Rusya basınında geçen hafta: Vagner kalkışması: Para, aptalca ve ölçüsüz ihtiraslar, heyecan
Vagner’e toplam 3 milyar doların üzerinde ödeme yapılmış. Savunma Bakanlığı ile sözleşme imzalamayı kabul etmeyen Prigojin'e bu durumda maddi kaynak ayrılmayacağı bildirildi; temel sebep buydu.
Hazal Yalın
Geçen haftanın Vagner kalkışması, resmi ifadeyle “silahlı isyan” ve darbe girişimi, bu hafta da genel formatın dışında bir derleme yapmamızı gerektiriyor.
TASS’ın haberine göre FSB, Vagner isyanıyla ilgili 23 Haziran’da açtığı soruşturmayı kapattı. FSB’nin kapatma gerekçesi, olaya katılanların “suçun işlenmesine yönelik eylemlerini durdurması”. TASS, Vagner’in finansmanıyla ilgili Putin’in yaptığı açıklama üzerinde de özel olarak durmuş. Putin, Savunma Bakanlığı askeri personeliyle yaptığı görüşmede şöyle demişti: “Belirtmek isterim, herkes bilsin isterim: Bütün bir Vagner grubunun giderleri tamamen devlet tarafından karşılandı. Bu grubu Savunma Bakanlığı’ndan, devlet bütçesinden tam anlamıyla finanse ettik.” Putin’in verdiği sayılara göre Vagner’e toplam 70 milyar 384 milyon ruble ödendi. Bundan başka 15 milyar 877 milyon teşvik ödemeleri ve 110 milyar 179 milyon da sigorta ödemeleri yapıldı. Bu son tutar, Prigojin’in özellikle Artyomovsk çarpışmalarında Vagner’in 20 bin personeli kaybettiği iddiasıyla da örtüşüyor, zira çatışmada ölen kişilerin ailelerine 5 milyon ruble ödendiği biliniyor. Ayrıca Prigojin’in sahibi olduğu Konkord şirketine de orduya sunduğu gıda ve hizmete karşılık 80 milyar ruble ödendi. Böylece Vagner’e yapılan toplam ödeme 3 milyar doların üzerinde görünüyor. Haftanın önemli haberleri arasında Vagner’in elindeki ağır silah ve teçhizatın silahlı kuvvetlere verileceği ve Rosgvardiya’nın birliklerini tankla teçhiz etmeye karar verdiği de var.
Duma Savunma Komitesi Başkanı (son dönem Duma üyeliğinden önce Batı Askeri Bölge komutanlığı, Suriye’deki ordu grubu komutanlığı ve savunma bakan yardımcılığı da yapmıştı) Andrey Kartapolov’un sözleri, birçok yerde olduğu gibi İnterfaks’ta da yankılanmış. Daha 25 Haziran’da özel askeri şirketlerin faaliyetlerini düzenlemeye yönelik bir kanun tasarısı üzerinde çalıştığını duyuran Kartapolov, Savunma Bakanlığı’nın silahlı gruplarla bakanlık arasında sözleşme imzalanması (bu grupların personelinin bakanlığa bağlanması) için son tarih olarak 1 Temmuz’u verdiğini, ancak Prigojin’in bunu kabul etmediğini hatırlatıyor: “Prigojin’e, bu durumda Vagner’in özel askeri harekâta katılmayacağı, yani mali, maddi kaynak ayrılmayacağı bildirildi; bu, Prigojin için, başlıca değilse temel sebepti.” Kartapolov’a göre üç faktör meydana çıktı: Birincisi para, ikincisi aptalca ve ölçüsüz ihtiraslar, üçüncüsü heyecan.
Belarus Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko’nun 27 Haziran’daki basın toplantısında, isyanın bastırılmasında kendisinin oynadığı rolü anlattığı bölümler, Belarus resmi haber ajansı Belta’da doğal ki geniş yer tutuyor. Lukaşenko, Kremlin’in isyancıları “iyice benzetme kararı aldığını”, bunun üzerine Putin’le görüşmesinde kendisine acele etmemesini telkin ettiğini söylüyor. Bu konuşmaya dair Lukaşenko’nun anlatımında iki şey özellikle dikkatimi çekti: İlki, Putin’in Prigojin’in uzlaşmaya çekilebileceğini düşünmediğini açıkça vurguluyor; ikincisi, gene Putin’in şu sözlerini aktarıyor: “Biliyor musun, tuhaf ama cephede durum her zamankinden iyi.” Lukaşenko Prigojin’le uzun bir diyalog kuruyor ve bu sırada kendisine, Belarus’un da Moskova’yı savunmak için tugay göndermeye hazırlandığını bildiriyor. Prigojin nihayet akşam saatlerinde yelkenleri suya indiriyor ve konuşmadan anlaşılan kendisi ve çevresi için güvenlik talebinde bulunuyor; Lukaşenko da şöyle diyor: “Ben seni Belarus’a getirinceye kadar tam güvenliğini garanti ediyorum. Yürüyüş kolunda buraya ilerlemeye başlayan senin çocuklara da.”
Bu arada, Lukaşenko’nun konuşmasında Vagner olayının kızgınlığı içinde pek dikkat çekmeyen önemli bir bölüm daha var; Lukaşenko aynı yerde, KGB ve genelkurmaya Belarus’a konuşlandırılan taktik nükleer silahları kullanma kararını Belarus yetkililerinin de alabilmesine yönelik bir “algoritma” hazırlamaları talimatı verdiğini söyledi: “Ne yani, bizim hangarlarda çöp mü lazım? Öyleyse bu taktik silahlar Rusya’da dursun. ... Bunun [algoritmanın] temeli, zor anda, bize saldırırlarsa kullanmamız gerektiği olmalı. Yani, Rusya’da söylemeye başladılar ya artık, Birlik devleti olarak bize saldırdıklarında.”
Belta’daki bir başka önemli haber, Belaruslu siyaset bilimci Aleksey Çadayev ile görüşme. Çadayev, benim mart ayından beri yazılarımda vurguladığım son derece somut ama devamlı gözden kaçan bir noktanın altını çiziyor: “Asıl ihmal geçen yılın baharında, cepheyi ne varsa doldurmalarıyla başladı. Bilhassa da Vagner’i cepheye hiçbir şart sürmeden çağırdılar. Yani yarı şifahi yarı dostça mutabakat temelinde, oraya gidecekler, şu-şu garanti edilecek, şunu-şunu yapma yükümlülüğünü üstlenecekler. Ama tam da bu resmi statü bakımından her anlamdaki düzenlenmeme durumu, Savunma Bakanlığı yönetimiyle çatışma büyümeye başladığında iki sistemin bağlantısının kopuşuna yol açtı. Çünkü Savunma Bakanlığı katı hukuki çerçeve içinde bulunan bir sistem, ÇVK [özel askeri şirketler] ise tamamen hukuk dışındaki bir sistem, yani tamamen gri alanda. Bu sistemlerin etkileşimi için doğru arayüz inşa edilmedi, her şey tamamen kişilerin, şahısların, iki taraf arasında ilişki sürdüren yöneticilerin omuzlarındaydı.”
EADaily, bir dizi siyaset bilimci ve emekli askerle konuşmuş. Dikkat çekici düşünceler var; özetlemeye değer. Armen Gasparyan Batı basınının haberlerini psikolojik etkide bulunma çabası diye niteliyor ve Rusya’nın enformasyon güvenliğine yeterli önemi göstermediğini vurguluyor: “Bunu çok iyi biliyorlar, bu yüzden sonu gelmez atışlar yapıyorlar: Şunları tutukladılar, bunları kurşuna dizdiler, öbürlerini GULAG’a gönderdiler.” Emekli Albay Andrey Parşin, Prigojin’in eyleminin adını “adalet yürüyüşü” koymasına dikkat çekiyor: “Kamuoyu insanların asil hislerine, adalete, zafere hitap eden operasyonların nesnesi durumunda.” “Rusya’nın Subayları” adlı derneğin prezidyum üyesi Albay Levon Arzanov ise bütün baskılara rağmen Putin’in askeri yönetime güveninin sarsılmadığını vurguluyor: “Kuşkusuz özel askeri harekâtta başlıca rolü askeri liderlik oynamalıdır; bütün iktidar askeri liderliğin elinde toplanmalıdır. Sivillerin kendi iradelerini dayatması ve bir şeyler talep etmesi kabul edilemez.”
Sol-yurtsever güçbirliğine yakın Svobodnaya Pressa, Ukrayna harekâtında yer alan ordu birlikleri komutan yardımcısı Surovikin’in tutuklandığı iddiaları üzerinde duruyor. Tutuklular ve hükümlülerin durumunu takip eden Sosyal İzleme Komisyonu (kanunla kurulmuştur) sorumlu sekreteri Aleksey Melnikov, Surovikin’in ne Lefortovo’da ne de başka bir tutukevinde bulunduğunu söylüyor. Askeri-Siyasi Gazetecilik Merkezi’nden Boris Rojin şöyle demiş: “General Surovikin nasıl hizmette bulunduysa öyle hizmette bulunacak.” Rojin, Surovikin aleyhindeki kampanyayı ABD’nin örgütlediğini de iddia etmiş. Eski Lugansk milis savaşçılarından Aleksandr Averin ise Prigojin’in Surovikin’e hep olumlu yaklaştığını hatırlatıyor. Bir başka askeri uzman, Vladimir Sapunov, Surovikin’in neden kamuoyu önüne çıkmadığı sorularına cevap olarak mealen “zaten hiç çıkmaz ki,” diyor. Svobodnaya Pressa ise Surovikin kamuoyu karşısına çıkmaz ve iddiaları yalanlamazsa ordu ve cephe gerisinin moralinin bozulabileceği uyarısında bulunuyor.
Vladimir Sapunov iki senaryo ileri sürüyor. İkincisi, cadı avı senaryosu. Ben, bunun gerçekleşme ihtimali olduğunu düşünmüyorum. İlk senaryoyu ise “olumlu” diye tanımlamış. Şöyle diyor: “Kremlin ülke yönetimindeki darbeye götüren hatalarını analiz ediyor ve durumu düzeltmeye çalışıyor. Bu kapsamda personel kararları ve elitin rotasyonu söz konusu. Sadece savunma alanında değil, sosyal hayatın bütün alanlarında.” Vagner kalkışmasından sonra yazdığım gibi, ben de bu görüşteyim.