YAZARLAR

Real Madrid-Manchester City: Nerede kalmıştık?

Avrupa futbolunun son yıllardaki en vaatkâr eşleşmesi, dün gece yine seyircilerine mahcup olmadı. Neyse ki haftaya bir kez daha karşılaşacaklar.

Şampiyonlar Ligi’nde son iki sezonun şampiyonu, dün gece Bernabeu’da nefes bile almadan, son hızla, başından itibaren şiddetli bir maç oynadı. Real Madrid, oyunun birçok bölümünde Manchester City’i devirmenin eşiğindeydi, ama başaramadı. Yine de Carlo Ancelotti’nin takımı, geçtiğimiz sezonki yarı final eşleşmesinden çok daha güçlü bir görüntüdeydi.

Henüz ikinci dakikada Bernardo Silva’nın kurnazca frikik golüyle geriye düşseler de bu defa City’nin karşısında çok daha tehditkâr bir Real vardı. Jude Bellingham, Eduardo Camavinga ve Federico Valverde gibi üç dinamik orta sahayla yenilenen Real, geçen sezon olduğu gibi City’nin kendilerini boğmasına müsaade etmedi. Kaptıkları her topun ardından dizginsiz bir karşı hücuma çıkan Ancelotti’nin ekibi, birkaç pasla City savunmasının arkasına sızmayı ve iki dakikada bulduğu iki golle geriden gelip öne geçmeyi başardı.

Ancelotti’nin seçtiği ilk 11 tahmin edilebilirdi, ama bu sezon çoğunlukla 4-3-1-2 formasyonunu tercih eden İtalyan teknik direktör, dün geceyse takımını 4-2-3-1 şeklinde sahaya çıkardı. Savunma önünde Toni Kroos’un yanında Camavinga, önlerinde Bellingham oynarken, Valverde sağda, Rodrygo ise soldaydı ve her zamanki gibi en uçtaki Vinicius Junior’a çok yakındı. İki Brezilyalının ortaklığı, sakatlığı nedeniyle kadroda olmayan Kyle Walker’ın yerine oynayan Manuel Akanji’yi çok zorladı. Nitekim Real’in ikinci golü o bölgeden geldi.

REAL İYİ KONTROL ETTİ, AMA BİTİREMEDİ

Ev sahibi ekip çok hızlıydı, fakat öne geçtikten sonra geri çekildi. Rodri ve John Stones, içeri girmenin yollarını ararken, Camavinga ve Kroos onlara geçit vermedi. Valverde ve Dani Carvajal, Jack Grealish’i kontrol ederken, Ferland Mendy de Bernardo Silva’yı iyi takip etti. Bu anlarda City’nin bir sihire ihtiyacı vardı, bunu yapabilecek Kevin De Bruyne ise son dakikada rahatsızlığı nedeniyle yedek soyundurulmuştu ve onun yerini alan Mateo Kovacic “bir De Bruyne değildi”.

City’i iyi kontrol eden Real, karşı hücumlar neticesinde Rodrygo ve Vinicius ile net fırsatlar da yakaladı, ama bunları cömertçe harcayınca City’nin maçın içinde kalmasını sağladı. Nitekim kendi standartlarının çok altında bir maç geçiren Rodri, ikinci yarının ortalarında alanının bir kısmını ele geçirdi ve paslarıyla Phil Foden’ı bulmaya başladı. Bu sezon bir merkez oyuncusu olarak giderek daha tahmin edilemez ve öldürücü bir oyuncuya dönüşen Foden, bu anların birinde ceza sahası dışından çok güçlü bir şutla ağları buldu ve skora yeniden dengeyi getirdi. Beş dakika sonra bu defa Josko Gvardiol uzaktan bir şut açısı buldu, zayıf ayağıyla vurmasına rağmen tam köşeyi bulmayı başardı ve City bir anda geri dönüp öne geçti.

Bu golün hemen ardından hamle yapan Ancelotti, Brahim Diaz ile Luka Modric’i oyuna aldı, Vinicius’u sol kanada çekti ve bu hamlesi çok geçmeden sonuç verdi. Topla ileri çıkan Modric, ceza sahasının solundaki Vinicius’a pasını verdi, o da bekletmeden ters taraftan içeri giren Valverde’ye doğru topu yolladı ve Valverde’nin gelişine harika vuruşuyla maçta ağlar son kez havalandı.

Maçın son bölümüyse çok daha sakin geçti, zira iki takım da sonunda bitkin düştü. Neyse ki Etihad’daki bir sonraki buluşmaya bir hafta var. Dinlenmek ve yeni bir çılgınlığa hazır olmak için yeterince uzun bir süre.


Onur Özgen Kimdir?

1989, İzmir doğumlu. İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde okudu. Gazetecilik hayatına 2008 yılında aylık sosyalist bir dergi olan RED Dergisi'nde başladı. Ardından sırasıyla Campaign Türkiye, FourFourTwo Türkiye, GOAL Türkiye ve Mackolik'te içerik editörlüğü ve yazarlık yaptı. Bir dönem BJK TV'de Avrupa futbolu üzerine yorumlarda bulundu. Son olarak ise GOAL Türkiye'de yazı işleri müdürlüğü görevini üstlendi. Şu anda Gazete Duvar ve Socrates Dergi'de futbol yazarlığı yapıyor ve Parodi Yayınları'nda çocuklara yönelik olarak kurgusal biyografi türünde spor kitapları yazıyor. Ayvalık'ta yaşıyor.