Prof. Dr. Küçükkale: Avrupa, 'kısmi çöküş' yaşayacak
Prof. Dr. Yakup Küçükkale, Rusya’nın Avrupa’ya gaz tedarikini durdurmasının Türkiye ekonomisini de olumsuz yönde etkileyeceğini belirtti, Avrupa'nın “kısmi çöküş” yaşayacak gibi göründüğünü söyledi.
Namık Alkan
İZMİR – Rusya, Avrupa’nın Ukrayna savaşı nedeniyle uyguladığı yaptırımlara gaz tedarikini durdurarak karşılık verdi. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in bu hamlesi yaklaşan kış öncesi Avrupa ülkelerini tedirgin ederken, Rus doğal gazına bağımlı Avrupa sanayisini de etkileyeceği değerlendiriliyor. Prof. Dr. Yakup Küçükkale, Avrupa’nın, "tam ve ani çöküş" yaşamasa bile, "kısmi çöküş" yaşayacak gibi göründüğünü belirterek, ihracatının büyük bölümünü Avrupa ülkelerine yapan Türkiye’nin de bu durumdan olumsuz etkileneceğini söyledi.
Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yakup Küçükkale, Rusya’nın gaz tedarikini durdurmasının Avrupa ve Türkiye ekonomisine etkilerini değerlendirdi.
'SANIRIM AVRUPA BİRAZ ÜŞÜYECEK'
Rus enerji şirketi Gazprom, Avrupa’ya gaz akışını kesti. Bir anlamda Rusya, Avrupa’nın Ukrayna savaşı nedeniyle uyguladığı yaptırımlara karşılık verdi. Rusya’nın Avrupa’ya gazı kesmesi ne anlama geliyor? Avrupa’da kara kış mı yaşanacak?
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batı’nın Rusya’ya olan yaptırımları kalkıncaya kadar gaz akışının durdurulacağını vurgulamıştı. Tek başına bu ifade bile gaz akışındaki kesintinin doğrudan bir tepki olduğunu ortaya koyuyor. Batı yaptırımlarına karşı Rusya’nın atmış olduğu bu adım, adeta "Ben size değil, siz bana muhtaçsınız" anlamına geliyor. Tabiri caizse "Gördüm, artırıyorum" hamlesi. Bu hamle Avrupa’yı üşütür mü? Şu an için öyle görünüyor. Çünkü Putin, daha yakın tarihli bir açıklamasında "Batıya sadece gaz değil, aynı zamanda; petrol, kömür ve kalorifer yakıtı da satmayacağız. Batı donmuş olacak" vurgusunu yaptı. Sanırım Avrupa biraz üşüyecek. Bu durumun telafisi yok mu? Var tabi, ama epeyce maliyetli. Rus gazından mahrum kalan Avrupa LNG ithalatı yaparak gaz ihtiyacını karşılayabilir. Yüksek maliyetli olan bu alternatif, tabi ki tüketici fiyatlarına yansır. Yani Avrupa hem gerçek anlamda hem de mecazi anlamda üşüyecek gibi görünüyor.
'RESESYON İHTİMALİNİ GÜÇLENDİRİYOR'
Avrupa’da artan enflasyon ve ekonomide resesyon beklentisinin arttığı bir dönemde, Rusya’nın gaz tedarikini durdurması kıta ülkelerinin ekonomilerini nasıl etkiler?
Rusya’nın gaz akışını kesmiş olması, Avrupa ekonomisini tek bir açıdan değil, birçok açıdan etkileyecek. Bunlardan birini az önce vurgulamıştım zaten. Gaz yerine LNG kullanılması, LNG maliyetindeki yükseklik nedeniyle, tüketici fiyatlarını artırıcı bir alternatif. Bu da zaten yüksek düzeyde olan enflasyon üzerinde ayrıca bir baskı yaratır. Enflasyonu artırma ihtimali yaratacak olan bir diğer gelişme ise, üretimdeki düşüş. Gaz tedariğinde yaşanan problemler nedeniyle, daha şimdiden, bazı firmaların üretim seviyelerini düşürdüklerini görüyoruz. Özellikle alüminyum gibi, metal üretimi yapan ve fırın kullanmak zorunda olan üretim tesisleri, üretimlerini kısma yoluna gittiler. Alüminyum sanayide kullanılan çok önemli bir ara mal. Bu ürünün üretimindeki düşüşü, sanayinin diğer üretim alanlarında da girdi tedariğini güçleştirecek gibi görünüyor. Sanayi üretiminde topyekûn bir azalma yaşanırsa sürpriz olarak görülmemeli. Sıkıntının bir de resesyon ayağı var. Üretimde yaşanmakta olan ve yakın gelecekte daha da artacağını düşündüğüm azalış, resesyon ihtimalini güçlendiriyor. Yani bir tarafta yükselen enflasyon, diğer tarafta resesyona girmiş bir ekonomi. Sık rastlanacak bir durum olmasa da şimdilik görüntü bu yönde.
Ukrayna savaşı nedeniyle ekonomik ambargo uygulanan Rusya’nın gaz tedariğini durdurması Rus ekonomisini nasıl etkiler? Rusya gaz yaptırımını sürdürebilir mi?
Şu an için sürdürebilir gibi görünüyor. Çünkü Rusya’nın gaz satışı konusunda herhangi bir sıkıntısı yok. Avrupa’ya satmadığı gazı, başta Çin ve Hindistan olmak üzere, Uzakdoğu’nun üretim açısından güçlü ekonomilerine satmak gibi bir alternatifi var. Ayrıca, daha yakın zamanda Türkiye ile Rusya arasında imzalanan bir antlaşma ile gaz satışının aksamayacağı yönünde güçlü sinyaller verdiler. Az önce de ifade ettiğim üzere, Rusya Batı'ya karşı adeta şu mesajı veriyor: “Ben size değil, siz bana muhtaçsınız!”. Dolayısıyla bu politikanın, en azından şimdilik, sürdürülebilir bir politika olduğunu düşünüyorum.
'BOĞULMAYA YÜZ TUTMUŞ BİR EKONOMİ…'
Rusya’nın gaz tedariğini durdurması ve Avrupa ekonomisindeki resesyon beklentisi, ihracatının büyük kısmını Avrupa’ya yapan Türkiye ekonomisini nasıl etkiler?
Olumsuz yönde etkileyeceğini düşünüyorum. Türkiye’nin dış ticaret kompozisyonu incelenirse, ihracatımızın önemli bir kısmını Avrupa’ya yaptığımız görülebilir. Avrupa ekonomisi zaten sıkıntıdaydı. Üstüne bir de bu gaz problemi eklenince, sıkıntıların daha da artacağı neredeyse kesinlik kazandı. Enflasyonun daha da yükselme ihtimalinden, resesyonun oluşması veya derinleşmesi ihtimalinden bahsetmiştik az önce. Böylesine bir çıkmaz içerisinde, boğulmaya yüz tutmuş bir ekonomiye ne satabilirsiniz? İhracat yapmayı düşündüğünüz Avrupa, "tam ve ani çöküş" yaşamasa bile, “kısmi çöküş” yaşayacak gibi görünüyor. Tabi ki ihracatımız bu durumdan olumsuz etkilenecektir. Daha az mal satabiliriz. Bu, karşı karşıya kalacağımız sorunlardan sadece bir tanesi. Bir diğer sorun ise, euro/dolar paritesi ile ilgili. Avrupa’da zaten var olan ve önlem alınmadığı takdirde daha da yükseleceği öngörülen enflasyon, euronun ABD Doları karşısındaki değerini olumsuz yönde etkiliyor. Parite düşüyor. Gerçi, ECB’nin (Avrupa Merkez Bankası) en son almış olduğu 75bp’lık faiz artırma kararı, pariteyi bir miktar euro lehine çevirmiş gibi görünüyor ama bu ayın 21’inde FED faiz kararı alacak. Eğer FED de tıpkı ECB gibi 75bp’lık bir artışa giderse (ki gideceği neredeyse kesin gibi), durum tekrar euro aleyhine dönebilir.
Bu bizi nasıl etkiler? Şöyle etkiler: Türkiye ihracatının önemli bir kısmını Avrupa’ya yapıyor. Yani tabiri caizse, Türkiye yaptığı dış ticaret ile “euro kazanan” bir ülke. İthalatımızın kompozisyonu ise bize şunu gösteriyor: Türkiye “dolar harcayan” bir ülke. Mekanizma aslında gayet açık. İhracat yapıp euro kazanıyoruz. Sonra ihracattan kazandığımız euroları dolara dönüştürüp ithalat yapıyoruz. İşte parite burada önem kazanıyor. Eğer parite düşmeye devam ederse, ihracat gelirlerimizin ithalat için gerekli olan dolarları edinme maliyeti artacak. Okuyucularımız daha rahat anlasın diye, küçük sayılardan bir örnek vereyim. Mesela önceden ihracat gelirlerimiz ile 2 ABD Doları alabiliyorsak, şimdi paritedeki gerileme ile 2 dolar alamayacağız. 1,5 dolar alabileceğiz. Bu da ithalat kaybı anlamına geliyor. Şimdi bazı okuyucularımız şunu düşünebilir: “İthalatın azalması iyi bir şey değil mi?” Eğer ekonominiz dışa bağımlı bir ekonomiyse, ithalatın azalması iyi bir şey değil. Unutmayalım ki Türkiye, şu an için, ithalat yapmadan üretim yapamayan bir ülke. İthalat azalırsa, yurt içi üretim azalır, istihdam azalır. Yani ithalatın azalması, genel düşüncenin aksine, çok da iyi bir şey değil. En azından mevcut ekonomik yapımız bu şekilde olduğu sürece, ithalata bağımlıyız.
'VİCDANI SIZLAMAYAN VAR MIDIR ACABA?'
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “Ukrayna’dan yapılan tahıl sevkiyatının sadece zengin ülkelere gittiği” yönündeki açıklamalarını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da haklı bulduğunu söyledi. Batı’yı “sömürgecilikle” suçlayan Putin, "Ukrayna'dan ihraç edilen tahılın neredeyse tamamı gelişmekte olan yoksul ülkelere değil, AB ülkelerine gönderiliyor" dedi. Tahıl koridoru anlaşmasında durum nedir?
Yakın tarihte, Türkiye’nin de etkin rol oynadığı bir süreç ile “Tahıl Koridoru Antlaşması” imzalandı. Bu antlaşma aslında, çok büyük ölçüde, “insani değerler” göz önünde bulundurularak imzalanmıştı. Nitekim, BM’nin bu sene yayınlamış olduğu “Gıda Krizi Küresel Raporu”na göre, 53 ülkede 193 milyon kişi gıda güvencesinden yoksundu ve acil yardıma ihtiyaç duyuyordu. Diğer taraftan gerek Rusya ve gerekse Ukrayna, her ikisi de önemli küresel tahıl tedarikçisi ülkeler. Mesela Rusya, 2020 yılında 84 milyon ton buğday üretmiş, bunun 44 milyon tonunu ihraç etmiş. Ukrayna da benzer şekilde, 2020 yılı itibariyle, 25 milyon ton buğday üretip, bunun 22 milyon tonunu ihraç etmiş. Şimdi bu iki ülke savaş halindeler. Diğer taraftan 193 milyon kişinin gıda erişimi yok. Tam bir trajedi. İşte bu antlaşma bu trajik durumu bir nebze olsun rahatlatmak için imzalandı. İnsani kaygılarla imzalandı. Peki sonuç öyle mi oldu? Rakamlara bakalım. Antlaşma sonrası koridordan yapılan tahıl ihracatı, şu an için, 1,7 milyon ton. Bu 1,7 milyon ton tahılın liman varış güzergahları incelenirse, karşımıza çok ilginç bir liste çıkıyor. Koridordan alım yapan gemilerin varış limanları şöyle: Almanya, Cibuti, Çin, Fransa, Güney Kore, Hindistan, Hollanda, İngiltere, İran, İrlanda, İspanya, İsrail, İtalya, Libya, Lübnan, Mısır, Romanya, Somali, Sudan ve Yunanistan. Yani bu listeyi görüp de vicdanı sızlamayan var mıdır acaba? Liste burada, yorumu okuyucuya bırakalım.