Rıdvan Turan: Bu bütçe onları ayakta tutmaya yetmeyecek

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nun HDP’li Üyesi Rıdvan Turan, bütçeyi “AKP’nin ayakta kalmaya çalışma bütçesi” ifadeleriyle niteledi ve “Tek adam rejiminin Varlık Fonu gibi paralel hazinesi var” dedi.

Google Haberlere Abone ol

ANKARA - TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2023 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi’nin görüşmeleri bakanların sunumlarıyla sürüyor.

Seçimlerden önceki son bütçenin gelir ve harcama kalemleri komisyon görüşmelerinde muhalefetin tepkisine neden oluyor.  Bütçe tercihinin toplumdan yana olmadığını savunan muhalefet, bütçenin enflasyonu “itiraf ettiğini” belirtiyor.

Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nun HDP’li Üyesi, Mersin Milletvekili Rıdvan Turan’a göre bütçe görüşmelerinde iktidarın gardı çok düşük durumda. Bütçe tercihlerinin kökten değişmesi gerektiğini, dengenin olmadığını belirten Turan, “Bu bütçenin henüz mürekkep kurumadan tarihin çöp sepetine gönderilmesi olasılığı son derece yüksek. İktidar benden sonrası tufan bakış açısıyla bakıyor” dedi.

Kur Korumalı Mevduat uygulamasının “saatli bomba” gibi olduğunu ve ne zaman patlayacağının bilinmediğini, “savaş harcamalarının” alıp başını gittiğini söyleyen HDP’li Turan’ın sorularımıza yanıtları şu şekilde:

Meclis’te bütçe görüşmeleri devam ediyor. İktidar tarafından Meclis’e sunulan bu bütçeyi siz nasıl tanımlıyorsunuz? Bu bütçeye bir isim verecek olsanız bu ne olurdu?

Bu bütçe AKP’nin ayakta kalmaya çalışma bütçesi. Çünkü bütçe harcamaları dikkate alındığında, özellikle vermeyi düşündükleri açık dikkate alındığında AKP son dönemde siyaseten kaybetmiş olduğunu, tekrar üretebilmek için bir bütçe planlaması yapmış olduğunu görebiliyorsunuz.  Bütçeler sınıfsal metinler. Komisyonda bunların tek tek görülmesine ve siyaset dışı değerlendirilmesine özellikle AKP cenahından uyarılar geliyor. Bunlar sınıfsal metinler çünkü zenginlik aracı olan bir devletin önümüzdeki dönemde hangi önceliklere göre harcama yapacağını gösteriyor. Bu bütçe halkın gelirini cebinden alan, azınlığın cebine koyan bir niteliğe sahip. AKP yirmi yıldır bütçe yapıyor. Bunların hepsi kuşkusuz sınıfsal içeriğe sahiptir ama gelinen noktada artık bir can havli hali var. İktidar açısından hayatta kalma bütçesi ama siyasi ve iktisadi veriler gösteriyor ki bu bütçe onları ayakta tutmaya yetmeyecek.

HDP Mersin Milletvekili Rıdvan Turan.

‘KİMİN ELİNDEYSE YANSIN DUYGUSU HAKİM’

Bu ‘ayakta kalma’ halini seçim bağlamında mı söylüyorsunuz?

Tabii. Ülkenin makro ekonomik göstergeleri berbat durumda. Dış ticari ve cari açık almış başını gidiyor. Cari açık finanse etmek için ne olduğunu bizim de bilmediğimiz bir kaynak kullanılıyor. Şimdiden 28 milyar civarında devası bir şeye ulaşması zaten başlı başına bir soru işareti. Bu ekonomik veriler, yani yüksek işsizlik, yüksek enflasyon, yüksek kur gibi, böyle gittiği koşulda AKP’nin iktisadi olarak rıza üretmesinin mümkün olmadığını görüyoruz. Önümüzdeki döneme ilişkin olarak planladıkları ve yapmayı düşündükleri şey kamu harcamalarının artacağı, kredi musluklarının iyice açılacağı, dolayısıyla büyümenin daha pozitif bir sürece evrileceği, az ya da çok enflasyonun düşeceği bir tablo. Yüzde 65’ler civarında büyük olasılıkla bir enflasyon olacak. Bunu da arkalarına almak suretiyle diyecekler ki ‘Ekonomiyi görüyorsunuz. Epeyce toparlamış durumdayız.’  Zaten bütçede öngörülen açık, enflasyon bütçesi olduğunu da gösteriyor. Bu söz konusu olan şeylerin tümü seçime doğru gidildiği süreçte AKP açısından tekrar oy satın almak için kullanılacak bir aparat olacak. Ondan sonra ne olur çok ilgilenmiyorlar. ‘İktidar bizde kalırsa bir biçimde bakacağız ‘diyorlar. Kaybedilirse de kimin elindeyse yansın duygusu son derece hakim.

‘DENGE YOK, KENDİ LEHLERİNE YAPTIKLARI BÜTÇE VAR’

Siz bu bütçeyi inceliyorsunuz ve itirazlarınızı komisyon toplantılarında dile getiriyorsunuz. Size göre bu bütçede en büyük eksik nedir?

Bu bütçe son derece vahşi bir biçimde sınıfsal durumu ortaya koyan bir bütçe. Kapitalist devletler bir geliri yeniden paylaştırma aracıdırlar ama burada bu özellik çok daha ortaya çıkmış ve çok daha belirgin hale gelmiş. Geniş kesimlerden topladıklarını bir kesimin cebine koyarken, Kur Korumalı Mevduat gibi bir ucube transfer aracı kullanıyorlar. Her zamankinden daha radikal bir tutum içerisindeler. Devletler az ya da çok sınıfsal kesimlerin çok fazla itiraz etmeyecekleri bir denge durumuna dikkat ederler. Denge durumu da yok. Kendi lehlerinde yaptıkları bütçe var. 

‘ÇAĞ ATLATTIKLARINDAN BAHSEDİYORLAR’

Bütçe görüşmelerini yapıyoruz bakanlar geliyorlar. Bize enflasyon oranının artırılıp, arttırılmadığını, hangi toplumsal kesime bu paranın kaynak olarak aktarılacağını konuşacaklarına AKP’nin yeni yüzyıl manifestosundan ya da nasıl memlekete çağ atlattıklarından bahsediyorlar. Yani iyice ideolojik hürriyete, AKP propagandasına dönüşmüş ve içerisindeki reel durum tamamen göz ardı edilmiş durumda.

‘İKTİDARIN GARDI ÇOK DÜŞÜK’

Bakanların sunumları sırasında geçmiş yıllardaki gibi yoğun bir tartışma da yaşanmıyor sanırım?

Ben iktidarın gardının çok düşük olduğunu düşünüyorum. Muhalefetin de yeterli bir performansa sahip olduğu kanısında değilim. Bir defa iktidar cenahında olağanüstü bir entelektüel yetersizlik var. Her konuda yaptığımız eleştiriyi terör parantezine alarak cevaplama gayreti var. Gençler için bir şey söyleriz onu bir biçimde yaftalarlar. Kadınlar için yine benzer biçimde. Artık parlamento önemli ölçüde seçim odaklı olarak faaliyet göstermeye başlamış. Seçim her zaman baş faktördür. Plan bütçe görüşmelerinde özellikle iktidarın reflekslerini, reaksiyonlarını en fazla belirleyen şey günün sonunda seçimin göründüğü. Dolayısıyla ona dönük hesapların, halkın refahını ilgilendiren hesapların çok daha ötesine geçmiş olması nedeniyle böyle düşük bir gard durumu söz konusu.

‘BÜTÇEDE BU KADAR AÇIK VERMEK ENFLASYON FAKTÖRÜ OLARAK GERİ DÖNECEK’

Bütçe için bir hedef belirleniyor. Geçtiğimiz sene bu hedefe uyulmadığını, Meclis’e ara bütçe geldiğini gördük. Sizce bu hedef tutacak mı yoksa çok çok daha farklı bir durum mu açığa çıkacak?

Bunu iktidar önemsemiyor. İktidarın önemsediği şey bu iş bitsin gitsin. Geçen sene daha Genel Kurul aşaması bitmeden kur artışıyla bütçe anlamını yitirmişti. Biz o zaman ‘Bu bütçe anlamını yitirdi’ demiştik. Sonuçta yeniden bir ek bütçe yapılmak zorunda kalındı. Bu risk yine var. Şu anda kur daha sakin gidiyor. Ama sizin ekonomik olarak dayanımınız bu kadar zayıfken, iktisat bilimine takla attıran her gün yeni yol ve yöntemlere girişiyorken yeni kur ataklarının, kur şoklarının olmayacağını öngörmek mümkün değil. Bu bütçe bir taraftan da böyle bir sakatlığa sahip bir bütçe. Öte taraftan ciddi bir enflasyon problemi var. Bütçede bu kadar açık vermek de bir enflasyon faktörü olarak geri dönecek. 

'BÜTÇENİN MÜREKKEP KURUMADAN ÇÖP SEPETİNE GÖNDERİLME OLASILIĞI YÜKSEK'

İşçi sınıfı ve yoksullar başta olmak üzere toplumun yaşamı maliyet krizi haline dönüşmüş durumda. Basit bir enflasyondan burada bahsetmiyoruz. Bu da bütçenin kısa sürede anlamını yitireceğini gösteriyor. Bu bütçenin henüz mürekkep kurumadan tarihin çöp sepetine gönderilmesi olasılığı son derece yüksek. İktidar benden sonrası tufan bakış açısıyla bakıyor. Dolayısıyla temel sorunları çözmek için inzibati önemler ya da pansuman önlemler değil gerçekten yapısal birtakım değişikliklere bu memlekette ihtiyaç var. Bu da yapılmayacağı göz önünde bulundurulduğu için Türkiye’nin makro ekonomik göstergelerinin daha büyük bir durumda önümüzdeki dönem bozulacağını, bütçe dengesinin daha da yerle yeksan edeceğini bugünden görebiliyoruz.

‘BÜTÜN TERCİHLERİN KÖKTEN DEĞİŞMESİ GEREKİYOR’

HDP açıklamalarında iktidarda söz sahibi olacağına dönük iddiasını ortaya koyuyor. Bu bütçe haziran ayında yapılacak bir seçimden sonra belki de yeni bir iktidar tarafından kullanılacak. Nasıl bir durum ortaya çıkacak? Revize mi edilmesi gerekecek?

Büyük ihtimalle gerekecek. Fakat mesele revizyonla çözülebilir bir mesele olmanın çok ötesinde. Bu sosyal bir sorun. Bütün tercihlerin kökten değişmesi gerekiyor. Şimdiye kadar bütün bütçeler çoğunluktan alıp, azınlığı vasıllaştırmaya dönük hazırlandı. Bizim buradaki önerimiz, bu denklemin tam tersine çevrilmesi. İnanılmaz bir rant var. Muazzam servetler. Bu servetlerin, rantın vergilendirilmediğini daha çok KDV, ÖTV gibi vergiler dolayısıyla alt sınıflardan toplandığını görüyoruz.

‘TEK ADAM REJİMİNİN PARALEL HAZİNESİ VAR’

Savaş harcamaları almış başını gidiyor. İHA, SİHA edebiyatı her yeri tutmuş durumda. Bu ülkenin kaynakları çok bonkör bir biçimde tanka, füzelere, silaha gittiğinden dolayı başka denklemi tersine çevirmek lazım. Bu savunma harcamalarının azaltılması gerekir. Tek adam rejiminin Varlık Fonu gibi paralel hazinesi var. Bir defa Varlık Fonu’nun kapatılması gerekir. Yandaşlara verilen bir takım kamu ihaleleri var. Bunlardan olağanüstü kamu kaynaklarını deyim yerindeyse hortumluyorlar. Bunlara son verilmesi ve bu yolsuzlukların hesabının sorulması gerekir.

‘UÇANI VAR, YÜRÜYENİ VAR, KAÇANI VAR’

Kamu kaynakları iktidar eliyle yandaş derneklere, vakıflara peşkeş çekiliyor bunların ortadan kaldırılması lazım. Sağa sola saray yapılıyor. Uçanı var, yürüyeni var, kaçanı var. Bunların sona erdirilmesi lazım. Bunların halka açılması lazım. Filoların satılması lazım. Saray’ın kullandığı ve ne olduğunu bilmediğimiz örtülü ödenek kalemlerinin ortadan kaldırılması lazım. Sermayenin birtakım vergi cennetlerine kaçırdığı kaynaklar var. Bu kaynakları mutlaka getirilmesi ve vergilendirilmesi lazım. Servete ve gelire göre oranlı bir vergi politikasına ihtiyacımız var.

‘KUR KORUMALI MEVZUAT SAATLİ BOMBA GİBİ, NE ZAMAN PATLAYACAK BİLMİYORUZ’

Kur Korumalı Mevduat diye bir ucube var. Buna bir son vermek lazım. Bu Türkiye ekonomisinin altında konulmuş saatli bomba gibi. Ne zaman patlayacağını gerçekten bilmiyoruz. Şimdilerde kurun sakin gitmesiyle beraber bir sessizlik var ama yarın bir gün yeni bir kur şokuyla kamudan ne kadar kaynak gideceğini bilmiyoruz. Merkez Bankası ser veriyor, sır vermiyor. Asla bu konuda bir açıklama yapmıyor. Günün sonunda bu büyük sermayelere uygulanan vergi muafiyetlerinin, istisnaların, indirimlerin ve vergi aflarının sona erdirileceği, kâra, faize ve servet gelirlerine tanınan ayrıcalıkların bir şekilde ortadan kaldırılacağı ve büyük sermayelerin servetlerinin vergilendireceği bir düzenlemeye ihtiyaç var. Diyeceksiniz ki sizin bu antikapitalist politikalarınız yeni iktidar tarafından ne kadar tolere edilir? Buna vereceğim bir cevap yok ama bunlar ülkede emekçilerin ve işçilerin daha insanca yaşayabilmeleri için gerekli asgari şeylerdir. O sebeple yarın, seçimden sonra siyasetin neresinde olursak olalım bu politikaları ekonomi alanında savunmaya devam edeceğiz.

‘GÖRÜŞMELERİN NAKLEN YAYINLANMASI İÇİN ÖNERGE VERİYORUZ’

Biz bütçenin her oturumunda bu bütçe görüşmelerinin naklen televizyonlarda yayınlanması için önerge veriyoruz. Konuşmalar yapıyoruz. Usul hakkında söz alıyoruz ama bunlar çeşitli gerekçelerde hiçbir biçimde gerçekleştirilemiyor. Oysa bütçe denen şey vatandaşın kendi cebinden çıkan paranın nereye nasıl harcanacağı, hangi önceliklerin alınacağı konusunda bir inisiyatife sahip olmasıdır.

‘SINIFSAL BİR MESELE OLARAK GÖRÜYORUZ’

İktidarın bütçeyi topluma çok açık anlatmadığını ifade ediyorsunuz. Siz topluma bu bütçeyi nasıl anlatırsınız?

Bu ısrarla iktidar tarafından halktan saklanıyor. Biz bütçe buluşmaları yapıyoruz. Bütçe öncesinde Türkiye’nin muhtevi kentlerine gittik. Bir tekstil atölyesine gittik, köylere gittik, şantiyelere gittik ve oradaki işçilerle toplantı yaptık. ‘Siz dedik ne görmek’ istiyorsunuz? Oralardan aldığımız önerileri bir araya getirdik. Bütçede o kesimlerin taleplerini ifade ediyoruz.  Kendimizi onların politik temsilcisi olarak görüyoruz. Biz bu bütçeye önerilerimizi halkın en geniş kesimleriyle yaptık. Teknik bir mesele olarak görmüyoruz, sınıfsal bir mesele olarak görüyoruz.

‘BÜTÇENİN SOKAKLA BULUŞMASI GEREKİYOR’

Bu vicdansız bütçeyi, sınıfsal olarak bir azınlığa hizmet eden bütçeyi ortadan kaldırıp, halkın geneline teşkil edebilmemizin tek yolu ve yöntemi alanlarda mücadele etmektir. Öğretmenlik Meslek Kanunu’na ilişkin öğretmenlerimiz sokaklardalar. Tam doğru olan eksen budur. Yoksa bütçe meselesini Meclis’in iki duvarı arasını sıkıştırırsanız ve halkın da nazarından bunu iktidarın yaptığı gibi saklarsanız bu böyle teknik bir mesele olarak geçer gider. Oysa bütçenin sokakla buluşması gerekiyor. Köylüyle, işçiyle, kadınla, gençle buluşması gerekiyor. Anca böyle sonuç elde edilebileceğini düşünüyoruz.