Rabia Ünsaldı Köle: Çocuğun örselenmeden büyümesini sağlarsanız mutlu genç yetişir
Rabia Ünsaldı Köle'nin 'Çocuğunun Psikoloğu Olmak' kitabı Bilgi Yayınevi tarafından yayımlandı. Rabia Ünsaldı Köle ile kitabını konuştuk.
DUVAR - Orta Doğu Teknik Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nü 2000 yılında bitirdikten sonra, uzmanlığını Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Anabilim Dalı Gelişim Psikolojisi’nde tamamlayan Rabia Ünsaldı Köle, uzmanlık eğitimi sırasında özel kurumlarda aile danışmanı, çocuk ve ergen psikoloğu olarak görev yapar. Çeşitli kurumlarda, özel ve devlet okullarında aileler, çocuklar ve gençlerle ilgili eğitim programları ile seminer ve konferanslarda yer alan Köle, yaklaşık 11 yıl Madalyon Psikiyatri Merkezi'nde çocuk ve ergen bölümünde çalışır. Bu süreçte, danışmanlık, klinik değerlendirme, çocuklar, gençler ve aileleri ile görüşmelerde psikolog yaklaşımı konularında genç psikolog arkadaşlara yönelik uygulamalı eğitim programı düzenlemelerine katılan Köle, iki yıldır bireysel olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Rabia Ünsaldı Köle ile bir araya geldik ve Bilgi Yayınevi’nden çıkan, kaleme aldığı 'Çocuğunun Psikoloğu Olmak' kitabını konuştuk.
İlk olarak şuradan başlayalım. Bir ebeveynin çocuğu için kaygılanmasının temel sebebi nedir? Dış dünyanın tekinsizliği mi, gelecek belirsizliği mi? Siz nasıl yorumluyorsunuz bu durumu?
Bir ebeveynin çocuğu için kaygılanmasının temel sebebi, onu koruma duygusuyla ilgilidir. Eğer bir çocuğunuz var ise sizin için dünyanın anlamı biraz değişir. Varlığınızı sürdürmenize anlam katan ve bu dünyaya sizden bir “iz” olan çocuğunuzu koruma dürtüsüyle endişelenmeniz, bazı tedirginlikler yaşamanız çok normaldir. Bir başka ifadeyle, hem ebeveynlerinin izlerini taşıyan hem de bir o kadar farklı olan çocuklar, ebeveynlerinin en güzel ve en masum olan yanlarıdır. Bu yüzden çok kıymetlidirler. Bu yüzden anne ve babalar, kendi yaşadıkları olumsuz yaşantılar onların da başına gelmesin diye çocuklarının üzerine titrerler ya da kendilerinin sahip olamadığı manevi ve maddi imkânları çocuklarına sunmak için çabalarlar. Bu nedenle, edinilen deneyimler çerçevesinde bazen dış dünyanın tekinsizliği, bazen geleceğin belirsizliği ve bazen de o an yaşanılan olumsuzluklar ebeveynlerin çocuklarıyla ilgili kaygılarının belirleyicisi olabilir ve bu gayet doğaldır, diye düşünüyorum.
Bu uzmanlık alanına has kitaplar, genelde akademik bir dille kaleme alınıyor. Sizin kitabınızda dil, daha sade ve anlaşılır... Bu hususta belirleyici etken neydi?
Kitabın dilinin olabildiğince sade olması için çok uğraştım gerçekten de ve bu soru beni çok mutlu etti; çünkü amaçlandığı gibi sade olmuş demek ki. Ne kadar çok kişiye, ne ifade etmek istediğimi anlatabilirsem o kadar çok anne, baba ve en önemlisi çocuk faydalanacak demekti. Bu niçin önemli biliyor musunuz? Ne kadar çok çocuğun örselenmeden büyümesini sağlayabilirseniz o kadar sağlıklı ve mutlu genç ve daha sonra da yetişkin yani sağlıklı anne ve babalar yetişecek demektir. Bu yüzden herkesin diline ve düşüncesine hitap edebilmek çok önemliydi benim için.
Günümüz dünyasında çocuklarda görülen en önemli sorunlardan biri bilgisayar ve sosyal medya bağımlılığı… Siz bir uzman olarak ilk etapta bu sorunla ilgili ne öneriyorsunuz?
Bilgisayar ve medya bağımlılığı… Pandemi süreci maalesef birçok teknolojik aracın kullanımının bağımlılık gibi etki yapmasını hızlandırdı. Pandemi öncesinde, zaman sınırı konulmaya çalışılan; dikkati bozuyor, duygu durumunu etkiliyor diyerek kontrollü kullanımı desteklediğimiz bu araçları, ne yazık ki eğitim amacıyla saatlerce çocukların önüne koymak zorunda kalıyoruz. Yine mecburen çocukları evlerde tutmak zorunda kaldık. Böylece, bilgisayar ve cep telefonu birçok çocuk için iyice vazgeçilmez oldu. Diğer bir yandan da, bu çağın dijital bir çağ olduğunu ve çocuklarımızın bilgisayar çağı çocuğu olduğunu da unutmamalıyız. Yani onlar için bilgisayar ve cep telefonları bir uzuv gibi adeta. Bu nedenle, bu araçlarla ilgili ilk önerim öncelikle, bu araçların çocukların dünyasındaki gerçekliğini kabul etmek olacak. Çocukların bu araçlarda nasıl zaman geçirdiğini ebeveynlerinin biliyor olmalarını yani onlara “takılmalarını” öneririm. Bu araçları hayatın doğal bir parçası olarak sıradanlaştırıp, önceliklere göre kullandığımız herhangi bir araca dönüştürmek gerekiyor. Bu nedenle, ebeveynlerin bilgisayar vb. araçları ödül ve ceza olarak kullanmamalarının ısrarla altını çiziyorum. Çünkü bu şekilde yaklaştığımızda, çocukların gözünde bu araçların kıymetini arttırarak, onları her an ulaşmaları gereken muhteşem objeler konumuna dönüştürmüş oluyoruz. Bunun yanı sıra, son olarak çocuk ya da gencin sorun çıkarmadan odasında kalmasını sağladığı için onların bu araçlarla geçirdikleri zamanlara bazen ses çıkarmayıp göz yummalarımızı bazen de sert eleştiriler yapıp onlarla kavga etmelerimizi sonlandırmamız gerekiyor.
Ayrıca, bilgisayar ve cep telefonuna aşırı düşkünlük ile sosyal medya bağımlılığını ayırmak gerektiğini ve sosyal medya bağımlılığının çok daha ciddi psikolojik sorunlar barındırdığını gözlemliyorum. Bu çerçevede, ailelerin çocuklarına zaman ayırmalarını öneriyorum. Bu pandemi sürecinde olduğu gibi (pandemi sonlandığında da) onlarla birlikte evde zaman geçirmelerini, paylaşılabilecek birçok şeyin olduğunu ve ailece birlikte olmanın tadını çocuklarına hissettirmelerini öneririm. Duygusal açıdan ebeveyn yoksunluğu yaşamayan, değerlilik duygusunu almış olan ve karşılıksız sevildiğini hisseden çocukların sosyal medya ile değer bulmaya çalışmasına gerek kalmayabilir diye düşünüyorum.
Kitapta tema olarak belirlediğiniz meseleleri pek çok kere örneklendiriyorsunuz. Mesleğinizin varoluşu dinlemekken, bu kez siz anlatıcısınız. Nasıl bir his anlatmak? Bir “hikâye” anlatmayı, nasıl yorumluyorsunuz?
Evet, vurgulamak istediğim konuları farklı şekillerde ve örneklerle birkaç defa anlatmaya çalıştım. Bunca zamandır yaptığım görüşmelerde, anne ve babaların birçoğunun çocuklarını ruhsal açıdan daha sağlıklı büyütebilmek amacıyla, pek çok kitap okuduğunu, pedagog, gelişim uzmanı ya da psikoloğa danıştığını duydum. Öğrendiklerini uygulamaya çalıştıklarını, ancak zaman zaman başarılı olamadıklarını anlatmalarını dinledim. Paylaşılan/aktarılan bilgiler doğru olmakla beraber her zaman doğru anlaşılamayabilir; sizin çocuğunuza uygun olmayabilir ya da gözden kaçırdığınız küçücük bir uygulama hatası nedeniyle daha büyük sorunlar yaşanabilir. Bu doğrultuda, çocukların bakış açılarını, yaşanılan olaylar ile ebeveynlerinin onlara yaklaşımlarını nasıl algıladıklarını ve ne hissettiklerini açıkça ortaya koyabilmek için olabildiğince farklı örneklerle anlatmaya çalıştım.
Belirttiğiniz gibi, iyi bir dinleyici olmayı gerektiren bir meslek bu; ancak, iyi dinlemek kadar iyi anlatabilmeniz de gerekiyor. Bir başka ifadeyle, anne ve babalara çocuklarını nasıl anlayacaklarını, nasıl yaklaşırlarsa doğru mesajları iletebileceklerini anlatmanız gerekiyor. Bu doğrultuda, kitabı yazarken karşımda anne ve babalar var ve ben onlarla konuşuyorum gibi yazmaya gayret ettim. Bu nedenle de, çoğu zaman sanki görüşmede gibi hissettim kendimi. Bununla birlikte, kitapta örneklenen hikâyeler aslında görüşmelerde danışanlarınızla birebir paylaşmış olduğunuz yaşantılar olduğu için, buradaki anlatımlar hikâye anlatmak gibi değildi benim için. Bazen en özelini, en önemli sırrını sizinle paylaşan küçük bir çift gözün duygusunu, bir çocuğun gözyaşlarını ya da bir gencin sessiz çığlıklarını bazen de bir anne ya da babanın çaresizliğini yani size aktarılan duyguları, nedenlerini ve nasıl yardım edilebileceğini doğru aktarabilmeye çalışmak zordu. Diğer yandan ise, onların mücadelelerini ve zaferlerini, bunlara tanık olmayı aktarmak ve bu yaşantıların başkalarına da yardımcı olması amacını taşıyarak anlatmaksa çok güzeldi. Bu anlatımların her biri izin alınarak yapıldı; böylece hangi örnekte kimin anlatıldığını o durumu yaşayan danışan da kitapta okuyabildi. Aldığım geri dönütler de gösterdi ki, hikâyelerimizi onları paylaştığımız bir kişinin/psikoloğun gözünden okumak da bir ödül gibi algılanabiliyor, iyi hissettiriyor ve bir kabul sağlıyorum sanırım.
Ebeveynler çocukları için psikoloğa gitmekten genelde ürkerler. Bunun sebebi ne sizce? Kendi yetersizliklerinin meydana çıkacak olması mı?
Psikoloğa gitmek gerçekten de zor iştir, cesaret ister. Tüm gelişiminden sorumlu olduğunuz, çoğunlukla sizin yaklaşımlarınızla şekillenen çocuğunuzla yaşadığınız problemler için psikoloğa gelirken tedirgin olunması çok da anlaşılabilir aslında. Anne babaların çocukları için psikoloğa gelmeleri, kendi ebeveynlikleriyle yani çocuklarıyla olan anne-çocuk ve baba-çocuk ilişkileriyle yüzleşmeleri anlamına gelir. Aynı zamanda, onların kendi ebeveynleriyle olan ilişkilerini de gün yüzüne çıkarabilecek bir ortamdır. Ayrıca, aile ortamında eşler arasındaki sorunların da daha açık bir biçimde görülebildiği bir süreç başlamış olur. O nedenle, psikolojik destek almak amacıyla çocuklarını getiren anne ve babaları ve kendisi gelmek isteyen gençleri takdir etmek gerekiyor.
Covid-19 süreciyle birlikte okulların kapanması ve akabinde çocukların sokağa çıkma yasağı çocukların ruh halinde nasıl bir etki bırakıyor sizce? Bu duruma dair neler yapılabilir?
Covid-19 süreci, hem okula gidemiyor olmaları hem de dışarı çıkamamaları açılarından çocuklar için çok farklı bir yaşantı oluyor. Açık havaya, hareket etmeye, arkadaşları ile birlikte olmaya, sanat-spor ile ilgilenmeye ve örgün eğitim ve öğretime en çok ihtiyaç duydukları çocukluk ve ergenlik dönemlerini gelişimlerinin aksi yönde geçiriyorlar. Bu dönemden her birimiz gibi çocuklar da oldukça değişerek çıkacaklar. Pandeminin ilk şokunu atlattıktan sonraki ilk birkaç ay birçok çocuk ve genç için aslında dinlendirici, sağlıklı ve verimli geçti. Online eğitime geçilmiş olduğu için çocuklar sabahları çok erken kalkmak zorunda olmadılar, böylece sabah koşuşturmaktan (ki acele etmek çocukların en hoşlanmadığı şeydir) kurtuldular. Anne ve babalar evde kaldığı ve yeterli zamanları olduğu çocuklar ve ebeveynler birlikte keyifli zaman geçirmeye başladılar. Dolayısıyla, pandeminin korkutucu ve kısıtlayıcı etkilerinin yanı sıra pandeminin belirli bir bölümü birçok çocuk için keyifli geçebildi. Tabii ki ergenler ya da gençler evde kapalı kalmaktan ve her an aileleriyle olmaktan memnun değillerdi, ancak yine de büyük sorunlar ortaya çıkmamıştı.
Şimdi ise durum değişti. Maalesef hala devam eden ve edecek olan bu sınırlamalar onları çok zorlamaya başladı. Bir süredir artık günlük yaşamlarının kalitesi bozulmaya yani pandemiyle yaşamayı düzenlemekte zorlanmaya başladılar. Bunun anlamı da psikolojik sorunların baş göstermesi demek oldu. Çocuklar ve gençler online dersleri takip etmemek, ödev yapmamak, sabahları belirli bir saatte kalkmamak, uzun süre yatakta vakit geçirmek, giysilerini değiştirmemek, öz bakım ve günlük yapmaları gereken görev ya da işlerde üşenmek ve ertelemek, bilgisayar ve cep telefonunu aşırı kullanmak, aşırı yemek yemek gibi ciddi ve çoklu davranış değişiklikleri yaşamaya başladırlar. Bunlara bağlı olarak sıkılma, akademik ve yaşamın diğer alanlarına ilişkin motivasyon kaybı, anlamsızlık, planlayıp yapamadıkları (arkadaşlarla sinemaya gitme, mezuniyet vb.) bir çok şey için kızgınlık ve öfke; gelecek için endişelenme, arkadaşlarından uzun zamandır uzak olmanın getirdiği yalnızlık duygusu, bilgisayar vb. araçlarla geçirilen uzun zaman sonrası görme sorunları, kas-eklem ağrıları, algılama ve dikkat becerilerinde bozulmalar en sık karşılaştıkları sorunlar olmaya başladı. Ayrıca, çocukların bazılarında ise, Covid-19 olma ve yakınlarını kaybetme gibi haklı endişelerinin boyutları da artmaya başladı. Bu sıkıntılarla baş edebilmeleri için, izin verilen sürelerde açık havada kısa yürüyüşler yapılması, arkadaşları ile mesaj ya da telefon aracılığıyla düzenli haberleşme sağlamaları, evde yeni rutinler /görevler ve boş zaman etkinliklerinin oluşturulması, akşam yatma ve sabah kalkma saatlerinin mümkün olduğunca düzenli olması, online ders aralarında ve sonrasında bilgisayar ve cep telefonundan mümkün olduğunca uzak kalmaları ilk sırada önerebileceklerim olur.
Hazırladığınız yeni bir çalışma var mı?
Hazırlıyor olduğum yeni bir çalışma var. 'Çocuğunun Psikoloğu Olmak' kitabında belirli konular çerçevesinde çocukların algısını, bu konular söz konusu olursa çocuklarına nasıl yardımcı olabileceklerini anne ve babalara anlatmaya çalışmıştım. Şimdi ise günlük yaşamları içerisinde karşılaşılabilecek yaşantılarda, çocukların ebeveynlerinden neler beklediklerini ve nasıl yaklaşmalarının daha sağlıklı olabileceğini anne ve babalara anlatmayı hedeflediğim bir çalışma. Bununla birlikte hangi tür ebeveyn tutumlarının çocuklarda travmatik yaşantılar oluşturduğunu, hangilerinin oluşturmadığını ortaya koymaya çalışarak; anne ve babaların, çoğunlukla farkında olmadan çocuklarına verdikleri zararları görmelerini, mümkün olduğunca telafi etmelerini ve engellemelerini desteklemek üzerine olacak.