RafDuvaR: Yeni çıkan kitaplar
Son günlerde yayımlanan, birbirinden farklı alanlarda dikkat çeken ve okurla buluşan kitapları derledik...
Yatakta Sigara İçmenin Zararları
Mariana Enriquez, Çevirmen: Züleyha Yılmaz, 136 syf., İthaki Yayınları, 2024.
İlk öykü kitabı Yatakta Sigara İçmenin Zararları’nda yer alan on iki öyküsünde, ölümcül bir estetiği halk söylenceleriyle, pop kültürünü şehir sapkınlıklarıyla kaynaştırıyor. İsyankâr gençler, doyumsuz kadınlar, tanıdık cadılar, sessiz hayaletlerle dolu hikâyeler, gerçekçi büyülü atmosferleriyle okuru alabildiğine sürüklüyor.
Açık saçık diliyle, bilinçdışının derinliklerinde dolaşan mizahıyla, taviz vermez cüretiyle, karanlığın kalbine tereddütsüz hücumuyla Enriquez umulmadık ustalıkta, hayranlık uyandıran kara bir yıldız gibi parlıyor.
Yürümek & Kış Yürüyüşü
Henry David Thoreau, Çevirmen: Egemen Özkan, 56 syf., İthaki Yayınları, 2024.
Transandantalist hareketin önde gelen figürü olan Henry David Thoreau’nun iki klasik eseri, “Yürümek” ve “Kış Yürüyüşü”, okuru doğanın kucağına ve insanın iç dünyasına bir keşif yolculuğuna çıkarıyor. Bu eserler, sadece yabana yapılan gezintiler olmanın ötesinde, insan ve doğa arasındaki derin bağı keşfeden, yalın bir yaşamın felsefesini anlatan ve ruha dokunan birer başyapıt.
“Yürümek”te Thoreau, hedefi olmadan yapılan yürüyüşler felsefesinden yola çıkarak, doğayla iç içe olmanın insana kazandırdıklarını, zihinsel ve ruhsal dinginliği, özgürlüğü ve basit bir yaşamın güzelliğini şiirsel bir dille anlatıyor. Yazar, okuru doğanın ritmini dinlemeye, her adımda yeni keşifler yapmaya ve hayatın gerçek anlamını sorgulamaya teşvik ediyor.
“Kış Yürüyüşü”nde ise Thoreau kış manzaralarının keskin ve huzurlu güzelliğini yakalıyor. Karla kaplı tarlalar, donmuş göletler ve ormanın sessizliği hakkındaki canlı tasvirleri huzur ve tefekkür duygusu uyandırıyor. Eser, doğanın her mevsimde sunduğu güzellikleri ve zorlukların üstesinden gelmenin gücünü vurguluyor.
Estetik
Bedrettin Cömert, 90 syf., Yapı Kredi Yayınları, 2024.
Sanat tarihçisi tarihçi nitelemesine sığınarak ne çağından ne gününden soyutlayabilir kendini. Biz geçmişin olaylarına ancak çağımızın yaşanmasıyla elde ettiğimiz görüntü perdesi aracılığıyla bakabiliriz. Sanat yapıtına sanatsal bilinçle ve duyarlıkla sızabilmek için kuramsal hazırlık zorunludur. Estetik bilimi büyük ölçüde bu kuram birikimini sunar fakat bununla da yetinilmemelidir. Sanat tarihçisinin, bir sanat yapıtını, estetik biliminin sunduğu araçlarla değerlendirip gerçek tarihsel yerine oturtabilmesi için eleştirel bir tavırla yapıtlara eğilmesi gerekir.
Günsel Renda, Bedrettin Cömert’in sanat tarihi seminerinde yaptığı bu anlatımında farkında olmadan aslında kendini tanımladığını söylüyor. Gerçekten de Bedrettin Cömert tam olarak bu öngörüsünde belirttiği yerden eleştirel ve güncel bir perspektifle yazıyor. Böylelikle etkileyici merakı ve yüksek duyarlılığıyla okuru da kendisi gibi cesurca bakmaya davet ediyor.
Estetik, 1978’de 38 yaşında yaşamını kaybeden bu düşünce insanının ele aldığı konulara yaklaşımını aydınlatacak bir kılavuz kitap. Aynı zamanda estetik konusuna getirilen temel yaklaşımlarla Aristoteles ve Platon’a dair değerlendirmelerle de nitelikli bir çalışma. Tüm bunların ötesinde bugün estetiğin yerini yeniden düşünmek için bir çağrı.
Dağlardan Duyur Onu
James Baldwin, Çevirmen: İlknur Özdemir, 216 syf., Yapı Kredi Yayınları, 2024.
James Baldwin’in otobiyografik öğeler taşıyan, 1953 tarihli ilk romanı Dağlardan Duyur Onu, 1935 yılında bir cumartesi günü Harlem’de geçer. Grimes ailesi ve komşularından oluşan küçük bir cemaat mahallenin kilisesinde toplanır. Ayin sırasında, amansız vaiz Gabriel’ın, karısı Elizabeth’in ve dul ablası Florence’ın zihninden geçenleri sırayla izleriz; her birinin hayatı, hayalleri ve pişmanlıkları, mezara götürecekleri sırlar önümüzde bir bir açılır, böylece Baldwin ABD’de siyahların 19. yüzyıl sonuyla 20. yüzyıl başlarındaki hayatının Güney’den Kuzey’e uzanan sert bir panoramasını çizer. Her şeyin merkezindeyse vaizin hor gördüğü üvey oğlu John vardır. Gün ilerledikçe John baba korkusuyla, kaçıp özgürleşme arzusuyla ve inanma ihtiyacıyla yüzleşecektir.
Baldwin’in “kötü ruhları kovar gibi içimden bir şeyleri söküp atma, babama ve hepimize ne olduğunu öğrenme girişimi” diye nitelediği ilk romanı, Amerikan edebiyatının vazgeçilmez klasiklerinden biri.