Rusya basınında geçen hafta... 'Scholz’un Çin çıkartması'
Avrupa, Çin’in tedarikine ciddi şekilde bağımlı; Avrupalıların satın alma gücünün belirgin şekilde düştüğü de açık. Bu hem Çin’i hem AB’yi endişelendiriyor.
Hazal Yalın
Bu haftanın seçkisinde 4 yazı var.
M. Kostrikov’un yazısının yayınlandığı Pravda, RFKP yayın organı. Kostrikov, devlet tekellerinin üst düzey yöneticilerine yıllık 30 milyon (yaklaşık 9 milyon TL) tavan ücret getirilmesi planının Maliye Bakanlığı’ndan dönmesi üzerine yazıyor. Korkunç astronomik rakamlar okurun muhakkak dikkatini çekecektir.
Nezavisimaya Gazeta’da V. Skosırev, Çin ve Pakistan ilişkileri üzerinde duruyor. Amerikan darbesiyle görevden alınan İmran Han’ın suikasta uğramasıyla iyice tırmanan Pakistan’daki siyasi krizin, Çin açısından sadece pragmatizmini besleyen bir gelişme olması, Çin’in siyasi tutumunu kavramak açısından önemli.
Çin’le ilgili bir başka yazı daha, Rusya’nın en önemli Çin uzmanlarından Aleksey Maslov’un telegram kanalındaki Almanya şansölyesinin Çin ziyaretiyle ilgili mesajı, seçkimizde.
P. Makedontsev’in EADaily’deki, Britanya’nın AB’nin bağımsız bir güç olmasını neden istemediği ve Kuzey Akım’ın bu çerçevedeki önemi üzerine dikkat çekici ve uzun makalesinin sadece ilk bölümünü çevirmekle yetiniyorum.
'Scholz’un Çin çıkartması'
Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, ÇHC Başkanı Si Tsinpin ile bir görüşme ayarladı. Scholz’un yanında Alman şirketlerinden büyük bir heyet de var. Heyette Siemens, Adidas, BioNTech, BMW, Volkswagen gibi şirketlerin temsilcileri bulunuyor; bunlar Çin’den başka Singapur ve Vietnam turu da yapacaklar.
Beklenen görüşme iki taraf için de avantajlı. Çin ve AB’nin ticareti geçtiğimiz yıl 800 milyar doların üzerindeydi. Çinli şirketler Alman şirketleriyle yeni sözleşmeler imzalamakla ilgileniyorlar, Scholz ise iş dünyasını savunmaya çalışıyor.
Avrupa, Çin’in tedarikine ciddi şekilde bağımlı; Avrupalıların satın alma gücünün belirgin şekilde düştüğü de açık. Bu hem Çin’i hem AB’yi endişelendiriyor. Siemens, Adidas, BioNTech, BMW, Volkswagen’in Çin’de büyük fabrikaları var ve hem Çin pazarı hem Avrupa pazarı için üretim yapıyorlar. BioNTech aşıları Çin’de daha onaylanmadı; sanırım Scholz bunları pazarlamaya da çalışacak.
Alman şirketlerinin önemli bir bölümünde problemler doğdu; Scholz bu bağlamda iş dünyasını korumaya çalışıyor ve normal ticarete önem veren pragmatik bir lider gibi davranıyor.
Çin ise Çin pazarında Siemens’in ve (ÇHC ile ortak kimyasal üretim yapan) BASF’ın etkisinin genişlemesiyle ilgileniyor. Wacker Chemie Çinli tüketiciler üzerinde çalışıyor, ilaç şirketleri Bayer ve Merck’in Çin pazarında ciddi bir payları var, şu anda öncelikli olan bunlarla yapılacak sözleşmeler. (3 Kasım)
'Devlet şirketleri mi, özel dükkânlar mı?'
Son zamanların sayısız olayı arasında Rusya’nın devlet şirketleri etrafında meydana gelen ilginç, heyecanlı ve dramatik tartışma gözden kaçtı. Başlangıçta, çoğu zaman olduğu gibi, fikir iyiydi: yöneticilerin gelirlerine sınır koymak; başka bir deyişle üst yönetimin ücretlerine “tavan” getirmek. Ama olmadı.
Hangi şirketler söz konusu: Öncelikle Rosteh, VEB, RJD, Rosnano vb. gibi canavarlar. ... Rosnano’nun başı olarak Çubays’ın ... unutulmaz sözleri akla geliyor: “Çok paramız var.” Tabii Çubays artık ne şirkette ne Rusya’da, kaderinin peşinde, kimi haberlere göre İtalya’nın bir şehrinde, hatta Kıbrıs’ta ve İsrail’de de görülmüş.
Ama Rusya’da kalanlar gücendirilmiş değil. Örneğin RJD Genel Müdürü Oleg Belozyorov’a bu şirkette 2021’deki çalışmasından 151,07 milyon ruble ödenmiş; yıllık toplam geliri de 193,3 milyon ruble. VEB Başkanı İgor Şuvalov yıllık 169,7 milyon ruble geliriyle övünebilir. Rosteh Genel Müdürü Sergey Çemezov ise geçen yılki emekleriyle 632,2 milyon ruble kazanmış. Bu devlet şirketinin bilançosunda yıllık geliri 100 milyon rublenin üzerinde olan 11 üst düzey yönetici daha var. ...
Buyurun size şu sorunun cevabı: Nedir bu, devlet şirketleri mi özel dükkânlar mı? Bu cevap tabii ki sınıfsal bir muhteva taşır. Bütün devlet esas itibariyle özelleştirilmişken ne beklenir ki? Ebediyen “optimize” edilebilecek olanlar sadece bizim gibi basit, ücretli işçiler. Yönetici sınıfı saygıdeğer beylerinin menfaatlerine ise dokunmamak icap eder. Neticede, gelirlere tavan filan yok. Bunun yerine ülkenin devlet idaresine böyle bir yaklaşımla kaçınılmaz olarak düşeceği dip var. (M. Kostrikov / Pravda, 3-7 Kasım)
'Şerif, Çin’in hoşuna gidiyor'
Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif, Pekin’de ÇHC Başkanı Si Tsinpin ve Çin Başbakanı Li Ketsyan görüştü. Şerif’in başlıca amacı, Çin ile Umman Denizi’ni birleştirecek ekonomik koridorda bir halka olmak, keza sel felaketinin üstesinden gelmek için yardım sağlamak. Ama Pekin, ortak projelerde personeli için güvenlik garantisi istiyor ve ortağının siyasi istikrarından da emin değil.
Reuters’in haberine göre Si, Şerif’e, Pakistan maliyesinin istikrarına Çin’in yardımda bulunmaya devam edeceğini söyledi. Aynı zamanda bir hayır işi de yaptı: Pakistan’a hızlı tren montajı için know-how temin edilecek. İlk parti vagonlar deniz yoluyla ulaştırılmak üzere yüklendi. Pakistan’ın ileride Çin trenlerini kendi başına üreteceği düşünülüyor.
Amerikalı Asya uzmanı Andrew Small’a göre: “Şahbaz Şerif ve hükümetindeki birkaç figür daha Çin hükümetinin hoşuna gidiyor. Çin hükümeti Şerif’e hediye vermek istedi, ama Çin’dekiler, İslamabad’da işlerin başına yakın dönemde kimin geçeceğinden emin değiller.” ...
Small, Pakistan’da siyasi dalgalanmanın 2017’den beri gözlendiğini söylüyor. Bu da Pekin’de, bütün yatırımlarının karşılığını çıkarabileceği kuşkusu doğuruyor. Zira bazı değerlendirmelere göre Kuşak ve Yol inisiyatifi temelinde koridorun Pakistan halkası 62 milyar doları bulacak.
Bununla birlikte son zamanlarda koridorun inşasında da frene basıldı. Bunun bir nedeni, Çin sınırında, özellikle de Pakistan’daki ortak projelerde çalışanlara yapılan terörist saldırıları. Geçtiğimiz temmuzdan beri Taliban militanları ve Belucistan’daki ayrılıkçılar 13 Çinliyi öldürdüler. ...
Rusya Bilimler Akademisi’ne bağlı Dünya Ekonomisi Ulusal Araştırma Enstitüsü’nden G. Makareviç’e göre: “... Pakistan’da bugünkü hükümet koalisyonunun Pekin’le iyi ilişkileri var. Çin-Pakistan ilişkilerindeki kilit proje olan ‘Ekonomik Koridor’ 2013’te bugünkü başbakanın büyük kardeşi Navaz Şerif tarafından başlatılmıştı. Şahbaz Şerif projeyi hızlandırabilir. Bu, ülkedeki siyasi istikrarsızlık devam ederken gelecek yıl yapılacak seçimler arifesinde şart. ...”
Ama bu, İslamabad’ın ABD ile ilişkilerde ortaya çıkan gerginliği gidermeyi hedeflemediği anlamına gelmiyor. Makareviç’e göre Pakistan, IMF’de ABD desteğine güvendi ve bunu kazandı. Pakistan IMF yardımı alacak. Makareviç şunu da belirtiyor: “İslamabad ve Washington askeri araçların bakımında işbirliğine de devam ediyorlar. Amerikalılar, F-16’lar için yedek parça vereceklerini teyit ettiler. Yani İslamabad ve Washington ortak bir dil buluyor.” (V. Skosırev / Nezavisimaya Gazeta, 2 Kasım)
'İngiltere’nin Kuzey Akım’ı torpidolamaktaki menfaati'
29 Ekim’de Savunma Bakanlığı Ukrayna’nın Sivastopol’deki askeri ve sivil gemilere saldırısını açıkladı. Açıklamada şöyle deniliyordu:
“... Bu terörist saldırının hazırlığı ve Ukrayna 73’üncü özel deniz operasyonları merkezi personelinin hazırlanması, Nikolayev oblastinin Oçakov şehrinde bulunan Britanya uzmanlarının idaresinde yapıldı.
“Elimizdeki istihbarata göre Britanya’nın bu deniz kuvvetleri temsilcileri Baltık Denizi’nde 26 Ekim’de Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 boru hatlarının sabotajına yönelik terör eyleminin planlanmasına, tedarikinin sağlanmasına ve gerçekleştirilmesine de katıldılar.” ...
Britanya Başbakanı B. Johnson daha 15 Kasım 2021’de başlıca bakanlarla toplantıda boru hattı konusuna değinmişti. Başbakanlık basın sekreterliği bu konuda şu haberi vermişti:
“Başbakan, Britanya’nın, Ukrayna üzerinden tedarikin yolunu değiştirecek ve bölgenin güvenliği için ciddi sonuçlar doğurabilecek olan Kuzey Akım 2 inşaatına karşı olduğunu vurguladı. ...”
Kuzey Akım 2’ye sadece yönetimdeki Muhafazakâr Parti’nin değil İskoçya Milli Partisi temsilcilerinin de karşı olduğunu belirtmek gerek. Peki Britanya neden, Kuzey Akım 2’nin torpidolanması için her şeyi yaptı?
Kuzey Akım 2 ekonomik olarak sadece Rusya için değil AB’nin ekonomik lideri Almanya için de avantajlıydı. Zira, geleneksel olarak Avrupa federalizmine karşı çıkan Britanya AB’den ayrılmıştı ve AB için dünya arenasında Anglosakson vesayetinden kurtulup bağımsız bir oyuncu olma şansı ortaya çıkmıştı.
Kuzey Akım 2’nin işletmeye açılması halinde Almanya, Fransa’yla birlikte Anglosaksonların Polonya gibi bir Truva atını da ezerek AB’yi arkasından sürükleyebilirdi. Polonya bu durumda Baltık ülkeleri ve Ukrayna’yla birlikte Moskova ve Berlin’e karşı gaz şantajına girişemezdi. Bu durumda Almanya’nın ekonomik gücü askeri zayıflığını telafi ederdi.
Almanya’nın ekonomik çabası, teorik olarak, askeri anlamda güçlü olan Fransa’yı NATO’ya askeri alternatifler kurma yolunda askeri inisiyatifler geliştirmeye itebilirdi.
Ama bütün bu projeler şubat 2022 sonunda imkânsız hale geldi. ... (P. Makedontsev / EADaily, 1 Kasım)