Prof. Şenol: Maske takılırken ve atılırken çok dikkatli olunmalı
Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol, korona virüsü hakkında yanlış bilinen ve yapılması gerekenleri sıraladı. Şenol virüsün geçmişini ve güncel durumunu özetlerken, gündemde oldukça konuşulan 'kelle paça önlemini' ve son günlerde sıkça artan maske kullanımını değerlendirdi. Şenol herkesin maske takmasına gerek olmadığını, maskelerin takılırken ve atılırken çok dikkatli olunması gerektiğini söyledi.
İZMİR - İlk olarak 2019 yılı Aralık ayında, Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan, insandan insana bulaşabilen ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından COVID-19 olarak adlandırılan yeni tip korona virüsü, tüm dünyaya hızlı bir şekilde yayılmaya devam ediyor.
Akciğer pnömonisine neden olabilen ve tedavi edilmediğinde ağır akut solunum yolu yetersizliği sendromu gibi ölümcül hastalıklara yol açan yeni tip korona virüsü hakkında merak ettiklerimizi GÜTF Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol’a sorduk.
SARS’DA HASTALIK HEMEN BAŞINDA TESPİT EDİLEBİLİYORDU
Karşı karşıya olduğumuz bu virüsün insan sağlığını tehdit eden diğer virüslerden farkı ne? Örneğin; geçmişte yine dünyada benzer bir paniğe sebep olan ve aynı virüs ailesinden gelen SARS ile karşılaştırıldığında nasıl bir tablo ortaya çıkıyor?
Bu yeni, ilk kez tanıştığımız bir virüs. Hiç tanımıyoruz ve daha önemlisi “bağışıklık sistemimiz” hiç bilmiyor. Hayvanlarda hastalıklara yol açan geniş bir virüs ailesinden. Virüsler bazen hayvanlardan insanlara da geçebiliyor ve buna sıçrama deniliyor. Önce mutasyon geçiriyor; sonra muhtemelen, hayvan ile insan arasında, başka bir ara konak bulup orada “rekombinasyon“ dediğimiz yeni bir düzenlemeye giderek insana sıçrıyor.
Bu virüsün ait olduğu, korana virüs ailesi bize çok tanıdık aslında. 2000’lerin başında Çin’de SARS, 2012’de de Suudi Arabistan’da MERS-CoV ortaya çıktı. Bunların hepsi korona ailesinden olup, insana adapte olmuş olanlar. Ayrıca, yıllardır yalnızca “nezle“, “soğuk algınlığı” gibi hafif formda tablolar yapan, alt grupları var. Ama 2019 n-CoV, ya da artık SARS-Cov2; Aralık 2019’dan itibaren de ilk kez karşılaştığımız ve yepyeni bir virüs olarak hayatımızda.
SARS-CoV yani Ağır Solunum Yolu Sendromu, Kasım 2002 yılında; şimdi SARS-CoV2 olarak da adlandırdığımız bu yeni virüs gibi, Çin’de başlayıp, Çin dışında daha çok Asya kıtasında ve Kuzey Amerika gibi başka ülkelerde de görülen bir salgına yol açtı. Ancak SARS; daha çok hastanelerde, otellerde ve aile içi yayılım göstermişti. Epidemi tümüyle Temmuz 2003 gibi kontrol altına alınabilmişti.
Her ikisi de damlacık yolu ile bulaşıyor. Yani, hasta kişinin öksürmesi, aksırması, hapşırması sırasında ortalığa saçılan, en fazla 1-2 metre uzağa gidebilen, ağır olduğu için de bu mesafeyi alırken bir yüzeye düşüp bir süre sonra etkisizleşen büyük partiküller halinde bulaşıyor. SARS’da hastalık ağırlaşmadan önce boğaz ağrısı gibi üst solunum yolu belirtileri vardı. Bu iyi bir şeydi, çünkü hemen başında hastalık tespit edilebiliyordu. Böylece enfekte kişiler izole edilebiliyor ve hastalık bulaşma zinciri kırılabiliyordu. Yeni korona virüsle karşılaşanların bir bölümünde ise hiçbir belirti yok.
Belirtisiz hastaların olması, bulaştıran kişilerin aktif bir şekilde toplumsal yaşamda olması ve izole edilememesi demek…
Evet, bu karantina önlemlerinin tek başına yetemeyeceği bir salgın demek oluyor. SARS yalnızca karantina ile kontrol altına alındı, daha sonra da hiç görülmedi ve “dikkat çeken bir virüs” etiketlemesi ile tanımlanarak bir anlamda arşive kaldırılmış oldu. Kontrol altına alınması; damlacık ve hava yolu için enfeksiyon kontrol önlemleri ve hasta olanların izolasyonu ile sağlanmıştı.
Bugün, 31 Aralık 2019 tarihinde başlayan ve hala süren epideminin “2019-nCoV” olarak tanımlanan etkeni ile çok ortak yanı olduğu düşünüldüğü için SARS-CoV ile ilişkili epidemiyolojik bilgilerden yansıtmalar yapılıyor. Bulaşma hızları (R0: 2) ve kuluçka süreleri (2-14 gün) ile benziyor.
3M maske şirketi: Maskelerin hiçbiri tam koruma sağlayamaz
BULAŞICILIK YÜKSEK, ÖLÜM ORANI DÜŞÜK
Virüs ve sebep olduğu hastalığın seyri hakkında neler biliyoruz?
Çin’deki tüm olguların analiz edildiği bir çalışmaya göre; Hastalık 3 farklı klinik seyir gösterebiliyor.
1. Hafif, soğuk algınlığı gibi: Yüzde 80
2. Ağır(ciddi) olmayan zatürre: Yüzde 14
3. Ciddi, yaşamsal destek gerektiren zatürre: Yüzde 5
Olgu ölüm oranları ise yüzde 1-2.
İyileşme oranı diğer bu tür salgınlara göre nasıl? Virüsün mutasyona uğrama riski var mı?
İyileşme oranları bu tür salgınlara göre daha yüksek sonuç veriyor. Bulaşıcılık yüksek, ölüm oranı düşük, olguların yüzde 80’i hafif seyrediyor. Ölüm oranlarını yükselten nedenler ise;
80 yaş üzerinde olmak; yüzde 14 ölüm,
Kalp, akciğer hastalıkları, diyabet, kanser hastası olmak; yüzde 5.6 - yüzde 10.5.
Kritik, ağır zatürre bulguları ile hastaneye yatırılanlarda ise ölüm oranı yüzde 49.
Mutasyona uğrama olasılığına gelince; virüs henüz mutasyona uğramadı. Çin’in uyguladığı karantina nedeniyle de dünyanın diğer bölgeleri için kazanılan zaman, virüsün mutasyon hızını kesen bir fren oldu.
DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜ BU KEZ DAHA KONTROLLÜ DAVRANIYOR
Dünya Sağlık Örgütü’nün başlangıçta korona virüse karşı tavrı yumuşaktı ve virüsü yerel bir salgın olarak nitelendiriyordu. İlk kez “Dünya çapında bir salgınla karşı karşıya olabiliriz” diyerek pandemi ilanına göz kırptı. Bir süre sonra Çin Büyükelçisi “Biz aşıyı bulduk” dedi. Bu açıklamalar ne anlama geliyor?
Yumuşaktı diyemeyeceğim... Pandemi daha önce 2009 domuz gribi için ilan edildi. Tüm dünyada önemli bir nüfusu etkileyen ve ölümlere yol açan bu sürecin sonunda, o dönemde Dünya Sağlık Örgütü ile ilişkili herkes, örgütü, insanları gereksiz paniğe sürüklemek ve ülkelere aşı aldırmak ile suçlandı. Bu nedenle bu kez daha kontrollü ve dikkatli davranıyor. Çünkü sağlık sistemlerinin, toplumların dayanıklılığı için telaşsız bir tedbir içinde olmak ve zaman satın almak durumundayız.
Çin, aşı için uygun sekansı buldu ve test edilmek üzere Amerika’ya yolladı. Test olumlu bulunursa Nisan ayında klinik çalışmalar başlayacak. Sonra her şey çok yolunda giderse, 4-5 ay içinde, bu salgın için kullanılabilecek aşı hazır olacak. Ayrıca tedarik ve dağıtım planlamaları da gerek tabii...
Dünya Sağlık Örgütü’nün 28 Şubat’ta COVID19 riskini “çok yüksek” olarak güncellemesinin sebepleri neler?
Yayılımın artması ve hafif seyirli vakaların saptanamaması, karantina veya izolasyon gibi önlemleri etkisiz kılmaya başladı. Özellikle bazı ülkelerdeki test kapasitesi ve tıbbi malzeme yetersizliği… Kısacası sağlık sistemleri üzerindeki etki, yani sağlık sistemleri zayıf olan ülkelerdeki potansiyel bu güncellemeyi zorunlu kılmış oldu.
BU DENLİ CİDDİ BİR KONUYU KENDİ ÇIKARLARI İÇİN SULANDIRIYORLAR
Canan Karatay ve diğer figürlerin yaptığı "Korona virüsten korunma yöntemi olarak lahana, sarımsak tüketmek, tuzlu suyla ağız çalkalamak, sirkeli suyla temizlik yapmak ya da kelle paça yemek" gibi açıklamalar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu denli ciddi bir konuyu kendi çıkarları için sulandırarak zaman kaybettirmeleri olarak görüyorum. Dünya Sağlık Örgütü, bu önerileri tek tek yanıtlayıp, neden ve nasıl işe yaramadığını, spot bilgi ve infografik olarak yayınladı. Kaldı ki tuzlu su, ayrıca, o bölgedeki koruyucu “mikrobiyota”yı etkileyerek zararlı bile olabilir!
Korunma yöntemleri belli;
*İyi uyku,
*Dengeli beslenme,
*El temizliği (sık el yıkama),
*El ile ağız, göz ve burun ilişkisin olabildiğince kesmek,
*Hasta kişilerin olabileceği kalabalık ortamlarda bulunmamaya çalışmak,
*Düzenli hareket etmek,
*Grip aşısını yaptırmak,
*Gerekli ise zatürre aşısını yaptırmak,
* Antibiyotik, ağrı kesici ve bitki kökenli, güvenilirliği bilinmeyen ürünlerden uzak durmak.
YANLIŞ ENFORMASYON EN BÜYÜK VE EN TEHLİKELİ SALGIN!
Resmi kaynaklara göre bugün itibariyle hala Türkiye'de virüs ve virüs ile enfekte kişi tespit edilmedi. Ancak sınır komşumuz İran'daki salgının boyutu ve son olarak Irak’ta hastalığın ortaya çıkması virüsün kapıda olduğu endişesini yayıyor. Sizce sınır kapılarını kapatmak, uçuşları durdurmak vb. önlemler virüsün ülkeye girmesinin önüne geçmek için yeterli mi? Önlemlerin zamanında alındığını düşünüyor musunuz?
Sağlık sistemi dayanıklılığının, fiziksel ve insani kapasite olarak artırılması gerekli. Sağlık sistemindeki gereksiz hasta ve ziyaretçi yükünün de azaltılması gerekiyor. Açık ve güvenilir olmanın yanında hızlı ve doğru bilgi paylaşımı önemli. Sosyal medya ve basında, konuya doğru ve sağduyu ile odaklanmış yorum ve kişiler dışındaki yanlış yorum ve özellikle dedikodulara yer verilmesi denetlenerek engellenmeli.
2009’da pandemi sırasında Dünya Sağlık Örgütü Başkanı olan Margaret Chan’den alıntı ile “Rumor & panic spread faster than the virus”: Söylenti ve panik virüsten daha hızlı yayılır. Sürekli bilgilenmeli, kaynakları kontrol etmeli, boş konuşmamalıyız: Yanlış enformasyon en büyük ve en tehlikeli salgın!
Virüsün Türkiye'de yayılması durumunda Sağlık Bakanlığı’nın imkanları bu salgını atlatmamız için yeterli mi? Nasıl bir proses izleneceğini öngörüyorsunuz?
Umarız ve öyle olacaktır. İyi bir danışmanlık alınan Bilim Kurulu var. Dünya Sağlık Örgütü ile sıkı işbirliği yapılıyor. En önemlisi 2009 Pandemisi ve sonra Doğu sınırımızda 2005 yılında yaşanan kuş gribi deneyimimiz var...
ÖPÜŞMEYİN, UZUN SÜRE KAPALI ORTAMLARDA KALMAYIN
Maske kullanımı, ellerimizi sık sık yıkamak; kamu ve devlet özelinde alınan önlemler dışında, birey olarak biz neler yapabiliriz korunmak için?
Az önce de söylediğim gibi hasta bakımı yapmayan; hasta olup aksıran, hapşıran kişinin 1-2 metre yakınında, 15 dakikadan uzun kalmayan kişinin maske takmasına gerek yok. Bu da normal maske olmalı. Takılırken, atılırken çok dikkatli olunmalı. Aksi halde, ortalığı “enfekte materyal ” çöplüğüne çevirip, grip gibi başka virüslerin yayılımına ve huy değiştirmesine yol açarız. Piyasada daha yüksek koruyuculuğu olduğu söylenen, yüksek filtreli maskeler hem gerekmiyor, hem de zaten uygun kullanılmadığı için hiç işe yaramıyor. Boşuna para vermeyin. Öpüşmeyin; uzun süre kapalı, kalabalık ortamlarda kalmayın.
Bu boyutta bir salgın, gelecek yıllarda ortaya çıkacak grip virüslerini etkiler mi?
Etkilemez…
En kötü senaryo ne olur?
Salgının tüm insanların yüzde 30’u bağışık hale gelene kadar sürüp sonra kendiliğinden gerilemesi en kötü olasılık. Bu, 12-18 ay gibi bir zaman demek. Ama ilaçlar, aşı ve koruyucu antikorların pasif uygulaması ile sürecin hafifletilmesi ve kısaltılması gerçekleşecektir.