DTO Başkanı Elif Turan: Sağlık çalışanlarında tükenmişlik mevcut

Sağlık Bakanı tarafından düzenli olarak paylaşılan verilere göre korona virüsü vakasının artış gösterdiği illerin arasında Diyarbakır da bulunuyor. Normalleşmenin Türkiye genelinde yanlış anlaşıldığı için virüsün hızla yayıldığını vurgulayan Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Elif Turan, hasta sayısındaki artışla birlikte sağlık çalışanlarında tükenmişlik duygusunun baş gösterdiğini söyledi.

Google Haberlere Abone ol

DİYARBAKIR - Yeni normal sürecin başladığı 1 Haziran’a kadar Diyarbakır’ın korona virüsü ile mücadelede kısmen de olsa başarılı bir sınav verdiği söylenebilir. Bunda korona virüsün yarattığı tedirginliğin yanı sıra hükümetin aldığı önlemler de önemli rol oynadı. Ancak 1 Haziran’dan sonra sadece Diyarbakır’da değil bölgenin neredeyse bütün illerinde virüs vakaları artış gösterdi. Hastaneler korona virüsü testi pozitif çıkan hastalarla doldu. Hasta sayısındaki artış ölüm oranını da arttırdı.

Hasta sayısındaki artışla birlikte hastanelerden şikayetler de daha sık gündeme gelmeye başladı. Test olmak için hastanelerde kuyruk oluşturanlar, testi pozitif çıktığı halde evlerine gönderilen hastalar, ağır hastaların hastanelerde boş oda bulamamaları gibi sıkıntılar tepkilere ve Sağlık Bakanı’nın her gün yaptığı bilgilendirmeye güvensizliği beraberinde getirdi.

Korona virüsü Diyarbakır’da ve bölgede neden arttı? Hastanelerde, ileri sürüldüğü gibi, sahiden de boş yatak yok mu? Sağlık çalışanlarının çalışma koşulları nasıl değişti? Bunlara benzer soruları, virüs hakkındaki bilgileri ve alınması gereken önlemleri güncellemek için Diyarbakır Tabip Odası (DTO) Başkanı Elif Turan’a sorduk. Yakın zamanda DTO Başkanı seçilen Turan, Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde doğan ve tıp eğitimini de Dicle Üniversitesi’nde tamamladı. Tıp fakültesinden 2015 yılında mezun olan Turan, Silvan Devlet Hastanesi’nde çalışmaya başladı. Ancak mezun olduktan bir yıl sonra, 29 Ekim 2016 tarihinde, 675 sayılı KHK ile memuriyetten ihraç edildi. DTO Başkanlığı görevinin yanı sıra Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nda başvuru hekimi olarak çalışıyor.

NORMALLEŞME YANLIŞ ANLAŞILDI

Tabip Odaları, gözlemlerime göre, Türkiye genelinde korona virüsüyle mücadele konusunda ilk günden başlayarak iyi bir performans sergiledi. Yetkililere uyarılarda bulundu, yurttaşları virüsle ilgili bilgilendirmeye çalıştı. Virüs vakalarındaki artışı göz önüne alınca, eksik olan neydi sizce? Vaka sayısı Türkiye’de neden arttı?

Pademinin başından beri sürecin şeffaf bir şekilde, epidemiyolojik veriler ışığında bilgilerin alınıp, sağlık meslek örgütleri ve toplumun da katılımını sağlayarak yönetilmesi gerektiğini defalarca vurguladık. Ne yazık ki bunlar yapılmadı. Süreç ilerledikçe salgın sona erdi diye bir algı oluşturuldu ve 1 Haziran’dan sonra normalleşme denilen aslında yeniden açılma olarak ifade ettiğimiz süreçle tedbirlerin hızlı bir şekilde kaldırılmasıyla rehavete sebep oldu ve vaka sayısında artış başladı. Aslında daha birinci dalga bastırılamadı. Birinci dalganın ikinci pikini yaşıyoruz. 1 Haziran öncesi görsel işitsel (cami hoparlörlerinden ve arabalardan yapılan Kürtçe ve Türkçe ‘Evde Kal!’ uyarıları, telefon operatörlerinin ‘Evde Kal!’ yazılar) uyaranlarla halkta belli bir duyarlılık oluşmuştu. Ne yazık ki adına normalleşme denilen süreç yanlış aktarıldı ve yanlış anlaşıldı.

Diyarbakır, Batman, Mardin, Urfa bölgede en fazla vakanın olduğu iller. Bunun nedeni nedir?

Gerçeği yansıtmadığını çok iyi bildiğimiz resmi istatistikler dahi salgının bölgeye yerleştiğini gösteriyor. Sağlık Bakanlığı tarafından paylaşılan aylık, haftalık ve günlük raporlar ve twitter paylaşımları bölge illerinde durumun vahametini gösteriyor. Resmi istatistikler de Haziran ayı ortalarından sonra en çok vaka artışının bölge illerinde olduğunu göstermektedir. Hıza çevrilmiş istatistiklerde bölge zirveye oturmuştur.

1 Haziran sonrası başlayan hızlı normalleşme süreciyle tedbirlerin hızlı bir şekilde gevşetilmesi sonucu vaka sayılarında beklenenin çok üzerinden artış yaşandı. 1 Haziran öncesi yapılan yazılı ve görsel medyadaki görsel işitsel uyaranlarla aslında halkta belli bir bilinç oluşmuştu fakat tedbirlerin merkezi bir kararla hızla gevşetilmesi, ‘Salgına karşı çok başarılıyız’ algısının yaratılması halkta hızlı normalleşme süreci ile birlikte pandeminin bittiği algısı oluştu. Hızlı normalleşme süreci ile birlikte en başta AVM’ler açıldı. Cafe, restoran, düğün salonlarının açılmasıyla toplumsal hareketlilik arttı. Bu da bulaş hızı yüksek olan virüsün yayılması için elverişli bir ortam oluşturdu.

HASTANELERDE 700 HASTA YATIYOR

Diyarbakır’daki hastanelerde kaç hasta yatıyor?

Biz tabip odası olarak resmi verilere ulaşamadığımız için ilimizde kaç vaka olduğuna dair net bir verimiz yok fakat sahada aktif çalışan arkadaşlarımızdan aldığımız bilgilere göre il genelinde 600 civarında hasta yatarak, 100’e yakın hasta yoğun bakımda tedavi görmektedir.

Dicle Üniversitesi Hastanesinde birkaç gündür testler yapılmıyor. Benzer şikâyetler başka hastaneler için de dile getiriliyor. Testler yeterince yapılıyor mu? Yapılmıyorsa neden?

Geçtiğimiz üç gün içinde Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi ve özel hastanelerde test bakılmadığına yönelik bilgi aldık ve bunu kamuoyu ile paylaştık. 16.08.2020 tarihi itibariyle Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi ve özel hastanelerde tekrar test yapılmaya başlandığı bilgisini aldık.

FİLYASYON EĞİTİMİ ALMAMIŞ PERSONEL

Testleri pozitif çıkanlar evlerine gönderiliyor ve kendilerini karantinaya almaları isteniyor. Bu korona virüsüyle mücadelede doğru bir yöntem mi?

Şu an için bütün kamu hastaneleri tam kapasite çalışıyor. İyileşip taburcu olan hastanın yerine hemen yeni bir hasta alınabiliyor fakat yatış yapılmayınca testi pozitif çıkanlar evlerine gönderiliyor. Kişiler evlerine gidene kadar toplu taşımada başka insanlarla temas ediyor. Bölgeyi düşündüğümüzde hane içi nüfusun yoğun olması ev içi bulaşa sebep olmaktadır. Bunları düşündüğümüzde bu doğru bir yöntem değil. Bu yüzden testi pozitif çıkan insanların izolasyon takiplerinin çok sıkı bir şekilde denetlenmesi gerektiğini dile getiriyoruz.

Filyasyon ekipleri yeterli mi? Filyasyon ekiplerinin çalışma tarzı hakkında ne düşünüyorsunuz?

Halk sağlığı açısından epidemiyoloji ve filyasyon eğitimi almamış sağlık personelleriyle çalışma yapılıyor. Halbuki Çin’in Wuhan kentinde başlayan pandemi ülkemize gelene kadar 3 aylık bir zamanımız vardı, bu süre zarfında eğitim çalışmaları tamamlanmış olabilirdi. Bu çalışmalar halk sağlığı uzmanı öncülüğünde ve gözetiminde yapılıyor olması gerekiyordu. Maalesef sahada bu eğitimi almamış sağlık çalışanları ile çalışmalar yürütülmektedir. En son bölge illerinde vaka sayılarındaki artış ile Sağlık Bakanlığı tarafından il sağlık müdürlüklerine gönderilen talimatta ilimiz için filyasyon ekibinde çalışan personellerin sabah 08:00 gece 24:00’a kadar olacak bir mesai süresiyle, en az 150 ekibin sahada olması istenmektedir. Personel yetersizliği nedeniyle bu talimatın uygulanması iş kanununda belirtilen mesai saatlerinin dışına çıkmak demektir.

SAĞLIK ÇALIŞANLARI YÜKSEK RİSK ALTINDA

Sağlık çalışanlarının kendilerini koruyabileceği düşünülüyor ancak birçok sağlık çalışanı korona virüsüne yakalandı ve hayatını kaybedenler oldu. Sağlık çalışanlarının hastalığa yakalanma nedeni nedir? Koruyucu ekipman yetersizliği ya da çalıştıkları hastanelerin olumsuz koşulları mıdır bunun nedeni?

Son dönemlerde özellikle enfekte sağlıkçı sayısında artış var. Bugüne kadar Diyarbakır Sağlık Platformu olarak tespit edebildiğimiz 432 sağlık çalışanı Covid-19 tanısı aldı. Son 12 gündür tespit edebildiğimiz kadarıyla 86 sağlık çalışanı Covid-19 tanısı aldı.3 sağlık emekçisi arkadaşımızı da maalesef önlenebilir olan bu hastalıktan dolayı kaybettik. Sağlık çalışanlarının COVID-19 ile enfekte olma açısından yüksek risk kapsamında olduğu biliniyor. Hastalarla ilk temas edenler sağlık emekçileri olduğu için virüse daha çok maruz kalıyorlar. Sağlık çalışanlarının enfekte olmasının birçok nedeni olabilir; kişisel koruyucu ekipmanların yetersizliği ve hastanelerin olumsuz koşulları bunların başında geliyor. Bize gelen bilgiler doğrultusunda; Aile Sağlık Merkezleri (ASM) son iki aydır kişisel koruyucu ekipmanların yetersiz verildiği, verilenlerin de standartları yakalamaktan çok uzak olduğudur. Dolayısıyla diğer nedenlerin üzerinde de durmak kadar bu meseleyi de ciddi manada bir enfeksiyon faktörü kabul etmek ve çok rahat ortadan kaldırılabilir bir neden olarak görmek lazım. Artan hasta sayısıyla birlikte iş yükü de arttı. Sürekli sınırlı kişilerle ve yetersiz korunmayla birçok arkadaşımızın daha enfekte olacağı öngörülüyor, özellikle büyük hastanelerin Covid dışında fazlaca hasta bakmamalarından kaynaklı, halkta steril hijyenik ASM algısı gelişti bu da başlı başına bir tehlike, çünkü bir yandan koruyucu sağlık hizmeti verilirken bir yandan da ciddi manada poliklinik ve şüpheli vaka teması gerçekleşmekte ve tüm bu olanlar aynı mekanda yaşanmakta. En kısa zamanda uygun kamusal alanda yeterli insan gücüyle, angaryaların olmadığı bir çalışma düzenine ihtiyaç vardır.

Elif Turan.

Kimi sağlık çalışanlarının, çalışma koşulları dolayısıyla istifa ettiği, emekliye ayrıldığı yönünde bilgiler var. İstifa eden ya da emekliye ayrılan sağlık çalışanlarıyla ilgili bilginiz var mı? Neden işlerinden uzaklaşıyorlar. İstifa eden ya da emekliye ayrılan sağlık çalışanlarının sayısında artış olacak mı?

Hükümetin salgının yayılmasını engellemektense ekonomiyi öncelemesi salgının bütün yükünü sağlık emekçilerinin omzuna yüklemiştir. Sağlıkçının sağlığı ve tükenmişliği umursanmamış, suni kahramanlık hikâyeleri, görev-cephe kutsallaştırmalarıyla geçiştirilmiştir. Çalışma koşullarının düzelmediği ve sağlık emekçileri tarafından iyileştirileceğine dair bir umut görülmemesinden kaynaklı sağlık emekçilerinde bir tükenmişlik mevcut. Hükümet önlem alınmadan sorumluluğu sağlık emekçilerine yüklemeye devam ederse istifaların artabileceği öngörülmektedir.

VAATLER YERİNE GETİRİLMEDİ

Hükümetin sağlık çalışanlarına bazı vaatleri olmuştu. Bu vaatler yerine getirildi mi? Sağlık çalışanları için sizin talepleriniz nelerdir?

İlk vakaların açıklanmasıyla kahraman ilan edilen, üç gün alkışlatılan ve hakları ödenmez denilen sağlık emekçilerine verilen vaatler yerine getirilmedi. Tavandan verileceği söylenen döner sermaye kesildi. Sağlık emekçileri Covid hastası bakıp eveine, ailesinin yanına gidiyor ve virüsü eve taşıma endişesini yaşıyor. Barınma sorunları çözülmedi. İzinler iptal edildi. Canla başla çalışan sağlık emekçileri bedenen ve ruhen çok yoruldular.

Kamuda istihdam olan sağlık çalışanları büyük oranda ek ödeme alamamakta, özelde çalışanlar içinse hakedişler ya çok gecikerek, bölünerek ya da “indirimli” yapılmakta, hekim olmayan sağlık çalışanları zorunlu ücretsiz izne gönderilmekte, iş yükü çok artmaktadır. ASM’lerin yüzde 99’unda, pandemi döneminde sağlık çalışanlarına herhangi bir ek ödeme yapılmadığı bilinmektedir. Geçtiğimiz aylarda kamu hastanelerinde yaşanan “ek ödeme tavandan yapılacak; sana var, ona yok gibi” karmaşaların terk edilerek yeterli-güvenceli net maaş ödemesine geçilmelidir.

Sağlık çalışanlarına kaliteli ve yeterli kişisel koruyucu ekipman verilmeli, tüm sağlık emekçilerine ayırım gözetmeksizin tarama testleri yapılmalı, eve virüs taşıma endişeni yaşayan emekçilerin barınma sorunu çözülmeli, çalışma koşulları düzenlenmeli, özlük hakları verilmelidir.

Sağlık Bakanı günlük verileri paylaşıyor. Yurttaşların itibar ettiği Bakan’ın son zamanlarda inandırıcı bulunmadığı gözlemleniyor. Bunun nedeni nedir? Sizce Sağlık Bakanı’nın paylaştığı verilere inanmalı mıyız?

Yetkililerin süreci şeffaf yürütmedikleri, pandemiye karşı başarı algısı yaratmaya yönelik veriler açıkladıklarını, bu nedenle topluma güven vermediklerini düşünüyoruz. Pandemi sürecinin en başından beri, sürece yönelik şeffalık çağrısını birçok kez yeniledik. Gelinen aşamada pandemi ile en ön safta mücadele eden sağlık emekçisi arkadaşlarımızın aktarımları ile yansıtılanlar arasında büyük farklıların olduğu herkes tarafından biliniyor.

KİŞİSEL BAKIM VE DEVLET DESTEĞİ ŞART

DTO Başkanı olarak yurttaşlara virüsten korunabilmeleri için önerileriniz nedir?

Covid-19 bulaşını engellemenin en iyi yolu kişisel hijyen kurallarına uyulması, ağız ve burnu kapatacak şekilde maske kullanımı, fiziksel mesafe kuralına uyulması ve kapalı mekanlarda bir araya gelişin engellenmesidir. Bu önlemler hem kendimizi hem yakınlarımızı hem de halkımızı koruyacaktır. Bu süreçte hasta kişilerle karşılaşmamıza ve hastalığın yayılmasına neden olacak açık ya da kapalı mekânlarda sosyal ve kültürel faaliyetlerin (ev ziyaretleri, düğün, nikâh, nişan, mevlit, piknik vb.) kısıtlanması-ertelenmesi, nüfus hareketliliğini, kalabalık ortamlarda bir araya gelmeleri azaltmalıyız.

Salgın sadece bireysel önlemlerle kontrol altına alınamaz. Kamusal iradenin devreye girmesi gerekir. Sadece sorumluluğu halka yükleyerek pandemiyle mücadele edilmez. Süreç şeffaf bir şekilde topluma güven verilerek yürütülmelidir. Epidemiyolojik veriler ışığında, her bölgeye özgü tedbirler alınmalıdır. Vatandaşa sosyal destek sağlanmalı, maske ve kişisel hijyen ürünleri ücretsiz verilmelidir. Yaygın test yapılmalı, böylece belirti göstermeyen ama virüsü taşıyan kişileri tespit edilebiliriz. Filyasyon ve sürveyans çalışmalarına önem verilmelidir. Birinci basmak güçlendirilmelidir. Toplumun katılımı sağlanmalı. Sağlık meslek örgütleriyle iş birliği yapılmalıdır.