Roboski'de katledilenler İzmir'de anıldı

İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, Roboski'de katledilenleri anarak, "Roboski Katliamı ile ilgili hakikatin ortaya çıkması için üzerinize düşen sorumluğu yerine getirin" çağrısı yaptı.

Google Haberlere Abone ol

Cihan Başakcıoğlu

İZMİR – İzmir Emek ve Demokrasi Güçleri, Roboski Katliamı'nın 10'uncu yıldönümünde katledilenleri anmak ve katliamı protesto etmek için basın açıklaması düzenledi. Alsancak Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde düzenlenen açıklamada çeşitli siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri katılırken, açıklamada "Roboski Katliamı insanlık suçudur" yazılı pankart taşındı. Sık sık “Roboskinin hesabı sorulacak”, "Katil devlet hesap verecek" ve “Faşizme karşı omuz omuza” sloganları atılan açıklamada konuşan KESK Dönem Sözcüsü Veysel Beyazadam, hakikatin yargı ve siyasi erkin marifetiyle asla örtülemeyeceğini söyledi.

'HAKİKAT HİÇBİR POLİTİK ÇIKARA KURBAN EDİLMEMELİDİR'

"Hakikat her zaman en büyük değerdir ve hiçbir politik çıkara kurban edilmemelidir" diyen Beyazadam, 28 Aralık 2011 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti devletinin hava kuvvetleri komutanlığına bağlı savaş uçakları tarafından Türkiye-Irak sınırından geçmekte olan onlarca sivilin üzerine bombalar yağdırıldığını hatırlattı. Yaşanan bu katliamda 19’u çocuk olmak üzere toplam 34 sivilin öldürüldüğünü söyleyen Beyazadam, "Katliamın ertesi gününde katır sırtında battaniyeye sarılmış onlarca sivilin cansız bedeni, halen tüm tazeliğiyle zihinlerimizde yerini korumaktadır. Türkiye-Irak sınırının tam merkezinde yer alan Roboski Köyü'nde 2011 yılının bu son günlerinde kaçakçılıkta kullanılan katırlar, bu kez kaçak eşya yerine insan cesetleriyle Roboski Köyü'ne gelmeye başlanmıştı" dedi.

'KATLİAMDAN BU GÜNE ROBOSKİLİLER ÜZERİNDEKİ ŞİDDET KESİNTİSİZ SÜRDÜ'

Katliam tarihinden bugüne kadar Roboskililer üzerindeki baskı ve şiddet eylemlerinin kesintisiz bir şekilde sürdüğünü belirten Beyazadam, adalete erişimlerinin birer işkenceye dönüştüğünü, 10 yıllık sürede askeri operasyonlarda güvenlik güçlerinin bombalama faaliyetleri devam ettiğini kaydetti. Bu 10 yıl içerisinde katliamla ilgili bir dizi hukuki ve siyasi süreçler yaşandığını da dile getiren Beyazadam, süreci şu sözlerle anlattı:

"Katliamla ilgili soruşturma başlatıldı, soruşturma dosyası askeri savcılığa gönderildi, müfettişler görevlendirildi, komisyonlar kuruldu ve ne yazık ki bu tür dosyalarda her zaman şahit olduğumuz üzere dosya ile ilgili 'kovuşturmaya yer olmadığı' kararı verildi. Bunun üzerine Roboskili aileler, 18 Temmuz 2014’te Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvuru yaptı. Anayasa Mahkemesi'ne giden başvuru usulü eksiklikten dolayı reddedildi. İç hukuk yollarının tüketilmesinden sonra katliamda yaşamının yitirenlerin yakınları, davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne taşıdı. Ulusal ve uluslararası hukukta sonuna kadar götürülen adalet arayışı, 17 Mayıs 2018 günü AİHM’in ret kararıyla vicdanlardaki sızıyı daha da körükledi. 1990’lı yıllarda bölge kentlerimizde yaşanan ağır insan hakları ihlallerine ilişkin bölge insanı için bir nebze de olsa adaleti tesis eden bir kurum olan AİHM, bu ret kararı ile adeta Türkiye’de uzun yıllardır yürürlükte olan cezasızlık politikasının değirmenine su taşımış oldu."

'EN TEMEL HAK OLAN YAŞAM HAKKI İHLAL EDİLDİ'

Roboski’de en temel hak olan yaşam hakkının ihlal edildiğini vurgulayan Beyazadam, "1915’de, Dersim’de, Maraş’ta, Zilan’da, Sivas’ta, 90’lı yıllarda, Roboski’de, Cizre’de, Suruç’ta, Ankara’da sayılarla ölçülemeyecek kadar binlerce insanımızı bu militarist politikalardan dolayı kaybettik. Burada acıları yarıştırmadan, toplumsal adaletin bir gün herkese lazım olacağını yinelemek isteriz. İnsanlığın evrensel değerlerinin her yurttaş için aynı minvalde olmasını talep ediyoruz" dedi.

Roboski Katliamı'nın 10'uncu yıldönümü nedeniyle devlete ve siyasal iktidara çağrıda bulunan Beyazadam son olarak şunları kaydetti;

-Roboski Katliamı ile ilgili hakikatin ortaya çıkması için üzerinize düşen sorumluğu yerine getirin. Faillerin ortaya çıkartılması ve yargılanmaları için cezasızlık politikasından vazgeçmesini talep ediyoruz.

-Devletin aşırı güvenlik politikalara gösterdiği hassasiyetin, bu katliamlara ilişkin gerçeği açığa çıkartılmasına da gösterilmesini talep ediyoruz.

-Yine Roma Statüsü çerçevesince değerlendirildiği vakit yaşanan bu katliamın, insanlığa karşı işlenmiş bir suç olduğu gerçeğinin kabul edilmesini ve ailelerin adalete erişimin sağlanması için tüm engellerin bertaraf edilmesini gerektiğini hatırlatıyoruz.