Rojin Kabaiş’in otopsi raporu yeni soruları beraberinde getirdi

Rojin Kabaiş'in otopsi raporunda ölüm nedeninin suda boğulma olduğu belirtildi. Ancak bu tespit birçok soru işaretini de beraberinde getirdi: Nerede? Nasıl? Kaç gün? Dışarıdan bir müdahale var mı?

Fotoğraf: Gazete Duvar
Google Haberlere Abone ol

VAN - Van'da kaybolduktan 18 gün sonra cansız bedeni Van Gölü sahilinde bulunan Rojin Kabaiş, Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) otopsi raporuna göre suda boğularak öldü. Ancak cesedin kaç gün suda kaldığı, dışardan bir müdahale olup olmadığı ve vücudundaki darbe izlerinin neyden kaynaklandığı gibi sorular cevapsız kaldı.

Kaybolduğu yerden yaklaşık 20 kilometre uzaklıkta, Van Gölü kıyısında bulunan Kabaiş’in cansız bedeni önce Van Adli Tıp Kurumu’na getirilmiş, burada yapılan ön otopsi işleminin ardından, vücudundan alınan 100’e yakın numune incelenmek üzere İstanbul Adli Tıp Kurumu’na gönderilmişti.

Savcılık, Kabaiş dosyasına ilişkin gizlilik kararı getirmiş ve bu nedenle bulunduğu gün yapılan ön otopsinin raporu da ailenin avukatları ve kamuoyu ile paylaşılmamıştı.

Van Adli Tıp Kurumu

AVUKATLAR BİLE DOSYAYA ERİŞEMİYOR

Kabaiş ailesi adına dosyayı takip eden altı avukat, savcılığın almış olduğu gizlilik kararı nedeniyle, dosyanın içeriğine halen de tam olarak erişemiyor. O avukatlardan biri de Van Barosu Kadın Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi ve İnsan Hakları ve Medya Derneği Üyesi Fatma Ülgen.

Ülgen, soruşturmanın bazı aşamalarının tamamlandığını ancak belirsizliklerin halen devam ettiğini söylüyor. Dosyadaki gizlilik kararı sebebiyle içeriğe tam anlamıyla ulaşamadıklarını belirten Ülgen, kısıtlılık kararı olmasının kesin bilgi paylaşmaları yönünde engel oluşturduğunu ifade ediyor: “Gizlilik kararı, bizlerin bu tür dosyalar üzerinde daha titiz incelemeler yapmasını ve ailenin adalet talebini desteklemesini zorlaştırıyor. Bu, kamuoyunun bilgilendirilmesi ve denetim sürecinin sağlıklı işleyebilmesi açısından önemli bir engel oluşturuyor. Mağdur yakınlarının ve kadın hakları savunucularının süreci takip etmesini sınırlandıran bir karardır.”

Van Barosu Kadın Hakları Merkezi Yürütme Kurulu Üyesi ve İnsan Hakları ve Medya Derneği Üyesi Avukat Fatma Ülgen

CEP TELEFONUNUN ŞİFRESİ HALEN ÇÖZÜLEMEDİ

Rojin Kabaiş kaybolduktan bir gün sonra, yani 28 Eylül’de, cep telefonu, kulaklığı, kek ve suyu üniversite kampüsünün Van Gölü sahilinde bulunmuştu. Dosyada önemli boşlukları doldurabileceği ve birçok soruya cevap olabileceği düşünülen cep telefonunun ekran şifresinin kırılabilmesi için çalışma başlatılmıştı.

Avukat Fatma Ülgen, aradan geçen uzun zamana rağmen, Rojin Kabaiş’in cep telefonu şifresinin halen çözülemediğini söylüyor: “Adli Tıp Kurumu raporu 14 Kasım tarihinde bize verildi. Bu aşamada savcılıktan aldığımız bilgilere göre Rojin’e ait cep telefonunun şifresi kırılamadığından, henüz telefon inceleme raporu da düzenlenmiş değil. Gizlilik kararı olması sebebiyle bizler de dosyadaki sınırlı bilgiye ulaşabiliyoruz. Bu da soruşturmanın şeffaflığına dair endişeleri artırıyor.

Rojin Kabaiş'in kampüs sahilinde bulunan cep telefonu, kulaklığı, kek ve suyu

‘İNTİHAR, TEK SEÇENEK OLARAK SUNULUYOR’

Ülgen, şu ana kadar soruşturmanın yönlendirildiği tek boyutun ‘intihar şüphesi’ olduğunu oysa bu tür vakalarda farklı olasılıkların detaylı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini ifade ediyor: “Maalesef, intihar hipotezi tek seçenek olarak sunuluyor ve bu Rojin’in ölümünün arka planını yeterince kapsamlı bir şekilde incelemeye yönelik adımların atılmadığını düşündürüyor. Israrla soruşturmanın sadece intihar şüphesi ile değil bütün ihtimallerin değerlendirilerek, çok yönlü olarak yürütülmesi gerektiğini ifade ediyoruz.”

‘BÜTÜN HUSUSLARIN ARAŞTIRILMASI GEREKİYOR’

ATK raporunun birçok soru işaretine cevap olamadığını belirten Ülgen, “Her ne kadar ATK raporunda Rojin’in suda boğulma şeklinde öldüğü belirtilse de boğulmanın hangi yolla olduğu, ölümün intihar mı yoksa dışarıdan yapılan bir müdahaleyle mi olduğu, yine boğulmanın Van Gölü’nde mi olduğu yoksa göl dışında bir yerde boğulduktan sonra cansız bedenin göl içerisine mi bırakıldığı bilgisi yer almamakta. Bütün bu hususların araştırılması gerekiyor” diyor.” diyor.

‘SIRADAN BİR KAZA VEYA İNTİHAR OLMADIĞINI DÜŞÜNDÜRÜYOR’

Kabaiş’in kaybolduğu yer ile cansız bedeninin bulunduğu yer arasında yaklaşık 20 kilometre mesafe bulunuyor. Ülgen, bu durumun yaratmış olduğu şüpheyi şu sözlerle ifade ediyor: “Kaybolduğu yer ile bulunduğu yer arasındaki mesafenin ciddi bir uzaklıkta olması, olayın sıradan bir kaza veya intihar olmadığını düşündürüyor. Rojin’in bulunduğu bölgede dip akıntısının hangi bölgelerde olduğu, dalga yönünün hangi tarafa yönelik olduğu, suda boğulma halinde suyun hangi tarafa sürükleyeceği gibi hususların soruşturma sürecinde daha detaylı incelenmesi gerekir.”

Kabaiş'i arama çalışmaları 18 gün sürdü.
‘DİP AKINTILAR TESPİT EDİLMELİ’

Kabaiş’in arama çalışmalarına katılan bir uzman da Avukat Fatma Ülgen ile aynı görüşte. Nitekim Kabaiş’in en son görüldüğü Van YYÜ sahili ile bulunduğu Mollakasım Mahallesi sahili arasında Çarpanak Burnu ve Çarpanak Adası bulunuyor. Cesedin su üzerinden sürüklenerek bu mesafeyi aşması, görüştüğümüz uzmana göre pek de mümkün görülmüyor. “Su üzerinden sürüklenmiş olsaydı, havadan taramalarda görülmesi gerekirdi” diyen uzman, şüphelerin giderilmesi için dip akıntıların yönünün tespit edilmesi gerektiğini savunuyor.