YAZARLAR

Rahat bırakalım şu 2021’i

2020’nin bir an önce bitip gitmesi, evrensel bir şakaya dönüştü. Kendisinden çok şey bekliyoruz ama hepimiz bal gibi de biliyoruz ki 2021 daha iyi olmayacak. Başımızdaki dertlerin hepsinin müsebbibi biziz. Ne yazık ki insanlık, türümüzün sonunu getirebilecek akılsızlıktan henüz kendini kurtarabilmiş gibi görünmüyor.

Bu yılbaşının gözde şakası, ‘2020 yılından kurtuluyor olmak'. Yılbaşı kutlamanın manası da bu zaten, kötülükleri arkada bırakıp yeniliğe, güzelliğe ve iyiliğe doğru zamanda ilerleme ihtimaline sıkı sıkıya sarılmak. Bu yıl bu ihtimal her zamankinden daha değerli çünkü artık hepimiz ‘bitsin’ istiyoruz. Dünyada milyonlarca insanı öldüren salgın bitsin, küçücük çocukları geleceğe küstüren iklim krizi bitsin, İstanbul’u yok olmakla tehdit eden deprem ihtimali bitsin, dünyanın dört bir yanında iktidarda olan diktatörlükler gitsin, bitsin… istiyoruz. Ama biliyoruz ki bunlar 31 Aralık’tan 1 Ocak’a geçerken yok olup gitmeyecek. Hatta daha yıllarca devam edecek; ne de olsa müsebbibi biziz. Hiçbiri kendiliğinden gelmedi ve kendiliğinden de gitmeyecek.

2020’nin yeni yıla bıraktığı miras ağır. Bu yüzden 2021’den beklentilerimiz de öyle. Aslında ağır olan insanlığın yükü… giderek de ağırlaşıyor. Sanki dünyanın bütün insanları kolektif bir çılgınlık hali içinde. İnsan dediğimiz tür kendini yok etmeye çalışıyor. İnsanın insana merhametinin kalmadığı zamanlar. Hatta insanlık sadece kendine değil, üstünde bulunduğu gezegene ve bu gezegeni paylaştığı diğer türlere de acımıyor.

Tamam 2021 yılında dünyanın sonu birdenbire gelmeyecek, durum bu kadar da vahim değil. Ama tüm olan bitenler, kaçınılmaz olarak gündelik hayatımızı değiştirecek. İşte en basitinden yüzümüzde ameliyat maskeleriyle dolaşıyor, birbirimize sımsıkı sarılamıyor ve ofislerimizde çalışamıyoruz. Belli ki bu durum daha uzunca bir süre bu şekilde gidecek, hiç bitmeyecek, geride emaresi kalacak. Yani hayat bu salgının etkisiyle değişecek. Acaba diktatörler, eriyen buzullar, depremde çöken binalar kolektif hafızamızda ve toplumsal hayatımızda hatta tek tek her birimizin psikolojisinde ne arazlar bırakacak?

Şunu da biliyoruz ki felaketler 2020’de başlamadı. Acaba son yirmi yıl içinde ‘bitse de kurtulsak’ dediğimiz kaç sene yaşadık? Başımızdaki dertleri çözmeyi başaramadan yenileriyle tanışıyoruz. Sanıyorum ki kimse bir gün insanlığın ütopyaya ulaşacağı fikriyle yaşamıyor, tamam, ama biraz nefes almak da mümkün olmalı… Önümüzdeki yıllar içinde mevcut felaket ve kötülüklere yenilerinin eklenmesi fena halde mümkün. 2021’de acaba daha neler göreceğiz? Neticede rasyonel bir iyimserlik sergileyip en fazla derdimize dert eklenmemesini diliyoruz.

Bu kitlesel travmaların sanatçıların dünyasını da etkilediğini, üretimlerinde bir yeri olacağını söylemek için uzman olmaya gerek yok. Hatta toplumsal olanın sanatta ifadesini bulmasının akşamdan sabaha gerçekleşmediğini bilmek için de öyle… İçerik olarak genel bir karamsarlığın, distopik bir tasavvur ve ancak postapokaliptik bir mücadele ruhunun kendini göstereceğini tahmin ediyorum. Hem de en popüler gençlik romanlarından derin edebi eserlere ve filmlerden çağdaş sanat işlerine kadar her yerde. Zaten gösteriyor da… Ama daha önemlisi önümüzdeki yılların tüm sanatlardaki yaratıcı bireyler ve ekipler için nasıl bir üretim ortamı sunacağı? Demokrasi krizinden iklim krizine hepsi de bildiğimiz dünyanın alışkanlıklarını tehdit eden gelişmeler. Evet sanat bitmez, insanın yaratıcılığı da yaratıcı insanlara olan ihtiyacı da doğamızda var. Ama bildiğimiz sanat yapma marifetleri ve onun iltifat sahipleriyle buluşma yöntemleri sanıyorum ki epey değişecek.

Kötümser bir gelecek tasavvurunda tek teselli edici şey, insan tabiatı. Bütün bu melanetin menşei olan insan tabiatı aynı zamanda çıkarcılığı ile tek güvenebileceğimiz şey. Türünün sona ermek üzere olduğunu anladığı anda, hayatta kalma içgüdüsü aklını başına getirecek ve insanlık, ani bir dönüşle bir kez daha kendini kurtarmayı becerecek. Bu kaç kuşaklık bir hikâye bilemiyorum; yani biz görür müyüz görmez miyiz belli olmaz. Ama insanlık tekrar kendini düzeltecek, türünün devamlılığını garanti altına alacak bir sistem kuracaktır. Tabii bu yerkürenin diğer türleri için o kadar da iyi bir haber olmayabilir; ama ne yapalım ki öyle… Bu da işin iyimser kısmı olsun.

İyi seneler.