Qanon’dan seçimlerde sahteciliğe ABD’de komplo sevicilik
Olayların bireylerin kontrolünün dışında gerçekleştiği algısından kaynaklanan inançlar pek tabii ki ABD’de ne Trump’ın başkan olmasıyla başladı, ne de bir gecede oluştu. Önceden de vardı. Fakat Trump’ın iktidara gelme nedenlerinde bile aranması gereken oldukça güçlü bir eğilimdi. Bu tutumun arkasında bilime, basına ve hükümete artan oranda bir güvensizlik yatıyor.
Pelin Kadercan*
Barack Obama 19 Ağustos 2020 Ulusal Demokratik Kongre’de yaptığı konuşmasında Amerika’daki çok önemli bir yaraya parmak bastı: Komplo teorilerinin Amerikan halkının üzerindeki etkisi. Obama konuşmasında birçok kişinin özellikle son beş yıldır vurguladığı bir gerçekliği dile getirdi. Amerikan halkının hatırı sayılır bir kesimi ve Trump seçmeninin en azından yüzde 70'i komplo teorilerine artan oranda itibar ediyor. Amerika’nın genelinde, örneğin, her dört kişiden biri Covid-19 ya da pandemi hakkında basında çıkan haberlere inanmıyor.
Türkiye’de yaşayan birinin gözüyle bu, kişiyi çok da şaşkına çeviren bir durum değil çünkü Türkiye’de de hatırı sayılır bir kesim komplo teorilerine inanır. ABD’de ise bu teorilerin gerçekliğine inananlar özellikle bu son yılda korona virüsünün yayıldığı kadar hızlı oranda hem sosyal medyada hem de sokakta arttı. Ve son olarak da Kasım 2020 başkanlık seçimlerinde doruğa ulaştı. Hükümeti kertenkelelerin yönettiğinden tutun da, uzaylı kaçırmaları ve Nevada 51 askeri üssünde dönen hesaplara kadar her konuda komplo teorisi bulmak mümkün. Bu yazımda komplo teorilerine insanların neden itibar ettiğini irdeleyip, bu eğilimi özellikle Amerika’da çok konuşulan Covid-19’un şaka/sahte olması, Qanon, “sahte” haberler (fake news) ve şimdi de “sahte” seçimler olmak üzere üç komplo teorisini ele alarak Trumpizm çerçevesinde değerlendireceğim.
PEKİ NEDİR BU KOMPLO TEORİLERİ?
Komplo teorileri insanların kendilerini ekonomik, siyasi ve sosyal bağlamda güçsüz hissettikleri ve bu alanları istedikleri gibi kontrol edemedikleri durumlarda çaresizce adeta savunma mekanizması olarak ürettikleri kanıtlanabilir olmayan varsayımlara inanarak kendilerini bir nebze rahatlatma, güçlü kılma tutumudur. Olayların bireylerin kontrolünün dışında gerçekleştiği algısından kaynaklanan bu tür inançlar pek tabii ki ABD’de ne Trump’ın başkan olmasıyla başladı, ne de bir gecede oluştu. Önceden de vardı. Fakat Trump’ın iktidara gelme nedenlerinde bile aranması gereken oldukça güçlü bir eğilimdi. Bu tutumun arkasında bilime, basına ve hükümete artan oranda bir güvensizlik yatıyor. Duke Üniversitesi öğretim üyesi Elise Wang, komplo teorilerinin “insanların güçlü olayların karşısında eşit derecede güçlü aktörler vardır,” anlayışında yattığını söylüyor. İnsanların yaşadığı belirsizlik ve kaygı durumları komplo teorilerine inanma oranını eşit derecede artırıyor.
Bundan dört yıl önce Donald Trump iktidara geldiğinde ABD’de birçok kesim seçim sonuçlarına inanmakta güçlük çekmişti. 2016 seçimi öncesinde yapılan anketlerin hemen hemen tamamı Hillary Clinton’ın kazanacağını öngörüyordu. Gerçi Hillary Clinton o yıl popüler oyların çoğunluğunu aldı, fakat Amerika’da Başkan, Amerikan Anayasası'na göre pek de demokratik olmadığı iddia edilen “seçmenler kurulu” [electoral college] tarafından seçildiğinden Cumhuriyetçi Parti lideri Donald Trump galip geldi. Gerek Demokratik Parti çizgisindeki kurumlar gerekse Cumhuriyetçi medya bu sonuçları kendine göre yorumladı. Fakat kim ne derse desin, bu şaşkınlığın nedenleri ABD’deki demokrat/sol tandanslı seçmenin ülkeyi iyi okuyamaması ve halkın nabzını iyi tutamamasından tutun da, seçmen psikolojisini göz ardı etmesine dek uzanıyor. Anlaşılan o ki, Dr. Kumru Toktamış’ın deyimiyle “fuzuli bilgimsi veri” üretenlerin analizlerinde göz ardı ettiği gerçeklerden biri de halkın komplo teorilerine itibar etmesiydi.
COVID-19 ASLINDA TRUMP’I SİYASETTEN SİLME PROJESİ
Birçok Trump seçmeni Covid-19’un müesses nizamın (yerleşik düzen) Trump’ı siyasetten silme projesi olduğuna inanıyor. Ellerinde hiçbir kanıt olmadan buna körü körüne inanan bu kişilere göre iktidarın kilit pozisyonlarını elinde tutanlar pandemiyi abartarak insanları korkutup, Trump’ı başarısız göstermek istiyor. Harvard Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre halkın yüzde 30’u bu düşünceye itibar ediyor. Kimileri bununla beraber maske takmayı da müesses nizamın ve hükümetlerin insanları kontrol etme amaçlı yaptıklarına inanıyor. Dolayısıyla bu durum Amerika’da pandeminin gerektiği gibi yönetilememesine sebep oluyor. Biliminsanı epidemiyolog Anthony Fauci medyada insanları maske takmaya teşvik ettiğinden dolayı son aylarda birçok ölüm tehdidi almıştı.
QANON
Trump’ın attığı tweetlerde son dönemde en çok göze çarpan Qanon ve Obamagate etrafında dönüyor. Qanon bunlardan en çok itibar edilen aşırı sağcı bir haberleşme grubu. Trump gitse de Trumpizmi besleyen ve hiçbir bilimsel dayanağı olmadan uydurma şeylere inanan bu komplo teorisyenleri gidecek gibi gözükmüyor. Qanonculara göre, şeytana tapan ve pedofillerden oluşan bir grup elit, küresel çocuk ticaretini yürütüyor. Qanoncular Trump’ın bu şeytani çeteyle tek başına kahramanca mücadele ettiğini savunuyor. Birkaç ay önce Twitter binlerce Qanon hesabını ve bu sahte enformasyon yayıcılarını kapattı. Kimilerine göre büyük teknoloji medyasının (big tech) bunu yapması ifade özgürlüğü için tehlike arz ediyor. Bu kişilere göre zaten Twitter da müesses nizamın bir parçası olarak görülüyor.
SAHTE HABER; SAHTE SEÇİM
Trump iktidara geldiği andan itibaren kendisini pohpohlamayan ya da kendisiyle hemfikir olmayan medya kurumlarının topunu “fake news” (sahte haberler) ilan etti. Trump ve kitlesine göre sahte haberciler okuyucularını aldatmaya yönelik beyinleri yıkıyor ve yine bu kitleye göre bu haber kanallarının başını CNN ve MSNBC çekiyor. Bunun en ilginç örneği geleneksel olarak sağ kanadı temsil eden ve en başından beri Trump’ı savunan Rupert Murdoch’un TV kanalı Fox News. Fox News’un geçen ay Demokrat Parti adayı Joe Biden’ın kazandığını yayınlamaya başlamasıyla çoğunluk Trump seçmeni bir anda Fox News’u sahte ve müesses nizam yanlısı ilan edip “Newsmax” e abone olmaya başladı. Bu kişilere göre seçimlerin de Trump’ın kazanmadığı bölgelerde meşruiyeti yok. Bu kitle kendisine yapılan en ufak eleştiriyi dahi kabullenemiyor.
İşte Trumpizm, bu komplo sevicilik ile besleniyor. Trumpizm kendisine muhalif olma potansiyeli taşıyan her ögeyi karalıyor, sahte ilan ediyor. Bu inançların gösterdiği şu ki 1930’larda Nazileri Almanya’da işbaşına getiren ve basit açıklamalarla rahatlamak isteyen kafa yapısı Amerika’da şu anda iş başında.
*Dr., Araştırmacı, New York Institute for the Humanities and Social Studies; Yardımcı Doçent, Massasoit Community College, Massachusetts