Rusya basınında geçen hafta: Moskova'nın OPEC+'da kalması isteniyor
İzvestiya gazetesinde yayınlanan yazıya göre, Suudi Arabistan Rusya’yı yeni OPEC+ pazarlığından dışlamak niyetinde değil. Bunun petrol pazarında daha büyük sarsıntıya yol açabileceği belirtiliyor.
Hazal Yalın
DUVAR - Basın özetlerinde bu hafta her biri önemli üç makalenin geniş özetleri var. Carnegie Vakfı Moskova Merkezi yöneticilerinden (Merkez, Adalet Bakanlığı tarafından 9 Nisan’da kapatıldı) Aleksandr Gabuyev, iki haftalık Washington gezisiyle ilgili gözlemlerini Kommersant’a yazdı. Gabuyev, Carnegie üzerinden geliştirdiği ABD dostluklarına dayanarak gözlemlerde bulunuyor. Amerikan yönetiminin karamsarlığını vurgulaması dikkat çekici.
İzvestiya, Lavrov’un Pers Körfezi Arap Devletleri İşbirliği Konseyi toplantısı için bulunduğu Riyad’dan gözlemleri aktarıyor. Arap blokunun petrol fiyatlarını yükseltmek istemedikleri, zira bunun talebi artırarak ABD’nin kaya gazını rakip çıkaracağı endişesi önemli. Geçtiğimiz hafta Financial Times da OPEC altılısının, ancak Rusya’nın petrol üretimi düşerse üretimi artıracağını yazmıştı. Son olarak RBK, AB’nin 6’nci yaptırım paketinin sonuçları üzerinde duruyor. Paket, sadece (istisnalı) petrol ambargosu getirmekle kalmıyor, Rusya’nın depozitör kuruluşunu da uluslararası mali piyasanın dışına atıyor.
'ARAP ALTILISI RUSYA'NIN OPEC+'DAN DIŞLANMASINI İSTEMİYOR'
İzvestiya’nın Riyad’da bulunan ve durumu yakından bilen kaynaklarına göre Suudi Arabistan, Rusya’yı yeni OPEC+ pazarlığından dışlamak niyetinde değil; böyle bir adım petrol pazarında daha büyük sarsıntılara yol açar. Aynı kişilere göre bugünkü yüksek petrol fiyatları, OPEC’te “game changers” olan iki ülkenin, hem Suudi Arabistan’ın hem de BAE’nin işine geliyor. Lavrov’un Riyad gezisinin temel amacı, Pers Körfezi Arap Devletleri İşbirliği Konseyi bakanlar toplantısına katılmaktı. Rusya’nın da katıldığı bu formatta bir toplantı son defa 2016’da yapılmıştı.
Konsey’de 6 ülke var: Bahreyn, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, BAE ve Umman. Bu 6’sı dünya petrol pazarının yüzde 25’ini karşılıyor. Lavrov toplantıdan sonraki basın toplantısında, diplomatların en temelde bölgesel gündem üzerine görüştüklerini söyledi: Suriye’nin Arap Ligi’ne dönmesi, Yemen’de barış anlaşması, 3 Haziran’da süresi dolacak olan 2 aylık ateşkes. Rusya’nın, bu ateşkesin en azından 2 ay daha uzatılmasını umut ettiğini ekledi. Ama Lavrov’un Körfez’deki meslektaşlarıyla görüşmesinin ana teması, daha önceden bilindiği gibi, OPEC+ mutabakatıydı. Wall Street Journal, bazı OPEC üyelerinin Batı yaptırımları yüzünden 2016’da başlayan OPEC+ görüşmelerini durdurmayı düşündüklerini yazmıştı.
Gazeteye göre Rusya’nın petrol üretiminin bu yıl yüzde 8 düşmesi bekleniyor, bu da OPEC+ üyelerini rahatsız ediyor. İzvestiya’nın Riyad’da görüştüğü kaynaklar, bunun doğru olduğunu, Körfez ülkelerinin Rusya ile daha iyi şartlarda pazarlık etmek için sinyal verdiklerini söylediler. İçlerinden birisi şu ifadeleri kullandı: 'OPEC’te oyunun kurallarını tayin eden Suudi Arabistan ve BAE, Rusya ile mutabakatta kopuş istemiyorlar, mevcut durum onlar için de avantajlı. Ama Riyad, Rusya’nın üretimi artırma ve İran üzerinde etkide bulunma imkânı olduğunu göstereceği daha iyi şartları temin etmeyi planlıyor.' Aynı kaynağa göre 6 üyeden hiçbiri Rusya’nın dışlanmasını istemiyor, çünkü bu petrol fiyatlarında kontrol dışı artışa yol açabilir. Ancak 'Petrolün varil fiyatının 150 dolar olması Araplar için de avantajlı değil, bu kadar yüksek fiyatlar talebi artıracak, böylece özellikle Amerikan kaya gazı üretimi artacaktır.' (E. Baynazarov / İzvestiya, 1 Haziran)
'YAPTIRIM DEPRESYONU'
Batının Rusya ve Ukrayna siyasetini görüşmek, bilhassa da muhatabınız ABD yönetimindeki üst düzey görevliler olursa, epey iç karartıcı bir uğraş. Washington’da geçirdiğim iki hafta boyunca her sohbetimde içimde sadece hüzün değil şizofreniye yuvarlanıyormuşum duygusu da büyüdü. Amerikalı görevliler kamuoyu karşısında, Rusya’ya karşı yaptırımların 'işlediğini ve Kremlin’in askeri makinesini tahrip ettiğini', Batı’nın 'görülmemiş bir birlik' sergilediğini, Ukrayna’ya yardımın ise 'Marshall Planı ölçeklerini geride bıraktığını' söylüyorlar. Ama aynı kişilerle kapalı kapılar ardında görüşmelerdE çok daha kasvetli bir tablo şekilleniyor.
Öncelikle, yaptırımların kısa vadede askeri harekâtları bitirmeye veya Kremlin’in siyasetinde değişikliğe yardımcı olacağına kimse inanmıyor. ABD’deki diplomatlar ve askeri yetkililer tarihi benzerlikler bulmaya çalışırlarken genellikle eski Yugoslavya savaşını hatırlatıyorlar: Uzatmalı, yıkıcı ve kanlı. Yaptırımların etkinliği üzerine konuşurken Küba, İran ve Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC) örneklerini veriyorlar. Bu ülkeler onlarca yıl boyunca her türlü yaptırıma uğradılar ama elitleri lüksten geri kalmadı, orduya ve baskı aygıtına para ise kurumuyor.
Washington’dakiler, yaptırımların şu anda sadece duygusal bir tepki vasıtası olduğunu kabul ediyorlar. Çatışmada her yeni sarmal Rusya’ya karşı yeni sınırlamalarar yol açıyor, ama yetkililerde 'durun, daha fazla germeyin' deme imkânı yok; yoksa yaptırım makinesini Kongre ellerine alır, oysa Joe Biden yönetimi bundan kaçınmak istiyor. Muhataplarım, diplomasi penceresi ise kapalı olduğuna ve büyük ihtimal yakın zamanda açılmayacağına da eminler. Bütün olanlardan sonra başarısız yeni bir barışçıl çözüm girişimi, kasımdaki zorlu seçimlerden önce demokratların hiç istemediği bir şey.
Kremlin’de uzlaşma yanlısı kimsenin bulunmayışı, Başkan Zelenskiy’in diplomatik manevra koridorunun son derece dar olmasıyla karmaşıklaşıyor; Ukraynalılar kararlı duruyorlar ve topraklarından vazgeçilmesini kabul etmezler. Washington ise Sayın Zelenskiy’in şimdi Batı’da çok popüler olmasını dikkate alarak Kiev’e baskı yapamıyor. ABD’ye ise sadece Ukrayna’ya daha fazla silah vermek yaptırımları artırmak kalıyor.
ABD’nin elinde gerçek dünyada daha etraflıca düşünülüp taşınılmış bir strateji bulunmuyor; Biden ekibinden yetkililere de sadece çatışmanın tırmanmasından kaçınmaya ve negatif sonuçlarını asgariye indirmeye çalışarak, gece yarılarına kadar didinmekten ve aynı zamanda 2024 başkanlık seçimleri öncesinde enflasyonun kaçınılmaz etkisi üzerine düşünmekten başka bir şey kalmıyor. Gezim bitmek üzereyken, şimdi sorumlu bir görevde, hadiselerin sivri ucunda bulunan eski bir dostum, görüşme teklifime cevap olarak şöyle dedi: 'Her şey öyle iç karartıcı ki, iyisi mi doğruca bara gidelim.' Tereddütsüz kabul ettim. (A. Gabuyev / Kommersant, 3 Haziran)
'AB'NİN 6'NCI YAPTIRIM PAKETİ TARTIŞILIYOR'
AB 3 Haziran günü Rusya’ya yeni yaptırım paketini yayınladı. Pakete Rusya’dan petrol ve petrol ürünleri alımına ambargo getirilmesi de giriyor. Bir önceki paket 8 Nisan’da kabul edilmişti. AB ülkeleri haftalardır 6’ncı pakete nelerin gireceğini tartışıyorlardı. Macaristan, 'Drujba' petrol boru hattıyla Rusya’dan petrol alımına devam etme ayrıcalığını kazandı. Moskova patriği Kirill’in yaptırım listesine alınmasına da engel oldu. Rusya’dan tankerlerle alınan petrole getirilen ambargo hemen yürürlüğe girdi, ama bir “geçiş süresi” öngörülüyor: 5 Aralık 2022’ye kadar “tek seferlik” ithalat işlemlerine veya 4 Haziran’a kadar imzalanmış sözleşmeler gereği petrol alım taahhütlerinin yerine getirilmesine izin veriliyor.
Petrol ürünleri için bu süre 5 Şubat 2023’e kadar uzatılıyor. AB ülkeleri, petrol ve petrol ürünleri eğer başka bir ülkede üretildiyse ve Rusya vatandaşlarına ait değilse, bu ürünleri Rusya’dan ihraç edebilir. Bu istisna, Hazar boru hattı konsorsiyumunun Kazakistan petrolü için getirilmiş olabilir; bu petrol Novorossiysk’ten ihraç ediliyor. Reuters’in haberine göre Kazakistan, trailerler ve alıcılar yaptırım altındaki Ural petrolüyle karıştırmasın diye, Rusya limanlarından ihraç edilen kendi petrolünün adını KEBCO diye değiştirdi. Ambargo, 'Drujba' boru hattından gelen ham petrolü kapsamıyor. Petrol, bu hattın kuzey hattından Almanya ve Polonya’ya gidiyor (2021’de bu kısımdan 10 milyar avroluk petrol geçmişti); bu iki ülke de tek taraflı olarak Rusya petrolünün arzını kesmeye söz verdiler. Hattın güney kısmı ise Çekya, Slovakya ve Macaristan’a uzanıyor (2021’de bu kısımdan 5 milyar avroluk petrol geçmişti). Adı geçen bu ülkeler ham petrol almaya devam edebilirler. Bunlardan başka Bulgaristan’ın, 4 Haziran’a kadar imzalanmış sözleşmeler gereği deniz yoluyla petrol alımına 2024 sonuna kadar devam etmesine izin verildi. (Bulgaristan 2021’de bu yoldan 1,3 milyar avroluk petrol almıştı.)
Hırvatistan, Rijeka’daki rafinerisi için gereken petrol ürünlerini 2023 sonuna kadar almaya devam edebilir. Ancak 'Drujba'dan petrol almaya devam edecek ülkelerin bunu üçüncü ülkelere satması yasaklanıyor. 5 Şubat 2023’ten itibaren de bu ham petrolden üretilmiş petrol ürünlerini üçüncü ülkelere satmaları yasaklanacak. 2021’de AB ülkeleri Rusya’dan yaklaşım 71 milyar avroluk petrol ve petrol ürünleri alıyorlardı; 6’ncı paketle bu arz 2002 sonuna kadar 65 milyar avro azalacak. Pakette, özel kişilere getirilen yaptırımlardan başka, Rusya’nın Rusya’nın Ulusal Hesap Depozitör (NRD) kuruluşu da yaptırım listesine alınıyor. NDR, Rusya’daki en büyük menkul kıymetler depozitörü olmasından başka, AB’nin yaptırım belgesine göre “uluslararası mali sisteme girişi olan biricik kuruluş”. NRD, ABD’nin OSAF lisansını iptalinden sonra Rusya Maliye Bakanlığı tarafından dış borçlarını ödemek için aracı olarak kullanılıyordu.
Bakanlığın açıklamasına göre dış borç ödemeleri NRD üzerinden ruble olarak yapılacak, bu da karşı tarafta dövize çevrilecekti. Şimdi bu iş büyük ölçüde zorlaşıyor. NRD, yaptırımlardan sonra olağanüstü durum ilan etti ve avro işlemlerini durdurduğunu açıkladı. NDR ile ilişkili muhabir bankaların da ilgili hesapları dondurması gerekiyor. NDR, Rusyalı girişimcilerin menkul kıymetlerini Euroclear hesabında tutuyor; bu girişimcilerin bilgisine sahip olmayan Euroclear ise şubat ayından beri, yaptırım korkusuyla, ödemeleri yapmıyor. Şimdi girişimcilerin NDR üzerinden menkul kıymetler gelirlerini almaları imkânı tamamen kayboldu. (İ. Tkaçyov / RBK, 3 Haziran)