Prof. Dr. Seda Ünsar'dan ilk kitap: Düşüş

Prof. Dr. Seda Ünsar’ın ilk kitabı 'Düşüş', "Siyaset ve Felsefe Odasında Aşk Hikayeleri" alt başlığıyla İnkılâp Kitabevi tarafından yayımlandı.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - Prof. Dr. Seda Ünsar’ın ilk kitabı 'Düşüş' İnkılâp Kitabevi tarafından yayımlandı. Kitap, hayatın anlamını, çocukluk arkadaşı iki baş karakterin İstanbul’dan Los Angeles ve San Fransisko’ya sürüklenen hayatları üzerinden felsefi, edebi, politik ve tarihi çerçevede sorguluyor. 

Ünsar, bu kitapla birlikte baş karakterler Ali ve S’nin dışında, yan karakterlerin de Türkiye’den taşıp Avrupa ve Amerika’ya kadar uzanan sürüncemeli hayatlarını kaleme alıyor. Kitabın merkezini Ali ve S isimli karakterlerin varoluş sancıları, arayışları, umutsuz aşk hikâyeleri, arafta kalışları, hayata tutunma çabaları ya da “gerçeğin peşine düşen” bir hayatı tercih etmeleri oluştururken; arka planda ise bir Doğu-Batı karşılaşması, siyasi, toplumsal, edebi, felsefi, psikolojik, sosyolojik sorgulamalardan oluşan bir kimlik bulunuyor.

Düşüş, Seda Ünsar, 464 syf., İnkılap Kitabevi, 2021.

Kitabın arka kapağında yer alan ifadeler şöyle:

“…Boşa geçen zamanın anlamını hangi sözcükler anlatabilirdi ki? Bu basit ama keskin düşünce, bütün diğer düşüncelerinin birbirine kenetlendiği ağlara bir bıçak gibi düştü ve bütün düşünce bağlarını koparıp attı. Öyle umutsuz, öyle kaçınılmaz bir düşüştü ki bu, birden nefesinin kesildiğini ve dizlerinin tutmadığını hissetti. Duvara yaslandı. Çiseleyen yağmurun ıslattığı bir kedi bacaklarına sürtündü. Şakaklarındaki zonklama, zamanı, yere dökülen yağmur tanelerine hapsederek yavaşlatmıştı. Bu taneler alnına damlıyor, burnunun kavisinden, birkaç günlük sakalına süzülüyor, kaybolup, yok olup gidiyordu. Zamanı elleriyle tutmayı denedi. Olmadı…”

Düşüş; hayatın anlamını, çocukluk arkadaşı iki ana karakterin İstanbul’dan Los Angeles ve San Fransisko’ya sürüklenen hayatları üzerinden felsefi, edebi, politik ve tarihi bir çerçeveye eşlik eden derin kurgusuyla sorguluyor. Bu varoluşçu sorgulama, karakterlerin yazdıkları öyküler ve izledikleri filmlerle, gördükleri rüyalar ve Platonik felsefeden postmodernizme, Aydınlanma’dan İbn-i Rüşd’e uzanan çarpıcı diyaloglarla gerçekleştiriliyor. Gerçeğin ve kayıp zamanın peşine düşme, özgürlük, erdem, bilgi, ölümsüzlük, sıradanlık, hayal kırıklığı, aşk ve yalnızlık metaforlarının satırlara başarılı bir şekilde nüfuz etmesinin yanında; Doğu-Batı karşılaşması kitabın temel çerçevesinde derin bir şekilde hissedilirken, okuyucu üst kurmaca tekniği ile roman içinde bir romanla karşılaşıyor.

Roman bir yandan Batı felsefesiyle örülmüşken, bir yandan Doğu düzleminde oryantalizm, modernleşme ve Batılılaşma kavramlarına teorik olarak yeni bir bakış sunuyor. Yazarın yayın dünyasına attığı ilk adım olan Düşüş, karakterlerin kendilerini keşfetme yolunda sarsıcı, umutsuz aşk hikâyeleriyle birlikte; okuyucuyu düşünmeye, sorgulamaya ve anlamaya iten sürükleyici kurgusuyla ve buna eşlik eden başarılı üslubuyla derin araştırma, çalışma ve akademik bir birikimin ürünü olduğunu gözler önüne seriyor.