Renkli ve durgun, hisli ve katman katman: Hisli Kirpi

İlhami Algör’ün 'Hisli Kirpi' romanı İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Algör kitapta, katman katman yükselen anlatımıyla, duyguların ve gerçeklerin iç içe geçtiği bir hikâye kuruyor. 

Google Haberlere Abone ol

Büşra Uyar

Tekinsizlik ve katman katman anlatım. Son zamanlarda okuduğunuz tanıtım yazıları veya edebiyat incelemelerinin bahsettiğimiz iki şeyi “başarabilenlerin” etrafında döndüğünü düşünebilir, hatta bundan bıkmış olabilirsiniz. Haklı da olabilirsiniz: Belki bu bir çeşit edebi moda ya da basbaya kolaya kaçma çabasıdır sizin için. Bir şeyin katman katman olması öze ulaşmayı engelliyor ve yoluna taş konulmuş bir öz size niteliksiz geliyor olabilir. İnanın her şey olabilir. Ancak katmanlar özelinde ilerleyelim dersek, önce elinize -ve yüreğinize- göz atın. Bir süreden sonra dünyanın en karizmatik “ilk cümle”sini yeniden yazan siz olacaksınız: Önce katman vardı.

Evet, defalarca doğurmuş ve doğurulmuş bu katman hep vardı ve her daim ilgi uyandırıyordu. Biyoloji ve kimyanın gözle görülür anlaşılırlıkları hep katmanlardan oluşur; mimarinin büyüsü, gastronominin lezzeti ya da karakterlerimizin bütünlüğü katmanlardan ileri gelir... Şeffaf ya da opak, pürüzlü ya da hissizlik seviyesinde ince. Evet, defalarca doğuran ve doğurulacak katmanlar hep olacak. Bazen bilincin akışında, bazen lineer ilerlese de üst üste eklenerek ilerleyen bir hayat hikâyesinde ve çoğu zaman belki de tek meşgalesi hayata öykünmek olan edebiyatın çoğu anlatısında.

Katmanlar insanı oluşturacak. Bir özelde ilerlememiz gerekirse, İlhami Algör’ü. İlhami Algör, edebiyatın ve sinemanın katmanlarında aşık aşık gezinen biri olarak kalemi eline alacak. Kalemi eline aldığı anda heyecanlanacağız çünkü Algör bize gerçek bir şeyler anlatacak; gerçek ama akıcı, akıcı ve buna rağmen zarif, zarif ve bunun getirisiyle hüzünlü, hüzünlü ve belki de bu yüzden muzip. Algör, gerçek bir şeyleri alıp adeta bütün akımlara “Hıh!” diyerek kendi gerçekliğini yaratacak kalemde: Algörvari Gerçekçilik.

Hisli Kirpi, İlhami Algör, 100 syf., İletişim Yayınları, 2021.

Algör, kalemi eline alacak (ya da bilgisayarın başına oturacak. Hatta belki de iflah olmaz bir romantik olarak bir yerlerden bulup çıkardığı daktilosunun başına oturacak, bunu “Algör” dersine çok iyi çalışmış birkaç okur dışında kim bilebilir?) ve şuraya bir deniz yapacak. Adalar, kıyılar, evler, leğen kemiğinden insanlar, gökyüzünde beliren yıldızlar derken paletinden koyu bir lacivert seçip, her tarafı bir anda geceye bulayacak. Sarı ışıklı sokak lambaları herkese o akıl sır erdirilemeyen büyülü rengi verirken, Algör bizi bir pencereden içeri sokacak. İçeri girdiğimiz odada yatağında uyumakta olan bir kirpi saçlı adam olacak, bir şehir yoksulu. Sizin sorularınız olduğu gibi İlhami Algör’ün de soruları olacak ama soruları bir kenara bırakıp, kirpi saçlı şehir yoksulunun notlarına bakacak.

'Hisli Kirpi', kimi zaman sahiline yakamozun ve cesetlerin vurduğu Aziz Bura kasabasında yaşayacak. Yerli mi? Hayır. Kalıcı mı? Hayır. 'Hisli Kirpi' bir arkadaşının evinde konaklayacak bir süre için. Dergiye yazdığı öyküyle kazandığı milyon dolarla pazardan çörek otlu keçi peyniri, taze soğan, acı sivri biber alacak. Gün senaristlerin ekonomik buyurganlığı eşliğinde, “Gün” başlığıyla doğacak ve 'Hisli Kirpi' gün ağarırken uyanacak.

İlhami Algör 'Hisli Kirpi'nin peşine, 'Hisli Kirpi' Nezihe Hanım’ın peşine takılacak. (O “katman katman” yazılarına göz devirenler için biz de bir süre katmanları başka şekillerde adlandıracağız, buradaki adlandırmamız “peşine takılmak” olacak.) Nezihe Hanım yavruağzı elbisesi, sersem eden ama sersem ettiği için hayata döndüren sorularıyla 'Hisli Kirpi'nin bazen hanımları bir köşeye atıvermesine sebep olacak. Nezihe Hanım bir tür “albayım” olacak ama bu sefer bir gecekondunun ara sıra krik krak edilen salonunda değil, sahillerine yakamozun ve cesetlerin vurduğu bir sahil kasabasında. Nezihe Hanım bilinç akışının yola çıktığı ve ulaştığı nokta olacak yavruağzı elbisesiyle, hem de yolun tamamı. Kime nasip olur böylesi?

İlhami Algör şuraya bir deniz çizecek; sokak lambasının ışığı hatırına bir meleğe dönüşen şehir yoksulu, hippi burcu, 'Hisli Kirpi', durmadan Nezihe Hanım’la konuşacak. Onunla uyanacak, ona sorular soracak, kendisinin muzip asistlerine Nezihe Hanım’dan “şrak!” efektiyle cevaplar gelecek. 'Hisli Kirpi' geçmişini düşünecek; fakirliğiyle “nam salmış” anneannesini, bilmediği dilini, yoksulluğunu... 'Hisli Kirpi' her “Gün” komutuyla uyanacak ama hiçbir sabah başlayamayacak. Bir halden başka bir hale geçecek, -bir tür edebi başarı olarak- bir dediğini aynı şekilde tekrar demeyecek ama 'Hisli Kirpi'nin akıp giden bilinci Nezihe Hanım’ın civarında dalgalanıp duracak. Nezihe Hanım ise görenleri hayrete düşüren o yapayalnız olma halinin, yavruağzı elbisesiyle, başka bir temsili olacak. Sanırım söz konusu Nezihe Hanım olunca birkaç defa daha sormak gerek: Kime nasip olur böylesi?

İlhami Algör 'Hisli Kirpi'nin masadaki notlarına eğilirken, illüstratör Seda Mit de İlhami Algör’ün notları üzerine eğilecek. Kimi zaman Uma Thurman’a benzeyen kadınlı bir düğünde, kimi zaman herhangi bir köşesinden sarkan begonville hemen neşeli bir tabloya taş çıkartan kasaba manzarasında, kimi zamansa sazlıkların zahmetsiz ve beceriksiz büyüsünde yakalayacak bizi. Onun çizgileri “Algörvari Gerçekçilik”in empresyonist bir rüya gibi bilincimize salınmasına vesile olacak: Adeta tertemiz bir bardak suya damlatılan boyaların çözünmesi ve bir süreden sonra şahsiyetini hatırlayarak sınırlarını çizivermesi gibi (ki bu da “katman katman” dememenin bir başka şekli).

Yine de, “katman katman” deme ihtiyacı duyacağımız bir an var ki, tam da şu an. İlhami Algör’ün 'Hisli Kirpi'si edebiyatı ve sinemayı, sözleri ve renkleri, anları ve resimleri Matruşka gibi iç içe geçiren bir metin. Ama hiçbir katman yine bir matruşka bebeği gibi temassız bir şekilde, bir üstündeki tarafından kuşatılmıyor. Aksine, 'Hisli Kirpi'nin tüm katmanları birbirine geçerek gerçek ama akıcı, akıcı ve buna rağmen zarif, zarif ve bunun getirisiyle hüzünlü, hüzünlü ve belki de bu yüzden muzip bir şey haline geliyor. Ne öykü denebilir ona ne roman. Katman katman olduğunu bildiğimiz ufacık kelimeler hakkını teslim ediyor ona belki de: Şey, his, tin...

İlhami Algör’ün 'Hisli Kirpi'si geçtiğimiz Haziran ayında İletişim Yayınları’ndan çıkmıştı. Bizim hippi burçlu şehir yoksulunun sonunu bağlayıp dergiye göndermesi gerektiği notları, İlhami Algör’ün “sonunu bağlayıp” okuyucusuyla buluştuğu metindi 'Hisli Kirpi'. Ama yalnızca bu olduğunu kim iddia edebilir? Hadi tüm katmanları görünür kılarak son soruyu soralım: Nezihe Hanım’ın yalnızlığa, 'Hisli Kirpi'nin Nezihe Hanım’a, İlhami Algör’ün 'Hisli Kirpi'ye, Seda Mit’in İlhami Algör’e ve okurun tüm bu katmanlara karıştığı ve yeni bir anlam ifade ettiği bu renkli ve durgun his denizinde, her şeyin yalnızca bundan ibaret olduğunu kim iddia edebilir?