Gökhan Yılmaz üçüncü öykü kitabında akışkan, kıvrak, kırılmayan ama büküle büküle büyüyen ilişkilenmeleri dillendiriyor.
Birbirine bakan aileler, bıçak kesiğiyle tutturulmuş ölümler, zamanla geçmesi beklenen hayatlar, içeride bir kör kuyuya dönüşen günler, dışarıda kanatları akılda büyüyen bir gökyüzü, ekmek yutan ve ekmek kusan bir fırının ağzında hikâyeler…
“Günler geçtikçe başka ayrıntıları hatırladık. Yanımıza kolonya ile gönderirlerdi. Sokağa. Hem saçında hem cebinde. Koruyacağına inanırlardı belki, kim bilir. Kendini ayıltsın diye ihtimal. Aniden. Saçının önü burnuna doğru düşük. Bakışında yasa duran bir koyuluk. Sanılır ki bir karga.”
Hevesin Kaçış Yönü, Gökhan Yılmaz, 88 syf., Yapı Kredi Yayınları, 2021.
Bay Y. kiralık katil olarak aldığı son işi bitirmek zorunda… Zorunda, çünkü parasını peşin aldığı bu işi bitirmek onun için ahlaki bir zorunluluk, zira kendisi Kantçı ahlak sahibidir. Ne ki önünde aşması gereken tek bir sorun var: Bay Y.’nin sadece bir günlük ömrü kaldı…
Ya da iki.
Hastalık hastası kiralık katil Bay Y. neredeyse doğduğu günden beri, her akşam, ertesi günü göremeyeceğinden emin olarak yatağına girer. Zira o kadar çok hastalığa yakalanmıştır ki… Ayrıca kronik bahtsızlıktan da mustariptir. Her şeyini mesleğine adamış, yalnızlığını edebiyat ve felsefe dünyasının hayali, psikolojik veya büyük fiziki acılar çektikleri bilinen Poe, Proust, Voltaire, Tolstoy, Molière gibi meşhur hastalık hastalarının hayat hikâyeleriyle gidermeye çalışmıştır. Bu son işinde hedefini uzun süre takip eder, sıra son darbeye gelir. Ama her seferinde kronik makus talihi ya da nadir semptomlar araya girer. Bay Y. her başarısız girişimden sonra yeni yöntemlere başvuracak, bu arada hayatlarını okuduğu meşhur hastalık hastalarıyla şaşırtıcı ortak yönlerini ifşa edecektir…
Hastalık Hastası Kiralık Katil, Juan Jacinto Muñoz Rengel, Çevirmen: Selay Sarı, Yapı Kredi Yayınları, 2021.
İnci’nin hayatında yeni bir dönem başlıyordu. Yeni bir semt, yeni bir sokak, yeni bir okul... Taşındıkları gün, her şeyden önce apartmanın karşısındaki köşk çekti İnci’nin dikkatini. Hüzünlü bakan pencereleriyle, hikâyesiz binalar arasında hemen gösteriyordu kendini. Okulla, piyano dersleriyle ve bu gizemli köşke dair düşlerle geçen haftalardan sonra, karlı bir kış gününde, İnci’nin babası yeni bir plakla geldi eve. Çalan müzik, bir mucizenin habercisi gibiydi, hem ismiyle hem de Ninni’siyle... O gece, bir ışık yandı köşkün pencelerinde. Davet gibiydi yepyeni bir öyküye...
İnci'nin Kitabı, Göknil Özkök, 48 syf., Can Çocuk Yayınları, 2021.
Bu kitap, 18. yüzyılın önde gelen Osmanlı simalarından Hacı Beşir Ağa’nın Habeşistan’da başlayan, Osmanlı Kahire’si ve Hicaz’ından geçerek İmparatorluğun başkentine kadar uzanan, yaklaşık doksan yıllık hayat hikâyesini konu ediniyor. Hadım edilmiş siyahi bir köle olan Beşir Ağa, sarayın ve siyasetin en üst mertebelerine erişmiş; üç sultanın hareminde, birçok şehzadenin eğitiminde görev almıştır. Dârüssaâde ağalığı makamında 29 yıl boyunca kalan Beşir Ağa, İmparatorluğun siyasi ve askeri meselelerinde rol almış, sadrazamların tayininde bile söz sahibi olmuştur. Bugün Eyüp Sultan Türbesi’nin yanında medfûn olan Beşir Ağa, gerek bânisi olduğu külliye, kütüphane ve hayır eserleriyle gerek ilim ehlini himaye etmesiyle, Osmanlı ilim ve kültür hayatında da önemli bir kişiliktir. Osmanlı tarihçisi Prof. Jane Hathaway’in Beşir Ağa: Osmanlı Hareminin Baş Hadım Ağası başlıklı eseri, ülkemizdeki araştırmaların ihmal ettiği, oryantalist yaklaşımların istismar ettiği bu hayatı birincil kaynakları kullanarak yeniden inşa ediyor ve daha kapsamlı biyografilerin temelini atıyor.
Beşir Ağa: Osmanlı Hareminin Baş Hadım Ağası, Jane Hathaway, Çevirmen: Ahmet Fethi Yıldırım, 152 syf., VakıfBank Kültür Yayınları, 2021.