TTB'den korona virüsü uyarıları: Kelle paça ile çözülecek iş değil
Korona virüsünün Türkiye sınırına dayanmasının ardından Türk Tabipler Birliği (TTB) de alarma geçti ve bir heyet oluşturdu. Sahadaki hekimler ve sağlık çalışanlarından sürekli bilgi alan yedi kişilik heyette yer alan TTB Genel Sekreteri Bülent Nazım Yılmaz, uyarılarda bulundu. Virüsün Türkiye’de salgına dönüşmesinden önce bakanlığın ve yerel yönetimlerin atması gereken adımları anlatan Yılmaz, “Bu sağlık sistemiyle Türkiye’nin ciddi bir krizin üstesinden gelmesi çok mümkün değil” dedi.
ANKARA - Çin’de ortaya çıkan ve iki binin üzerinde kişinin ölümüne neden olan korona virüsüne Türkiye’de henüz rastlanmadı. Türkiye’nin sınır komşusu İran ve Irak’ta ölümlere neden olan virüse ilişkin pek çok iddia sosyal medyada gündemin ilk sıralarında yer alıyor. Van’da korona virüsü şüphesiyle bazı kişilerin karantina altına alınmasının ardından Türk Tabipler Birliği (TTB) de harekete geçti ve 7 kişilik bir heyet oluşturdu. Cuma günü (28 Şubat) korona virüsüne ilişkin Ankara’da bir açıklama yapmaya hazırlanan hekimler sahadaki sağlık çalışanları aracılığıyla anlık olarak virüse yönelik bilgileri topluyor.
‘HASTANEDEKİ ARKADAŞLARIMIZ ANINDA GELİŞMELERİ BİLDİRİYORLAR’
TTB’nin 7 kişilik heyetinde yer alan Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Bülent Nazım Yılmaz, korona virüsüne ilişkin bilgileri illerde bulunan tabip odaları, hekimler ve sağlık çalışanları aracılığıyla edindiklerini belirterek, “Uluslararası bilgi anlamında da Dünya Sağlık Örgütü’nün kaynakları bizim açımızdan güvenli. Diğer bir kaynağımız da Dünya Tabipler Birliği” dedi.
Sosyal medyada dile getirilen korona virüsüne ilişkin iddiaları sahada çalışanlar aracılığıyla teyit etmeye çalıştıklarını belirten Yılmaz, “Sahadaki arkadaşlarımız, hastanelerde çalışan arkadaşlarımız anında bize gelişmeleri bildiriyorlar. Örneğin, İran’dan vakaların duyulduğu günlerde arkadaşlarımız bunu hızlı bir şekilde örgütleyip TTB’ye ilettiler. Fakültelerin anabilim dallarıyla, enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji anabilim dallarıyla da iletişimimiz var. Bunların dernekleri ile de diyaloğumuz var” dedi.
‘TÜRKİYE’NİN, CİDDİ BİR KRİZİN ÜSTESİNDEN GELMESİ ÇOK MÜMKÜN DEĞİL’
Türkiye’de henüz virüse ilişkin salgın durumu olmadığının altını çizen ve hekimlerin bu aşamada yaptıkları açıklamalarla toplumu paniğe sürüklememesi gerektiğini belirten Yılmaz, “Türkiye bu sağlık sistemiyle böyle bir krizden başarıyla çıkar mı çıkamaz mı?” sorusunun önemli olduğunu ifade etti. Toplumun alışkanlıklarının ve sağlık sisteminin krizi yönetmeye müsait olmadığını belirten Yılmaz şunları kaydetti:
“Bu sağlık sistemiyle Türkiye’nin ciddi bir krizin üstesinden gelmesi çok mümkün değil. Alışkanlıklarımız, sağlık sisteminin karmaşası krizi yönetmeye ne yazık ki müsait değil. Bugün örneğin acil servisler hınca hınç dolu. Salgın ortamında ilk olarak hastaların iyi muayene edilmesi gerekir. Bu hasta ne zamandır hasta, ne zaman şikayetleri başladı, hangi işi yapıyor ve kimlerle ilişkisi var. Bunların ayrıntılı olarak hastalarla konuşulması gerekiyor. İkinci olarak hastaların iyi bir fizik muayenesinin yapılması gerekiyor. Solunumunun iyi dinlenmesi gerekiyor.”
‘TANI MERKEZİ SADECE ANKARA’DA, SAYISI ARTIRILMALI’
Salgının ortaya çıkması durumunda sürecin başarıyla yönetilmesi için sağlık alanında sorumlulukların düzgün bir şekilde paylaştırılması gerektiğini ifade eden Yılmaz, birinci derece sağlık hizmeti olarak nitelendirilen Aile Sağlığı merkezlerinin aktif tutulması gerektiğini belirtti.
“Ne yazık ki hastayla ilgilenebilecek bir sağlık sistemimiz yok. Bu kadar kitlesel bir talebin olduğu bir yerde hastalar arasında bulaşma ihtimali çok fazla” diyen Yılmaz, Sağlık Bakanlığı’nın ve diğer organların salgın öncesi atması gereken acil adımları şöyle sıraladı:
“İlk olarak bakanlık virüsün algoritmasını çıkarmalı ve bunu toplumun anlayacağı bir şekilde sadeleştirmeli. Yani yol haritası belirlenmeli. Ateş, solunum sıkıntısı vb. belirtiler varsa kişiler öncelikle birinci basamak yani aile sağlığı merkezlerini kullanmalı. İkinci olarak aile hekimliği yapan arkadaşlarımızın görüşlerini değerlendirip, onların önerileri çerçevesinde ikinci basamak sağlık hizmetlerini yani devlet ya da şehir hastanelerinin kullanılması gerekiyor. Üçüncü olarak tıp fakültesi hastanelerinin ana bilim dallarını daha aktif hale getirmek gerekiyor. Bugün tıp fakültelerinin klinikleri neredeyse devre dışı kalmış durumda. Dördüncü adım olarak tanı merkezlerini çoğaltmamız gerekiyor. Bugün sadece Ankara’da var. İstanbul’da, İzmir’de birçok üniversiteye bakanlık tarafından gerekli destek verildiği takdirde tanılar hızlı bir şekilde sağlanabilir.”
‘EVDE ISINAMAYAN ÇOCUK HASTALANIR’
Bakanlığın yanı sıra salgın öncesinde yerel yönetimlere de büyük sorumluluk düştüğünü ifade eden TTB Genel Sekreteri Yılmaz, alınması gereken önlemlere ilişkin sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yerel yönetimlerin bu süreçte hem bilgilendirme hem de topluma sunulacak destek açısından aktif hale getirilmesi gerekiyor. Hastalığın oluşmaması için bir kere insanların iyi beslenmesi gerekir. Yoksulluğun giderek yaygınlaştığı bir ortamda gripten, korona virüsünden korunmanın en temel yolu iyi beslenmek, barınmak ve ısınmak. Bugün insanlar sobalarını, kaloriferlerini yakamıyorlar. Bu konu da salgından bağımsız değil. Evde ısınamayan çocuk hastalanır. Virüse açık hale gelir. Bu sosyal eksiklikleri hızlı bir şekilde gidermek gerekiyor. ‘Bunu yapamayız’ dememek gerekiyor. Hızlı bir şekilde ilkokul çağındaki çocuklara ve altındakilere her gün süt ve yumurta verilmelidir. Virüs tehdidi bu gibi sorunları tekrar hatırlatıyor.”
‘MALZEMELER AÇISINDAN HASTANELERDE SORUN YAŞANDIĞINI BİLİYORUZ’
Bu virüsün karantina hastaneleriyle çözülemeyeceğini ifade eden Yılmaz, salgın durumunda binlerce hastanın hastanelere kapatılamayacağını vurguladı. Karantina hastanesi olarak belirlenen yerlerdeki hijyenin ve beslenmenin çok önemli olduğunu ifade eden Yılmaz sözlerini şöyle sürdürdü:
“Karantina hastanelerindeki tüm çalışanların elinde izolasyon ve koruyucu maddelerin olması gerekiyor. Koruyucu malzemeler açısından hastanelerde sorun yaşandığını biliyoruz. Bu meselelerde en temel şeylerden bir tanesi sağlık emekçilerinin, hekimlerin can güvenliklerinin sağlanmasıdır. Bilgilendirme ve can güvenliği koşulları sağlanmalıdır. Örneğin fazla mesai yapmamaları gerekir.”
‘KELLE PAÇA İLE ÇÖZÜLMEZ’
Medyanın da korona virüsüne ilişkin haberlerde dikkatli bir tutum alması gerektiğini ifade eden Yılmaz, “Halkın sağlığını reyting uğruna kurban etmeyelim. İnsanlar iyi beslensinler ama bu iş kelle paça ve işkembe ile çözülebilecek bir iş değil. TTB olarak toplumu yanlış yönde bilgilendiren hekimlere karşı, ki bunların sayıları çok az, yüksek onur kurulumuzu harekete geçiririz” dedi. Yılmaz topluma düşen sorumluluğa ilişkin ise şunları kaydetti:
“İnsanların maskelere sarılmaması gerekiyor. Sokaklarda maskelerle gezmenin bir anlamı yok. Bu durum boş yere maske bulunamamasına, insanların sömürülmesine neden oluyor. Türkiye’de şu anda bir salgın yok ve o yüzden bu gereksiz. İnsanların sağlık nedeniyle sömürüldüğü bir ortamın yaratılmaması gerekiyor. Van’da bugün sağlık çalışanları maske bulamıyorlar. Arkadaşlarımız 2 liralık maskenin 20 liraya çıktığını ifade ediyor.”
‘BAKANLIK TTB İLE İLETİŞİMİNİ ARTIRMALI’
Sağlık Bakanlığı’nın virüse karşı oluşturduğu bilim kurulunun önemli olduğunu, İran sınırının kapatılması kararının da yerinde olduğunu ifade eden TTB Genel Sekreteri Yılmaz, bakanlığın TTB ile iletişimini artırması gerektiğini belirterek sözlerini şöyle noktaladı:
“Sahada hekimlerin ya da başka sağlık çalışanlarının bakanlığa aktaramadıkları şeyler Türk Tabipler Birliği’ne aktarılıyor. Biz bütün iyi niyetimizle bütün verileri Sağlık Bakanlığı’yla paylaşıyoruz. Sağlık Bakanlığı’nı kurduğumuz heyet ile eldeki verileri paylaşmaya çağırıyoruz. Sağlık Bakanlığı da bu süreci yönetirken başarısızdır da demiyoruz. Bu salgına yönelik bakanlığın oluşturduğu bilimsel kurulda, alanında çok iyi arkadaşlarımız var.”