YAZARLAR

Rüyada Terakki, İstanbul’da ütopya

Rüyada Terakki, 24. yüzyılda geçen, İstanbul’u odağına alan İslami bir ütopya ve edebiyatımızın ilk örneklerinden biri. Molla Davutzade Mustafa Nazım, rüyasında, dört yüzyıl önce yaşamış büyük dedesi Molla Davut rehberliğinde 24. yüzyıl İstanbul’una gider ve buradaki ileri İslam medeniyeti âlemini gezintiye çıkar. Tüm ütopyalar gibi Rüyada Terakki’nin de siyasi, ideolojik önerileri, örnek bir devlet ve toplum modeli var.

İstanbul’da yaşamak şimdiki zamana çakılı kalmak demek uzun bir süredir. Şehrin geçmişi ve geleceği çok uzaklarda. Şimdide var olabilme mücadelesi bu şehirde yaşayan çoğunluk için artık tek mesele. Hele bir şu karnımızı doyuralım, hele bir şu başımızı sokacak yer bulalım, hele bir şu kiramızı ödeyelim, hele bir tek parça kalalım... Sonrası... Sonrası meçhul.

Bu vahşi var olabilme mücadelesini tek başımıza vermiyoruz elbette. Şehrin ağaçları, çeşmeleri, mimarisi, kuşları, adaları, kedileri, köpekleri, köşkleri, denizi, kaldırımları... Hele onlar da şu an hayatta kalabilsin... Sonrası... Sonrası onlar için de meçhul.

Kafa tutulan, vaatkâr İstanbul yerini can acıtan, kayıp ve kaybetmek duygusunun baskın olduğu, geçmişini hatırlatmayan yahut kırık dökük hatırlatan, geleceğini hayal ettirmeyen bir İstanbul’a bıraktı çoktan beri. Belki İstanbul’un bu hali itici bir güç olur da yazın tarihimizde onu merkeze alan yeni ütopyalar yazılmasına sebep olur. Ama biz şimdilik bugünün İstanbul’unun ipuçlarını, ilk kez 1913’te yayımlanmış, şehir için bir gelecek hayali ve ideal düzen kuran bir ütopyada arayalım: Rüyada Terakki ve Medeniyet-i İslamiyeyi Rüyet.

Rüyada Terakki, 24. yüzyılda geçen, İstanbul’u odağına alan İslami bir ütopya ve edebiyatımızın ilk örneklerinden biri. 1913’te yayımlanmış bu ütopyanın Latin harfleriyle ilk baskısı 2012’de Boğaziçi Üniversitesi Yayınları tarafından yapılmıştı. Kitabı sadeleştiren Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi ve Osmanlı Türk ütopyaları üzerine çalışan Engin Kılıç. Geçen aylarda Can Yayınları, kitabı hem açıklamalı orijinal hem de günümüz Türkçesine uyarlanmış edisyonuyla yeniden yayımladı.

Molla Davutzade Mustafa Nazım Erzurumi tarafından yazılan bu ütopya okura bir rüyayla aktarılıyor. Ben-anlatıcı Nazım rüyasında, dört yüzyıl önce yaşamış büyük dedesi Molla Davut rehberliğinde 24. yüzyıl İstanbul’una gider ve buradaki ileri İslam medeniyeti âlemini gezintiye çıkar. Tüm ütopyalar gibi Rüyada Terakki’nin de siyasi, ideolojik önerileri, örnek bir devlet ve toplum modeli var. Bu siyasi tutumun en belirleyici hareket noktası Balkan Savaşları’nda yaşanan yenilgi ve bunun yarattığı travma. 

Rüyada Terakki’de yazar, önerdiği ideal düzeni epey ayrıntılı anlatıyor. Bu düzen fen, sanat, ticaret, ziraat, görgü, ahlak, adap, akıl yürütmeler, tartışmalar, ilim gibi birçok alanı kapsıyor. Peki bu ütopyanın önerdiği ideal düzen ve İstanbul neye benziyordu? Okuyun ve siz karar verin...

  • Mustafa Nazım Erzurumi’nin 24. yüzyıl İstanbul’unun nüfusu on milyon.
  • Boğaziçi boydan boya enli rıhtımlarla kaplı. Bu rıhtımların bir tarafında arabalar diğer tarafında elektrikli tramvaylar durmadan insan taşıyor. Şehirde 10’ar katlı binalar ve binaların her üçer katında geniş balkonlar yer alıyor. Bu balkonlardan dahi yollar, sokaklar geçiyor.
  • İstanbul’daki dağlar, tepeler ise düzleştirilerek üzerlerine köşkler inşa edilmiş.
  • Denize yerleştirilen dubaların üzeri raylarla kaplanarak Adalar’a trenle gidilmesi sağlanmış. Adalar’da fabrikalar kurulup sanayi bölgesi yapılmış.
  • Asya’yı Avrupa’ya üç katlı bir köprü bağlıyor. Harem İskelesi’nden Kumkapı’ya üç katlı devasa bir köprü bu. Köprünün en üst katını insanlar; birinci ve ikinci katını tren, araba, otomobil gibi ulaşım araçları kullanıyor.
  • İstanbul’un merkezindeyse kale gibi yüksek, etrafı ve kubbesi camdan yapılmış bir polis merkezi bulunuyor. Şehre girenlerin burada röntgeni çekilip kayda geçiriliyor. Ve göğüslerine takacakları ay şeklinde bir madalyon veriliyor. Bu madalyonun ortasındaki yıldızların sayısına göre hükümet onu taşıyanın itibarını onaylıyor.
  • Tüm memlekette tek seferde duyulacak kadar yüksek sesli bir duyuru makinesi kullanılıyor.
  • Sultanahmet Camii’nin ve Ayasofya’nın yer aldığı meydan malta renginde asfalta benzeyen bir maddeyle kaplanıp yolların her iki kenarına çiçekler dikilmiş.
  • Şehirde izlenebilecek güzel manzaralar havaya yansıtılıp birer tablo halinde gösteriliyor. Bu manzaralar binaların taraçalarına konan makinelerden yansıtılıyor.
  • İstanbul, Beyoğlu, Üsküdar taraflarının bütün semtleri dama tahtası gibi kare bölümlere ayrılmış. Bir mahalleden diğerine geçmek köprülerle mümkün. Bu köprülerin üzeri cilasız çini renginde asfalt gibi bir maddeyle döşeli.
  • Kadınlarla erkeklerin bir arada dolaşmaları, birlikte ticaret ve sanatla uğraşmaları yasak. Kadınların ve erkeklerin geçim, ilerleme şartları tamamen ayrılmış durumda. Erkeklere günde iki buçuk saat sokağa çıkmak yasak, bu süre dinlenme vakitleri. İşte bu iki buçuk saat boyunca şehir kadınlara kalıyor; tüm ticaret, üretim, idare ve benzeri işler kadınlar tarafından yürütülüyor.
  • Kadınlar, Doğum ve Terbiye Evleri’nde doğum yapıyor, çocuklar burada büyütülüyor. Erkeklerin girmesinin yasak olduğu bu evlerde çalışan herkes kadın. Hamile kadınlar doğumlarına bir ay ya da on gün kala Doğum ve Terbiye Evleri’ne geliyorlar. Doğumdan sonraysa anne hemen gidebiliyor, isterse de çocuğunun yanında bir süre kalabiliyor. Anneler çocuklarını ne zaman isterse, babalarsa ancak özel odalarda görebiliyor.
  • Avrupa’ya karşı, başkenti İstanbul olan Asyalı ve Afrikalı temsilcilerin de olduğu bir Uluslararası Büyük Meclis kurulmuş. Avrupa ise yoksulluk ve sefalet içinde.
  • Lokantalarda hizmet otomatlar tarafından yapılıyor. Parmakla basıldıkça istenilen harfleri sıraya getiren yazı makineleri, telsiz telgraf cihazları her evde bulunuyor. Sokaklarda sesli duvar gazeteleri var. Üç boyutlu fotoğraf çeken kameralar, elbise gibi giyilen uçma makineleri, elektrikli cep sinematografları, su ve hava basıncıyla işleyen masrafsız motorlar kullanılıyor.
  • Çay, kahve, tütün, nargile içmek; iş zamanında bir araya gelip boş sözlerle vakit harcamak kesinlikle yasak.
  • Para yerine Millet Bankası’ndan alınmış itibar defterleri kullanılıyor. Para harcanacağı zaman paranın miktarını defterin yaprağına yazdıktan sonra bu yaprak koparılıp gerekli yere, kişiye verilebiliyor.
  • Bireyler arası ilişkilerde itibar derecesi adı verilen bir sistem var. Kişiler tanıştıklarında birbirlerine numara veriyorlar. Ahbaplık arttıkça numaralar da artıyor ya da tam tersi numaralar azalıyor. Numarası yüksek olan toplumda güvenilir oluyor.

 
Günümüz İstanbul’unun (aynı zamanda günümüz Türkiye’sinin), pek çok iktidarın da benimsediği totaliter uygulamalarının kaynağını bulabileceğimiz Rüyada Terakki’nin sonunda yazarı, ütopyanın devamının gelebileceğini, iki cilt daha yayımlanabileceğini söylüyor. Rüyada Terakki’nin henüz bulunan bir devamı yok. Bugünün İstanbul’unun ise yazarın ütopyasını devam ettirdiğini söyleyebiliriz. Ne var ki bu İstanbul çoktan bir distopyaya dönmüş durumda.

RÜYADA TERAKKİ
Ve Medeniyet-i İslamiyeyi Rüyet
Molla Davutzade Mustafa Nazım Erzurumi, Günümüz Türkçesine uyarlayan: Engin Kılıç, Can Yayınları.


Burcu Aktaş Kimdir?

Burcu Aktaş, 1980’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde Antropoloji eğitimi aldı. Uzun yıllar Radikal gazetesinde çalıştı. Radikal Kitap’ın editörlüğünü yaptı. Selim İleri’nin iç dünyasını anlattığı Düşüşten Sonra adında bir anlatı kitabı ve Çarpık Ev, Durmayalım Düşeriz, İstasyonda Vals, Vahşi Şeyler isimli dört çocuk romanı var.