YAZARLAR

Reklamın iyisi kötüsü aynı günlere denk gelince…

Ağrı’daki sahurun rastgele paylaşılmadığını, seçim kampanyasının bir parçası olduğunu düşünüyorum. Yapanlar da yayanlar da ve tahminim doğruysa planlayanlar da kabul etsin ki pek sakil görüntülerdi, kötü reklamdı. Yine seçim kampanyası izlenimi veren ama hakkını teslim edelim ki şahane bir reklamcılık örneği teşkil eden “dertsiz masa örtüsü” de kurum hesaplarından silinse bile akıldan çıkmayacak iyi işlerden. Keşke muhalefette de böyle bir basiret olsa dedirtti.

Seçim Kanunu Değişiklik teklifi Meclis Genel Kurulundan geçerek yasalaşsa da henüz onaylanıp yürürlüğe girmedi. Bugün yarın onaylanabilir ama bu yazıya oturduğumda henüz Resmî Gazete’de yayınlanmamıştı ve nedense sürecin uzayışı hiç aklımdan çıkmıyor. Öyle ye komisyon ve genel kurul süreçlerinin tamamlanmasında onca acele edilmişken onayın beş gündür gelmeyişi tuhaf şey. Savaş rüzgarları, durgunlaşan popülarite değirmenini yeniden hareketlendirmişken fırsatı kaçırmamak gibi bir ihtimal akıllara gelmiş midir, gibisinden boş beleş atıp tutmalar işte. Ne de olsa bu hayat pahalılığında bedava olan tek şey. Bu yazı okunduğu saatlerde onay gelirse de artık mazur görülür umarım sevgili okur. Zira bu ucube sistemde iktidarın yönetim politikasını hesaplamanın yolu papatyalardan fal tutmaya çıkıyor. Bir de zenginin sofrası züğürdün çenesini yorar ya işte o bedava değil o sofra züğürdün malından çalıntı. Ağrı’dan yansıyan görüntü ‘sahur sofrası mı seçim kampanyası mı?’ düşündürücü…

Ekonomik kriz ortamında böyle şatafatlı sahur programıyla seçim kampanyası mı olur demeyin. Reklamın iyisi kötüsü olmaz diyenlerin yalancısıyım ve gördüğüm o sofra hemen yalıları mekân tutan yerli dizileri hatırlattı. İzleyeni bol, çünkü izleyenler özenip yaşayamadığı hayatları canlandıran karakterlerle özdeşleştiriyor kendisini. Gösterişi bol, sofrası zengin sahur daveti ise dizilerden daha avantajlı çünkü sadece katılanların değil gören insanlarında bir el uzatımı kadar yakınında duruyor. AKP gençlik kollarının işi yeni gençleri partiye bağlamak madem, o sofra tam da bu hayat pahalılığında olur. Ekonomik krizden etkilenmemek için parti devletine kayıt olmak seçeneği sunulur gençlere. Mesele el uzatmaya gönül indirip indirmemekte demeyelim, yoksulluk ve açlıkla sınanmak bu. Nitekim Metiner de bunları yapmayın, sahur sofrasında gösterişle orucunuzu peşinen ziyan etmeyin’ filan demiyor. Sadece ‘paylaşmayın’ diyor. ‘Kazı yolun ama bağırtmayın’ demekten ibaret ‘abi’den gelen uyarı.

Paylaşım silinse de mesaj yerine ulaştı. Enflasyonla boğuşan ahalinin sadece zengin değil aynı zamanda muktedir hayatlara özenen gençleri için istikamet çizildi. Tek sorun kamu kaynaklarına çöken din taciri mi yoksa malına çökülen züğürt mü olunacağına karar vermekten ibaret. Ama işte yoksullukla imtihanda yoksuldan ahlaki davranış beklemek en büyük ahlaksızlık olur hele de böylesi ekonomik kriz ortamında. Kısacası Ağrı’daki sahurun rastgele paylaşılmadığını, seçim kampanyasının bir parçası olduğunu düşünüyorum. Din ticareti karlı iş malum ve iftar yerine sahurun seçilmesi de ardından kılınacak toplu sabah namazı ile klasik İslamcılık ritüellerine pek uygun bir malzeme haline getiriyor o sofrayı. Gerçi namaz görüntüsü ve haberleri sızmış değil ve bu ihtimal abilerin hayalidir de gençler için cezbedici midir, işte o meçhul. Fakat işte yapanlar da yayanlar da ve tahminim doğruysa planlayanlar da kabul etsin ki pek sakil görüntülerdi, kötü reklamdı. Reklamın kötüsünden medet umacak kadar zor durumda olmalı iktidar.

Yine seçim kampanyası izlenimi veren ama hakkını teslim edelim ki şahane bir reklamcılık örneği teşkil eden “dertsiz masa örtüsü” de kurum hesaplarından silinse bile akıldan çıkmayacak iyi işlerden. Reklam veren ve hazırlayan şirketler hakkında partilerle bir ilişkileri olup olmadığını bilmiyorum ama izler izlemez “bizim muhalefet partilerinde bu reklamı yaptıracak basiret var mıymış?” sorusu düştü aklıma peşin peşin. Seçim kampanyası olsa bu kadar yerine otururdu yani. Ünlü komedyenlerin uzanamadığı siyasi hiciv alanındaki reklamın hemen viral olması, kaliteli mizahı ne denli özlediğimizin de göstergesi. BayDöner firmasını bir siyasi partiyle ya da genel olarak muhalefetle ilişkilendirdiğim sanılmasın, sadece toplumsal ihtiyacı iyi kavradıklarını söylemek isterim. Toplumun nabzını çarşı tutar her zaman. Esnaf küçük de olsa büyük de olsa zincir de olsa burnu iyi koku alandır bence. Toplumun havasını koklamış bir reklam gördük bu nedenle. Keşke muhalefette de böyle bir basiret olsa dedirtti.

Gerçi muhalefette böylesi bir beceri olsa aylar öncesinden topluma duyurdukları ekonomi masasını kurmuş ve tam da bu günlerde raporlarını topluma sunmuş olurlardı. Ekonomik krizin seçmeni kendiliğinden iktidardan uzaklaştırmasını bekliyorlar gibi bir izlenim yayılıyor, muhalefetten topluma. Oysa düşünmeleri gerekir ekonomik krizin iktidar düşürmesi belli şartlara bağlığıdır. Dereyi geçerken at değiştirilmez diyen bir toplum kriz ortamında tercihlerini değiştirmek için tünelin ucunda ışığı görmeyi bekler. Muhalefet partilerindeki armut piş ağzıma düş kolaycılığının bir ışık huzmesi sayılmayacağı da gün gibi açık. Ekonomi masasının eşitlik bilincine sahip kadın ekonomistleri de içermesi, kamu kaynaklarının yerinde kullanılıp eşit ve adil bölüşümüne dayalı planlarını ortaya koyması lazım. Hem de gecikmeden ve aksi takdirde bana kalırsa altılı ganyan yatar.


Berrin Sönmez Kimdir?

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi mezunu. Aynı üniversitede araştırma görevlisi olarak akademiye geçti. Osmanlı Devleti’nin 1. Dünya Savaşı’na giriş süreci üzerine yüksek lisans tezi yazdı. Halkevi ve kültürel dönüşüm konulu doktora tezini yarıda bırakarak akademiden ayrılıp öğretmenlik yaptı. Daha sonra tekrar akademiye dönerek okutman ve öğretim görevlisi unvanlarıyla lisans ve ön lisans programlarında inkılap tarihi ve kültür tarihi dersleri verdi. 28 Şubat sürecindeki akademik tasfiye ile üniversiteden uzaklaştırıldı. Dönemin keyfi idaresi ve idareye tam bağımlı yargısı, akademik kadroları “rektörün takdir yetkisine” bırakarak tasfiyeleri gerçekleştirdiği ve hak arama yolları yargı kararıyla tıkandığı için açıktan emekli oldu. Sırasıyla Maliye Bakanlığı, Ankara Üniversitesi, Milli Eğitim Bakanlığı ve Afyon Kocatepe Üniversitesi’nde ortalama dört-beş yıl demir atarak çalışma hayatını tamamladı. Kadın, çocuk, insan hakları, demokrasi ve barış savunucusu, feminist-aktivist Berrin Sönmez’in çeşitli dergilerde makale ve denemeleri yayınlanmıştır.