Ruhi Su Dostlar Korosu'ndan 43 yıl sonra gelen albüm: 'Suyun İzi'
1975'te kurulan Ruhi Su Dostlar Korosu 43 yıl aradan sonra bir albüm yayınladı. 'Suyun İzi', çoğu Ruhi Su türkülerinden oluşan repertuarı yeni bir yorumla ve konuk sanatçılarla müzikseverlere sunuyor.
DUVAR - Halk müziğinin büyük ismi Ruhi Su’nun liderliğinde, Genco Erkal’ın Dostlar Tiyatrosu bünyesinde 1975’te kurulan Dostlar Korosu, Ruhi Su’nun 1985’teki vefatının ardından onun anısına adını Ruhi Su Dostlar Korosu olarak değiştirdi. 70’Li yıllarda sanatçının Türkiye’nin her köşesindeki konserlerinde ona eşlik eden koro, ayrıca 1976 yılında ‘El Kapıları’, 1977 yılında ‘Sabahın Sahibi Var’ ve 1978 yılında da ‘Semahlar’ albümlerinde Ruhi Su’ya eşlik etti. Koro, 1980 darbesiyle birlikte sahnelere ve albümlere ara verse de 80’li yıllardan itibaren Timur Selçuk, Sarper Özsan, Hüseyin tutkun, Refik Köksal gibi nice sanatçının yönetiminde çalışmalarını sürdürmeye devam etti. Yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda konserler veren Ruhi Su Dostlar Korosu, bugüne dek yüzlerce korist yetiştirdi, birçok önemli müzisyenin müziğe adım attığı okul oldu.
Ruhi Su Dostlar Korosu, 1978’deki ‘Semahlar’ albümü kaydından bu yana ilk kez bir albüm yayınladı. 43 yıl aradan sonra müzikseverlerle buluşan ‘Suyun İzi’, Ruhi Su repertuarından eserler başta olmak üzere, Türkçe, Kürtçe, Ermenice ve Rumca halk müziği eserlerinden oluşuyor. Koronun artık bir gelenek haline gelmiş olan tarzına uygun olarak çoksesli yorumlanan eserlerde koroya Alexandra Gravas, Şuşan Kalataş, Emin İgüs, Erdem Oral ve Fırat Tanış da konuk solist olarak eşlik ediyor albümde.
‘Suyun İzi’ni ve Ruhi Su Dostlar Korosu’nu, koronun şefi Haluk Polat, enstrümanist ve korist Aras Akanaras, koristler Ceren Çilingir, Yasemin Topsakal, Nurevşan Kırçiçek ve Güneş Yüzak’la konuştuk.
RUHİ SU'NUN MİRASI: 'SUYUN İZİ'
43 yıl aradan sonra gelen albümden bahsederek başlayalım. Bu fikir nereden, kimden çıktı? Neden bir albüm yapmaya karar verdiniz bunca yıl sonra?
Haluk Polat: Biraz şartlar zorladı bizi. Şöyle başlayayım; pandemi döneminde, 20 Eylül 2020’de Ruhi Su’nun ölüm yıldönümünde dinleyicilerimizle buluşacağımız bir anma yapamadık. Biz de geçtiğimiz yılki anmayı kayıtla gerçekleştirdik. Yeldeğirmeni Kültür Merkezi’nde bir video anma yaptık. Orada da birçok Ruhi Su dostu bizimle beraber sahne aldı. Keza Rutkay Aziz, İlyas Salman, Genco Erkal, Rüştü Asyalı gibi birçok değerli isim mesajlarıyla bizimle oldu. Ferhan Şensoy hayattaydı, orada söylediği çok güzel şeyler var, özellikle Ruhi Su’nun çalış biçimine ilişkin. Bu video kayıtları bir anma programı olarak 20 Eylül 2020’de yayınladık. Bu sırada dedik ki, “Acaba bu kadar yıl sonra bir albüm çalışması yapsak nasıl olur? Bazı parçaları yeniden yorumlasak, yeniden gündeme getirsek nasıl olur?” Derken tabii pandemi şartlarında koroyu toplamak zaten mümkün olmadı. Ağırlıklı olarak internet ortamında buluşup çalışmalar yürütüyorduk o dönemde, toplantılar yapıyorduk, müzik üzerine konuşuyorduk, Ruhi Su albümlerini inceliyorduk. O dönemde dedik ki acaba teker teker stüdyoya girsek, onları birleştirsek, bir albüm çıkar mı? Çıktı. Pandemi şartları nedeniyle böyle bir yöntem tercih ettik. Bütün koristler teker teker girdi, herkes kanal kayıtla okudu eserleri. Normalde yaklaşık 10-15 saatte bitireceğimiz kaydı 150-160 saat arasında bir sürede bitirdik. Yine de koristlerin büyük bir çoğunluğu parçalara çok hâkim olduğu için çok hızlı bir süreç oldu açıkçası. Ocak 2021’le Temmuz 2021 arası yedi aylık bir süreç içerisinde bütün kayıtları bitirmiş olduk.
Kayıtlar nerede yapıldı?
Burada, Cep Sahne’de küçük bir stüdyomuz var, hepsi burada kaydedildi. Enstrüman kayıtlarını da burada yaptık, sonra miks için Ankara’ya yolladık. Çok öğretici bir süreçti tabii çünkü koristlerin neredeyse hiçbiri profesyonel müzisyen değiller. Hayatlarında ilk defa stüdyoya giren koristlerimiz oldu. O yüzden ilk kayıtlarla son kayıtlar arasında ciddi bir performans farkı da oluştu. Öğrendik yani, kayıt sürecinde de öğrendik. Bir de tabii o dönemde birlikte söyleyemediğimiz yeni parçalar üretmek durumundaydık, bir projeye bağlı olduğu için. Yeni parçalar hiç birlikte söylenmemişti, ilk defa stüdyoda söylenmiş oldu. Şimdi o parçaları çok daha iyi söylüyor koro, çünkü artık yüz yüze çalışmalar yapabiliyoruz. Farklı bir noktaya geldik. Sanırım şu anda bir kayda girsek şu anki performansımızdan çok daha iyi bir performans çıkacağını düşünüyorum. Bu anlamda da öğretici oldu, iyi bir başlangıç noktası olduğunu düşünüyorum.
Ruhi Su, Dostlar Korosu'nun ilk kadrosuyla
Kaç korist var şu anda koroda? Daha doğrusu Ruhi Su Dostlar Korosu’nun mevcudu nedir?
Aras Akanaras: 60’ın üzerinde. Biz üç yapı halinde çalışıyoruz: Gençlik Korosu, Hazırlık Korosu ve ana koro. Ruhi Su Dostlar Korosu üçünde şekilleniyor. İki yıldır böyle bir planlamayla her yıl eylül gibi yeni korist alımları yapıyoruz, koroyu gençleştirmek ve 40 küsur yıl daha ileriye taşımak adına kadrolara ulaşmaya çalışıyoruz. O anlamda sayımız yüksek nüfus olarak. Kayıtlarda ise 36 korist arkadaşımız yer aldı.
Peki repertuarı nasıl belirlediniz?
Haluk Polat: Çok zor bir süreçti. Albümle ilgili bir ekip topladık önce; eski koristlerden, eski katılımcılardan, koronun tarihinde önemli olduğunu düşündüğümüz isimlerden bir ekip oluşturduk ve dedik ki biz böyle bir albüm projesine başlıyoruz, bu noktada bir repertuar belirleyelim, birlikte belirleyelim. Onlar da sağ olsunlar topu bana attılar. Benim koronun şefi olduktan sonra yüz yüze çalışma yapabildiğim üç dört aylık bir süreç vardı açıkçası, o süreçte çalıştırdığım parçaları düşünerek onların arasından bir seçki yaptım. Toplam 13 parça kaydettik, 10’unu kullandık. Şu anda albümde kullanamadığımız üç eser dışındaki eserler herhalde en çok söylenen eserler arasında diye düşünüyorum. Belki son 20 yıldır koronun en çok söylediği, en uzun süredir söylediği eserler yer aldı albümde. Bunların kayıt altında olması, profesyonel bir kayıt altında olması da tarihe iz düşmek açısından önemli.
Aras Akanaras: Albüm fikri gerçekleşirken AB Sivil Düşün programından yararlanıldı. O dönem özellikle çokkültürlülük noktasında, toplumsal cinsiyet eşitliği adına, belki biraz pozitif ayrımcılık anlamında korodaki kadın sayısının fazla olması vesilesiyle ve tabii pandemi sürecinde müzik emekçilerinin durumu gibi birtakım alt metinlerle biz bu fona başvurmuştuk. Açıkçası koronun ve koristlerin birçoğunun öğrenci olmasından dolayı böyle albümün prodüksiyon masraflarını karşılayacak bir maddi gelirimiz yok. Ruhi Su Kültür ve Sanat Derneği çatısı altında koro bugünlere kadar geldi. Derneğin de yaklaşık 50 üyesi var, bunlar da belki Ruhi Su’nun ilk koristleri, dostları, bir şekilde bu Ruhi Su çevresi içerisinde olan insanlar. O yüzden bu AB fonundan, Sivil Düşün fonundan yararlanmak biraz zaruri bir şey oldu bizim için. Sonrasında yine albüm çalışmaları devam edecektir diye düşünüyorum.
Koronun albüm süreci dışında nasıl bir temposu var? Ben arada konserlerinizin duyurularını görüyorum, bazen bir haberde, bir videoda karşıma çıkıyor performanslarınız. Aktif, sürekli ve düzenli olarak sahneye çıkan bir koro mu Ruhi Su Dostlar Korosu?
Aras Akanaras: Tabii, çok sık olmasa da konserler veren, etkinliklerde yer alan bir koroyuz biz. Son bir yıl içinde sanıyorum üç şehir dışı konserimiz oldu. Yine İstanbul’da bir 20 Eylül anması gerçekleştirildi Cemal Reşit Rey’de. Koro bunlar dışında da iki haftada bir buluşuyor, zaman zaman teorik toplantılar gerçekleştiriyor. Onun dışında ülkenin gündemiyle ilişkili, toplumsal durumla ilişkili birbiriyle sürekli haberleşen bir yapımız var, irtibat halindeyiz.
ARKEOLOG, AVUKAT, ÖĞRENCİ... TEK AMAÇ MİRASA SAHİP ÇIKMAK
Bugün burada, meslekleri farklı olsa da koroda yer alan isimlerle de birlikteyiz. Sizlerin koroyla tanışma hikayenizi ve bu albüm sürecinde neler yaşadığınızı dinleyebilir miyiz acaba?
Ceren Çilingir: Korodan önce tabii Ruhi Su’yu biliyordum ailemden dolayı, zaten bilinmeyen biri olma ihtimali olmadığı için, çocukluğumuzdan beri bildiğimiz birisiydi. Benim büyük bir kuzenim var, o korodaydı, hatta dernek yönetimindeydi. Onun sayesinde lise yıllarından itibaren Ruhi Su’yu dinlemeye başlayarak, koroyu da konserleri de takip ederek, en sonunda yollarımız kesişti diyebilirim. Benim dört yılım bitiyor koroda. Araya bir pandemi dönemi girdi. Biz daha tam tanışmışken, yeni korist arkadaşlar gelmişken böyle bir aksilik oldu. Ama o dezavantajı da avantaja çevirebildiğimiz bir süreç oldu aslında o bir yıllık, hatta bir buçuk yılı da aşan pandemi dönemi. Haluk hocamın da bahsettiği gibi albüm çözümlemeleri yapabildiğimiz, birbirimizi uzaktan da olsa yakından tanıyabildiğimiz bir dönem oldu. Ve albümle birlikte bir görev bilinciyle, bir heyecanla koyulduk işe. Ayrı ayrı girdik kayda ama herkes büyük bir sorumlulukla üstüne düşeni yaptı ve sonuçtan da çok memnunuz.
Siz arkeologsunuz aslında, ilk stüdyo deneyiminiz oldu bu. Neler hissettiniz stüdyoya ilk girdiğinizde?
Çok heyecanlıydım tabii, bir de herkesin profesyonel işi başka olduğu için tamamen farklı bir dünyaya giriyorsunuz. Benim için biraz meditasyon gibi bir şey aslında koro. Kayıtlarda da Haluk Polat insanların heyecanını, gerginliğini üstünden atması için o kadar sakin bir tavırla yönetiyor ki zaten orada olduğunuzu unutuyorsunuz, sanki normal bir koro provasındaymışsınız gibi oluyor bir süre sonra. Dolayısıyla çok zorlandığımı söyleyemem. Sonra kendini dinleyince insan birazcık “Ne yapmışım?” diyor.
Yasemin Hanım, siz de avukatsınız sanıyorum. Koronun da genç üyelerinden birisiniz.
Yasemin Topsakal: Evet, dernek yönetimindeyim aynı zamanda. Ben de koroya 2019 yılında girdim. Haluk hocam girdi, sonra bizi seçti yeni koristler olarak. Ben koroya girdikten sonra birkaç ay çalıştık, sonrasında pandemi girdi araya. Daha ne oluyoruz demeden bir anda albüm çalışmaları başladı. Benim için çok güzel ve heyecanlı bir süreçti. Daha sonra yönetime girdim, birkaç aydır yönetimde görev alıyorum aynı zamanda. Güzel bir süreç geçirdik, heyecanlı ve öğretici bir süreç oldu benim için. Dediğim gibi daha yeni olmama rağmen bir anda bir sürü şeyle karşılaşmak çok öğretici oldu.
Nurevşan Hanım, siz de genç koristlerdensiniz. Sanıyorum istisnalardan biri olarak siz müzik eğitimi alıyorsunuz öyle değil mi?
Nurevşan Kırçiçek: Müzik öğretmenliği bölümü öğrencisiyim ben, bu sene son sınıfım, bitecek umarım ki. Ayrıca Haluk Polat’ın yardımcısıyım koroda. Stüdyo albüm sürecinde Haluk öğretmenimle çoğunlukla birlikteydik yani. Stüdyo konusunda hiçbir fikrim yoktu. Bu anlamda çok şey öğrendim. Kendimi koroda ve stüdyo anlamında geliştirmemde fayda sağladı. Stüdyo haricinde koro çalışmalarda da çoksesli müziğin koro üzerindeki etkisiyle insanların kendilerini hissediş biçimleri, ifade ediş biçimlerini gözlemleyebiliyorum. Bunun farkına varıyorum ve görüyorum ki insanlar bu işi yaptıklarında, çoksesli müzikle iç içe olduklarında çok daha özgüvenli bir şekilde hareket ediyorlar. Tabii bu şeften de kaynaklanıyor olabilir, koroya olan tutumuyla alakalı bir şey ama bu bağlantıları insanlar üzerinde görmek de beni çok etkiliyor koro içerisindeyken. Koroda söylemek zaten çok bambaşka bir şey. İnsanın hem kişisel gelişimine hem düşünsel… Çünkü kendimizi ifade etmeye çalıştığımız şarkıların birçoğu bu toprakların acılarından bahseden, yaşanmış olan gerçeklikleri göz önüne sunan parçalar. Hissiyat olarak, ruhsal olarak, duygusal olarak da çok etkilendiğimiz ve gelişkinlik sağladığımız bir ortam aslında koro bizim için.
Koronun o kolektif mantığı, hiçbirinizin diğerinin önüne geçmediği, arkasında kalmadığı bir çalışma mantığı başka bir çalışma disiplini sanıyorum.
Aynen öyle. Çünkü ne olursa olsun bir birey olarak oradayız ama ortaya çıkarttığımız bütün ve o bütünün tek bir şeymiş gibi duruşu, bu çok önemli.
Siz nasıl tanıştınız koroyla?
Ben iki senedir korodayım. Hem eski şef olan Refik Köksal ki kendisi Ruhi Su’nun eski öğrencilerindendir, hâlâ koroda da devam ediyor, beni davet etti 2019’da, onun vesilesiyle geldim. Haluk öğretmenim de üç dört aydır koroyla çalışıyormuş, ondan bir üç dört ay sonra koroya dâhil oldum. Şimdi başka vokal çalışmalarında, koro çalışmalarında da birlikteyiz. Yani gittiği yere kadar çok güzel şeyler öğrenerek devam ediyorum.
'BİZ, RUHİ SU'NUN SESİYİZ...'
Güneş Bey, siz de öğrencisiniz sanıyorum…
Güneş Yüzak: Mühendislik öğrencisiyim, evet. Müzikle akademik bir tanışıklığım yok. Fakat ailemin kendi içinde bir müzisyen yapısı var, anne ve babamın. Oradan gelme bir müzik kulağım var. Bununla birlikte aslında enstrüman tarafına kaymıştım çok küçük yaşta, piyano, gitar, birkaç perküsyon, bağlama. Geçmişte müzikle yakından ilgilenmiş, korolarda yer almış olan ebeveynlerim, acılardan değil de daha mutluluktan gelen şeyleri söylememi istiyorlardı ama ben bir asi olarak yine de bağlama öğrendim, bağlama öğrenmem biraz ters bir şeydi onlar için. “Bağlamada da güzel şeyler çalabilirsin”e getiriyorlardı ama işte ben de gözümü kapatmadığım için…
Ruhi Su ismiyle siz nasıl tanıştınız?
Ailem tanıştırdı beni. Ne kadar başka yöne gitmemi istediyseler de kendileri de çalıyorlardı türküleri ve tabii Ruhi Su’yu. “Siz çalıyorsunuz, ben neden çalmayayım?” gibi asilik yaptım aslında. Koroya girip de repertuarı öğrendiğimde fark ettim ki, bildiğim çok fazla türkü vardı. Küçüklükten bir kulak dolgunluğum var yani. Bir arkadaşımın halası koroda sopranoydu ve koronun her zaman olduğu gibi erkek ses arayışı vardı. Dört yıl önce arkadaşımın halası haberdar etmişti beni, seçmelere davet etmişti. O zaman seçmelere girdim ve o gün bugündür korodayım. Albüm sürecinde de zaman zaman yer aldım ancak tümünde yokum. Burada değildim o dönemde, Muğla’daydım; İstanbul’a her gelişimde, o sırada hangi eser kaydediliyorsa o kayıtta yer aldım. Stüdyo deneyimi çok güzel, çok öğretici ve tabii heyecanlı oldu.
Devam etmeyi düşünüyor musunuz koroda? Öğrencisiniz şimdi, gelecekte mezun olup başka meşgalelerle uğraşmak zorunda kalacaksınız…
Evet, bırakmaya hiç niyetim yok. Bu koronun var olması, devam etmesi gerekiyor, bu şart. Bizim de, katkı verenler olarak bunu hedeflememiz, bu kaleyi savunmamız lazım. Çok iddialı olacak ama, bu bayrağı geleceğe hep beraber taşıyacağız umarım.
Neden? Bu türküleri bu koronun söylemeye devam ediyor olmasının nasıl bir müzikal, toplumsal, kültürel ya da politik anlamı var?
Yasemin Topsakal: Birçok anlamı var tabii ki. Belki de nesillerdir söylenen türküler, acısıyla, güzeliyle, iyisi ve kötüsüyle bu toprakların hikayelerini anlatan bu türküler Ruhi Su’yla özdeşleşmiş bir kere. Düzenlemelerini yapmış, kendi bestelerini yapmış. Bunları bir sonraki nesillere aktarmak bir görev. Çünkü türkü genç nesiller için artık yok olmaya başlayan bir tür. “Türkü” dediğinizde, “Neymiş ki o?” tepkisiyle karşılaşıyorsunuz neredeyse. Bir sonraki kuşaklara bu mirası aktarabilmek için koronun çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Nurevşan Kırçiçek: Ruhi Su kişilik olarak, hayatı boyunca yaşadıklarını müthiş bir direnişle göğüslemiş bir insan. Buna rağmen sunduğu her şeyi bir pamuk yumuşaklığında sunmayı başarmış. Onun müziğinin bendeki özeti budur. Bu kadar şeyi yaşayıp bunları bu şekilde ifade edebilmesine sahip çıkmalıyız diye düşünüyorum. İşkencelerden geçiyor, hayatı kısıtlanıyor, türküleri yasaklanıyor ama o bunlara karşın tek bir şey yapıyor: Sahneye çıkıp elinde bağlamasıyla türkülerini, bu toprakların türkülerini söylüyor. Boşuna “ezgili yürek” diye adlandırmıyoruz. Buna da tabii ki biz sahip çıkacağız, genç nesil olarak biz öğreneceğiz, bir konuşacağız, biz aktaracağız. Biz, Ruhi Su’nun sesiyiz çünkü.
'RUHİ SU'NUN KÜRTÇE KAYITLARI VAR'
Kürtçe bir kılam var albümde, ‘Zere’, bir de Ermenice eser var, ‘Mayro’, yine Alexandra Gravas’la yoğumladığınız Rumca bir eser... Ruhi Su Dostlar Korosu’nun ilk Kürtçe, Ermenice ve Rumca kayıtları olarak tarihe geçmiş oldu bu üç şarkı. Koro daha önce sahnede Türkçe dışındaki dillerde şarkı, türkü söylüyor muydu?
Aras Akanaras: Daha önce Makedon ve Çingene şarkıları söylemiştik ancak Kürtçe bir kılam seslendirmemiştik. Ruhi Su, dönemin koşulları içerisinde Türkiye’de Kürtçe kılam seslendirmemiş, ancak Almanya’ya gittiğinde, Hüseyin Erdem’in aktarımına göre, Kürtçe eserler söylemiş, kaydetmiş. O kayıtlardan biri bugüne ulaşmış ve biz o eseri dinleme şansına eriştik. Sümeyra Çakır’ın Kürtçe eserlere ilgi göstermesinin arkasında, Ruhi Su’yla birlikte bu çalışmaları yapıyor olmaları var bir yandan da. Yasak koşulları içerisinde bu çalışmaları Türkiye’de kitlelerle paylaşamamış olabilirler.
Haluk Polat: Ruhi Su Vanlı, biliyorsunuz. Dolayısıyla hem Ermeni, hem Kürt coğrafyasında bu türkülere yatkın, bunları duyarak büyümüş birisi. Neden söylemediği, kaydetmediği açık, o dönemin şartları buna izin vermiyor.
Aras Akanaras: Ahmet Adnan Saygun’un asistanı Ruhi Su ve o dönem başlıyor Anadolu’daki derlemeciliği. Kürtlerin yaşadığı şehirlere gittiğinde oradaki halkın seslendirdiği bir dolu kılamı belki de kaydetti. Ruhi Su şu açıdan da önemli: Büyük göçlerin yaşandığı yıllarda köyden kente gelenler için birçok türkü, semah, deyiş unutulmuştu. Ancak Ruhi Su’nun derlemeciliği ve ortaya çıkarması sayesinde bugünlere taşındı bu eserler.
Haluk Polat: Aşık Veysel’in sanıyorum, Ruhi Su’yla ilgili bir sözü var, “Türküyü kente sevdiren ozan” diye. Bu açıdan bakıldığında Ruhi Su, hem siyasi duruşu hem de müziğe kattıkları düşünüldüğünde, Nazım Hikmet’in şiir için yaptığını, Yaşar Kemal’in roman için yaptığını müzik için yapmıştır diye düşünüyorum. Bu miras, bu genç arkadaşlarımızın varlığıyla mümkün olacak. Koro 46 yıldır yaşıyor, neden bir 46 yıl daha yaşamasın? Gençlik Korosu projesi de bununla ilgili zaten. Şimdi bakıyoruz, gençler 20’li yaşlarındalar, koromuzda 60’lı yaşlarında olup şarkı söyleyen dostlarımız var. Demek ki 40 yıl sonra da bu genç arkadaşlarımızın koroda devam ediyor olma ihtimalleri var.
'15 YAŞINDA DA, 70 YAŞINDA DA KORİSTİMİZ VAR'
Aras Akanaras: Bizim 15 yaşında da koristimiz var 70 yaşında da. Aynı sahneye çıkıp aynı türküleri söylüyorlar. Bu koronun bir okul olduğunu unutmamak lazım. Emin İgüs bu okuldan çıktı, İsmail Hakkı Demircioğlu bu okulda yetişti, Nevzat Karakış bu okuldan çıktı, belki en başta telaffuz etmem gerekiyordu, bu ülkenin en önemli kadın seslerinden Sümeyra Çakır bu okuldan çıkmıştır.
Haluk Polat: Ayrıca, doğrudan bu korodan çıkmamış olsalar da bu akımdan, Ruhi Su’dan etkilenen birçok sanatçı, birçok müzik insanı var.
Çok kıymetli konuk sanatçılar var. Az önce bahsettiniz, Alexandra Gravas, tabii “konuk sanatçı” sayılır mı bilmem ama Emin İgüs, Şuşan Kalataş, Erdem Oral ve Fırat Tanış albümde size eşlik etmişler. Bu sanatçılar daha önce sahnede size eşlik etmiş miydi?
Aras Akanaras: Albüm fikri ortaya çıktığında eski koristlerimizden biri Alexandra Gravas isminden bahsetti. Alexandra Gravas, Sümeyra Çakır’la 13-14 yaşındayken Almanya’da tanışıyor. Alexandra bir Yunan mülteci ailesinin kızı, Almanya’da yaşıyorlar. O sırada Sümeyra mülteci olarak Almanya’ya gitmiş, orada hem politik faaliyetlerini hem müzik faaliyetlerini sürdüren bir insan. Bu noktada Sümeyra Alexandra’ya “Sen mutlaka müzikle ilgilenmelisin, çok güzel bir sesin var” diyor. Onun vesilesiyle Alexandra müziğe yöneliyor, iyi bir kontralto. Tabii biz bahsettiğimizde çok mutlu oldu, “Ne yapmamız gerekiyorsa birlikte planlayalım” dedi. Ölüm yıldönümünde de Ruhi Su’nun, geldi, bizimle birlikte oldu, sahnede. Bu birliktelikten ve ‘Omorfo Poli’ isimli, Theodorakis’i de andığımız bir eser ortaya çıktı.
Haluk Polat: Konuk sanatçılarla söylemek, bu albümle birlikte ortaya çıkan bir fikir oldu açıkçası. Şuşan Kalataş ve Alexandra Gravas’ı eski bir solist arkadaşımız önerdi ve getirdi. Erdem Oral’ı Aras önerdi, onun dinlediği bir sanatçıydı. Çok genç ve gelecekte çok sevilecek bir ses. Belki biz de ona bu albümle bir yol açmış oluruz. Fırat Tanış bence bu albümün en renkli yapısı oldu. Asıl işi şarkıcılık değil ancak en az iyi bir şarkıcı gibi yorumladı türküyü. Tabii, Ruhi Su Dostlar Korosu çok uzun zamandır var olan bir koro ve bugüne dek birçok dostu, koristi olmuş ve tabii onların da yorumları bizler için çok kıymetlidir. Doğal olarak Fırat Tanış’ınki gibi farklı yorumları beğenmeyenler de çıkacaktır kendi yapımız içerisinden. Fırat Tanış kendini bu albümde bu şekilde samimiyetle ifade ettiği için biz çok beğendik. Onun türküyü aktarım biçimi bizce çok güzel bir aktarım biçimi.
'FIRAT TANIŞ'IN ALBÜMDEKİ YORUMUNU ELEŞTİRENLER OLDU'
Sözlerinizden anladığım kadarıyla, belli ki bazı eleştiriler almışsınız bununla ilgili…
Evet, bu konuyla ilgili bazı olumsuz yorumlar da geldi. Ruhi Su’nun söylediği bir türkünün bu şekilde yorumlanmasına karşı bazı insanlar eleştiriler getirdiler. Rüştü Asyalı’nın Keloğlan filmlerindeki türkü yorumlarına benzetenler oldu eleştirmek için ancak belki de bilmiyorlardı ki Rüştü Asyalı da aslında Ruhi Su’nun yakın dostudur.
Koro içinde bir kuşak çatışması mı yaşandı?
Aras Akanaras: Koro içinden çıkmadı bu eleştiriler ancak geçmişte koristlik yapmış; algıları, düşünceleri Ruhi Su’nun tarzı konusunda farklılık, yenilik kabul etmeyen bazı dostlarımızın yorumlarıydı bunlar.
Peki sırada ne var? Bir lansman konseri olacak mı? Belki albümdeki konuk sanatçılarla birlikte sahne alacak mısınız?
Ceren Çilingir: 6 Ocak’ta, Caddebostan Kültür Merkezi’nde bir albüm lansman konserimiz olacak. Orada albümden seçme eserleri ve albümde seslendirmediğimiz ancak sahnede uzun zamandır söylediğimiz diğer bazı eserleri seslendireceğiz. Tabii ki konuk sanatçılar da bizimle olacak, hatta belki albüme konuk olmayan sürpriz sanatçı dostlarımız da olacak sahnede. Sonrası için birkaç projemiz daha var ancak onlar şimdilik sürpriz olarak kalsın.
Aras Akanaras: Ruhi Su çok büyük bir çınar ve bu çınarın dalları birçok yere nüfuz etmiş. 12 yıl opera sanatçısı olarak opera eserleri icra etmiş örneğin, Ruhu Su’nun operayla buluşması gibi bir proje olabilir. Ruhi Su’nun akademi ile buluşması, belki bir sempozyum projesi gerçekleşebilir. Aslında koristlerimizi de, derneği de bekleyen çok fazla mesai var önümüzdeki dönemde. Yapacak çok işimiz var, dolayısıyla sizin vesilenizle de derneğe destek olmak isteyenlere bir çağrı yapmış olalım. Bizimle ilgili her şeye ulaşmak ve destek olmak için ruhisu.org.tr adresi ziyaret edilebilir.