YAZARLAR

Sağanak gibi karakterlerin yazarı: İrfan Yalçın

Edebiyatında sevgiyi daima izlek olarak kullanan İrfan Yalçın, sevgisizliğin ayyuka çıktığı günlerde aramızdan ayrıldı. Onun eserlerinde sevgi, yüreğe her zaman takılması gereken bir çelmedir.

Şöyle bir his... Herkesin birbirini ittiği hınca hınç dolu bir limandan bir gemi ayrılıyor. İçinde tek kişi. Yıllarca size usul usul bir dünya vermiş kişi gidiyor. Cehennemi kalabalıkla baş başasınız artık.

Giden yazarların ardında kitapları kalmasa okurlar için dünya yas evi olup çıkardı kuşkusuz.

Ölümün Ağzı, İrfan Yalçın, 176 syf., h2o Kitap, 2020.

Edebiyatında sevgiyi daima izlek olarak kullanan bir yazar, sevgisizliğin ayyuka çıktığı günlerde aramızdan ayrıldı. İrfan Yalçın da o gemiye binip okurlarını ardında bıraktı. Yayıncısı h2o kitap, Yalçın’ın ölümünü duyururken "Bir saat önce bir felaket oldu" diye başlıyordu cümleye. Cümleyi okuduğum an, sevgisizlik ihtisasını tamamlamış bir toplumda İrfan Yalçın’ın gittiğini bilmek felaketi çağrıştırdı gerçekten. Dakikalar geçtikçe, okuru olduğunuz yazarın kitaplarını hatırladıkça, kitaplığın raflarından bir bir indirdikçe onları endişeler dinmeye başlıyor.

İrfan Yalçın, duyguları tarif ediş biçimiyle, hayatın köşeye sıkıştırdığı insanları anlatışındaki çarpıcılıkla, toplumsal gerçeklerle ördüğü metinleriyle zihne çivilenen kendine has bir edebiyatçı. Yazın hayatı boyunca edebiyatın bütün türleriyle uğraşmış, ürün vermiş bir yazar. Önce şiir ve eleştiriyle başlayan edebiyat hayatı öykü, roman, çeviri, tiyatro oyunu, denemeyle devam etti.

Türü ne olursa olsun onun metinlerinin en ayırıcı özelliklerinden biri yarattığı karakterleri ele alış ve anlatış biçimi bana kalırsa. İkinci Dünya Savaşı sırasında bir Anadolu şehrindeki sürgünü anlattığı o muhteşem romanı 'Uzun Bir Yalnızlığın Tarihçesi'nde tarif ettiği gibi "Hep öyle bir yeri ağrıyormuş gibi bakan, mayalanıyormuş duygusu veren" karakterler onunkiler.

Bir İrfan Yalçın metninin satırları arasından kucağınızda illa bir karakterle çıkarsınız. Geride toz duman, çoğu zaman bir yıkıntı vardır. Okurun üzerine tıpkı bir sağanak gibi inen karakterlerin yazarı desem ancak tarif edebilirim onu. Örneğin Zonguldak’ta uygulanan işçi mükellefiyetiyle kömür ocaklarında çalıştırılanları Recep Çavuş ve ailesi üzerinden anlattığı 'Ölümün Ağzı'nı (1980 TDK Roman Ödülü) okurken romanı yazamadan önce köy köy dolaşıp eski madencilerle konuşmasının edebiyata dönüşmesi etkiler. Dönüşürken o gerçeklikten çıkan, kağıt olmaktan hep uzak karakterler şaşırtır sizi. Ve birden bir bakarsınız bireyi anlatırken toplumun siyasi yapısını da çizivermiş. Bir söyleşisinde bunu şöyle ifade eder: "Ben Marksist bir yazarım. Özün biçimi belirlediğine inanıyorum. Bana göre roman, hastalanmış bir toplumda, yaşamı bozulmuş bir bireyi anlatırken bütün toplumu yansıtır."

İrfan Yalçın eserlerinde "yazmadan duramayacağı gerçekleri" anlatmayı tercih etti. Gerçekleri ifade ediş biçimi de her zaman yalçındı. Ne anlatırsa anlatsın sevgiyi eksen edindi. Onun eserlerinde sevgi, yüreğe her zaman takılması gereken bir çelmedir.

Fareyi Öldürmek, İrfan Yalçın, h2o Kitap, 2017.

İnsanın erdemlerini herkesin gözü önünde işlenen bir cinayetle sorgulayan 'Fareyi Öldürmek’te yazdığı gibi "Her şey gibi sevmek de bir zaman işidir…"

İş ki o zaman için emek harcansın.

İrfan Yalçın okuru olmamışların sayısı çok, biliyorum. Son birkaç kuşağın onu tanımadığını da… 1974 Milliyet Yayınları Roman Ödülü’ne değer görülen ilk romanı 'Pansiyon Huzur'dan bu yana eserleri sinemaya uyarlanmış ve sahnelenmiş Yalçın’ın okuru olmak da elbette bir emek işi. Neyse ki 2017 yılından bu yana yazarın tüm eserleri h2o Kitap tarafından yeni edisyonlarla basıldı. 'Cellat Ağlıyor’u ya da Cevdet Kudret Roman Ödüllü 'Yorgun Sevda’yı ya da 'Genelevde Yas’ı okumak için geç değil. Hazır o bizi bize bırakmışken…

Hınca hınç dolu bir limandan gemilerle ayrılanların ardından daha anlamlı ne yapılabilir ki!


Burcu Aktaş Kimdir?

Burcu Aktaş, 1980’de İstanbul’da doğdu. İstanbul Üniversitesi’nde Antropoloji eğitimi aldı. Uzun yıllar Radikal gazetesinde çalıştı. Radikal Kitap’ın editörlüğünü yaptı. Selim İleri’nin iç dünyasını anlattığı Düşüşten Sonra adında bir anlatı kitabı ve Çarpık Ev, Durmayalım Düşeriz, İstasyonda Vals, Vahşi Şeyler isimli dört çocuk romanı var.