RafDuvaR: Yeni çıkan kitaplar
Gazete Duvar yayın dünyasının nabzını tutmaya devam ediyor. Son günlerde yayımlanan, birbirinden farklı alanlarda dikkat çeken ve okurla buluşan kitapları derledik...
Kimi zaman kayıp ruhların kendilerini bulabilmeleri için, önce birbirlerini bulmaları gerekir.
Terk edilmenin acısıyla baş etmekte zorlanan Hasan, eskiciden ucuz ama gösterişli bir masa satın alır. Bunalımlı bir gecede, masanın tablasından bir çift kadın elinin çıktığını görür. Dirseklerine kadar dışarı çıkan eller, bir ahtapotun kollarının suyun üzerinde dans etmesine benzeyen hareketler yapar. Aynı olay sonraki geceler tekrarlanınca, Hasan ellere dokunmaya cesaret eder. Bu dokunuştan öylesine etkilenir ki, masadaki kadının sırrını çözmek onun için bir tutkuya dönüşür.
Aynı anda genç bir kadın ölüler diyarında, neden kayıp bir ruha dönüştüğünü anlamaya ve hayattayken işlediği suçu hatırlamaya çalışır. Geçmişi düzeltmek için yaşayanların dünyasına dönmenin yolunu bulmalıdır. Cüce bir tepegözle başlayan arayışında, Şahmeran’dan Zümrüd-ü Anka’ya, Dede Korkut’tan, Gulyabani’ye, hayal gücünün tüm renkleriyle bezeli bir diyarın sırlarını keşfe çıkar.
Barış Müstecaplıoğlu, bağlı olmakla bağımlı olmak arasındaki ince çizginin üzerinden geçerken, bizi bir kez daha fantastik edebiyatın zihin açıcı dünyasına davet ediyor.
Ahtapotun Rüyası, Barış Müstecaplıoğlu, 224 syf., Doğan Kitap, 2021.
Ay ışığı, zihinsel bir tutulmanın ritmidir. Zamanda dağılan belleğin, coğrafyanın uğultusu içinde parçalanan benliğin yolculuğu.
Ayın o tekinsiz parıltısı altında her şey müphem bir varoluş halinde. Yaklaştıkça şekil değiştiren, görünmez olan evrenin ortasında bütün sözcükler aya söyleniyor, bütün düşünceler ayın o buğulu halesine takılıyor. Köyleri, kasabaları, yaşantıları, hikâyeleri, gidilecek ve dönülecek yolları aynılaştıran o anlamsız beyazlıkta, bütün varoluş ayın yanılsamasına tutulmuş.
Ay Işığı, Akın Aksu, 136 syf., Doğan Kitap, 2021.
Victor Holland isimli yabancı, omzunda bir kurşun yarasıyla gecenin bir yarısı yoluna çıktığında Catherine Weaver’ın aklında sadece eski bir dostu ziyaret etmek ve hayatında yapmak istediği köklü değişiklikleri konuşmak vardı.
Bu korkutucu karşılaşmanın bir kırılma anı olduğunu, kendisini ölümcül bir virüsü on yıllarca süren uykusundan uyandırıp yaymak üzere olan bir çeteye karşı savaşan bir avuç bilim insanının arasında bulacağını bilemezdi.
Ve dünyayı virüs tehdidinden kurtarmak için bu çekici yabancıyla birlikte hareket etmesi gerektiğini...
Tess Gerritsen, avcı ile avın sürekli yer değiştirdiği bu amansız kovalamacada okuru da zamana karşı verilen yarışın içine çekiyor.
Proje Ölümcül Virüs, Tess Gerritsen, Çevirmen: E. Özlem Gültekin, 264 syf., Doğan Kitap, 2021.
Paris 14. bölge, Rémy-Dumoncel Sokağı. Üçüncü Bahar adında bembeyaz bir huzurevi. Avlunun ortasında yalnız bir ağaç. Anılara dönük karanlık yüzü ve delici bakışlarıyla huzurevinin bir sakini: Samuel Beckett. İki dilin iç içe geçtiği hatıralar, savaşın ve şahit olunmuş ölümlerle dolu bir bellek, akrabalar, dostlar, edebi portreler, fotoğraf kareleri, unutulmayan dizeler, bir film, oyunlar, yaşlı bir zihnin oyunları ve faydasız pişmanlıklar. İrlanda’dan Fransa’ya uzanan gelgitli bir ömür.
Maylis Besserie’ye 2020’de Goncourt İlk Roman Ödülü’nü kazandıran Üçüncü Bahar’da yazar, Beckett’i bir roman kahramanı olarak yeniden keşfediyor. Roman, büyük İrlandalıya, son yolculuğunda eşlik ederken, okuru da gittikçe büyüyen bir soruyla baş başa bırakıyor.
Dönüp baktığı geçmişine kaç bahar sığdırabilir insan?
Üçüncü Bahar, Maylis Besserie, Çevirmen: Hikmet Kazel, 164 syf., Everest Yayınları, 2021.