RafDuvaR: Yeni çıkan kitaplar
Son günlerde yayımlanan, birbirinden farklı alanlarda dikkat çeken ve okurla buluşan kitapları derledik...
Babamın Kuşağı ve Ben
Yan Lianke, Çevirmen: Lale Aydın Tunç, 240 syf., İthaki Yayınları, 2024.
Modern Çin’in büyük ustalarından Yan Lianke’nin, kendisinin ve ailesinin hayatlarını merkeze aldığı, atalarına hürmetlerini sunduğu çok özel bir anı kitabı Babamın Kuşağı ve Ben.
Babasının ve amcalarının ölümlerinin akabinde, onların anısına yazması gerektiğine inanan Yan Lianke, anlatıya kendi çocukluğundan ve yazar olana kadar çektiklerinden başlıyor: Oğlan çocuğunun ablasıyla, köylü çocuğun şehirli çocukla rekabeti, hasatta toprakta gurbette taşocağında işçiliğe, çimento fabrikasından askeriyeye durmaksızın çalışırken romanlarını yazarak nasıl yazara dönüştüğünü anlatıyor.
Ama daha büyük bir anlatı, minnet borcunu göstermeye çalıştığı babasının kuşağı hakkında: Kendisinin zayıf sağlığına rağmen ailesi ve hasta büyük kızı için her türlü fedakârlığı yapıp erkenden göçen babasını; köyün en itibarlı evini inşa etmesine rağmen kumar illetinden kurtulamayan büyük amcasını ve köyün dışında çalışan ilk insan olan, bu nedenle “boyun eğmiş” ve “arada kalmış” dördüncü amcasını anlatırken, yoksulluğun, köylülüğün, emekçiliğin, aile değerlerinin gerçekçi ve melodramatik bir tahlilini ortaya koyuyor, ne fedakârlıkların bizi bugüne getirdiğini gösteriyor.
Kemikavcılar / Malazan Yitikler Kitabı 6
Steven Erikson, Çevirmen: Cihan Karamancı, 1064 syf., İthaki Yayınları, 2024.
“KAYBEDECEK HİÇBİR ŞEYİ OLMAYAN BİR ADAMLA PAZARLIK ETME.”
Yedi Kent İsyanı bastırılmıştı. Sha’ik ölmüştü. Geriye yalnızca, Gürzlü Leoman’ın liderliğinde, Y’Ghatan şehrinde saklanan bir grup isyancı kalmıştı. Bu kadim kaleyi kuşatma ihtimali, savaş yorgunu On Dördüncü Ordu’yu huzursuz etmekteydi. Çünkü burası, imparatorluğun en büyük şampiyonu Dassem Ultor’un öldüğü ve Malazan kanının sel gibi aktığı yerdi. Ölüm kokan, karanlık bir mekândı burası.
Ancak başka bir yerde, çok daha büyük bir çatışmanın piyonları ilk hamlelerini yapıyordu. Sakat Tanrı panteona sızmış, kutsalların saflığını zehirlemişti. Bu yeni düzenin gölgesinde, bir ayrılık fırtınası yükselmekte ve tanrılar taraf seçmeye zorlanmaktaydı. Ancak hangi tanrı ne karar verirse versin, kozmosun dengesi artık geri dönülemez bir şekilde bozulacaktı. Kurallar yeniden yazılacak, ürkütücü ve zalim bir gerçeklik doğacaktı. Kan ilk defa ölümlülerin dünyasında dökülecek ve dünya bir daha asla aynı olmayacaktı…
Bu yeni dünyada, tanıdık ve yabancı yüzler kaosun içinde kendi yollarını aramaktaydı. Heboric Hayalet Eller, ele geçirilmiş Apsalar, hırsızken katil olan Kesici, savaşçı Karsa Orlong, kadim gezginler Icarium ve Mappo… Her biri unutulmuş sırların yüküyle adımlarını atmakta, kendi iradeleriyle şekillendirebilecekleri bir kader arzulamaktaydı. Bu acımasız oyunda tanrıların müdahalesinden kaçmaya çalışacaklardı. Ancak tanrılar bir kez oyuna dahil olduğunda, nazik davranmazlar. Ve bıçaklar bir kez çekildiğinde, merhamet beklemek yalnızca boş bir hayalden ibarettir.
Cennette savaş çıkacaktır. Ödül ise varoluşun kendisidir…
Doppelganger – Ayna Dünyaya Yolculuk
Naomi Klein, Çevirmen: Ebru Kılıç, 416 syf., Yapı Kredi Yayınları, 2024.
2024 Women’s Nonfiction Ödülü’nü kazanan Doppelganger, internetin aynalar dünyasındaki abartılı yansımaları, kaybolan gerçeklik hissinin yol açtığı baş dönmesini anlatıyor. Sosyal medyanın kör kuyularında saatler kaybeden, siyasetin günbegün kirlenmesini dert edinen kafa karışıklığı ve yılgınlık içindeki insanları bir an önce silkinmeye, birlik olmaya ve olumlu şeyler adına mücadeleye davet ediyor.
Şok Doktrini, Bu Her Şeyi Değiştirir ve No Logo gibi, belli dönemlere tanım getiren çoksatarların yazarı Naomi Klein tuhaf bir sorunla yüz yüze gelir: Kendisiyle aynı adı taşıyan ve fiziksel olarak ona benzeyen ancak büsbütün farklı düşüncelere sahip bir kadınla sürekli karıştırılmaktadır. Gittikçe büyüyen bu sorun karşısında yolunu kaybetme tehlikesi yaşayan yazar bir taraftan da şüpheli ikizinin takipçilerinin tehditleri ve aşağılamalarına maruz kalır. Kendini adeta tekinsiz bir “doppelganger” hikâyesinin içinde bularak insanların kolayca aşırı uçlara gitmesi, kimliklerin giderek tutarsızlaşması ve bölünmesi üzerine düşünmeye başlar.
Böylece komplo teorilerinin havada uçuştuğu, sosyal medya fenomenlerinin nefret kusan aşırı sağ propagandacılarla birlikte saf tuttuğu, aşı-karşıtları ve demagogların ayna dünyalarında bulur kendini. Kanıksayıp bir parçası olduğumuz günümüz kültürünün üzerindeki örtüyü yavaş yavaş kaldıran Klein tarihin gerçeküstü bir anına tanıklık ettiğini fark eder. Bir yanda birer sanal marka haline gelmek için çırpınan, rekabetçiliğin, ayrımcılığın, iptal kültürünün katı bir bencilliğe sevk ettiği insanlar vardır. Bir yanda da yalanların daha da hızlı yayıldığı, her bir köşesinde demokrasinin ağır darbeler aldığı, iklim krizinin, savaşların hükmündeki bir dünya…
En Kötü Hafta – Pazartesi
Eva Amores, Matt Cosgrove, Çevirmen: Ümran Özbalcı, 192 syf., Yapı Kredi Yayınları, 2024.
Hiç daha önce KÖTÜ BİR HAFTA geçirdiğin oldu mu?
Justin Chase geçirdi, İşte bu da kanıtı!
Annesi bir vampir ile evlendi.
Babası tekerlekli devasa bir tuvalet sürüyor.
Kedisi büyük olasılıkla uzaylılar tarafından kaçırıldı. Zorba bir çocuk okulun ilk gününü tam bir eziyete çevirdi.
Şimdi ise Justin on metre yüksekliğindeki atlama tahtasının ucunda, sökülmeye başlayan örgü mayosuyla tüm sınıfın gözü önünde asılı kalmış.
Üstelik bugün daha Pazartesi!