RafDuvaR: Yeni çıkan kitaplar
Son günlerde yayımlanan, birbirinden farklı alanlarda dikkat çeken ve okurla buluşan kitapları derledik...
Emanet Dolabı Bebekleri
Ryu Murakami, Çevirmen: Hüseyin Can Erkin, 464 syf., İthaki Yayınları, 2024.
Tokyo’daki bir tren istasyonunda, bitişik emanet dolaplarına terk edilen iki çocuk: Haşi ve Kiku. Yokohama’daki bir yetimhaneden birlikte evlat edinilen çocuklar 16 yaşına bastıklarında koruyucu ailelerinin yanından ayrılırlar. İkisi de kendilerini Tokyo’da, Zehir Adası adındaki, uyuşturucu bağımlıları, hastalar ve suçlularla dolu terk edilmiş bölgede bulurlar. Haşi, D. adında garip bir yapımcıyla tanışarak bu metruk bölgenin rock yıldızlığı merdivenlerini birer birer çıkar. Kiku ise sırıkla atlamacı olur ve evini timsahı için bir bataklığa dönüştüren model kız arkadaşı Anemone’yle birlikte Tokyo’yu yok etmek için DATURA adlı bir maddeyi arar. Hayatları bir hız treni yolculuğu gibi geçen Haşi ve Kiku’nun akıllarından asla çıkaramadıkları iki kelime vardır: anne ve intikam.
Sert ve çarpıcı Emanet Dolabı Bebekleri, bir neslin kendini arayışına ayna tutan, gerçeküstü bir büyüme hikâyesi.
Zaman İçinde Bir Yer
Richard Matheson, Çevirmen: Yiğit Yavuz, 328 syf., İthaki Yayınları, 2024.
“TUTARLI OLMAYA, YOLUNU KAYBETMİŞ BİR GEZEGEN GİBİ SALINIP BOCALAMAMAYA GAYRET EDECEĞİM. ÇÜNKÜ EN SONUNDA, GÜNEŞİMİ BULDUM BEN.”
80’li yıllar… Richard Collier, beyin tümörü teşhisi konmuş, son günlerini Hotel del Coronado’da geçirmeye karar veren 36 yaşında bir senaryo yazarıdır. Richard 1890’larda aynı otelde sahne alan ünlü tiyatro oyuncusu Elise McKenna’nın fotoğrafını gördükten sonra kadını takıntı hâline getirir ve otelde kalırken gizemli bir adamla kısa bir ilişki yaşadığını öğrenir. Zamanda geriye giderek o gizemli adam olmanın kaderi olduğuna inanan Richard zaman yolculuğu yapmanın yollarını arayacaktır.
Matheson’ın “Muhtemelen yazdığım en iyi roman,” dediği, 1980’de beyaz perdeye de uyarlanan Zaman İçinde Bir Yer, yazarın en özel kitaplarından biri. Zamanın amansız akışına karşı durmaya çalışan iki insanın heyecan dolu hikâyesi.
Bir gelecek yerine geçmişin hayali kurulabilir mi? Farklı bir zamanda aynı insan olmak mümkün mü?
Bokböceği, Jaguar ve Fil
Suat Kemal Angı, 248 syf., İthaki Yayınları, 2024.
Meslek yaşamı talihsiz bir biçimde sona eren bir muhabir; şiire sevdalı bir grup üniversiteli genç; hayatını okuyup yazmaya adamış orta yaşlı bir editör… Angı; şiir, müzik, sinema ve kuvvetli metinlerden alıntılarla yan yana yürüyen novellalarında, düşleminin burçlarından gördüğü edebiyatın tarih şeridini oluşturuyor. Tamamen dışkıyla beslenen bokböcekleri hakkında “insanların sadece bir kez okuyabilecekleri, ama okurken bitmesini hiç istemeyecekleri kısa bir hikâye anlatmak isteyen”, ilk kez bir jaguar görmeyi gerçek şiire benzeten ve fil sırtında rüya kaydı tutan aykırı “ben”ler sunuyor okura.
“Bedensel acıyı tanımlamak için geç bir saatti. Gözlerim lamba gibi kurumuştu, ciğerlerimde bir ingilizanahtarı işliyordu, esin doluydum. Uyumak, dinlenmek istiyor ama yapamıyordum. Gelenin elini bırakmamak, kaçırmamak gerekiyordu belki. Emin değildim, gerçekten fikrim yoktu. Sadece yazıyordum ve çok yorgundum. Sıradağların arasında yerim hazırdı. Tek bildiğim buydu. Yazdıklarım bitecek ve ben Marcel’e, çeviriye geri dönebilecek miydim?”
Sabah Olmasın
Tarık Dursun K., 136 syf., İthaki Yayınları, 2024.
İki gönül bir olunca samanlık seyran olur derler ama Sabah Olmasın’da, alelacele evlenen Kemal ve Nevin’i bekleyen tüm acımasızlığı ve can yakıcılığıyla barınma sorunudur. Başlarını sokacak bir ev bulamaz çiçeği burnunda bu çift. Mahalleli seferber olur; zaten evlerin çoğu kaçak, gecekondudur. Onlara da “sabah olmadan” gece yarısı ile şafak vakti arasında bir ev konduruvereceklerdir.
Vittorio De Sica’nın Il Tetto (Yuvasızlar, 1956) ve Metin Erksan’ın Acı Hayat (1962) filmi gibi Tarık Dursun K. da bu romanında genç bir çifti merkeze alarak barınma sorununu irdeliyor. 1960’ta yazılan bu roman, ele aldığı bu sorunla, ne yazık ki, halen güncel. Zaten sanat eserlerini ölümsüz kılan da bu değil midir?