Protesto hareketlerinden sistem partisine: Yeşiller

Radikal bir protesto partisi olarak ortaya çıkan Yeşiller, devletin iktidar yapılarına hızla entegre oldular. Bugün de olası bir koalisyonun güçlü adaylarından biri olarak gözüküyorlar.

Google Haberlere Abone ol

KÖLN - Almanya 26 Eylül 2021'de yeni bir Federal Meclis ve yeni bir şansölye seçecek. Genel seçimlere beş hafta var. Kampanyalar hız kazandı. Anketlerin değişkenliği bu seçimleri daha da ilginç kılıyor. Türkiye-Almanya ve Türkiye-AB ilişkileri nedeniyle bu seçimler çok önemli. Türkiye ekonomisini, uluslararası ilişkilerini ve Almanya'da yaşayan Türkiyelileri de denkleme katarsak yeni kurulacak Almanya hükümeti herkesi yakından ilgilendiriyor. Almanya'daki siyasi partilerin kuruldukları tarihten bugüne kadar nasıl bir süreç geçirdiklerini bilmek Almanya siyasetini daha iyi anlamayı sağlayacaktır. Bu nedenle ilk olarak Almanya'nın en eski partisi olarak kabul edilen ve ülke tarihine önemli konularda damgasını vurmuş olan Sosyal Demokrat Parti’yi ikinci olarak ise 16 yıldır kesintisiz iktidarda olan Hristiyan Demokrat Birliği'ni mercek altına almıştık. Sırada Yeşiller var. 

***

Kısaca Yeşiller olarak bilinen Birlik 90/Yeşiller (Bündnis 90 / Die Grünen) kendisini çevre politikalarını merkezine koyan, ekolojik, ekonomik ve sosyal sürdürülebilirliği amaçlayan bir parti.

Yeşiller, Batı Almanya ve Batı Berlin kökenli nükleer karşıtları, çevreciler, yeni sosyal hareket, barış hareketi ve 1970'lerin yeni solu hareketinden insanların birleşmesiyle 12/13 Ocak 1980'de Karlsruhe'de parti olarak kuruldu. 1983'teki Federal Parlamento seçimlerinde Yeşiller, Federal Meclis'e girmeyi başardı. 1985'ten 1987'ye kadar Joschka Fischer, Hessen eyaletinin Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile yapılan kırmızı-yeşil koalisyonunda ilk kez devlet bakanı oldu.

Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden sonra, Batı Almanya Yeşilleri 1990 Federal Meclis seçimlerinde yüzde beşlik baraj nedeniyle başarısız oldu. 1993'te Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesinden sonra Doğu Almanya’daki Birlik 90 ile resmi olarak birleşti. Yeşiller Federal Cumhuriyet'te yeni kurulan bir parti olarak kalıcı olmayı başaran tek parti oldu.

RADİKALLİKTEN SİSTEM PARTİSİNE UZANAN YOL

1970'lerin sonunda radikal bir protesto partisi olarak ortaya çıkan Yeşiller, kurulacak koalisyona katılma isteğiyle beraber 1980'lerin ortalarından itibaren devletin iktidar yapılarına hızla entegre oldu. Almanya’daki partiler sisteminde, Yeşiller 1990'lardan bu yana giderek daha ortada yer almaya başladı. Bu da koalisyon kurmada kilit bir rol oynamalarına neden oldu.

Yeşiller, mevcut partilerden bir bölünme olarak değil, toplumun alternatif muhalif ilerici kesimlerinin bir araya gelmesiyle ortaya çıktı. Birlik 90'ın Doğu Almanya kolu da eklenirse, partinin çıkış temelinde üç hareket yer alıyor: İlki 1960'ların ortalarından itibaren yerleşik partilere ve parlamenter sisteme karşı "parlamento dışı muhalefet" olarak kurulan öğrenci hareketi oldu. İkincisini "Yeni Sosyal Hareketler" olarak tek isim altında toplanan 1970'lerden 1980'lerin başına kadar devam eden çevre, nükleer karşıtı, barış ve kadın hareketleri oluşturur. Üçüncüsü ise Doğu Almanya’da 1989-1990’da kurulan Sivil Halklar Hareketidir. Bu köklerin en önemlisini kuruluş sürecinde “Yeni Toplumsal Hareketler” oluşturur. "Sol değil, sağ değil, ileriye doğru" ilkesi altında bir araya gelen çok farklı grup, örgüt ve bireysel kişiliklerden oluşan bir küme oluşturmuştur.

Yeni kurulan parti acil hedef olarak, çevre sorunu ve nükleer güce karşı direnişini belirledi. Büyük ölçüde çiftçiler ve kırsal nüfus tarafından desteklenen ve yerel düzeyde yeni nükleer santrallerin inşasına karşı çıkan vatandaş girişimleri oluşturuldu. 1970'lerin ortalarından itibaren birçok federal eyalette renkli, alternatif listeler oluşturulmaya başlanmıştı. İlk listede radikal soldan, ulusal eğilimlere kadar uzanan geniş bir ideolojik yelpaze sergilerken, ikincisinde, kökleri öğrenci hareketinde bulunan büyük ölçüde Maoist grupların temsilcileri ön planda oldu. 1979'da Avrupa seçimlerinden önce listeler birleşerek "Diğer Siyasi Birlik YEŞİLLER" ortak seçim ittifakını oluşturdu.

Burjuva-muhafazakârlar bile başlangıçta Yeşillerin kurucu yelpazesinde belirgin bir şekilde temsil edildi. Ekolojik hareketin en önemli düşünce liderlerinden biri olan Herbert Gruhl, 1978'te Hristiyan Demokratlar Birliği’nden (CDU) ayrıldıktan sonra “Yeşil Eylem Geleceği"ni kurmuştu. Gruhl, 1979'da "Diğer Siyasi Birlik YEŞİLLER"in konuşma ekibine dâhildi. İdeolojik-programda heterojenliğin neden olduğu sert parti içi çatışmaları, Yeşilleri on yıldan fazla bir süre içinde ancak şekillendirdi. Ocak 1980'de resmi kuruluşundan sonra, partiden önce burjuva-muhafazakâr kesimler, daha sonra da sol radikal temsilciler koptu.

1980'lerde parti sisteminde kendilerini yeni bir güç olarak kurmayı çabuk başardılar. 1983'teki erken parlamento seçimleri, yüzde 5,6'lık bir sonuçla umut edilen atılımı getirdi. Takip eden dönemde parti, toplam sekiz federal eyalette yüzde beşlik barajı geçmeyi başardı. Sadece Kuzey Ren-Vestfalya (NRW), Schleswig-Holstein ve Saarland'da eyalet parlamentolarına katılmak için 1990'lara kadar beklediler. Ocak 1987'deki federal seçimde Yeşiller büyümeye devam etti. Kısa bir süre sonra gerçekleşen Hessen eyalet seçimlerinden de daha güçlü çıktı, ancak SPD ile koalisyon daha önce nükleer politika konusundaki anlaşmazlık nedeniyle çökmüştü. İkinci kırmızı-yeşil koalisyon 1989'un başında (Batı) Berlin'de kuruldu.

1990'da Almanya'nın birleşmesi ile içine girdiği kriz, Yeşiller’in yükselmesini kolaylaştırdı. 1991'de Hessen'de Joschka Fischer Çevre Bakanı görevini yeniden devraldı. 2000'lerin ortalarına kadar doğudaki oylarda büyük bir artış kaydetmediler. Batıda 1990'lardaki başarı eğrileri bir taraftan radikalleşmekten vazgeçtikleri için, diğer taraftan Kohl hükümetine karşı artan memnuniyetsizlikten dolayı devam ediyordu.

Hessen'in yanı sıra Aşağı Saksonya, Kuzey Ren-Vestfalya, Schleswig-Holstein ve Hamburg'da da parti tabanında çoğunluğun desteklediği kırmızı-yeşil hükümet ittifakları kuruldu. Ancak 1998 Federal Parlamento seçimlerinin sonucubeklentilerin altında kalsa da yine de federal düzeyde SPD ile koalisyon kurabildiler. Joschka Fischer, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcılığı görevini üstlendi. Jürgen Trittin Çevre Bakanlığı'nı, Andrea Fischer 2001’e kadar Sağlık Bakanlığı'nı ve Renate Künast ise Tarım ve Tüketiciyi Koruma Bakanlığı'nı devraldı.

KOSOVA VE AFGANİSTAN SAVAŞLARINA ASKER GÖNDERİLMESİNE ONAY VERDİLER

İktidara ortak oldukları zamana şiddetli karmaşalar eşlik etti. Parti içinde pasifist güçlerin direnişine rağmen Alman askerinin 1999’da Kosova'daki savaşa ve 2001’de Afganistan savaşına gönderilmesini onaylamalarıyla savundukları değerlere ters düştüler. Kendilerini alternatif olarak gören birçok insanı hayal kırıklığına uğratarak sert eleştirilere maruz kaldılar. Aynı şekilde ekonomi ve çevre politikasında da hayal kırıklığı yarattılar. 2002 Federal Parlamento seçimlerinden birkaç ay öncesine kadar bir dizi seçim yenilgisi de yaşadılar. Ancak seçim kampanyasında SPD ve Yeşiller var olan kötü durumu tersine çevirmeyi başardı. Yeşiller’in yüzde 8,7 oy alması koalisyonun kurulmasını ve onaylanmasını sağladı.

YENİDEN MUHALEFET ZAMANI

İkinci görev döneminin işareti tamamen farklı oldu. SPD’nin sosyal politikalardan uzaklaşarak ekonomik durumun baskısı altında 2003 yılında başlattığı sosyal ve işgücü piyasası politikası, seçimlerde SPD'ye büyük zarar verdi. Yeşiller bu olumsuz gidişattan kendisini sıyırmayı başardı, hatta eyalet seçimlerinde kazanımlar kaydetti. Federal hükümetteki kırmızı-yeşil işbirliğini erken sonlandıran Yeşiller 2005'ten itibaren tekrar muhalefete yöneldiler. 

Joschka Fischer'in çekilmesi de önemli bir dönüm noktası oldu. Bu gelişme Yeşilleri, önceki kırmızı-yeşil koalisyon takıntısından kurtulup başka partilerle koalisyon kurma siyasetine de açılmalarına teşvik etti. 2008'deki eyalet seçimlerinden sonra Hamburg'da ilk kez CDU ile koalisyon kurdular. Ancak koalisyon, yasama süresinin bitiminden önce dağıldı.

2009'da CDU ve Hür Demokrat Parti (FDP) ile Saarland’da kurdukları ittifak da aynı Hamburg’da olduğu gibi erken dağıldı. Fakat 2009 Federal Meclis seçimlerinde yüzde 10,7 gibi iyi bir sonuç aldılar. Japonya'nın Fukushima kentindeki nükleer santral kazası, nükleer karşıtı olan Yeşiller için iyi bir propaganda aracı oldu. Doğrudan felaketten sonra Mart 2011'de yapılan Baden-Württemberg eyalet seçimlerinde Yeşiller, kırmızı-yeşil koalisyonunda oluşan hükümetin daha güçlü bir ortağı oldu. Winfried Kretschmann Başbakan oldu.

CDU İLE KOALİSYON

2013 federal seçimlerinde yüzde 8,4 oy alarak büyük bir gerileme yaşadılar. Siyaset bilimciler, partinin vergi ve sosyal politika üzerinde yoğunlaşmasıyla geniş bir seçmen kitlesinin ihtiyaçlarını kaçırmalarının hatası sonuncunda Yeşillerin oylarının azaldığını düşünüyorlar. Ayrıca nükleer enerjinin aşamalı olarak kaldırılması sonrasında, enerji konusunda çok az yeni fikir ve politika üretmeleri de düşüşte etkili oldu.

Anketlere göre yeni bir kırmızı-yeşil koalisyonu imkânsızlaşmıştı. Artık başka koalisyon oluşumlarına da açılmaları gerekti. Seçimden sonra Jürgen Trittin, Renate Künast ve Claudia Roth, parti ve gruplarda yeni kişilerin önünü açtılar, ancak partideki iktidar boşluğu doldurulamadı. Güçlü bir muhalefet politikası da yapamıyorlardı. Baden-Württemberg, Hessen gibi büyük eyaletlerde CDU ile yaptıkları koalisyonlar nedeniyle sertleşemiyorlardı. Ancak eyalet düzeyindeki bu kaolisyonlar Federal düzeyde bir siyah-yeşil ittifakının önünü açtı. 2017’de Schleswig-Holstein'da CDU ve FDP ile bir "Jamaika" koalisyonu kuruldu. Gözlemcilerin çoğunluğu tarafından bu, yaklaşan federal seçimler için bir sinyal olarak yorumlandı.

Yeşiller 2013'ten bu yana muhalefette olmayı çok iyi değerlendiremedi. Bu duruma zayıf kadrolarının yanı sıra iklim koruma anlaşması ve dizel skandalına rağmen, ekolojik sorunların seçim kampanyasında ikincil bir rol oynaması da neden oldu. Buna bir de AB’nin hızlı göç ve entegrasyon politikaları konusunda partinin sol ve sağ kanadı arasında çıkan çatışma eklendi.

İLK DEFA BİR ŞANSÖLYE ADAYI GÖSTERİLDİ: ANNALENA BAERBOCK

Yeni seçilen Eş Başkanlar Cem Özdemir ve Katrin Göring-Eckardt'ın savundukları CDU ile koalisyona açık olma fikrini tabanın büyük bir bölümü istemiyordu. Tercihleri bir kırmızı-kırmızı-yeşil sol ittifaktı. Yeşiller, federal seçim sonuçlarını 2013'e kıyasla yalnızca yüzde 0,5 oranında biraz iyileştirse de diğer üç küçük partiyle rekabette son sırada yer aldı. Parti, iyi hazırlanmış bir “Jamaika” koalisyonu kurmak için ön görüşmelere başladı. FDP'nin müzakereleri bozmasının ardından muhalefette kalan Yeşiller, koalisyon kurmaya çalışırken oynadıkları yapıcı rollerinden dolayı anketlerde yükselerek halktan ödül almış oldu. Aynı zamanda Yeşiller’in şansölye adayı Annalena Baerbock ve Eş Başkan Robert Habeck'in yeni liderler olarak seçilmesiyle birlikte parti, zirvesinde inandırıcı bir değişime imza attı.

2018 sonbaharından itibaren Yeşiller, ülke çapında yapılan anketlerde SPD'yi uzun bir süre geride bırakmayı ilk kez başardı. Ayrıca, federal ve eyalet düzeyindeki çeşitli seçimlerde, özellikle de 2019'daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ikinci sırada yer almayı başardılar. Yeşillerin oylarının anketlerde yükselmesinin sebeplerinden biri yeni liderlerin seçimi oldu. Bunun yanında göreve başladıklarından beri isteksiz ittifakları ve şiddetli iç anlaşmazlıkları nedeniyle sorunlar yaşayan koalisyon ortakları CDU ve SPD’nin önemli ölçüde azalan puanları da rol oynadı.

Öte yandan, dünya çapındaki "Gelecek için Cumalar" (Fridays for Future ) protestolarıyla iklimin korunmasının hızla en önemli iç siyasi mesele haline gelmesinden de yararlandılar. Ancak çok hızlı yükselen oyları uzun zamandır yüzde 18’e sabitlendi. SPD, son iki haftada atak yaparak Yeşiller’in önüne geçti. 2019 itibariyle yaklaşık 97 bin üyesi bulunan Yeşiller, 2013 ve 2017’de hüsranla sonuçlanan hükümet ortağı olma hedeflerini 2021 seçimlerinden sonra gerçekleştirebilme ihtimallerini de yükselttiler.