YAZARLAR

Rafa Silva’ya sahip olmanın dayanılmaz hafifliği

Siyah-beyazlıların yakın döneminde çok iyi katkı aldığı iki 10 numarası olmuştu: Jose Sosa ve Anderson Talisca. Biri yaratıcılığı, diğeri skorerliğiyle öne çıkan iki oyuncunun ardından Rafa Silva ise bu ikisinin karışımı gibi. Hem yaratıcı hem skorer. Üstelik bu iki oyuncuya göre çok daha hareketli. Dar alanda o kadar çabuk ki, topa ilk dokunuşundan sonra onu tutabilmek çoğu zaman imkânsız bir göreve dönüşüyor. 

Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim: Daha ligin ilk haftasında böyle bir sahada futbol oynamanın bir bedeli olmalı. Birileri hesap sormalı ve o bedeli sorumlularına ödetmeli. Aksi takdirde federasyon değişir, Süper Lig’in logosu, kupası değişir, ama aslında her şey aynı kalır. 

Artık saha kenarında Jose Mourinho’yu görüyorsak, ligin şampiyonluk adayları bir oyuncunun bonservisi için 20 milyon euro’lara kadar çıkabiliyorsa, bir zahmet maçlar da futbol sahalarında oynansın, patates tarlalarında değil. Bu şartlarda Süper Lig maçlarını ne seyretmenin ne de yorumlamanın bir anlamı kalıyor. Böyle bir zeminde çok sayıda hatalı pas yapan bir futbolcuyu ya da takımına pozitif bir oyun oynatamayan bir teknik direktörü nasıl eleştirebilirsiniz ki? Bu hakkaniyetli olur mu?

THOMAS REİS’IN ÖNDE BASKISI

Maça dönecek olursak, Beşiktaş’ın sezonun ilk iki resmî maçında iki farklı topsuz oyun örneği sunduğunu söyleyebiliriz. İlkinde Galatasaray’a karşı önde baskıya dayalı bir planla farka koşmuştu siyah-beyazlılar. Dün akşam ise Samsunspor’a karşı daha ziyade oyunu geride kabul ederek kazandı. Şimdi bir de takımın toplu oyunda neler yaptığını görmek gerek. Haftaya içerde oynanacak Antalyaspor maçı bunun için ideal duruyor.

Yine de dün akşamın ilk yarım saatinde de bu anlamda bir şeyler gördük. Her ne kadar gördüklerimiz Beşiktaş açısından çok iç açıcı olmasa da. Galatasaray maçı Ciro Immobile’nin 21. saniyedeki golüyle 1-0 başlamasaydı, oyunun gidişatı nasıl ilerlerdi bilemeyiz. Ancak dün akşam Rafa Silva’nın golüne dek topun daha çok Beşiktaş’ta kaldığına ve Samsunspor’un bu süre boyunca siyah-beyazlıları çok rahat bir şekilde etkisizleştirdiğine tanıklık ettik.

Sezona olağanüstü bir galibiyetle başlayan bir büyük takıma karşı önde basmayı tercih eden Samsunspor’un yeni teknik direktörü Thomas Reis’ı tebrik etmek gerek. Beşiktaş’ın iki stoperi Gabriel Paulista ve Omar Colley’in ayak kalitesinin çok iyi olmamasını fırsat bilen Reis, iki stoperin oyun kurmasına izin verip onun yerine siyah-beyazlıların en önemli oyun kurucusu Al-Musrati’ye basmayı tercih etti. Bu görevi de Olivier Ntcham’a verdi. Musrati’ye çok etkili bire bir baskı yapan ve rakibinin oyun kurmasına neredeyse hiç izin vermeyen Kamerunlu orta saha oyuncusu ise üstlendiği bu görevi kusursuza yakın uyguladı.

RAFA SİLVA’NIN İLK DOKUNUŞU

Kazandıkları topların ardından çok net olmasa da pozisyonlar da bulan Samsunspor, buna karşın kale önünde soğukkanlı kalamadığı için oyun üstünlüğünü skora yansıtamadı. İki takımın hücumcuları arasındaki kalite farkı ise 31. dakikada çıktı. Semih Kılıçsoy’un zayıf ayağıyla verdiği olağanüstü pasına hareketlenen Rafa Silva, aldığı pasla aynı güzellikteki ilk kontrolü, top sürüşü ve son vuruşuyla Beşiktaş’ı öne geçirdi. 

Beşiktaş’ın yakın döneminde çok iyi katkı aldığı iki 10 numarası olmuştu: Jose Sosa ve Anderson Talisca. Biri yaratıcılığı, diğeri skorerliğiyle öne çıkan iki oyuncunun ardından Rafa Silva ise bu ikisinin karışımı gibi. Hem yaratıcı hem skorer. Üstelik bu iki oyuncuya göre çok daha hareketli. Dar alanda o kadar çabuk ki, topa ilk dokunuşundan sonra onu tutabilmek çoğu zaman imkânsız bir göreve dönüşüyor. Süper Lig’deki savunma kalitesini ve takımların birbirinde verdiği alanları da düşünürsek, Rafa bu sezon bittiğinde sıra dışı istatistiklerle karşımıza çıkabilir.

VAN BRONCKHORST’UN HAMLELERİ

Portekizli yıldızın golünden beş dakika sonra bu defa iyi çalışılmış bir duran top setinin sonucunda Paulista’nın kafa golüyle farkı bir anda ikiye çıkaran Beşiktaş, bu golün ardından ise bambaşka bir oyuna geçti. Topun daha çok Beşiktaş’ta kaldığı ve Samsunspor’un etkili ön alan presiyle siyah-beyazlıları zorladığı ilk otuz dakika, yerini ev sahibinin daha çok topla oynadığı, Beşiktaş’ın ise takım hâlinde topun arkasına geçtiği ve Giovanni van Bronckhorst’un giderek daha reaktif bir oyun planına döndüğü bir senaryoya bıraktı.

71’de tıpkı Galatasaray maçında olduğu gibi Semih’in yerine Jean Onana’yı oyuna alan ve orta alanı üçleyen Hollandalı teknik direktör, 78’deyse bu kez Rafa Silva’nın yerine yeni transfer Emirhan Topçu’yu oyuna alarak beşli savunmaya geçti. Kenarda topun daha çok Beşiktaş’ta kalmasını sağlayabilecek Ernest Muçi ve Salih Uçan gibi seçeneklere sahipti. Ama onları düşünmeyip tamamen karşılama oyununa yönelik hamleler yaptı. Nitekim maçı bitiren 11’de üç stoper, iki sağ bek, iki defansif orta saha, bir sol bek ve Gedson Fernandes vardı. Başka bir deyişle, Beşiktaş’ın kâğıt üzerindeki tek hücumcusu Jackson Muleka’ydı. 

Maç sonunda takımın daha stabil bir görüntüye kavuşması için bu değişiklikleri yaptığını söyleyen Van Bronckhorst’u ise anlayışla karşılamak lâzım. Muhtemelen tüm teknik direktörlük kariyeri boyunca sahaya sürdüğü en negatif kadrolardan biri dün akşam maçı bitiren Beşiktaş 11’iydi. Ama korkunç bir sezonun ardından yeniden maç kazanma alışkanlığı kazanabilmek için takımın şu anda ihtiyacı olan şey belki de bu tutucu tavırdır.

Samsunspor maçı, Beşiktaş adına iki şeyin altını kalın çizgilerle çizdi: Birincisi; siyah-beyazlıların Rafa Silva ve Ciro Immobile ile takviye edilen hücum kalitesinin, iyi oynamadığı maçları dahi bir anda kazanmalarını sağlayacak kadar üst düzeyde olduğu. İkincisi ise Beşiktaş’ın bu geri dörtlüsüyle nitelikli bir pres yediğinde oyun kurmakta ne kadar zorlandığı. 

Başka bir deyişle şu da söylenebilir; Beşiktaş’ın acilen geri hattıyla ileri hattı arasındaki kalite farkını kapatması gerekiyor. Aksi takdirde Samsunspor başaramasa da aradaki boşluktan sızacak pek çok rakip olabilir.


Onur Özgen Kimdir?

1989, İzmir doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okudu. Gazetecilik hayatına 2008 yılında aylık sosyalist bir dergi olan RED Dergisi'nde başladı. Ardından sırasıyla Campaign Türkiye, FourFourTwo Türkiye, GOAL Türkiye ve Mackolik'te içerik editörlüğü ve yazarlık yaptı. Bir dönem BJK TV'de Avrupa futbolu üzerine yorumlarda bulundu. Son olarak ise GOAL Türkiye'de yazı işleri müdürlüğü görevini üstlendi. Şu anda Gazete Duvar ve Socrates Dergi'de futbol yazarlığı yapıyor ve Parodi Yayınları'nda yine futbol üzerine çocuklara yönelik kurgusal biyografi kitapları kaleme alıyor. Ayvalık'ta yaşıyor.