Kavala'nın AİHM'deki davasıyla ilgili "Yaz gelmeden karar çıkacağını umuyoruz" dedi. Buğra, "Herkes susuyor" diye konuştu.
DUVAR - Prof. Dr. Ayşe Buğra, Gezi davası kapsamında cezaevinde olan eşi Osman Kavala'yla ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde süren davaya ilişkin konuştu.
T24 yazarı Cansu Çamlıbel'in sorularını yanıtlayan Buğra, "Bu sene karar çıkar heralde. Yaz gelmeden karar çıkacağını umuyoruz" dedi. Prof. Dr. Buğra'nın sorulara verdiği yanıtlar özetle şöyle:
Avrupa İnsanı Hakları Mahkemesi'nin daha önceki iki başvuruda ‘ihlal’ kararı var. Ancak Türkiye uygulamadı, uygulamamak için içerde yeni iddianame hazırlandı. Bu sürecin tüm çelişkileri kitapta detaylarıyla var. Ama sonuçta şöyle bir görüntü ortaya çıktı, AİHM Bakanlar Komitesi bu kararlara uymadığı için normalde bir Avrupa Konseyi üyesi ülkeye uygulaması gereken yaptırımları Türkiye’ye uygulamamak için ipe un serdi. Bu konuda bir hayal kırıklığınız var mı?
Hayal kırıklığı yaşamaktan çok, bunun kurumun saygınlığını da sarsan bir şey olduğunu düşünüyorum. Kurumun inandırıcılığına, kurumun üzerinde durduğu ilkelere duyulan güveni sarsacak bir şey. Ama aynı zamanda da politik kaygılardan muaf olmuyor bu süreçler diye düşünüyorum.
Yani AİHM’in ve Avrupa Konseyi’nin politik kaygılarla aslında almaları gereken kararları ya da açıklamaları gereken yaptırımları erteliyorlar gibi mi algılıyorsunuz?
Birtakım ilişkiler var, uluslararası ilişkiler var. Uluslararası ilişkilerin sürmesini ve iyi gitmesini istiyorlar.
- Sadeleştirirsek söylediğiniz…Türk hükümetiyle araları bozulmasını istiyorlar. Siz de böyle mi yorumluyorsunuz?
Kimse Türkiye'yi Avrupa Konseyi’nden atmak istemiyor. Ben de istemiyorum tabii Türkiye'nin Avrupa Konseyi’nden atılmasını. Doğrusu hakikaten istemiyorum. Normal olarak bütün sistem şöyle kurulmuş: bir anlaşma imzalıyor ulus devletler ve o anlaşmanın maddelerine uyacaklarını taahhüt ediyorlar. AİHM sistemi, bir üye devletin aksini yapacağını düşünerek kurulmamış. Ama birisi bugün diyor ki; “Ben buna uymuyorum.” Şimdi bu durumda çok kolay değil devletler arasında bir ilişkinin nasıl yürüyeceği. Tabii Konsey’den atmaya gelinceye kadar atılabilecek başka adımlar, uygulanabilecek başka yaptırımlar var. Bunlar düşünülebilirdi. Ben tabii üzülüyorum. Hem kendi durumumuzla ilgili olarak üzülüyorum hem de sistemin hasar gördüğünü düşünüyorum. Yani AİHM sisteminin ve Avrupa Konseyi'ni bu çaresizlikle zarar gördüğünü düşünüyorum.
'AYŞE BARIM'I TANIMIYORUM'
Bugün de Gezi’nin kriminalizasyonu serisine tam 12 yıl sonra yeni bir dosya eklendi. Oyuncu menajeri Ayşe Barım şirketi bünyesindeki oyuncuları Gezi eylemlerine katılmaya yönlendirdiği iddiasıyla gözaltına alındı. Tanır mısınız Ayşe Barım’ı?
Hayır, hiç tanımıyorum. Başka bir çevre.
-Osman Bey'i tanır mıydı, bilir misiniz?
Tanıdığını ben bilmiyorum ama belki de tanışmışlardır. Ben hiç duymadım kendisinden bahsettiğini. Bu haberlere kadar kendisiyle ilgili bir şey duymadım.
'TÜSİAD KORKTU'
Bir de 2015’teTÜSİAD konusunda söylediklerinizi bugünden bakınca çok çarpıcı buldum. TÜSİAD'ın sadece ekonomik bir birliktelik değil için değil toplumsal ve siyasi gelişmelerde söz sahibi olma motivasyonuyla kurulduğunu hatırlatıyorsunuz. Ve diyorsunuz ki; “TÜSİAD bu saatten sonra ya biat eder ya köprüleri tamamen atar.” Hangisi oldu sizce?
Korktu.
-Biat etti mi?
Hele bizim içinde olduğumuz durumu düşününce, böyle bir ortamda kimsenin çok cesur davranabileceğini düşünmüyorum bugün. Arada bir şeyler söylediler ama genellikle herkes susuyor. Sadece TÜSİAD değil, sanat kültür kuruluşları da. Buna girmek istemiyorum çünkü bu çok acıklı bir konu. Ama önemli de bir konu. Montaigne'nin bir lafı var: “Bazı dönemlerde insanın söylediği her şey ya yalan ya da söylemeye değmez oluyor.”
(ALINTI)