RafDuvaR: Yeni çıkan kitaplar
Son günlerde yayımlanan, birbirinden farklı alanlarda dikkat çeken ve okurla buluşan kitapları derledik...
Arafta Düet
Selahattin Demirtaş, Yiğit Bener, 166 syf., Dipnot Kitap, 2024.
Denize bakan kayalıklarda bir bungalov… Yoldan fırlayıp yanına düşen bir araba… Bir patlama…
Huzur arayışındaki emekli Tümgeneral Ayvaz Dere’nin planları ilk günden altüst olmuştur. Kazaya karışan gençler de olaya bambaşka bir boyut katar ve işler çetrefilleşir. Bir de 1980’lerde takıştığı solcu bir avukat, Sinan çıkar karşısına. Böylece geçmişe ve geleceğe ışık tutan zorlu bir düet başlar.
Mizahi bir üslup ve sürükleyici bir kurguyla kaleme alınan Arafta Düet, hepimizi barış, vicdan, erdem üzerine yeniden düşünmeye davet ediyor.
Biri yıllardır hapiste olan iki eşyazarın hiç karşılaşmadan beraber kaleme aldıkları roman, bu açıdan dünyada bir ilk.
Knockemstiff
Donald Ray Pollock, Çevirmen: Avi Pardo, 200 syf., İthaki Yayınları, 2024.
Köylü doğup basit bir işçi hayatı yaşadıktan sonra emekliliğinde yazdığı Knockemstiff’teki öykülerle elli yaşında PEN/Robert Pingham Ödülü’nü kazandı Donald Ray Pollock. Daha sonra 2012’de Guggenheim Bursu’na da layık görülen Pollock, Düş Yakamdan Şeytan adlı ilk romanıyla öykü kitabında anlattığı memleketini okurlara daha da etraflıca göstererek, Amerikan Güney Gotiği ve taşra anlatısında eşsiz bir yer elde etti.
Ortabatı Amerikan kasabasının olağanca sertliğini ve hüzünlü sıradan insanlarını, ruhlarına nüfuz eden her tür kir pastan arındırarak unutulmaz bir anlatıyla ortaya koyar Pollock. Altmışların ortalarından doksanların sonlarına uzanan bir zaman diliminde yaşadığı, karakterleriyle birbirlerine zincirlenen öykülerinde kendi dünyasını, Ohio’daki Knockemstiff’i yazarak edebiyat haritasına gerçek bir hayal diyarı bağışlar.
Balıkçı
John Langan, Çevirmen: Burcu Denizci, 312 syf., İthaki Yayınları, 2024.
New York Eyaleti’nin kuzeyinde, Woodstock civarındaki ormanda Dutchman Deresi, Ashokan Havzası’ndan akar… Dik yamaçlı, hızlı akan bu dere oraya gelenlere tutacakları balıklardan çok daha fazlasını, gerçek olamayacak kadar güzel bir olasılığı vaat etmektedir.
Birbirlerinin arkadaşlığında ve ortak balık tutma tutkusunda teselli bulan iki adam, Abe ve Dan, derenin ve onlara vaat ettiği şeyin her ikisinin de kayıplarına çare olabileceğine dair söylentileri duyduklarında başta buna inanmayacaklardı. Ancak kısa süre sonra, adamlar kendilerini derin ve eski bir hikâyenin içinde bulacaklardı. Karanlık anlaşmaların, uzun zamandır gömülü sırların ve “Balıkçı” olarak bilinen gizemli bir figürün olduğu bir hikâyenin… Peki, Abe ve Dan kaybettiklerini geri kazanmak için gereken bedeli ödeyebilecek miydi? Ve dahası, hayatta kalabilecekler miydi?
Henry ve June
Anais Nin, Çevirmen: Püren Özgören, 288 syf., İthaki Yayınları, 2024.
Ömrü boyunca yazdığı günlüğü yayımlandıkça insan benliğine yaklaşımındaki dürüstlüğü çok daha iyi anlaşılan Anaïs Nin, sadece dünya edebiyatının değil kadınların da en cüretkâr ve açık seslerinden biri oldu. Döneminde kolay kolay kimsenin kalem oynatamadığı cinsellik, kürtaj, ensest ve evlilik dışı ilişkiler gibi hassas konularda deneyimlerini ve fantezilerini sadece romanlarında değil günlüğünde de sık sık ele aldı.
İçsel Kentler dizisini oluşturan romanlarının da ilham kaynağı Henry Miller ve eşi June ile yaşadığı ilişki, 1930’larda hem entelektüel açıdan hem de erotik açıdan Anaïs Nin’in aydınlanmasını sağlar. Paris’te tanıştığı bu çifte büyük bir tutkuyla âşık olan Nin, yaşadığı tensel ve edebi maceraların kendisini nasıl olgunlaştırdığını ve sesini bulmaya yardımcı olduğunu titizlikle kayda geçirir.
1930-31 yıllarındaki günlüğünden alınan pasajlar, sansürlenmemiş biçimde “bir aşk günlüğü” olarak Henry ve June kitabında bir araya getirildiğinde, bir kişinin iki farklı aşk arasında kaldığında yaşadığı haz ve acıları tüm çıplaklığıyla açık etmekle kalmaz, bir yazarın nasıl oluştuğunu da gösterir.