RafDuvaR: Yeni çıkan kitaplar
Gazete Duvar yayın dünyasının nabzını tutmaya devam ediyor. Son günlerde yayımlanan, birbirinden farklı alanlarda dikkat çeken ve okurla buluşan kitapları derledik...
“Santral... bana karakolun... çabuk. Pensilvanya mı? Hayır, hanfendi... New York... Harlem... Dinleyin, hanfendi, tren garı değil. Polis. Lütfen, hanfendi... Alo... hey... buraya bi’ polis sürüsü gönderin... Frimbo’nun mekânı... falcının... evet. Batı 13, 130. sok... evet... biri ona bi’ şey yaptı! Evet... Tamam.”
1930’lu yıllar... Harlem...
Frimbo hiç beklenmedik bir anda ölü bulunur. Doktor John Archer ve Dedektif Dart, bu ani ölümü cinayete yorarak kollarını sıvarlar ve Frimbo’yla görüşmeye gelen herkesi sorgulamaya başlarlar. Tam katili yakaladıklarını düşünürken işler birden tepetaklak olur. Suç, suçlu; katil, maktul birbirine girer.
Rudolph Fisher yazarlığın yanı sıra doktorluk da yapmış biri; bu da romanın tıbbi ayrıntılarını ve gizemini daha oturaklı bir yere çekiyor kuşkusuz. Gerilim yavaş yavaş artarken, komedi de peşi sıra onu takip ediyor.
Dünyadaki ilk siyahi polisiye kitaplarını yazan Fisher, Türkçeye ilk kez çevriliyor.
Büyücünün Ölümü: Karanlık Harlem’de Gizemli Bir Hikâye soluksuz okunacak bir polisiye.
Büyücünün Ölümü - Karanlık Harlem'de Gizemli Bir Hikaye, Rudolph Fisher, Çevirmen: Kemal Tokgöz, 294 syf., Dedalus Yayınevi, 2021.
Zaman karşısında diri kalmanın yolu kendini yenilemekten, dünyaya açık gözlerle bakmaktan yani okumaktan geçiyor. Hiç şüphesiz sizin de bir okuma zamanınız vardır. Bazen ansızın hayat ağır gelmeye başlar, sanki başaramamış, sanki yenilmişsiniz gibi gelir...
Hayata küskün olmaya yaklaşmışsınızdır; aşağılara savrulduğunuz, ruhunuzun derinliklerinden size nüfuz eden bir hüzün dalgasına yakalanmışsınızdır. Böyle anlarda bir kitaba sarılırsınız; bilirsiniz ki okuyacağınız yazar kendinizi korunaklı, güvende hissetmenizi sağlayacaktır.
Çılgın Bir Devinimdir Yaşamak, Raşel Rakella Asal, 296 syf., Doğan Kitap, 2021.
Başkalarının Ülkesi Kitap Açıklaması
İkinci Dünya Savaşı sırasında Alsacelı bir genç kız, Fransa için savaşan bir Faslı askere âşık olur. Evlenip Meknes yakınlarındaki çiftliğe yerleştiklerinde doğanın, taşranın zorlu koşulları, yabancı ya da azınlık olmanın farklı biçimleri yanında Fas'ın siyasi çalkantılarıyla da yüzleşmeleri gerekecektir. Dünya savaşı ve sömürge savaşlarının şekillendirdiği dünyada bireysel mücadeleler öne çıkar; Fas topraklarına yerleşmiş sömürgeliler, yurdundan kaçmak zorunda kalmış bir Macar Yahudisi, ne Fransız ne Faslı olabilenler, Fransa'dan bağımsız olmak için isyan eden erkekler ve erkeklerden bağımsız olmak için çırpınan kadınlar…
Goncourt ödüllü Leïla Slimani'den, melezlik, yabancılık, yerlilik üzerine, Fransa'nın sömürgeci geçmişine de dokunan, kendi ailesinin kökenlerinden ilham alan sürükleyici bir aile hikâyesi.
“Nazikçe kapıyı örttü ve koridorda limtakalın meyvelerinin yenmediğini düşündü. Posası kuruydu ve tadı öyle acıydı ki insanın gözünden yaş geliyordu. İnsanların dünyasının da botanikteki gibi olduğunu düşündü. En sonunda bir tür diğerine üstün geliyordu ve bir gün portakal limona galip gelecekti ya da tam tersi olacak, ağaç sonunda yenebilir meyveler verecekti.”
Başkalarının Ülkesi, Leila Slimani, Çevirmen: Işıtan Tual Şekercigil, 312 syf., Kırmızı Kedi Yayınevi, 2021.
Değişen sadece insan değil. Korkular da değişiyor zamanla. Yakın ya da uzak herkes seziyor bu değişimi. Hepimiz koşarak uzaklaşmak istediğimiz şeylere dönüşüyoruz. Bir ev arıyoruz, bir eşik, yeni bir yurt, taze, sıcak bir el. Kaybetmenin bir tür yeniden bulma olduğunu öğreniyoruz yine de. El yordamıyla anlıyoruz gerçeği. Sürekli kendimizle karşılaşarak, arayarak ve deşerek.
Ömer İzgeç, Bozadam ile yepyeni ama ürkütücü bir dünyanın kapılarını açıyor bize. On iki yaşındaki Es’in hikâyesinde tanrı, inanç, kader, kabulleniş, umut ve aşk gibi konular üzerine düşünürken coğrafyamızda da tanık olduğumuz ayrımcılık, ikilik ve nefret tohumlarıyla yüzleşiyoruz. Roman, zaman ve mekân bilinmezliğiyle, anlattığı hikâyenin gizemli havasıyla okuru doğrudan içine alıyor.
“Unutulan geçmiş yerini tedirginliğe ve kaynağını hâkimiyet ülküsünden alan hiddete bırakmıştı. Var olmanın, farklılıkları yok etmekle mümkün olacağını düşünüyorlardı. Korkmuşlardı ve korku, ötekini yok etme dürtüsünü beraberinde getiriyordu.”
Bozadam, Ömer İzgeç, 192 syf., İthaki Yayınları, 2021.