Rusya basınında geçen hafta: 'Türkiye Suriye’deki birliklerini çıkartmayı düşünmeye başladı'
Ankara’nın Suriye’deki birliklerini çıkartmak için gerçekten de bir takvim oluşturması mümkün, ancak uzmanlara göre pratikte problemler var.
Hazal Yalın
Seçkimizde iki makale var. İkisi de Türkiye-Suriye ilişkileri üzerine.
İlki, Rusya Dışişleri Bakanlığı’na bağlı MGİMO [Uluslararası İlişkiler Üniversitesi] Uluslararası İlişkiler Enstitüsü araştırmacısı Artyom Adrianov’un İzvestiya’da yayınlanan makalesinin neredeyse eksiksiz çevirisi. Adrianov, Moskova’da yapılması planlanan ama Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın RİA’ya verdiği mülakatın ardından “ertelenen” dörtlü görüşmeler ve en genelde de Suriye’nin geleceği üzerinde duruyor.
Nezavisimaya Gazeta’nın kıdemli Ortadoğu yazarı İgor Subbotin’in makalesi de neredeyse eksiksiz çevrildi. Tıpkı Adrianov gibi Subbotin’in de iki ülke arasındaki ilişkilerin yakın zamanda çözülmesine dair umut beslemediği ve Ankara’nın seçimlerden önce diplomatik başarı kazanma çabasının Şam’dan karşılık bulmayacağından emin olduğu anlaşılıyor.
Her ikisinin başlıkları da özgün metinden.
'Dört köşe'
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Rusya’yı ziyaretinin ertesi günü, 16 Mart’ta, Moskova’da Rusya, Türkiye, Suriye ve İran dışişleri bakanları yardımcılarının görüşmelerinin olması gerekiyordu. Ama son anda bir şeyler ters gitti ve buluşma ertelendi.
Bu formatta istişareler ilk defa yapılacaktı. Bu ülkeler daha önce sadece üçlü görüşmeler yürütmüşlerdi: Astana formatı kapsamında Rusya, Türkiye ve İran üçgeni mevcuttu ve Suriye’deki sürece en büyük etkide bulunan bu devletler, eylemlerinin doğrudan çatışmalardan ve durumun destabilizasyonundan kaçınmaya yönelik olmasında mutabık kalmışlardı. Geçen yılın sonunda bir üçgen daha ortaya çıkmıştı: Rusya, Türkiye, Suriye; Moskova bu çerçevede, ilişkilerini normalleştirme sürecine başlayan Ankara ile Şam arasında arabulucu rolünü üstlenmişti.
2023 başında İran’ın da bu formata katılacağı duyuruldu; perspektif olarak bu, üçlü istişarelerin gündemini önemli ölçüde genişletebilir ve Suriye krizinin nihai çözümüne yol açabilirdi. Buluşma uzun süre ertelendi, görüşmelerin hangi seviyede yapılacağı uzun süre belirsiz kaldı. Nihayet, Esad’ın Moskova ziyaretinden yaklaşık bir hafta önce İran resmi görevlileri dörtlü buluşmaya katılacaklarını teyit ettiler.
Dışişleri bakanları yardımcılarının istişarelerinin gerçekleşeceği 16 Mart günü sabahı Türkiye’den NTV televizyonu buluşmanın “teknik nedenlerle” ertelendiğini bildirdi. İddialardan birine göre erteleme, Suriye devlet başkanının 15 Mart akşamı RİA Novosti’ye verdiği mülakattan sonra oldu; Esad burada şöyle demişti: “Savaş ve Türkiye’nin bu savaşta oynadığı olumsuz rol yüzünden bizimle Türkiye tarafı arasında doğrudan ilişkiler mümkün değil. Türkiye bizim için işgalci bir devlettir.” Esad ayrıca, Türkiye cumhurbaşkanıyla buluşmanın şartı olarak, Ankara’nın birliklerini Suriye Arap Cumhuriyeti topraklarından tamamen çekmesini ve savaş öncesi statükoya dönmesini öne sürdü.
Hatırlayalım: Türkiye, kuzey batıdaki İdlib vilayetinde önemli bir toprak parçasını kontrol eden terörist gruplara (burada söz konusu olan bilhassa Rusya’da yasak olan Hayat Tahrir el-Şam örgütü) halen destek sunuyor; keza üç askeri harekâtın sonucu kendi kontrolüne geçen, Suriye’nin kuzeyindeki üç anklavı da yönetiyor. Şam birçok defa sert ifadelerle, ancak bu birliklerin topraklarından kesin olarak çıkmasından sonra görüşmelere hazır olduğunu açıkladı, ama Rusya’nın arabuluculuğuyla 2022 güzünde Ankara ile temasa da girdi. Bu sıcaklaşmanın sonucu, 28 Aralık’ta Moskova’da gerçekleşen savunma bakanları ve istihbarat başkanları görüşmeleri oldu.
Büyük ihtimal Ankara Şam’dan belli tavizler ve retorikte yumuşama bekledi. Suriye devlet başkanının sözleri 14 Mayıs’ta yapılacak parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri arifesinde fazlasıyla sert bulundu. Şubat ayında gerçekleşen depremin sonuçlarını ortadan kaldırma problemleri ve muhaliflerden gelen eleştiriler, siyasi kariyerinin bağlı olduğu hadisenin arifesinde Erdoğan’ın pozisyonunu zayıflattı. Bu bağlamda, Suriye’nin ültimatom şeklindeki taleplerinden sonra görüşmelerin sürdürülmesini Türkiye kamuoyu bir zayıflık belirtisi sayabilirdi. Türkiye’nin en büyük başarılarından biri olarak dünya arenasındaki rolünü temsil eden cumhurbaşkanının reytingi gene düşebilirdi.
Öte yandan Türkiye’nin tepkisi kesinlikle beklenebilir bir şeydi ve Suriye devlet başkanı da herhalde sözlerinin sonucunu biliyordu. Ama Arap ülkeleriyle ilişkilerin hızla sıcaklaştığı şartlarda Türkiye ile ilişkiler artık baş öncelik kabul edilmiyor. 2022 güz ve kış aylarında Suriye ağır bir enerji ve ekonomi krizi yaşadı; bu bağlamda Ankara ile ilişkilerin geliştirilmesi krizin aşılmasının yollarından biri olarak mülahaza edilebilirdi. İç savaş başlayana kadar Türkiye, Suriye ekonomisinin en büyük yabancı yatırımcısı ve sınai ürünlerinin başlıca alıcılarından biriydi. Suriye’nin kuzeyindeki Türkiye’nin anklavlarına elektrik veren şirketler de teorik olarak enerji sıkıntısı problemini çözebilirlerdi.
Ama Şam mevcut durumda Arap ülkeleriyle normalizasyon trendini geliştirmeyi hedefliyor. Bunların pek çoğu 6 Şubat’taki depremden Suriye ile yoğun bir diyaloga başlamak için bahane olarak faydalandılar. 2011’den beri ilk defa şubat ayında Şam’ı Ürdün ve Mısır dışişleri bakanları, mart başında da Suudi Arabistan dışişleri bakanı ziyaret ettiler. Mısır ve Lübnan yöneticileri de Suriye devlet başkanını bizzat aradılar. 26 Şubat’ta Şam’ı, içinde Irak, Ürdün, Filistin, Libya, Mısır ve BAE yasama organları başkanlarının bulunduğu bir parlamenter delegasyonu, keza Umman ve Lübnan milletvekilleri ziyaret ettiler. Suriye devlet başkanı Beşar Esad da kısa süre önce Umman ve BAE’yi ziyaret etmişti. ...
Bu çerçevede Suriye’nin, bölgedeki temel uluslararası örgüt olan Arap Birliği’ne geri dönüşü de gene konuşulmaya başlandı. 2022 kasımında benzer bir girişimde Cezayir bulunmuştu; Arap Birliği’nin Cezayir’de yapılan pandemiden sonraki ilk zirvesinin arifesinde Cezayirli diplomatlar Suriye’nin örgüte geri üyeliğinin yeniden tesis edilmesi için zemin hazırlamaya yönelmişlerdi. Ancak İran Körfezi’ndeki iki monarşinin, Katar ve Suudi Arabistan’ın direnişini aşamamışlardı. Bu ikincisi şu anda Suriye’nin Arap dünyasına geri dönmesini destekliyor, ama bir dizi ön şart ileri sürüyor: muhalefetle diyalog başlaması, İran varlığının azaltılması, sınır kontrollerinin uyuşturucu trafiğiyle mücadele amacıyla sertleştirilmesi. Muhalefetle, özellikle ülkenin kuzeyindeki anklavlarda ve İdlib’de bulunan örgütlerle diyalogun başlamasını Suriye’den Ankara da talep ediyor. Suriye devlet başkanının, Türk birliklerinin çıkmasına dair açıklaması olmasa bile bu konu dörtlü görüşmelerdeki en yakıcı konulardan biri olabilirdi.
Sonuç olarak Suriye, çok çeşitli talepler içeren büyük bir baskı altında. Arap ülkeleri siyasi reform bekliyorlar, Türkiye ülkenin kuzeyindeki askeri varlığına yönelik değişiklikler ve uzlaşma istiyor, İran da Suudi Arabistan’la ilişkilerinin yakın zamanda normalleşmesine rağmen Arap ülkelerinin Suriye’deki nüfuzunun artmasından endişeli. Bu şartlarda, Rusya, Türkiye, Suriye ve İran arasındaki dörtlü istişareler devamlı olarak ertelenebilir. (A. Adrianov / İzvestiya, 23 Mart)
'Türkiye Suriye’deki birliklerini çıkartmayı düşünmeye başladı'
Şam hükümetine bağlı yayınların kaynaklarının iddiasına göre Türkiye yetkilileri, komşusuyla ikili ilişkilerin yeniden tesis edilmesine dair görüşmeleri canlandırmak için Suriye’deki düzenli birliklerinin varlık biçimini gözden geçirmeye hazır. Bu yayınlar Erdoğan’ın mayıs ayında planlanan genel seçimlerden önce hiç değilse asgari diplomatik ilerleme sağlamaya çalıştığını vurguluyorlar. Ankara’nın Suriye’deki birliklerini çıkartmak için gerçekten de bir takvim oluşturması mümkün, ancak uzmanlara göre pratikte problemler var.
Türkiye’nin Suriye’deki misyonunun biçimini değiştirme seçeneklerini incelediğini El Ahbar kaynakları açıkladılar. Bunlara göre Ankara, muhalefetin elindeki bölgeleri kontrol etmeye devam eden düzenli birliklerinin çıkması için net bir takvim üzerine çalışmayı reddetmiyor. Bu tartışmaların ayrıntıları yok. Kaynaklar, Erdoğan’ın daha önce olduğu gibi, mayıs ayındaki seçimlerden önce Suriye ile görüşmeleri başlatma hedefi güttüğünü iddia ediyorlar. Geçen yıl sonunda Moskova’da Rusya, Türkiye ve Suriye savunma bakanları seviyesindeki buluşmadan sonra ortaya çıkan diplomatik momentumun, Şam hükümetinden gelen talep zincirinin yüksekliği yüzünden solmaya başladığı düşünülüyor. ...
Beşar Esad’a göre: “Erdoğan’ın önceliğinin başkanlık seçimleri olduğu anlaşılıyor, ama Suriye’nin öncelik sırası farklı: Türk kuvvetlerinin çıkması ve bütün toprakları üzerinde egemenliğin tesisi.” ...
Türkiye siyasetçileri için Şam’la normalizasyon meselesi içerideki siyasi problemlerin çözümüyle ayrılmazcasına ilişkili. Neredeyse yüzde 90 seviyesindeki enflasyonun sonuçlarıyla yüz yüze olan kamuoyu fiilen Arap mültecileri günah keçisine çevirdi. Yeni toprak parçalarını da “güvenlik bölgesi” olmak üzere “temizlemek” için kara operasyonu başlatılacağı tehditleri ve gelenlerden bazılarının zorla sınırdışı edilmesi şeklindeki tek tük eylemler reyting açısından alıcı bulamıyor. Dahası, Erdoğan’ın başlıca rakipleri de kazanmaları halinde göçmenlerin kütlesel olarak geri gönderilmesini teşvik için Esad’la azami ölçekte yakınlaşmayı vaat ediyorlar. Aralık ayında yapılan anketler Türklerin yüzde 59’unun bu tutumu desteklediğini gösteriyor. ...
Strateji ve Teknoloji Analiz Merkezi’nden Yuriy Lyamin, Nezavisimaya Gazeta ile görüşmesinde şunları söyledi: “Teorik olarak uzlaşmaya dayalı bir çözüme varılabilir, mesela Kürt grupları konusunda Türkiye’nin endişelerini çözmeye karşılık Türk birliklerinin Suriye’den çıkmasına yönelik net bir takvim hazırlanması gibi. Ne yazık ki pratik olarak bu, diğer problemli meseleler bir yana konulsa bile, Suriye’deki Kürtlerin fiilen ABD tarafından himaye görmesi yüzünden çok büyük zorluklarla karşılaşır. Bu nedenle görüşmelerin kaderi pek çok açıdan bölgedeki ve kimi kilit ülkelerdeki genel durumun dinamiğine bağlı.” Uzman, Şam hükümetinin şu anda Türkiye’deki seçim sonuçlarını bekliyor olabileceğini de belirtiyor. Keza, Lyamin’e göre, İran’la Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin normalizasyonunun geçtiğimiz günlerde sağlanmış olması geleneksel olarak Tahran’ın desteğine yaslanan Suriye devletinin genel müzakere pozisyonunu da güçlendirme potansiyeline sahip. (İ. Subbotin / Nezavisimaya Gazeta, 23 Mart)